SALT’ın Kara Atlantis programı, denizi; tarihle, ekosistemle ve yaşam öyküleriyle farklı boyutlarda kaynak olarak alan üretimlere yoğunlaşıyor.
Programda, The Otolith Group, Sophie Mallett, Halil Altındere ve Agnieszka Polska’nın birer video işiyle Jean Painlevé’nin bir filmi yer alıyor.
-Ayesha Hameed – Kara Atlantis: Geçmişe Dönük Fütürizm (Black Atlantis: Retrograde Futurism (2018))
Ayesha Hameed’in Black Atlantis (Kara Atlantis) sunum-performansının 2018 tarihli beşinci bölümü Retrograde Futurism [Geçmişe Dönük Fütürizm], 29 Nisan 2006’da Barbados açıklarında sürüklendiği fark edilen, altı metrelik bir “hayalet gemi” hakkında işitsel ve görsel bir deneme niteliği taşıyor.
Senegal, Gine Bissau ve Gambiya’dan Cape Verde’ye gelen, Kanarya Adaları’na doğru yola çıkan ve dört ay sonra cesetleri bulunan göçmenlerin hikâyelerindeki bilinmezler etrafında geçmişin yeniden inşası fikrini sorguluyor.
-The Otolith Group – Kesik Başlı Hidra (Hydra Decapita (2010))
Anjalika Sagar ve Kodwo Eshun tarafından oluşturan The Otolith Group‘un 2010 tarihli bu video işi, Amerikalı elektronik müzik grubu Drexciya’nın 1997’de yayımlanan The Quest adlı albüme dayanıyor. Bu albüme göre, Drexciya, Atlas Okyanusu’nu geçen köle gemilerinden atılan hamile kadınların doğmamış çocuklarıyla kurulmuş bir su altı ülkesidir.
The Otolith Group, 1781 yılında yiyecek ve su sıkıntısına düşen Zong adındaki köle gemisinin kaptanının 136 köleyi gemiden denize attığı “Zong Davası”na odaklanan Hydra Decapita [Kesik Başlı Hidra] adlı işinde, bu düş dünyasını bir çıkış noktası alarak küreselleşme, kapitalizm ve iklim değişikliği kavramlarını inceliyor ve finans, ölüm, soyutlama ve dil arasındaki ilişkilere bakıyor.
-Sophie Mallett – Jelatinli Geçmişimiz (Our Gelatinous Past (2018))
Sophie Mallett, 2018’de ürettiği bu işinde, deniz suyu sıcaklığının yükselmesi ve aşırı avlanmadan dolayı denizanası nüfusunun gitgide artmasının olası sonuçlarını araştırıyor.
Denizanalarının tarih öncesi devirlerde denizlere egemen olduğunu bizlere anımsatan kurgu belgesel, sualtının dayanıklı ve fırsatçı vârislerinin yeni jeopolipotik döneme yön vermesini sağlayan stratejilerini inceliyor.
-Jean Painlevé – Akera veya Cadılar Dansı (Acéra ou Le bal des sorcières (1978))
Sualtı faunasına dair üretimleriyle tanınan fotoğrafçı ve yönetmen Jean Painlevé’in Fransa’nın Bretonya bölgesinde çektiği yapım, çapı beş santimetreyi bulan, küre biçimindeki deniz yumuşakçası akeranın danslarını kayıt altına alıyor. Akeraların ahenkli salınımlarına, besteci Pierre Jansen’in dramatik melodileri eşlik ediyor.
-Halil Altındere – Siren (2016)
Sanatçı Halil Altındere‘nin 2016 tarihli video işi Siren, trans aktivist Belgin Çelik’in, Anadolu’daki gezici panayırlarda deniz kızı kostümüyle gösteri yaptığı zamanlara dair bir monologla başlıyor. Bu öyküden esinlenen iş, düşük bütçeli aksiyon filmlerini andıran bir su altı kovalamacasına dönüşüyor.
-Agnieszka Polska – Deniz Kızına Sor (Ask the Siren (2017))
Polska, 2017 tarihli bu işinde, deniz kızı figürünü Polonya’nın kimlik krizinin bir sembolü olarak konumluyor. Bu efsanevi imgenin başkent Varşova’nın amblemi olmasından hareketle sanatçı, mit, tarih ve siyaset odağında, 10. yüzyılda Slav pagan inanışının yok edilerek Hristiyanlık’ın yayılışını sorguluyor.
06 – 07 Nisan 2019 tarihinde ücretsiz olarak gerçekleştirilecek olan etkinlik, SALT Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da izlenebilir.
(Kaynak: saltonline.org, hukukihaber.net)