Estonya – Tartu’da Düzenlenen “Kent Şenliği (UIT)”nde Tasarlanan Parazit Mimari Örnekleri, Kentteki Göletlere ve Irmak Üzerine Konumlandırıldı.
Estonya’nın ikinci büyük kenti olan ve özellikle sokak sanatçılarıyla tanınan Tartu’da 18-21 Ağustos 2021 tarihleri arasında düzenlenen Kent Şenliği – UIT, kentteki gözardı edilmiş ya da artık kullanılmayan kentsel alanlara, parazit mimari anlayışı çerçevesinde yeni bir yaşam verilmesini amacını güdüyor.
Kadri Lind ve Marie Kliiman’ın küratörlüğünü üstlendiği etkinlikte dünyanın farklı yerlerinden sanatçılar, mimarlar ve tasarımcılar, kentteki farklı konumları için yeni yaklaşım biçimleri ortaya koymaları için Tartu’ya davet edildi. Kentte dört gün süren etkinlik boyunca, sanatçılar ve tasarımcılar, kendi düşüncelerini, kentsel mekana kent parazitleri yaklaşımı üzerinde temellendirerek, uyarladılar.
Etkinliğe katılan tasarımcılar ve sanatçılar, kentin çeşitli bölgelerine dağılmış bulunan 10 adet geçici parazit mekan tasarlayarak, aralarında; binalar arasında yer alan dar boşlukların, terk edilmiş üretimevlerinin (fabrikaların), çevresi bitkilerle sarılmış göletlerin hatta artık kullanılmayan tiyatro binalarının bulunduğu bu terkedilmiş alanların/mekanların, ziyaretçiler ya da kentliler yeniden kullanılmasını sağlamayı amaçlayan üretimler gerçekleştirdiler.
Bu süreç içinde Roland Seer ve Carol Schults’un Emajõgi ırmağını çevreleyen parmaklıkların arasına yerleşebilecek biçimde tasarladığı “Goby” adı verilen parazit yapı, bir buhar odası/sauna olarak kullanılıyor. Yapı, o denli sevildi ki; pek çok ziyaretçi, bu yapının etkinliğin sona ermesinin ardından yerel halk tarafından bir buhar odası olarak kullanılabilmesi için sökülmemesini ve yerinde daimi olarak kalmasını istediler.
africapearl.com
Nuno Pimenta tarafından tasarlanan “Havuz Kulübü” adı taşıyan bir diğer parazit mekan ise, 40 yıl önce yapılmış ancak artık kullanılmayan ve bu nedenle kullanıcılar açısından artık erişimi olmayan yapay bir soğutma havuzu içine yerleştirilen; içinde şişme botların ve dinlenmek içim hamakların bulunduğu bir zaman geçirme alanı oluşturuyor.
Eva Mustonen’in tasarladığı “İsimsiz (Havuz Göleti)” adlı parazit yerleştirme ise; çevresini bitkiler sardığı için kullanım alanı olmaktan çıkan bir göletin üzerine yüzen bir köprüyü kurarak, ziyaretçilerin bu alanın ortasına kadar yürüyebilmelerine ve bu alanı deneyimleyebilmelerine olanak sunuyor.
nuno pimenta
designboom
Yaşadığımız çevrede karşılaşabileceğimiz bu türden kent parazitlerinin ortaya çıkmasını sağlayanlar çoğunlukla, yaşadıkları çevreye gereksinim duydukları yeni işlevleri bir tür taban eylemciliği (taban aktivizmi) çerçevesinde kazandırmak isteyen kent sakinlerinden oluşuyor. Böylece bu türden yeni ve somut üretimlerin içinde yaşanan çevrede görünür olmasıyla, kentler daha az anonim ancak daha fazla kişisel olurken; içinde yaşayan sakinlerle daha özdeş bir yere dönüşüyor.
Böyle bir durum ortada iken; Kent Festivali’nde tasarımcıların ortaya koydukları bu parazit mekanlardan yola çıkarak aslında tam da şu soruyu sormak uygun düşüyor: burada tanıklık edilen; gerçekten de bir yek yönlü bir çıkara dayanan yani bir ‘parazit’ yaşam kurgusu mu? yoksa karşılıklı yarar ilişkisini gözeten bir ortak yaşam (simbiyosis) mı?
(Kaynak: designboom.com)