Rob Sharp, Art Review’da Yayımlanan Makalesinde “Louise Michel” İnsani Yardım Gemisinin ve Mültecilerin, Batılı Basın Kuruluşlarındaki Temsiliyetinde Özünden Nasıl Arındırıldığını Konu Alıyor
Rob Sharp’ın Art Review’da kaleme aldığı “The Ambivalent Victory of ‘Banksy’s Boat’” başlıklı yazısı Derya Yılmaz’ın çevrisi “Banksy’nin Gemisi” başlığı ile e-skop’ta yayımlandı.
Sharp, makalesinde Banksy’nin “Louise Michel” adlı gemisine ilişkin olarak basında yer alan haberlerde, okuyucu sayısı göz önüne alınarak; tanınmış sanatçı Banksy’nın başlıca etken özneymiş gibi sunulduğunu, deniz mültecilerinin insani niteliklerinden arındırılmış belirsiz, iradesiz figürlere indirgendiğine dikkat çekerek; bu haberlerin Batılı kamuoyuna yönelik belirsiz bir destek arayışı içeriğinin bulunduğunun altını çiziyor.
Avrupa Birliği, kıyılarına ulaşan insanlara zulmetmeye devam ediyor. Geçen hafta, Britanyalı sokak sanatçısı Banksy’nin finanse ettiği bir arama kurtarma gemisi, Akdeniz‘de katıldığı bir kurtarma operasyonuyla, tehlike altında olan yüzlerce insana yardım etti. Bu yazının yazıldığı sırada, gemiye alınan insanlar İtalyan sahil güvenliği tarafından tahliye edilip başka gemilere alınmıştı.
AB üyesi ülkeler, 2018’den beri, hükümet dışı organizasyonların arama kurtarma faaliyetlerine katılan mürettebat üyeleri aleyhine toplam 40 idari ve cezai işlem başlattı; bunların 10’u sadece geçen yıla ait ve işlemler sonucunda gemilere el konabiliyor. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın verilerine göre, 2016 yılı ile Temmuz 2020 arasında faal olan arama kurtarma gemilerinin büyük kısmı, hem cezai işlemlerin sonuçlanması beklendiğinden, hem de Avrupa limanlarındaki pandemi yasakları nedeniyle halihazırda faaliyet göstermiyor. Banksy‘nin finanse ettiği kurtarma gemisinin kaptanı Pia Klemp aleyhine de İtalya’da “yasadışı göçe yardımcı olmak” suçlamasıyla dava açıldı. Louise Michel gemisi, 18 Ağustos’ta İspanya’dan yola çıkmış, Guardian gazetesi geminin faaliyetleri hakkında özel dosya yapmıştı.
Hükümetlerin her türlü insani yardım sorumluluğundan el çektiği, temel insan haklarını ayaklar altına aldığı bir siyasi sistemdeki bu dehşet verici işlevsizliğin sonuçlarından biri de, onlar yerine devreye giren hükümet dışı aktörlerin ortaya çıkması. Pembe Louise Michel gemisinin yan tarafına Banksy‘nin en çok alıcı çekecek eserlerinden birinin kopyası boyanmış. Kurtarma faaliyetiyle ilgili haberlerin neredeyse hepsinde Banksy‘nin ismi ve geminin üstündeki eserin fotoğrafı manşette yer alıyor. Konuyla ilgili olarak internette arama yaptığınızda karşınıza çıkan ilk (optimize edilmiş) manşet: “Banksy mültecileri kurtarmak için gemi finanse ediyor” – hem okur sayısı hem de bu sayıyı artıran algoritmalar gözetilerek, sanki Banksy arama kurtarma faaliyetinin öznesiymiş gibi sunulmuş. Bu yalnızca insan hayatıyla veya aktivizmle ilgili etik bir mesele değil: İnsani yardım faaliyetini ve trajediyi fırsatçı bir gösteriye dönüştüren bir ekonomik ve itibarî kâr sistemi var ortada.
“Banksy’nin Gemisi” hakkında okuduğumuz haberlerde, sığınma hakkı arayan insanlar, Lilie Chouliaraki’nin ifadesiyle “son derece müphem figürler” olarak tasvir ediliyor – insani niteliklerinden soyundurulmuş, marjinalleştirilmiş, her türlü faillikten veya kendi seslerinden mahrum bırakılmış olarak:
“tüm görünürlük rejimleri, nihayetinde, insani niteliklerden soyundurmaya yönelik sembolik stratejilerin damgasını taşıyor. İster kitleselleştirme, ister kötüleme, ister çocuklaştırma, ister marjinalleştirme veya estetize etme stratejileri söz konusu olsun, Batı’nın kamusal görselleştirme alanlarında mülteciler son derece müphem figürler olarak beliriyor: muhtaç bir beden, aciz bir çocuk, ırksal bir “öteki”, dilsel bir simge veya yürek burkan bir çizim. “Bizler” sürekli bir şeyler yapmaya davet edilirken, mültecilerin kendi faillik potansiyelleri ortaya konmuyor – tehdit görsellerindeki meşum terörist portreleri hariç.”
Bu tür görseller, Avrupalı izleyicileri harekete geçirmeye yönelik belirsiz birer çağrı işlevi görüyor; haberlerin merkezinde yer alan insanlar hakkında ise hemen hemen hiç bilgi verilmiyor – tıkış tıkış toplanmış, titreyen, can yelekli figürlere indirgeniyorlar. Alan Kurdi’nin ölümü üzerinden beş yıl geçti ve izleyiciler artık Akdeniz’den gelen, haber akışlarında mütemadiyen tekrarlanan bu acı dolu görüntüleri kanıksadı. Medyada mültecilerle ilgili haberlere ilişkin incelemeler, başlarda oluşan empati ve dayanışma duygularının geçici olduğunu, ayrıca bu tür duyguların oluşmasının izleyicilerin mevcut değerlerine bağlı olduğunu gösteriyor.
Başka boyutları hesaba katmaksızın salt Banksy’nin buradaki dahlini eleştirmek, kurtarılan insanların hayatını göz ardı etmek anlamına geleceği gibi, kendini istemeden bu olayların içinde bulan onurlu insanlara da haksızlık olur. Dahası, bugüne dek pek çok toplumsal adalet davasına destek veren Banksy’nin bu konuda karmaşık bir sicili var (Örneğin bkz. İsrail’in Kuruluşunu Hicveden Banksy Filistinliler Tarafından Protesto Edildi, Banksy Gazze’de; Banksy’nin Kasvetli Disneyland’i; Banksy: Politik Sanatın Uzlaşmacı Yüzü). Fakat bu son hamlenin ikircikli bir zafer olduğu söylenebilir. Bu tür gösterilerin etkisi geçip gider. Haber akışı değiştikten sonra, kurtarılan insanlara ne olduğu meçhul – kimse bunu sormaya tenezzül etmiyor.
(Kaynak: e-skop.com)