Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

İstanbul’a Ulaşan Viking Gemisi Replikası,”Saga Farmann”, Rahmi M. Koç Müzesi’nde Sergilenecek.

10. yüzyılda inşa edilen “Klastad” adlı Viking gemisinin replikası “Saga Farmann”, 29 Nisan 2023’te Norveç’ten çıktığı yolculuğun sonunda İstanbul’a ulaştı.

Yelkenli gemi, önce Rahmi M. Koç Müzesi’nde; daha sonra ise, İstanbul Boğazı’nın ve Marmara Denizi’nin farklı noktalarında sergilenecek.

Projenin ve geminin teknik işler sorumlusu ve kaptanlarından Lars Bill, yaptığı açıklamada; proje kapsamında Vikinglerin tarihi rotasını izlemek için Norveç’ten başlayan yolculukta ilk hedeflerinin ise Vikinglerin “Miklagard” olarak adlandırdıkları İstanbul’a gelmek olduğunun altını çizdi. Geminin üç yıllık üretim bir sürecinin sonunda tamamlandığını söyleyen Kaptan Bill, projenin bir amacının da dünyada popüler kültürün bir parçasına dönüşen Vikinglerin, gemi yapım tekniklerindeki ustalıklarını dünyaya göstermek olduğunu belirtti.

Saga Farmann, Kalamış’taki bakım ve resmi işlemlerin sonlandırılmasının ardından iki hafta sonra Rahmi Koç Müzesi rıhtımında ziyarete açılması planlanıyor. Daha sonrasında kış boyunca Haliç’te demirleyecek olan gemi, Viking tarihine ilgi duyanları ağırlamayı sürdürecek. Yelkenli daha sonra Vikinglerin tarihi rotalarını izleyerek; Akdeniz, Manş Denizi ve Norveç Denizi üzerinden çıkış noktasına ulaşacak.

aa.com.tr

Saga Framann’ın yapım süreci üzerine bilgi veren Bill, “Bu tarihi rota için arkeolojik kazılarda bulunan geminin aynısını yeniden ellerimizle inşa etmeye karar verdik. Vikingler nasıl gemi inşa ettiyse biz de öyle inşa ettik. Ormana gidip ağaç kestik, onları işledik. Sonra bir araya getirdik. Demirci ustalarıyla tüm çivileri ve demir malzemeleri yaptık. Yavaş yavaş fakat güzel bir işçilikle. Bu şekilde Vikinglerin orijinal gemisini yapmayı başardık. Orijinal gemide kullanılan aynı ağacı kullandık. Meşe ve çam ağacı kullandık. Gemide 3000 tek tek yapılmış çivi kullandık.”

aa.com.tr

Amacımız Viking mirasını, gemi yapma tekniklerini, yelkenli tekniklerini, dünyaya göstermek.”

Norveç’in Tonsberg şehrinden 29 Nisan’da yola çıktıklarını, 13 haftadır yolda olduklarını ve amaçlarının Viking döneminin en büyük kenti olan Miklagar’a (İstanbul’a) ulaşmak olduğunu belirten Bill, şunları söyledi:” Vikingler hakkında çok şey biliyorsunuz, çok fazla televizyon dizisi izliyorsunuz. Her zaman savaşan oldukça kaba insanlar olarak mı düşünmeliyiz? Biz Vikinglerin mükemmel işçilikle bu fantastik gemileri nasıl inşa ettiklerini göstermek istedik. Biz aslında bunu yaptık. İnsanlar bunu görebilir, hissedebilir, meşe ağacını ve her şeyi. Amacımız insanlara, Viking mirasını, gemi yapma tekniklerini, yelkenli tekniklerini, nasıl yaşadıklarını ve zamanı nasıl harcadıklarını dünyaya göstermek. “

Bill: “Vikingler ve Türkler ortak bir tarihe sahip”

Geminin yapım sürecinde Türk akademisyenlerle de iletişim halinde olduklarını, Prof. Dr. Ufuk Kocabaş ve ekibiyle arkeolojik kalıntılar konusunda deneyim paylaşımında bulunduklarını belirten Kaptan Bill:

“Umarım çok fazla Türk de gemimize gelip ziyaret eder, Vikingleri ve Türkler ve Vikinglerle arasındaki etkileşimi konuşurlar. Vikingler ve Türkler ortak bir tarihe sahip. Ziyarete gelenlerle Vikingleri ve tarihi konuşmak istiyorum. Kalamış’ta iki hafta kalacağız, daha sonra Rahmi M. Koç Müzesi’ne gideceğiz gemiyi sergilemek için. Daha sonra belediyenin limanına gemiyi bırakacağız kış için. Daha sonra da Marmara üzerinden Akdeniz için yola çıkacağız. Akdeniz’deki birçok adaya ve ülkeye gitmek istiyorum, ki buralar Viking tarihinin de bir parçası. Aslında Avrupa’daki Viking rotasını takip ediyoruz ” ifadesinde bulundu.

(Kaynak: aa.com.tr)

Norveç’teki Mjøsa Gölü’nün Tabanında Sonar Kullanılarak Yapılan İncelemelerde 700 Yaşında Bir Viking Gemisi Batığı Bulundu.

Norveç – Oslo’nun 100 km kuzeyinde bulunan ülkenin en büyük gölü Mjøsa’da, 2. Dünya Savaşı’nda kalan patlamamış bombaların bulunması için yürütülen araştırma çalışmaları sırasında 700 yıllık olduğu düşünülen bir batık ile karşılaşıldı.

410 metre derinlikteki göl tabanında bulunduğu sonar görüntüleriyle belirlenen 10 metre uzunluktaki geminin, Vikingler tarafından 1300’lerden sonra kullanılan Klinker tipte üretilmiş bir gemi olduğu düşünülüyor.

Resmi yetkililer tarafından gölde 2. Dünya Savaşı’ndan kalan patlamamış bombaların bulunduğunun belirlenmesinin ardından, Norveç Savunma Araştırma Kuruluşu (FFI) ve Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (NTNU) tarafından gölde çalışmalar başlatılmıştı. Göl dibinde bulunan bombalarının konumlarının belirlenmesi için bir yandan haritalandırma çalışmaları yürütülürken öbür yandan Mjøsa Gölünün yaklaşık olarak 100.000 kişinin yararlandığı bir su kaynağı olması nedeniyle, bu bombaların suyun içeriğine herhangi olumsuz bir etkisinin olup olmadığının anlaşılması için çok hızlı bir biçimde oluşturulan bir inceleme planı yaşam geçirilmişti.

350 metre kare alana sahip olan gölün şimdiye kadar yalnızca 40 kilometresi, FFI’a ait Hugin otonom sualtı araçları kullanılarak haritalandırılabildi. Daha önceki sualtı inceleme çalışmaları sırasında gölde 20 tane gemi batığı meydana çıkarılmasına karşın, ilk kez gölün en derin yerine (410 metre) ait görüntüler, sonar teknolojisi kullanılarak elde edildi.

Tarihi Göl, Viking Çağı’nda (8.yy’dan ve 11. yy’a kadar) beri toplumlar arasında yaşamsal bir ticari ağın önemli bir konuma sahipti. Bu durum, göl tabanında bu dönemlere ait başka kültür nesneleri ile de karşılaşılabileceği olasılığını düşündürüyor.

Batık tekneye ait bu sonar görüntülerden yola çıkarak deniz arkeoloğu Øyvind Ødegård, “Sahip olduğumuz veriler, karşılaştığımız bu yapının dış çizgilerinin biçimi bir gemi pupasına ait olduğunu düşündürüyor. Eğer gerçekten böyle ise; bu durumda, 1300’lü yıllardan sonra görülmeye başlanan bir tip ile karşı karşıyayız demektir” ifadesinde bulunuyor.

livescience.com

Geminin yaşına yönelik bir diğer ipucu, geminin ‘klinker’ olarak tanımlanmasını sağlayan üretim yöntemi. Klinker tipi gemilerinde, ahşap kalaslar karavela gemilerin gövdelerinde olduğu gibi yan yana getirilerek cumbalardan birleştirilmiyor, bunun yerine Türkçe’de ‘yalıbaskısı’na benzer biçimde birbirinin üstüne binmesi sağlanıyor. Klinker tekneler, yüksek hidrodinamik özellikleri, esnek olmaları ve karavelalardan çok daha hafif yapılarıyla öne çıkıyorlar. Bu olumlu yönlerine karşın bu teknelerde bazı olumsuz kısıtlar da söz konusu. Örneğin, karavela gemileri ye da tekneleri herhangi bir kalitedeki ağaçtan üretilebilirken, Klinker tipi teknelerin yapımında özel nitelikteki ağaçlara gerek duyuluyor. Öte yandan Mjøsa’da bulunan bu teknenin batmasına neden olan, aşırı hava koşullarına karşı biraz dayanıksız olması da bu teknelere ilişkin değerlendirmeye alınması geren bir nokta olarak öne çıkıyor. Kilinker tipi teknelerin üretimi çok özel bir ustalık bilgisi gerektiriyor ve bu özelliği nedeniyle UNESCO tarafından somut olmayan miras listesinde bulunuyor.

Konuyla ilgili olarak deniz arkeoloğu Ødegård: “Bu batığın bulunması, aslında gerçek amacı göl dibindeki muhimmatların konumlarının saptanması ve kayıt altına alınması olan bir araştırma projesinin ortaya çıkardığı beklenmedik yan ürün oldu.” diyerek; “Ben başka buluntuların da ortaya çıkabileceğini düşünüyorum. Zaten benim bu projeye yer almamın nedeni de tam olarak bu” diyor.

Ødegård, batığın tek direkli kare yelkenle kullanılan Viking gemilerine çok benzer bir gemi olduğunu düşünüyor. Ancak elde dilen görüntülerden, geminin dümeninin geleneksel Viking gemilerindeki olduğu üzere sancak kıç omuzlukta konumlandırılmadığı kıç tarafta tam ortada yer aldığı anlaşılıyor. Benzer büyüklükteki ve yapıdaki gemiler, Orta Çağ’da olasılıkla, Mjøsa gölünde yaygın olarak kullanılmakta olduğu biliniyor. Ancak yine de bilim insanları, tekneyi su altı kameraları ile izlemeden geminin kullanım amacını belirlemelerinin zor olduğu belirtiliyor. Ødegård “Eğer incelemelerimiz de şansımız yaver giderse; geminin taşıdığı yüklere ilişkin ipuçlarına da ulaşabiliriz ” diyerek “Eğer Norveç’te Viking Dönemine ait bir batık bulacaksak, bu olasılığın en yüksek olduğu yer bu göl” ifadesinde bulunuyor.

(Kaynak: artnews.com, livescience.com)

İstanbul – Bathonea’da Vikingler’e Ait Liman Koloni Yerleşim Yeri Ortaya Çıkarıldı

Küçükçekmece Gölü kenarında bulunan Bathonea Antik Kenti’nde sürdürülen kazı çalışmalarında 9.-11. yüzyıllar arasında Vikingler’e ait liman koloni yerleşimi ortaya çıkarıldı.

Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Şengül Aydıngün, Bathonea Limanı’nın 12. yüzyıldan itibaren Yenikapı‘daki Theodosius Limanı ile aynı kaderi paylaştığını söyleyerek, Bathonea Limanı’nın da Latin istilası sonrası kullanılmadığını uzun süre terk edildiğini belirtti.

Aydıngün, “Osmanlı döneminde Bathonea’nın bir kısmının tersane olarak kullanıldığını düşünüyoruz. Gölü çepeçevre saran taş teraslı kıyıların ve bazı kıyı yapılarının donanmaya tersane olarak hizmet etmesi güzel. Küçükçekmece Lagün Gölü’nün geçmişten günümüze Marmara Denizi ile bağlantılı olması korunaklı bir iç liman olarak kullanılmasını sağlıyor. Vikingler 8-11. yüzyıllar arasında İstanbul’da 300 yıl bulunmuş. Hem Vikingler hem de Rus kolu olan Varangianlar önceleri küçük gruplar halinde ticaret ve paralı askerlik için gelirken şehrin surları dışında kendilerine yer bulmuşlar. ‘Nestor’un Kroniği’ adlı kitaba göre, Vikingler ve Varangianlar’ın şehrin uzağında bulunmalarına ve sadece 30-35 kişilik gruplar halinde şehre girmelerine izin verilmiş. Sur içine gün doğarken askerler eşliğinde girmeleri, gün batmadan çıkmaları istenmiş. Hem tüccar hem savaşçı oldukları için Konstantinapolis’i ele geçirmelerinden korkulmuş ve bugünkü Ayamama Deresi’nin 20 kilometre uzağında bir liman yakınında kalmalarına izin sağlanmış” dedi.

Prof. Dr. Blazej Stanislawski: “Göl Kenarında Vikinglere Ait Yedi Arkeolojik Kanıt Bulundu.”

Bathonea‘da altı yıl önce ilk Viking izlerinin çıkması ve kaynaklarda Vikinglerin İstanbul‘un dışında bir bölgede tutulduğunun yazılması Polonya Bilimler Akademisi Arkeoloji ve Etnoloji Enstitüsü Geç Antik ve Erken Ortaçağ Araştırmaları Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Blazej Stanislawski’nın çok ilgisini çekmiş. Bunun üzerine Türkiye’ye gelerek; kazı takımına katılan Viking ve Bizans tarihçisi Prof. Dr. Stanislawski, Vikinglerin geride bıraktığı izini yedi kanıtla; şöyle açıklıyor:

Bulgularımıza göre Vikingler ve Rus (Rhos) kolu Varangianlar, Bathonea’da mahalle kurmuş gözüküyor. Şimdiye kadar tutuldukları yer hakkında net bilgi yoktu ama Bathonea’da olduklarına dair delilleri ortaya çıktı. Bu delillerin ilki, şehre giremeyen yabancıların bulunduğu uluslararası bir limanın keşfedilmesi. Ayrıca Varangian ve Vikingler’in yerleştirildiği yerin Aziz Mamas Kilisesi’ne yakın yani bugünkü Ayamama Deresi’nin batısında olması. Bathonea’da Aziz Mamas damgalı 11 tuğla bulunması. Bathonea’daki sağlık ve dini merkez. 1077 yılındaki yazılı eserde Bizans İmparatoru VII. Mikail’e yardım için gelen paralı asker olan Vikinglerin Küçükçekmece’de beklediğini biliyoruz. Bathonea’da bulunan amberden haç; o dönemde amber, sadece Kuzey Avrupa’dan çıkartılıyordu. Amforanın da çıktığı bazilikal yapıda bulunan Ourobos kolye; Viking mitolojisinde yılan Jörmungandr. Viking kralı Ragnar Lodbrok’un sembollerinden biridir.

 

(Kaynak: milliyet.com.tr)