Ermitaj-Vyborg Merkezi’nde ziyarete açılan “Hellas’ın Yelkenleri” sergisi, Antik Çağ’da denizciliğin evrimini, insanların denizce ilişkin öğelerle kurdukları çok yönlü ilişkiyi ve bunların antik sanattaki görünümlerini irdeliyor. Maddi kültüre ait eserler, denizciliğin ve ticaretin gelişimini gösterirken, sanat yapıtları, klasik mitolojideki deniz tanrılarını anlatıyor.
Küratörlüğünü, Ermitaj Devlet Müzesi Klasik Antikite Bölümü’nden Olga Vitalyevna Gorskaya’nın üstlendiği sergi, MÖ 6. yüzyıldan MS 3. yüzyıla kadar uzanan bir zaman diliminden seçkiyle oluşturulan 245 yapıtı içeriyor.
Deniz, insan ve toplum yaşamın gıda gereksinimlerini karşılamada sonsuz bir kaynak sağlamakla birlikte, bir ulaşım yolu olarak farklı coğrafyalar arasında etkin bir ticaretin ve kültür alışverişinin yürütülmesini sağlamıştır.
Ancak unutulmaması gerekir ki; sunduğu tüm bu yararların yanında, Antik dönem insanları için derinliklerinde çok sayıda tehlikeyi de barındırmaktaydı. Her gemi kazası, binlerce denizcinin, tüccarın ve yolcunun yaşamını kaybetmesine ve önemli bir sermaye birikiminin de denizin derinliklerinde kaybolup gitmesine neden oluyordu.
Günümüzde yapılan su altı arkeoloji kazılarıyla elde edilen bulgular, Antik Çağ’da sefer yapan bu gemilerin denizlerin dibine dağılmış kalıntıları bunun açık bir kanıtı olarak karşımızda durmaktadır.
Grek Söylenceleri ve Sanat Ürünleri
Denizlerin ürkütücü, denetlenemeyen ve öngörülemez gücü, antik toplumların mitolojisinde kendisine her zaman yansıma bulmuştur. Bu nedenle serginin, bu konuya dikkat çektiği bölümünde; amfora ve kraterler, kandiller ve takıların yanı sıra gliftik sanat eserleri üzerinde bulunan deniz tanrıları ve fantastik canavar imgelerine ayrılıyor.
Deniz kabuğu trompetleri üfleyen iktiyosentorlar ve tritonlar, su perileri ve yunuslar tarafından eşlik edilen Poseidon (Roma Neptünü) tarafından yönetilen koca bir dünyanın kapıları ziyaretçilerin gözlerinin önünde açılıyor.
Kazıma Resim, Hippokamp’a binen Nereid, Roma Dönemi, 1. Yüzyıl
hermitagemuseum.org
Levha, Yunusa Binen Posidon, 3. yüzyıl
hermitagemuseum.org
Öte yandan denizlerin karanlık gücünü anlatan Symplegades (Çarpışan Kayalar), Charybdis olarak bilinen korkunç girdap, şarkılarıyla denizcilerin akıllarını başlarından alarak onları korkunç bir sona sürükleyen sirenlere de yer veren yapıtlar da sergi de yer alıyor.
Antik Gemi Üretim Teknolojisi
Antik gemi ustaları ilkel teknelerin yapımı aşamasından; üç, dört ve hatta beş güverteli gemilerin üretimine dek olağanüstü bir teknik yetkinliğe ulaşmışlardı. Bu anlamda Antik Yunan uygarlığının en önemli simgelerinden biri, Greklerin ulaştığı teknik ilerlemenin bir göstergesi olarak kabul gören, hızlı ve manevra yeteneği yüksek bir gemi olan; efsanevi “Trirem”di. Roma imparatorluğu ve daha sonra yıkılan Roma’nın kalıntılarından türeyen devletler, gemi inşa yöntemleri konusunda Greklerin izleyicileri olarak tarihte yerlerini aldılar.
Sergide görülebilecek olan çömleklerin yüzeylerinde, kazıma resimlerde, kameolarda ve sikkelerde bu antik gemiler de ziyaretçilerin karşısına çıkıyor.
Kazıma Resim, Savaş Gemisi Betimi, 4. Yüzyıl
hermitagemuseum.org
Balıkçılık
Serginin antik çağlarda balıkçılığa ayrılan bölümü, Yunanlıların ve Romalıların tükettiği deniz ürünlerini ele alıyor. Günümüze ulaşan antik sanat yapıtları, bir zamanlar pazar tezgahlarını dolduran çok çeşitli deniz canlılarını, balıkları ve yumuşakçaları betimleyen imgelerle doludur. Antik sanatçılar, deniz canlılarını o kadar doğal bir biçimde betimlemişlerdir ki; ihtiyoloji alanında çalışan bilim insanları, Attika veya İtalik levhalar, hatta sikkeler üzerindeki balık türlerini kolaylıkla tanımlayabilmektedir.
hermitagemuseum.org
Sergideki MÖ 4. yüzyıldan kalma kırmızı figürlü bir balık tabağı özellikle dikkat çekicidir. Yüksek sanatsal kaliteye sahip bu parçanın, “Pieredes Ressamı” tarafından denizaşırı bir pazara ihraç edilmek üzere özel olarak yapıldığı düşünülmektedir.
Süs Eşyaları-Değerli Taşlar
Balıkların yeri mutfak ya da yemek masası iken; yine denizden elde edilen değerli taşlar, örneğin; inciler, mercanlar ve deniz kabukları, doğal olarak kadınların mücevher kutularının en baş köşesinde kendilerine yer buluyorlardı.
Figürlü Kap, Deniz Kabuğu İçinde Afrodit, 4. yüzyılın ilk yarısı, Attika
hermitagemuseum.org
Deniz, zanaat ürünlerinde de rağbet görmekte olan bir konuydu. Örnek vermek gerekirse; midye imgesi hem kilden ve camdan hem de taş malzemeden figürlü kaplar üreten zanaatkârlar tarafından yaygınlıkla kullanılmıştır. Bu kabukların yarısı kullanılarak yapılan küçük kozmetik kutuları bile bulunmaktaydı.
Amforalar
Serginin önemli bir bölümünü, insanoğlunun şimdiye kadar tasarladığı en mükemmel ve zarif biçimlerden biri olduğu düşünülen Yunan amforaları oluşturuyor.
hermitagemuseum.org
Amforalar, başta şarap ve zeytinyağı olmak üzere sıvıların ve tahıl ya da balık gibi dökme malların taşındığı kaplar olarak kullanılmaktaydı. Farklı şehirler, kendilerine özgü geleneksel şekillere sahip amfora türleri üretimini gerçekleştirmiştir. Yüzyıllar boyunca değişmeden kalan ve üretildiği yerleşim yerin özel mevzuatına göre belirlenen bir hacme uyan, bu amforalar, üretildikleri yerin bir tür “ticari markası” haline gelmiştir.
Bu kapların incelenmesinden elde edilen bulguların yanı sıra kapların kulplarında bırakılan işaretler ve yazıtlar, Antik Dünya’nın ticaret yollarının belirlenmesini olanaklı kılmaktadır.
“Hellas’ın Yelkenleri” sergisi, 01.04.2024 tarihine kadar Ermitaj Müzesi’nde görülebilecek.
(Kaynak: hermitagemuseum.org)