Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Yontu Sanatçısı İlhan Koman’ın Teknesi “Hulda” Haliç Tersanesi’nde Onarım Görüyor.

Yapıtları tüm dünyada bilinen Türk yontu sanatçısı İlhan Koman’ın (1921-1986) en az kendisi kadar ünlü “Hulda” adlı teknesi, onarım görmesi için Haliç Tersanesi’ne götürüldü.

Koman’ın 20 yıl boyunca içinde yaşadığı ve aynı zamanda yontu işliği (heykel atölyesi) olarak kullandığı 116 yaşındaki Hulda, bakım işlemlerinin tamamlanmasının ardından Şehir Hatları tarafından Haliç Tersanesi’nde koruma altına alınacak. 

1905’te Sjötorp Tersanesi’de inşa edilen 37 m. uzunluğunda, 6.7 m. enindeki Hulda, ilk sahibi tarafından kargo taşımacılığı amacıyla kullanılmış, 1965’te Kerstin ve İlhan Koman tarafından satın alınmasının ardından yeniden işlevlendirilerek yaşamaya ve çalışmaya uygun olacak biçimde dönüştürülmüştü.

16 Kasım’da Haliç Tersanesi’ne getirilen Hulda ile ilgili olarak Şehir Hatları İşletmesi Genel Müdürü Sinem Dedetaş twitter hesabından paylaştığı 18 Kasım tarihli ileti ile “Dünyaca ünlü Akdeniz Heykeli’nin yaratıcısı heykeltıraş İlhan Koman’ın 20 yıl boyunca içinde yaşayıp atölyesi olarak kullandığı 116 yaşındaki yelkenlisi olan Hulda, bakım ve tutum işlemleri için tersanemize geldi.” ifadesini kullandı.

(Kaynak: sehirhatlari.istanbul)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Haliç Tersanesi’nde Üretimine Başladığı “Deniz Taksiler”, Eylül Ayının Sonunda Hizmete Giriyor.

2021 yılının Ocak ayında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından basın toplantısı ile tanıtımı gerçekleştirilen, Haliç Tersanesi’nde üretilen deniz taksileri, bu ay sonunda hizmete girecek.

Başlangıç olarak şimdilik 50 deniz taksinin hizmet vermesi planlanıyor. Eylül ayının sonunda sekiz, yılsonunda ise toplam 45 taksi hizmete girecek. Beş adet elektrikli model de Şubat 2022’de filoya katılacak.

Şehir Hatları Genel Müdürü ve Gemi İnşa Yüksek Mühendisi Sinem Dedetaş tarafından tasarlanan çevreci deniz taşıtları; akülü araç kullanan engellilerin, bebek arabası ile yolculuk yapmak zorunda olan ailelerin ve bisiklet kullanıcılarının kolaylıkla yararlanabileceği işlevsellikte üretildi. Dedetaş, yapılan tasarımla ilgili olarak “Bunlar tamamen Haliç markalı tekneler oldu. Sürat teknesi formu olmasına rağmen, üst tarafını yüksek ve vapuru hatırlatacak şekilde yaptık. Böylece iniş binişleri kolaylaştırdık.” dedi. Tüm mühendislik çözümleri şirket bünyesinde gerçekleştirilen taşıtlar, mil başına üç litre yakıt tüketecek; deniz taksilerden beş tanesi ise elektrik enerjisiyle çalışacak.

İlk deniz taksinin rengi, İstanbullular tarafından seçilmiş; ‘Boğaz’ olarak adlandırılan mavi renk, toplam 150 bin oyun yüzde 36’sını almıştı.

On yolcu taşıması amaçlanan deniz taksilerde bir kaptan ve bir gemici olmak üzere iki adet görevli bulunacak. Bu personeller arasında kadın denizciler de yer alacak.

İstanbul’daki trafik yoğunluğunu hafifletmesi planlanan deniz taksiler, her yere yanaşmaya uygun gövde tasarımı ile iskele bağımlılığını ortadan kaldıracak ve böylece toplu ulaşımın gitmediği yerlerde de deniz ulaşımının daha sık kullanımına olanak sağlayacak.

Ücretin UKOME tarafından belirleneceği deniz taksileri kullanmak isteyenler, telefonlarına yükleyecekleri uygulama üzerinden çağrıda bulunabilecek. İlk aşamada 98 iskeleden çağrı yapılabilirken; ilerleyen zamanda uygulama genişletilerek yolcuların istenilen yerden binmelerine ve inemelerine olanak sağlanacak. İBB’den yapılan açıklamaya göre altı ay sonra, ‘paylaşımlı taksi dolmuş’ uygulamasına geçilecek.

(Kaynak: ibb.istanbul, hurriyet.com.tr)

İBB Şehir Hatları A.Ş., “Deniz Taksi” Üretimini Şehir Hatlarının 170. Kuruluş Yıldönümünde Haliç Tersanesi’nde Başlattı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Hatları A.Ş., deniz taksilerinin üretimine, Şirket-i Hayriye’nin 170. kuruluş yıldönümünde başlıyor. Dünyanın yaşayan, en eski tersanesi olan Haliç Tersanesi’nde başlangıç aşamasında 50 adet üretilecek olan deniz taksilerinin, 2021 yazında hizmet vermeye başlaması öngörülüyor.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun, toplu ulaşımda denizin payının artırılması yönünde başlattığı projelerden biri olan Deniz Taksiler için Haliç Tersanesi‘nde düzenlenen tanıtım toplantısına katılan İmamoğlu, deniz taksilerin ilk üretimini başlattı.

Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş törendeki konuşmasında, “Yaklaşık 1 ay önce 565. yılını kutladığımız Haliç Tersanesi’nde bugün, Osmanlı Devleti’nde kurulan ilk anonim şirket olan Şirket-i Hayriye’nin 170. yaşını kutluyoruz. 170 yıl önce bugün yolcu taşımacılığını düzenlemek ve yabancı şirketlerin Boğaz sularındaki egemenliğine son vermek için kurulan İstanbul ulaşımının ve kültürünün ayrılmaz bir parçası olan Şirket-i Hayriye’nin kuruluşunda emeği geçenleri rahmetle anıyor, saygı ve şükranlarımızı sunuyoruz. Ayrıca şirketi yaşatmak ve geliştirmek için emek vermiş tüm denizcilere, aklı, gönlü, icrası denizci olan tüm emekçi ve idarecilere de teşekkür ediyor, saygılarımızı sunuyoruz. Kuruluşundan bugüne deniz ulaşımının ana aktörü olan Şirket-i Hayriye, günümüz adıyla Şehir Hatları, vapur ve iskeleleriyle ulaşımın yanında aslında kent kültürünün ve yaşamımızın bir parçası haline gelmiş sembol niteliğinde köklü ve çok değerli bir kurumdur.” dedi.

Dedetaş, Deniz Taksi ile ilgili olarak şunları söyledi: “Tasarım ve üretim süreçlerini bünyemizde yaparak çevreci, Şehir Hatları kimliğini taşıyan, ilk yatırım maliyetleri düşük ve dolayısıyla son kullanıcı için ekonomik, ulaşılabilir ve sürdürülebilir bir model olarak deniz taksiler, deniz ulaşımında filomuzun en küçük gemileri olarak hizmet verecek fakat büyük bir açığı kapatacak. Belli bir tarife ve güzergaha bağlı kalmaksızın hizmet verecek olan deniz taksiler umuyoruz ki, sevilerek kullanılacak ve ulaşımında bir parçası haline gelecek.

Dedetaş‘ın ardından konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şehir Hatları vapurlarının İstanbul kent kimliğiyle olan ilgisini vurguladı: “İstanbul’da deniz taşımacılığının biraz üvey evlat muamelesi gördüğünü düşünüyoruz. Bu bakış açısı aslında sıkıntılıydı. Biz Şehir Hatları vapurlarının gelişimine baktığımızda; kıyıya, kenara atılmış, neredeyse çürümeye terk edilmiş tarihi vapurları gördük. Hatta şehrin simgesi olan şehir vapurlarının yerine İstanbul’la hiç alakası olmayan, bütün İstanbulluyu mutsuz eden bir tasarımla vapurlar yapıldı. Londra’da telefon kulübelerin, taksilerine bakarsınız Londra dersiniz. İstanbul için de Şehir Hatları vapurları tam da böyle bir simge. Onlara baktığınızda burası İstanbul dersiniz. O keyfi yaşarsınız. Tabiri caizse korunacak miras. Korunmalı. Öncelikle korunması gereken miras. Biz de tamamen o gözle bakıyoruz. Bu işin çekirdeğini, ana hücresini korumak gerekiyor. Orası da burası, Haliç Tersanesi.

Deniz Taksi uygulamasının daha önceki yönetimler tarafından denendiğini ama başarılı olmadığını anımsatan İmamoğlu, yeni üretilecek deniz taksilerin İstanbul‘un tinine (ruhuna) uygun olacağını belirterek; deniz taksi ve üretimine ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“İBB’nin ana disiplini ile bir paydaş olacak. Bunun bir hizmet kadar kimlik olduğunun farkında olacak. Onu hissettiren kurumsal bir yapıyla bu yılın yaz aylarında sunmak istiyoruz. 50 adet deniz taksiyi sisteme katmak istiyoruz. Hem sayısal anlamada, hem daha sürdürülebilir ve hizmet vermesi anlamında deniz takside 50 yetmiyorsa daha fazlasını hedefimize koymalıyız. Deniz taksilerimiz, 10 kişi kapasiteli olacak ve sizi Adalar’dan Sarıyer’e, Beylikdüzü’nden Üsküdar’a, Pendik’ten Bakırköy’e taşıyacak. Bu taksiler, 565 yıl önce Fatih Sultan Mehmet’ten bize emanet bu tersanede üretilecek. Güncel, dijital teknolojik iletişimin de katkı sunduğu bir sistemle deniz taksi hayata geçecek.”

Deniz taksilerin rengini İstanbullular belirleyecek. Vapur iskelelerine konulan kiosklardan oy verecek yurttaşlar, deniz taksilerin üzerinde görmek istedikleri renkleri belirleyecek. 

(Kaynak: ibb.istanbul)

İstanbul’daki Vapur İskeleleri Yenilikçi Bir Yaklaşımla Ele Alınarak; Bir Yaşam Ve Etkinlik Alanı Olarak Yeniden Düzenlenecek

Kadıköy-2 (Yeni) Vapur İskelesi yenileniyor. Ulaşım hizmetinin aksamaması için sokağa çıkma yasağının ilan edildiği karantina günlerinde, iskelenin tamamı, gece ve gündüz aralıksız süren çalışmalarla yeniden düzenleniyor. 

Kadıköy-2 Vapur İskelesi’nin asma tavanı indirilerek; tüm atık su-temiz su donatısı, yangın dedektörleri, iç-dış aydınlatma donanımları  ve diğer bileşenleri olan; turnikeler, biletmatikler, yolcu bilgilendirme tanıtları, internet alt yapısı, kameralar, ankesörlü telefonlar, banka ATM’leri ve hatta burada bulunan büfeler, yenileniyor.

İskele 2

Öte yandan iskelenin üst katında bulunan İstanbul Kitapçısı’nın da yenileme çalışmaları da sürüyor.

Yeni Bir Yaklaşım: Bir Yaşam ve Etkinlik Alanı Olarak İstanbul Vapur İskeleleri

İskeleler yalnızca vapur saatlerinin beklendiği oylumlar olmaktan çıkarılarak; yenilikçi bir yaklaşımla, bir yaşam ve kültür alanı olarak tasarlanması amaçlanıyor. Bu nedenle iskelelerin iç oylumlarının (mekanlarının) düzenlenmesi için Şehir Hatları A.Ş‘nin bünyesinde içmimar, işlendirildi (istihdam edildi).

Bu yeni yaklaşım biçimi ile ilgili olarak Şehir Hatları A.Ş. Genel Müdürü Sinem Dedetaş: Hizmet verdiğimiz vapurlarımızı yenilerken, iskelelerimizi de ihmal etmiyoruz. En az vapurlar kadar, iskelelerimiz de önemli. İskeleleri sadece yolcuların geçip gittiği mekânlar olarak görmüyoruz. Yolcularımızın gerek vapurlarına giderken, gerekse vapur saatlerini beklerken soluklandığı, kendini iyi hissettiği temiz, ferah, aydınlık mekânlar olarak düşünüyoruz. Hem yolcularımızın hem de iskelelerde çalışan personelimizin rahat edeceği şekilde yenileniyoruz.”

Başka iskelelerin de elden geçirileceğini belirten Dedetaş, “Önümüzdeki günlerde iskelelerimizi bir yaşam, etkinlik alanı olarak da kullanmak, plan ve hedeflerimiz arasında yer alıyor. Ayrıca iç mimar istihdam ettik. İskelelerimize iç mimar eli de değecek” dedi.

 

(Kaynak: ibb.istanbul)

 

Karaköy İskelesi’nden Uğurlanan “Bandırma Vapuru” Tarihi Yolculuğunu Sanal Ortamda Yeniden Gerçekleştiriyor.

19 Mayıs’ın 101. yıldönümünde, bir ulusun ve ulusal devletin kuruluşunda temelleri olan dünyanın en ikonik deniz yolculuğu; Mustafa Kemal Paşa’nın “Bandırma Vapuru” ile İstanbul’dan Samsun’a gerçekleştirdiği yolculuk, bu defa çevrimiçi ortamda “Yüzyılın Rotası” adını taşıyan etkinlikle yeniden canlandırılıyor.

16 Mayıs’ta İstanbul Galata Rıhtımı’ndan (Karaköy İskelesi) saat: 12:10’de İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da katılımıyla uğurlanan Bandırma Vapuru, yoluna devam ettiği çevrimiçi ortamda, 19 Mayıs Salı günü Samsun’a ulaşacak. Sanal ortamın olanaklarıyla yeniden üretilen tarihi yolculuk ve tüm aşamaları tarihi bilgilerle birlikte “Yüzyılın Rotası” adlı internet sitesinden izlenebilecek.

Diğer Etkinlikler

İBB Kültür Daire Başkanlığı, etkinlik kapsamında; belgesel, tiyatro ve film gösterimlerinden oluşan özel bir içerik hazırladı.  Kutlamalarda, Beylikdüzü Gençlik Senfoni Orkestrası’nın ve İBB Orkestralar Müdürlüğü’ünün konserleri yer alıyor. Ayrıca “Dersimiz Atatürk” adlı filmin gösterimi yapılacak.

Programlar, İBB Kültür Daire Başkanlığı’nın  ve İBB’nin sosyal medya sayfalarından izlenebilecek. Çevrimiçi gerçekleştirilecek etkinlikler dört gün sürecek.

Kaptan İsmail Hakkı Durusu da Unutulmadı

Bandırma Vapuru ile Karadeniz’de üç gün süren zor yolculukla yolcularını sağ salim Samsun’a ulaştıran, Kaptan İsmail Hakkı Durusu’nun adı Şehir Hatları AŞ’nin vapurlarından birinde hala yaşıyor. Şehir Hatları AŞ, Durusu’nun Feriköy Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret ederek, minnet ve şükranla andı.

Durusu 2

Bandırma Vapuru 1925’te Parçalandı

Bandırma Vapuru, 1878’de İskoçya’nın Glasgow kentinde yapıldı. 279 grostonluk yolcu ve yük gemisi olarak tasarlanan gemi 1883’de Yunanistan’a satıldı ve “Kymi” adını aldı. 1891 yılında kaza sonucu battı. Yüzdürüldükten sonra İstanbul’da bir yabancı işletmeciye satıldı. Türk Bayrağına geçen gemiye burada “Panderma” adı verildi. Marmara Denizi kıyılarında sefer yapan gemi, 1910 yılında Osmanlı Denizcilik İşletmesi tarafından satın alındı ve adı “Bandırma” olarak değiştirildi.

19 Mayıs 1919’dan sonra da 1924’e kadar hizmete devam etti. 1925’de Haliç’te hurda olarak parçalandı.

“Yüzyılın Rotası”nı buradan izleyebilirsiniz.

 

(Kaynak: ibb.istanbul)

 

“Haliç Tersanesi” Üretim Odaklı Bir Müzeye Dönüştürülüyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan “İstanbul Bülteni” dergisi, Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş ile gerçekleştirmiş olduğu bir söyleşiye yer verdi.

Dedetaş, 564 yıllık tarihiyle dünyanın yaşayan en eski tersanesi olan Haliç Tersanesi’nin denizciliğin yaşadığı üretim odaklı bir müze olarak düzenleneceğini belirtti.

Tersane 100’lerce yıllık geçmişten, günümüze dek gelen işlevlerini sürdürürken;  diğer yandan burada açılacak kültür oylumları ve düzenlenecek sosyal etkinlikleriyle  kent kültürünün etkin bir parçasına dönüşecek.

Şirket-i Hayriye çok köklü, tarihî bir kurum, Osmanlı’nın ilk anonim şirketi. Böyle bir kuruma ilk kadın genel müdür olarak atanmak nasıl bir duygu?

Biraz tarifi zor, eşsiz bir duygu aslında. Bilmiyorum örneklemek gerekir mi? Ama şöyle bir örnek anlatayım. Japon çiçek sanatı var ya, ikebana. Onun müzesine gittim Tokyo’da, bir ustanın dersine katıldım. Orada 400 yıllık bonzai ağaçları vardı. Ona bakan bir Alman gençle tanıştım, o sırada. Bana, “Üzerimdeki yükü düşünebiliyor musun? 400 senedir bu ağaç yaşıyor. Ben bunu bir yanlış sulasam, yanlış güneşlendirsem bu ağaç çürüyecek ve bundan önceki 400 yıl heba olacak” dedi. O sözler benim aklımda ciddi anlamda yer etti. Aslında tam da aynı duygu. Yani senelerin emeği var burada. Osmanlı
döneminden gelme, üzerine cumhuriyet mirası bir tersane ve bir şirket. Dolayısıyla bu emekleri, varoluş sebeplerini hiç unutmadan üzerine ne katabilirim, bu beni çok heyecanlandırdı. Aslında göreve gelme motivasyonum burada başlıyor diyebilirim.

-169 yıllık bir şirket ve 564 yıllık bir tersane teslim aldınız.  Gerçekten çok ağır bir sorumluluk olsa gerek. Peki, nasıl bir yer hayal etmiştiniz ve neyle karşılaştınız?

Şehir Hatları, çok kendine özgü bir şirket. Biraz daha klasik şirket mantığından uzak, hizmet odaklı bir bakışı var. Geldiğimde biraz küçülen bir şirket buldum açıkçası. Şirketin bugüne gelişinde elbette pek çok dalgalanma yaşandı; ama son on yıllarda filoyu yenilememe, vapurları tasfiye etme, bilabedel diğer belediyelere gönderme gibi, küçülmeye yönelik uygulamalar olması üzücü.

Ayrıca biz gelmeden önceki süreçlerde Haliç Tersanesi biraz topluma kapatılmış durumdaydı. Bu alanla ilgili tersanecilik faaliyetine uzak planlamalar yapılmıştı. Tersaneden çıkma süreçleri planlandığı için geldiğimde aslında biraz taşınma havasındaydı. Öncelikle, meseleyi oradan çıkarmamız gerektiğini düşündüm. Sayın Başkanımız Ekrem İmamoğlu ile de müzakere ettik. Şirketin, vapurların bakım masrafları nedeniyle ekonomik olarak taşınmayı kaldıramayacağına karar verdik. Buranın üretim odaklı yaşaması konusunda hemfikir olduk, çalışmalarımıza başladık. Öncelikli olarak burada kalmayı garantiledik.

-Çalışanlarınızın buraya dair bir aidiyet duygusu var diyebilir miyiz?

Elbette, kendimi yönetici olarak en şanslı hissettiğim nokta, çalışanların aidiyet duygusu. Herkesin şirketle ilgili bir fikri vardı; daha iyi nasıl yaparız konusunda fikir söylüyorlardı, hala da söylüyorlar. Burada tersanenin okulundan çıkan ustalarımız da var; emekli olmuş, hâlâ taşeronlar aracılığıyla çalışan emektar insanlar. Eski yeni bütün
çalışanlarımızın Tersane’ye büyük ilgi ve sevgisi olduğunu gördüm. Sevilmeyecek gibi de değil zaten, girdiğiniz anda seviyorsunuz. Tarihî dokunun değişik bir enerjisi var gerçekten, insana geçiyor.

-Biraz önce siz de bahsettiniz, Haliç Tersanesi’ne yönelik bir dönüşüm planlaması vardı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Haliç Tersanesi, ekonomik değerlerinden daha çok tarihî misyonu ve dünyanın yaşayan en eski tersanesi olması nedeniyle bizim için çok değerli. Biz de burayı insanların görmesi gerektiği kanaatindeyiz. Önceki planlara tamamen müze anlayışı, bilim merkezi diye bir şey konulmuş; üretim faaliyetlerinin tamamen durdurulması planlanmış. Fakat biz üretim odaklı olarak kamuya açmayı planlıyoruz. Bir taraftan tersanecilik, vapur bakımlarımız devam edecek, diğer taraftan farklı kültürel ve sosyal etkinliklere evsahipliği yapılacak. Bu çok değerli, dünyada olmayan bir şey; yaşayan en eski tersaneden bahsediyoruz. Bunun turizme de, kendi denizciliğimize de ciddi katkısı olacağını düşünüyorum. Kültür Varlıklarını Koruma Daire Başkanlığımız ve BİMTAŞ ile ortak bir masa kurduk, binaların tekrar fonksiyonlandırılması noktasında çalışıyoruz. Burayı eskiden olduğu gibi denizciliğin yaşadığı, canlandığı, üretildiği ve insanlara aktarıldığı bir yer olarak planlamaya çalışıyoruz.

-Nasıl bir fonksiyon kazandırılacak? Gezenler neler görecek?

Müze, sergi ve konferans alanları düşünüyoruz; denizcilikle ilgili temalar olacak. Ortak kullanım alanları, insanların gezebileceği rotalar oluşturmayı hedefliyoruz.

-Ziyaretçiler üretim yapılan alanları da görebilecekler mi?

Bizim burada 1700 – 1800’lü yıllardan kalma üç tane taş havuzumuz var ve hala eski sistemle çalışıyorlar. Su tahliyesi daha önce hayvanlarla yapılırken, daha sonra buhar makineleri ve en son elektriğe geçme gibi değişiklikler var; ama havuzun çalışma prensibi değişmiyor. O dönemden kalma bir havuzlama faaliyeti var ortada. Hem kendi denizciliğimiz hem de dünya denizciliği için çok değerli, son derece dikkat çekici bir şey. Bu yaşayan müzeyi insanlara açmak istiyoruz.

-Bu çalışmalar için ne kadar bir süre öngörüyorsunuz?

70 bin metrekarelik alanın içinde görülmeye değer tescilli binalarımız var; bir kısmı devam edecek durumda, bir kısmının bakımdan geçirilmesi gerekiyor. Makine parkurlarımız aynı şekilde düzenlemeler istiyor. Bu alanı komple revizyona sokmak aslında 4-5 senelik bir proje gibi gözüküyor. O yüzden bölerek yapmayı planladık. İlk alanımızda bir ahşap atölyemiz var. Projeleri, restorasyon çalışmaları başlamış; ama tamamlanmamış. Burası sergi salonu olarak kullanılabilir. Birinci havuzumuz da bu ilk bölgemizde bulunuyor. Tüm bu çalışmalar sonrasında, aynen eskisinde olduğu gibi yaşayan bir müze hayata geçireceğiz.

-İstanbul gibi denize bu kadar kıyısı olan bir şehirde, deniz ulaşımı hak ettiği yerde değil. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Bence de değil. Deniz etkin kullanılmıyor, bunun birtakım sebepleri var; bu bir politikanın sonucu. Tek başına Şehir Hatları’nın haydi artık denizi kullanalım diyebileceği bir konu değil. Aslında tamamen kurguyla ilgili; toplu taşımayı denizden planlamadığınızda, önceliklendirmediğinizde, ne yazık ki sonuç bu oluyor. Deniz aktarma aracı olarak kullanılıyor. Yeni dönemde bütün bakışın denize göre planlanmasıyla ilgili ciddi çalışmalarımız var. Raylı sistem bir ana hat; ama ikinci ana hat olarak denizi kullanıp, karayı da bundan beslemek gibi düşüncelerimiz var.

-Şu anda deniz ulaşımının toplu taşımadaki payı nedir?

Yüzde 2,4 civarında.

-Peki, bir yakın plan hedefiniz var mı?

Başkanımız, yüzde 10 hedefini koydu. Bunun gerçekleşmesi için bütün imkânları seferber etmek durumundayız. Bu, ciddi bir hedef tabii. Detaylı hat analizleri yapıyoruz.

-Önümüzdeki süreçte Şehir Hatları’nda elektrikli vapurlar olacak mı?

Evet, kesinlikle. Olmazsa olmaz diyorum; çünkü küresel ısınma gibi bir sorunumuz var. Çevreci çalışmalar başlattık, elektrikli sistemlere geçilmesini planlıyoruz. Ancak kapsamlı bir çalışma gerektiriyor; iskeleler, bağlama alanları, şarj istasyonları ve sefer
sürelerinin birlikte düşünülmesi gerekiyor.

-Paşabahçe Vapuru’nun yeniden denizle buluşacağı haberi, başta Adalılar olmak üzere İstanbulluları çok mutlu etti. İstanbullular Paşabahçe’ye ne zaman kavuşabilecekler?

Kendi hâline bırakılmaktan dolayı vapur hayli kötü durumda. Ama biz o silüeti çok seviyoruz, tescilli de bir vapur. Teknik olarak Paşabahçe’nin kondisyonuna, elektrikliye dönüp dönemeyeceğine, seyir sahasının buna uygun olup olmadığına bakacağız. Vapurun sac işçiliği olacak, elektronik aksamı komple yenilenecek, boya, raspa yapılacak.
Çok heyecanlı bir süreç tabii. Hem Adalılardan hem İstanbul halkından ciddi reaksiyonlar oldu. Geri kazanılması konusunda kampanyalar başlatmışlardı. Bu konuda bize büyük moral ve motivasyon desteği oldular. Yapılan işin yerini bulması çok güzel.

-Çalışmaları tamamlandığında Adalar’a mı sefer yapacak?

Kesin karar vermedik. Somut olmayan kültür varlıklarının sergilendiği bir yüzen müze şeklinde de düzenleyebiliriz. Bir taraftan toplu taşımaya hizmet ederken bir müzeyi barındırsa çok güzel olur diye düşündük. Kendisi zaten tescilli bir müze. Ama filomuzda yer alacak. Zaten fazla vapurumuz da yok. Bir de zamanının en hızlı vapuru zaten.

-Şu an elimizdeki en eski vapur mu olacak?

Yaşça en eski, ama en yeni vapurumuz olacak.

-Adalar’da deniz ulaşımının 24 saat olması, Adalıları çok mutlu etmiş olsa gerek

Çok mutlu etti. Bence çok net ihtiyaçtı zaten. O bağlantıyı sağlamak Şehir Hatları’nın görevi olduğu için bir görevimizi yerine getirmiş gibi hissediyoruz.

-Moda Vapuru yenileme çalışmaları devam ediyor. Koltuk renklerinin belirlenmesinde vatandaşların fikrine başvurdunuz. Nasıl dönüşler aldınız?

Çok olumlu dönüşler geldi. Bunların hepsini yönetimimize destek olarak görüyorum. İnsan olarak fikrimizin sorulması umutlandırıyor, keyiflendiriyor. Hizmet ettiğimiz
insanlar vapurun esas sahipleri. Onların ne istediği, karar verme noktasında bizim işimizi kolaylaştıran bir şey. Şu anda belediyemizin üst yönetiminin vizyonunun tamamen bu olması bizi rahatlatıyor.

-İskelelerdeki kültür sanat faaliyetleri çok dikkat çekmeye başladı, yoğun ilgi olduğu görülüyor. Vatandaşların bu noktada ne tür talepleri var?

Bizde şu anda ikili bir çalışma var. İskelelerimizdeki etkinlikleri Kültür A.Ş düzenliyor. Biz uzun zamandır vapurda canlı müzik yapıyoruz. Kuzguncuk İskelemizde, İKSV ile KADAR tiyatro oyununu sahneliyoruz. Tiyatro, gösteri, kukla gibi iş birliklerimiz var. Canlı müzik haricinde vapurda kukla gösterisine de başlayacağız. Sanata her zaman açığız. İstanbul yaşasın, canlansın; biz bunun denizci tarafı olarak bir parçası olalım istiyoruz. Benim ayrıca çocuklarla ilgili, oyun kurmak gibi fikirlerim var.

-Nasıl bir oyundan bahsediyoruz?

Hazine avları tarzı şeyler olur ya. Şu anda henüz proje aşamasındayız. Olsa çok güzel olur diye düşündüğüm bir fikir. Bir iskeleden diğer iskeleye tanımların yapıldığı; bilmece, bulmaca çözerek, geze geze herhangi bir objenin bulunmaya çalışıldığı bir oyun. Bu şekilde biraz da oyunla birlikte insanlara denizi sevdirmek amacındayız. Vapurlarda çocuklar için bir şey yok; akıllı oyun alanları kurmak istiyorum. Maalesef çocuklar şu anda evde, okulda, daha çok içeriye mahkûmlar. Bunu biraz dışa döndürme noktasında deniz etkili olacaktır. Vapurla geçerken kuşların nasıl uçtuğuna şahit olacak; tarihî yapıları, estetiği görecek, belki fikir üretecekler.

Çocukları dinlemeyi çok seviyorum, çok farklı fikirler çıkıyor. Hiçbir şey olmasa bile en
azından dışarı çıkıp doğayı görecekler; tabletlerinden, telefonlarından başlarını kaldıracaklar. Ben İstanbul’dayım diyebilmelerini istiyorum.

-Mehtaplı Geceleri eski hâliyle yaşatmayı düşünüyor musunuz?

Elbette, Boğaz turlarını daha keyifli hâle getirmek istiyoruz; müzikle, ikramlarla, bilet fiyatlarında bazı düzenlemelerle ve hizmet kalitesini artırarak bunu yapabiliriz. Keyifse bunu gerçekten keyifli hale getirebiliriz.

-İstanbulluların talepleri konusunda çok hassassınız. Sizin onlardan bir beklentiniz var mı?

Vapurlarımıza sahip çıkmalarını bekliyoruz. Denizin içinde olmakla denizi izlemek çok farklıdır. Vapurda hiçbir engel olmadan İstanbul silüetini izleyebiliyorsunuz. Bu nedenle vatandaşlarımızı bu keyfi yaşamaya; çaylarını yudumlarken Boğaz havası almaya davet ediyoruz.

 

Çizer Behiç Ak: “Halkın Deniz Ulaşımından Soğutulması Planlı Olarak Yapıldı ve Deniz Ulaşımı Bilinçli Olarak Geriletildi”.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi  tarafından düzenlenen “Sürdürülebilir Ulaşım Kongresi” 17-18 Aralık 2019 tarihleri arasında  düzenlendi.

Ulaşıma yönelik sorunlar, “Otopark”, “Karayolu Toplu Taşıma Sistemleri” , “Deniz Yolları” “Yaya, Bisiklet ve Trafik Güvenliği” başlıkları altında değerlendirildi.

 Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş’ın yönettiği “Deniz Yolları” başlıklı oturumda Dr. İsmail Acar, “Deniz Ulaşım Payının Artırılması: Toplu Taşımacılıkta Türler arası Bütünleşme”, Tansel Timur, “Kentiçi Ulaşımda Deniz Ulaşımının Planlanması, İlkeler-Yaklaşımlar”, Doç. Dr. Yalçın Ünsan,  “İstanbul’da Geleneksel Deniz Taşımacılığının Deniz Taşıtları Ve İlgili Kıyı Yapıları Açısından Analizi” konularını ele aldılar.

Oturumda Behiç Ak, Olcay Serkan Fidan, M.Cemal Beşkardeş ve Elif İdem panelist olarak katıldı.

Oturum sonrası düzenlenen panelde çizer Behiç Ak, “Kendi vapurlarını üreten, bir okul olan, bir kültür olan Haliç Tersanesinin yerine 1980 sonrasında özelleştirme kültürü ile güvencesiz işçi çalıştırılan Tuzla Tersanesi ön plana çıktı” dedi.

12 Eylül’ün buna olanak sağlaması ile üretim sisteminin bilerek bozulduğunu belirten Ak, “İstanbul’da Haliç Tersanesi’nde yapılan ve hala kullanılabilen vapurlardan bile kurtulmak istediler, bir yerlere verdiler” diyen Ak, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu süreçte halkın deniz ulaşımından soğutulması planlı olarak yapıldı ve deniz ulaşımı bilinçli olarak geriletildi. Ucuz olan deniz ulaşımı ile demiryolu ulaşımı bağlantısı kopartılarak bu çevre dostu ulaşım ağları bilinçli olarak geriletildi. Şehirler hizmet ve bankacılık sektörünün merkeziymiş gibi anlatıldı ve üretim dışlandı. Haliç Tersanesi tekrar açılmalı, teknik lise kurulmalı, sendikalı işçi burada vapur üretmelidir.”

 

(Kaynak: denizhaber.net, http://surdurulebilir.istanbul, görsel: acikradyo.com.tr)

 

İBB’nin Girişimiyle “Paşabahçe Vapuru” İstanbul Kent Kültürüne Yeniden Kazandırılıyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından İstanbul kent kültürü için önemli bir karar alınarak; Beykoz kıyısında çürümeye bırakılan hatta söküm ihalesine çıkarılan tarihi “Paşabahçe Vapuru”nun yenilenerek İstanbulluların kullanımına yeniden sunulması amaçlanıyor.

10 yıl önce dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimi, Şehir Hatları A.Ş’nin sembol gemilerinden biri olan Paşabahçe Yolcu Vapuru‘nu Beykoz Belediyesi’ne hibe etmişti. Beykoz kıyısına çekilen ve farklı işlevler ile değerlendirilen geminin müze olarak kullanılması ya da Boğaz’da batırılarak dalış tutkunları için rota yapılması gibi seçenekler gündeme getirilmişti. Ancak, gerekli maddi desteği bulunamaması nedeniyle projelerin hiç birisi gerçekleşmemiş ve Paşabahçe Vapuru 10 yıl boyunca Beykoz’da çürümeye bırakılmıştı.

Geçen ay sökülmek üzere ihaleye çıkarılmış olan gemi, İBB’nin Boğaziçi’ne yeniden kazandırmak üzere geri istemesi üzerine Beykoz Belediyesi, açılan ihaleyi iptal etti. Ardından Beykoz Belediye Meclisi, oy birliğiyle aldığı kararla, “Paşabahçe’nin, yolcu vapuru olarak kullanılması ve iki yıl içinde yüzer duruma getirilmesi koşuluyla İBB İştiraki Şehir Hatları AŞ’ye karşılıksız verilmesi”ni onaylandı.

Bakımsız kalan gemiyi inceleyen İBB uzmanları; vapurun bordasını kaplayan dış sacın oksijen ve deniz suyu nedeniyle paslanmaya başladığını, tümüyle yenilenmesi gerektiğini bu nedenle sefer yapabilecek durumda olmadığını ve ağır bakım maliyetleri gerektirdiğini belirledi.

Şehir Hatları AŞ Genel Müdürü Sinem Dedetaş, vapurun yeniden kullanılmasını amaçladıklarını;  “Başkanımız Ekrem İmamoğlu talimat verdi. Beykoz Belediyesi ile anlaştık ve tarihi vapurun yeniden filomuza katılmasını istedik. Destek olmak isteyenler, vapurun geri dönmesi için emek verenler var. Paşabahçe, birlikte yürütülecek bir projeyle gerekirse imece usulü Boğaz’a yeniden kavuşacak” sözleriyle belirtti.

Paşabahçe Vapuru, aralık ayında Haliç Tersanesi’ne çekilerek bakım onarım süreci başlatılacak. Gemi, restorasyonun tamamlanmasının ardından yeniden deniz ulaşımında kullanılacak.

Kısaca “Paşabahçe Vapuru”

Vapur, 1952 yılında İtalya’nın Taranto şehrinde savaş gemisi olarak yapılmasına karşın; 2. Dünya savaşı sona erince Türkiye’den gelen istem üzerine İtalya’da bir gecede şehir hatları formuna çevrildi. Güçlü motorları ve sağlam yapısıyla İtalya’dan İstanbul’a 2,5 günde gelen gemi, 73,71 metre boya, 13,17 metre ene ve 3,27 metre derinliğe sahip  saatte ve 18 deniz mili hız yapabiliyor.

Vapur, hizmette kaldığı 58 yıl boyunca Boğaz’ın iki yakasında, İstanbul sularında Adalar ve Yalova hattında yolcu taşımacılığı yaptı.

 

(Kaynak: ibb.istanbul, beykozguncel.com, beykozgundem.com)

 

Moda Vapuru’nun Yeni Koltuk Rengi, İstanbullular Tarafından Verilen Oylar İle Belirlendi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), Haliç Tersanesi’nde yenilenmekte olan vapurlarda kullanılacak koltukların rengi için, sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden düzenlediği anket sonuçlandı.

İBB geçtiğimiz ay, Twitter’dan eskiyen vapurların Haliç Tersanesi’nde yenilendiğini duyurmuştu. Yenilenen şehir hatları vapurlardaki koltukların kaplanacağı döşeme gerecinin rengi ile ilgili olarak sunulan; turuncu, yeşil, açık kahverengi ve bordo seçenekleri arasından bordo renk yönünde oy kullandı.

İBB

1.

İBB’nin resmi Twitter hesabından 04 Ekim tarihinde yapılan açıklamada, “İstanbul kararını verdi. 33 yıl sonra bakıma gören Moda Vapuru’nun koltuklarının rengine hep birlikte karar verdik. En çok oyu bordu aldı” denildi.

 

(Kaynaklar: nationalturk.com, sputniknews.com, görsel: @istanbulbld, sehirhatlari.istanbul)