Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Antalya’da İki Otelin Deniz Kaplumbağalarının Ölümüne Neden Olması; Üniversitelerin Tasarım Eğitimi Veren Bölümlerinin Kıyı Alanlarındaki Doğal Yaşama Duyarlı Eğitim Programı Uygulamasının Zorunluluğunun Gösteriyor.

Antalya Belek’te Caretta Caretta’ların üreme kumsalına ahşap yürüme yolu yerleştirerek yavru kaplumbağaların ezilerek ölümüne neden olan iki otele, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından toplamda 482 bin 790 TL idari para cezası kesildi. Bakanlık, Serik Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un talimatıyla Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Antalya‘da ölen deniz kaplumbağalarıyla ilgili ekip görevlendirildiği bildirildi. Alanda çalışmalarını tamamlayan ekip, bir otelin kumsaldaki yürüme bandında 62 deniz kaplumbağası yavrusunun yaşamını kaybettiğini, başka bir otelin yürüme bandı altında da 71 yavrunun yaşadığını belirledi.

Doğal yaşama karşı işlenen bu suç, sorumlu bakanlığın kaplumbağaların yaşam alanlarının korunması için yeni mekansal düzenleme önlemlerini yaşama geçirmesini zorunlu kıldı. Öte yandan burada karşılaşılan bu olumsuz durum bir ‘örnek olay’ olarak değerlendirilerek; özellikle üniversitelerde tasarım eğitimi veren bölümlerin kıyı alanlardaki doğal yaşama duyarlı ve öngörülü tasarımcıların yetiştirmesinin önemini ortaya koyuyor.

Bakanlık Tarafından Kıyısal Bölgede Alınan Yeni Mekansal Önlemler

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, çalışmalar neticesinde tüm kaplumbağa üreme kumsallarında insan baskısını ortadan kaldırmak ve bu tür olayların yeniden yaşanmaması amacıyla, denizle kıyı arasındaki yaklaşık 40 ila 60 metrelik kumsal alanları ahşap bariyerler ile ayırarak üreme alanı oluşturacak.

Daha önceden Bakanlık tarafından, otel işletmelerinin yerleşkedeki varolan kumu eleme ya da yerini değiştirme gibi yuvaları olumsuz etkileyecek etkinliklerin önüne geçmek; aynı zamanda yuvalama alanlarının işgalini önlemek ve taşıtlar ile kumsallara girişleri engellemek adına uyarı tabelaları ve engeller yerleştirilerek, bu tür olumsuz etkinliklerin önüne büyük oranda geçilmişti.

(Kaynak: aa.com.tr)

P. Chang’ın Küresel Egemenlerin Yaşam Üzerinde Yarattıkları Yıkıcı Etkiyi Sorguladığı “Gezgin Suyun Çağrısı Bölüm 1 & 2” Başlıklı Videoları İstanbul Modern’de Düzenlenen ‘Artists’ Film International 2021′ Sergisinde Yer Alıyor.

İstanbul Modern, ‘özen göstermek’ konusuna odaklanan ve yakın zamanda çevrimiçi olarak erişilebilen Uluslararası Sanatçı Filmleri’ni (Artists’ Film International) şimdi Beyoğlu’ndaki binasında düzenlenen sergiyle sanat izleyicilerinin karşısına çıkarıyor.

Sergide Patty Chang’ın 2016 tarihli “Gezgin Suyun Çağrısı Bölüm 1 & 2” başlıklı videoları ‘özen’ ve ‘yas’ tutma ritüelleriyle Fogo Adası’nın kıyısındaki bir balinanın cansız bedeni ile Özbekistan’daki Aral Gölü’nün yakınlarında karaya oturmuş bir balıkçı teknesi arasında kurduğu ilişkiyle; küresel egemenlerin yaşama yönelttiği yıkıcı davranış üzerine düşünmeye çağırıyor.

Londra’daki Whitechapel Gallery öncülüğünde 2008 yılında başlayan, dünyanın farklı coğrafyalarından sanatçıların videolarının, ‘canlandırma’larının (animasyonlarının) ve kısa filmlerinin yer aldığı, ‘Uluslararası Sanatçı Filmleri’, 22 sanat kurumunun ortaklığıyla sürdürülüyor. Bu kapsamda, video sanatıyla ilgili gerçekleştirdikleri araştırmaları, birbirleriyle paylaşan kurumlar, her yıl belirlenen bir tema çerçevesinde, ülkelerinden bir sanatçıyı ve gerçekleştirdiği çalışmayı seçerek, programa katılıyor. 

Program kapsamında içeriği İstanbul Modern’in küratöryel seçimiyle belirlenen sergide dokuz film gösteriliyor. Seçkide; Sena Başöz (İstanbul Modern, Türkiye); Thania Petersen (Bag Factory, Johannesburg, Güney Afrika); Clare Langan (Crawford Sanat Galerisi, Cork, İrlanda); Giulio Squillacciotti (GAMeC, Bergamo, İtalya); Himali Singh Soin (Project 88, Mumbai, Hindistan); Agnė Jokšė (CAC, Vilnius, Litvanya); Rehana Zaman (Whitechapel Gallery, Londra, Birleşik Krallık); Patty Chang (Ballroom Marfa, Teksas, ABD), Kiri Dalena (MCAD, Manila, Filipinler) yer alıyor.

ABD’li sanatçı Patty Chang’ın iki kanallı videosu “Gezgin Suyun Çağrısı Bölüm 1 & 2” birbirinde çok uzak iki farklı coğrafyada, siyasi ve ekonomik egemen yapıların yaşamın kendisinde yönelik doğrudan yok edici etkilerinin sonuçlarını kayda alıyor.

İlk video; Newfoundland‘ta eskiden bir balıkçılık merkezi olan ancak Morina balığı avcılığına yönelik olarak uygulanan federal moratoryum nedeniyle dağılan işkolunun bir zamanlar kümelendiği Fogo Adası‘nda kıyıya vurmuş bir sperm balinasını odağına alıyor. Balinanın artık cansız olan bedeni Kuzey Amerika’daki tecimsel balina avcılığı tarihini akla getiriyor. Sanatçı, bir nedenden ötürü yaşamını kaybetmiş bu deniz memelisini elindeki süngerle yıkarken görülüyor.

Diğer video ise izleyicileri; Sovyetler Birliği döneminde bölgedeki pamuk üretimini arttırmak için gerçekleştirilen yanlış sulama projelerinin sonucu olarak Özbekistan‘daki kurumuş Aral Gölü havzasına götürüyor. Chang, gölün kıyısında eskiden bir liman kenti olan Moynak‘ın buradaki canlı tecim yaşamının kanıtı olan, çöle dönüşmüş zeminde olanca yalnızlığı içinde terkedilmiş bir teknenin dış yüzeyini de benzer bir özen, göstererek fırça ile temizliyor. 

Sergi, 30 Eylül 2021 tarihine kadar İstanbul Modern’de görülebilecek.

(Kaynaklar: istanbulmodern.org, artreview.com, queensmuseum.org, pattychang.com)

Kurtuluş Savaşında Anadolu’ya Silah Taşıyan Rüsumat No:4 Gemisi İçin Senfoni Formunda Hazırlanan Yapıt, Samsun Devlet Opera ve Balesi Orkestrası Tarafından Seslendirilecek.

Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya silah götüren Rüsumat No:4 gemisinin Ordu kıyılarında gerçekleştirdiği seferin 100. yıldönümü nedeniyle Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin istemiyle Hasan Niyazi Tura tarafından Rüsumat No:4 ve Ordu kültürünü yansıtan senfoni formunda bir yapıt bestelendi.

Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler’in özel olarak ilgilendiği bu yapıt ile; 1921 yılında Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan gemilerinden kurtulması için Ordu kıyısında batırılan ve ardından yeniden yüzdürülen Rüsumat No:4 gemisi destanının gelecek kuşaklara aktarılması amaçlanıyor.

Rüsumat No:4 gemisi destanını yaşatmak için Ankara Operası solist sanatçısı bariton Tuncer Tercan‘ın girişimiyle, besteci şef kemancı Hasan Niyazi Tura ve bir dönem Ordu’da edebiyat öğretmenliği yapmış olan edebiyatçı yazar İbrahim Dizman’ın hazırladığı metinle bir oratoryo hazırlandı.

03 Eylül Cuma günü düzenlenen 100. yıl etkinlikleri kapsamında, Soprano ve bariton birer solist ile bir anlatıcının yer aldığı yapıt, bir koro ve Samsun Devlet Opera ve Balesi (SAMDOB) Orkestrası tarafından Ordu Kültür Merkezi Salonu‘nda seslendirilecek.

(Kaynak: haberturk.com, ordutribungazetesi.com, yenicaggazetesi.com.tr)

Sergen Şehitoğlu’nun ‘Sanatorium’da Sergilenen “Seascapes” Adlı Yapıtı, Zorunlu Kapanma Dönemlerinde Denize Yönelik Farklı Bireysel Özlemleri, Ufuk Çizgisi Üzerinde Yeniden Kuruyor.

Sergen Şehitoğlu’nun ‘‘Seascapes (at lockdown)’’ adlı projesi, Sanatorium’un girişinde bulunan vitrin alanında sergileniyor. Sergi, zorunlu kapanma dönemlerinde sanatçıların ‘deniz’e yönelik kendi iç dünyalarından kaynaklanan ‘bakış’larını, ufuk çizgisi üzerinde Şehitoğlu’nun imgelemi ile bir araya getiriyor.

Görsel referanslarını Hiroshi Sugimoto‘nun deniz fotoğraflarından alan bu görsel dizi, Mayıs 2021’de, Türkiye’nin küresel salgın nedeniyle deneyimlediği zorunlu kapanma sırasında, aralarında Adnan Yerebakan, Ali İbrahim Öcal, Arda Behen, Burak Kabadayı, Doğa Okay, Ezgi Tok, Ilgın Seymen, Kerem Ozan Bayraktar ve Yağız Özgen‘in bulunduğu katılımcıların, bu süreç boyunca ‘deniz’ ile olan etkileşimlerine ilişkin tutulmuş bir görsel içerikli kaydı gözler önüne seriyor.

Özdeştirildiği kavramlarla olan bağıntısı nedeniyle zorunlu kapanma günlerinde bir arzuya dönüşen ‘deniz’, parçalanmış ve ortak bir ufuk çizgisinin üzerinde yeniden birleştirilmiş büyük ölçekli görselle izleyiciye sunuluyor. 

Görselin biçimsel parçalanmışlığı, katılımcıların denize ilişkin bireysel deneyimlerini gösterirken; Şehitoğlu‘nun deneyimlemediği ama imgeleminde yorumlayarak birleştirdiği bir deniz manzarası olarak sunuluyor.

(Kaynak: sanatorium.com.tr)

‘D-Marin 6. Deniz Filmleri Festivali’ Turgutreis Cinemarine Açık Hava Sineması’nda Başlıyor.

D-Marin 6. Deniz Filmleri Festivali’, Turgutreis Cinemarine Açık Hava Sineması’nda Naviga Magazin’in katkılarıyla 26-29 Ağustos tarihlerinde düzenleniyor.

D-Marin‘in desteğiyle Naviga tarafından düzenlenen “6. Deniz Filmleri Festivali” kapsamında izleyiciler; 26 Ağustos’ta “Sink or Swim”, 27 Ağustos’ta “Onurlu Bir Adam” (Men of Honor), 28 Ağustos’ta “Midway” ve 29 Ağustos’ta Pi’nin Yaşamı (Life of Pi) adlı yapımları ücretsiz olarak izleyebilecek. Gösterimler saat 21.00’de başlayacak. Tekne sahipleriyle birlikte bölge halkına da açık olarak gerçekleştirilecek şenlik, Kovid-19 küresel salgınının etkilerini gözeten oturma düzenine göre gerçekleştirilecek.

Sink or Swim – 26 Ağustos 2021

Gilles Lellouche tarafından yönetmeliği gerçekleştirilen yapım, yaşama ilişkin farklı sorunlarla yüzleşen orta yaştaki erkeklerin, düzenlenecek olan su balesi dünya şampiyonasına katılarak, Fransa’nın ilk erkekler su balesi takımı olmak için giriştikleri zorlu bir çalışma sürecini, eğlenceli bir dille perdeye taşıyor.

Oyuncular: Guillaume Canet, Mathieu Amalric, Benoît Poelvoorde, Jean-Hugues Anglade, Virginie Efira, Leïla Bekhti, Marina Foïs, Philippe Katerine, Félix Moati, Alban Ivanov, Jonathan Zaccaï

Uzunluk: 2 saat 2. dk

Belçika – 2018

Onurlu Bir Adam (Men of Honor) – 27 Ağustos 2021

Yönetmenliği George Tillman Jr. tarafından gerçekleştirilen yapım, ABD donanmasının ilk Afro-Amerikalı dalgıcı Carl Brashear‘ın yaşam öyküsünü konu alıyor. Brashear, donanmada bir yandan ırkçılıkla mücadele ederken aynı zamanda, yoksullukla da başa çıkmaya çalışmaktadır. Tüm bu zorlukların yanında görev sırasında bir kaza geçirir ancak kendisinde bir bedensel engel yaratan bu olumsuz durum onu yıldırmaz ve böylece ABD’nin ilk ampüte usta dalgıcı unvanını kazanır.

Bu zorlu yaşam öyküsü yıllar sonra İsviçreli saat üreticisi Oris‘in özel üretim bir saat serisine de esin kaynağı olmuştur ve firma günümüzde Brashear‘ın anısını yaşatmak için saat serisi üretmektedir. Buradan elde edilen gelir, firma tarafından gazilerin ve kırılgan grupların desteklenmesi için kullanılmaktadır.

Bu filmin gösterimi de Oris markasının Türkiye temsilcisinin destekleriyle gerçekleşiyor.

Oyuncular: Robert De Niro, Cuba Gooding Jr., Charlize Theron, Aunjanue Ellis

Uzunluk: 2 saat 9 dk.

ABD – 2000

Midway – 28 Ağustos 2021

Festival programın üçüncü gününde ise Midway filmi yer alıyor. 2. Dünya Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri ve Japon İmparatorluğu arasında gerçekleşen Midway savaşını konu alan yapım, o dönem yaşanan savaşı, uçak gemilerindeki denizcilerin ve pilotlarının gözünden ele alıyor.

Yönetmen: Roland Emmerich

Oyuncular: Ed Skrein, Patrick Wilson, Woody Harrelson

Uzunluk: 2 saat 18 dk

ABD – 2019

Pi’nin Yaşamı (Life of Pi) – 29 Ağustos 2021

Hindistan’dan Kanada’ya giden bir yük gemisi, kopan fırtına nedeniyle Pasifik Okyanusunda batar. Geminin yolcuları arasında ülkelerinden ayrılan ve beraberlerinde hayvanat bahçesindeki hayvanlarını da götüren Pi ve ailesi de vardır. Batan geminin ardında yalnızca bir adet filika kalır ve 16 yaşındaki Pi, okyanusun ortasında  bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan, Richard Parker adında üç yüz kiloluk bir Bengal kaplanı ile bu filikayı paylaşmak zorunda kalır.

Yönetmen: Ang Lee

Oyuncular: Suraj Sharma, Irrfan Khan, Adil Hussain, Gerard Depardieu, Rafe Spall

Uzunluk: 2 saat 5 dk.

ABD – 2012

(Kaynaklar: filmmodu.org, thecruiselife.com.tr, beyazperde.com)

Snøhetta Tasarım Ofisi, Arendal Kentinde Bulunan Liman Hamamı Yerleşkesini Yeni Bir Anlayışla Ele Alarak Yeniden Tasarladı

Norveç-Arendal kentinin 2023 yılındaki kuruluşunun 300. yılı için Snohetta tasarım ofisi tarafından, buradaki tarihi Knubben liman hamamı için yeni bir proje önerisi geliştirildi.

2024 yılında kadar uygulama aşamasının sonuçlandırılması ön görülen mimari tasarım, 1937 yılından günümüze kadar Norveç mimarlık tarihindeki işlevselcilik akımının açık bir örneği olarak değerlendirilen orjinal yapının, çağdaş bir anlayışla yeniden yorumlanması olarak görülüyor.

Mimar Ketil Ugland tarafından tasarlanan ve ‘Arendal Yüzme Kulübü’ olarak kullanılan yapı, 1947 yılında kapanmadan önce yüzme eğitimlerinin yanısıra atlama yarışmaları gibi etkinliklerin düzenlendiği, çeşitli su sporu dallarına yer veren bir merkez olarak kullanılmaktaydı. Yapı esas olarak yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki atlama kulesi ile bağlantılı, içinde; çocuklar için bir havuzdan, soyunma odalarından ve bir kiosktan oluşuyordu. Tesis ilerleyen yıllarda caz kulübü olarak değerlendirilmiş ve atlama kulesi 1980 yılında yıkılmıştır.

1.

Norveç kıyılarının karakteristik görünümü olan küçük boyutlu adacıklardan ve kayalıklardan esinlenen Snohetta’nın geliştirdiği yeni öneride 8000 metre kare alana yayılan yerleşke, buradaki kayaların topografyasının üç boyutlu olarak katmanlar halinde modellenmesini temel alarak, biçimleniyor.

2.

Snohetta’nın önerisin ortaya çıkmasından önce burada gerçekleştirilecek restorasyon çalışmasının, sınırlı bir çerçevede yalnızca Knubben liman hamamının gerçek haline bağlı kalınarak yapılması düşünülüyordu. Ancak sonradan buradaki yapının su ile bağlantılı spor etkinliklerin ötesinde, çağdaş bir yaklaşımla ele alınarak çoklu yönlü kullanıma olanak verecek biçimde yeniden değerlendirilmesi düşüncesi belirgin duruma geldi. Böylece üzerinde bulunduğu adanın olanaklarını aşarak ve genişleyerek, çelik kolonlar üzerinde yükselen projede; yıkılan eski kulenin yerine yeniden yapılan dalış kulesi gibi önemli bölümler korunurken; amfitiyatro ile konserler için bir açık hava sahnesine, restoran için kapalı alanlara yer verildi.

3.

.

4.

Snøhetta’nın yeni Knubben yerleşkesi için geliştirdiği proje, çağdaş mimarlığın geçmişe yönelik olarak verdiği bir yanıt olarak görülürken; öte yandan da Arendal kentini ulusal ve uluslararası düzeyde adının duyulmasını sağlayacak ve burayı bir çekim noktasına dönüştürecek bir adım olarak da niteleniyor.

(Kaynak: designboom.com, arch2o.com, snohetta.com)

“1. Ulusal Mavi Yengeç Kısa Film Yarışması”, ‘Deniz Ve Pandemi” Teması İle Düzenleniyor.

Adana – Karataş ilçe Belediyesi tarafından ‘Deniz ve Pandemi’ teması ile düzenlenen ‘’1. Ulusal Mavi Yengeç Kısa Film Yarışması’’ 19-29 Ağustos 2021 tarihlerinde Karataş’ta gerçekleştirilecek.

Maraton biçiminde düzenlenecek olan yarışmada, belirlenen bu temayla; hem Adana’nın denize kıyısı olan Karataş ilçesinin turistik yapısına dikkat çekmek hem de Kovid-19 küresel salgını ile ilgili toplumsal iletilerin (mesajların) oluşturulması hedefleniyor.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan amatör ve profesyonel kısa filmcilerin katılabileceği yarışma, genç sinemacıların yapıtlarının, izleyicilerle buluşmasını sağlamayı ve sinema profesyonelleriyle bir araya getirmeyi; ayrıca bu etkinlik ile çalışmaların uluslararası platformlara taşınması ve tanıtımlarının yapılması amaçlanıyor.

Başvurular arasından seçim sürecinin ardından belirlenecek sekiz senaryonun, her filmin çekim ekipleri tarafından Karataş sınırları içerisinde maraton tarzında gerçekleştirilecek yarışma sürecinde, 48 saatlik set süresi ve 24 saatlik post-prodüksiyon aşamasıyla sonuçlandırılması gerekiyor.

Festival komitesi tarafından katılımcılara; ekipman, prodüksiyon, lojistik ve cast hizmetlerini sağlanacağı yarışmada ayrıca Oğulcan Yayğınoğul, Tunahan Kurt, Nuri Cihan Özdoğan, Yüksel Molla, E. Ecem Anay, Ali Yılmaz, Utku Uçar ve Tolunay Tekmek‘ten oluşan danışmanlar, 8 Film ekibi için süpervizörlük yapacak.

Yarışmanın seçici kurulu ise; Ruhi Sarı, Sefa Zengin, Ayhan Taş, Cansel Karacan ve Barış Gördağ‘dan oluşuyor.

Yarışmaya son başvuru tarihi 16 Ağustos 2021.

Başvuru koşullarına buradan ulaşabilirsiniz.

(Kaynak: maviyengecfestivali.com)

1967 Yılı Üretimi Suda ve Karada Gidebilen ‘Model 770’, Açık Arttırmaya Çıkıyor.

Alman tasarımcı Hans Trippel tarafından 1959 yılında tasarlanan, suda ve karada gidebilen dört koltuklu araba ‘Model 770’, ‘bringatrailer’ adlı sitede çevrimiçi olarak açık artırmaya çıkarılıyor.

1.

Araç, şu anda İowa eyaletinde Cedar Rapids’te bulunuyor. Model 770, karada giderken ön tekerlekleri kullanırken; suya girdiğinde sahip olduğu iki pervane ile ilerliyor. Karada dört ileri manuel şanzıman ve geri vites, suyun içinde ise; hem ileriye, hem de geriye doğru ilerleyebilme olanağı bulunuyor. Önden çekişli olana arabanın tekerlekleri suya girdiğinde dümen görevi görüyor, öte yandan egzost, arabanın arka tarafındaki panelden ve su çizgisinin üzeri olacak biçimde dışarıya çıkıyor.

2.

3.

Arabanın arkasına tampona konumlandırılan 2 çelik boru profil, burada yer alan iki pervanenin karaya çarparak zarar görmesini önlüyor. Sarı renge sahip olan otomobilin çamurluklarında sahil güvenlik kayıt numarası bulunuyor. Yenilen koltuklar, vinil döşeme kumaşı ile kaplanmış durumda.

bring a trailer adlı web sitesinde Model 770, için yaklaşık olarak önerilen fiyat teklifi, 14.08.2021 tarihi ile 16.000 dolara yükselmiş durumda. Araç, 15 Ağustos 2021 tarihine kadar fiyat tekliflerine açık olacak.

(Kaynak: designboom.com, bringatrailer.com)

Ali Kabaş’ın “Yabani/Untamed” Başlıklı Fotoğraf Sergisi, İnsan Etkisinin Henüz Görülmediği Karadeniz, Marmara, Adalar Denizi ve Akdeniz Kıyılarını Gözler Önüne Seriyor.

Fotoğraf sanatçısı Ali Kabaş’ın Ayvalık Ayazması’nda açılan “Yabani/Untamed” başlıklı sergisi; sanatçının paramotoruyla uçarak Karadeniz, Marmara, Adalar Denizi ve Akdeniz kıyılarını fotoğrafladığı karelerden oluşuyor.

Sabiha Kurtulmuş’un kuratörlüğünü üstlendiği sergi, Kabaş’ın 2003 yılından bugüne kadar paramotoruyla uçarak Türkiye’nin Karadeniz, Marmara, Adalar Denizi ve Akdeniz kıyılarında, insan müdahalesinin henüz görülmediği doğal alanları kayıt altına aldığı görsellere yer veriyor.

.

1.

.

2.

Henüz insanı eli değmemiş alanların keşfine çıkan sanatçı, özellikle karadan ve denizden ulaşımın olanaklı olmadığı kıyı alanlarını kayıt altına alıyor. Kabaş, böyle bir ıssız coğrafyalarda çalışmanın yaşamsal tehlikeler barındığını; “Karadan ve denizden ulaşımın mümkün olmadığı bölgelerde uçarken, motorum durursa kurtarılmanın çok güç olacağı noktalara inmeyi göze alıp riskli uçuşlar yaptım.” diyerek belirtiyor.

3.

Sanatçı, son dönemde ülkemizin farklı bölgelerinde çıkan yangınlarla ilgili olarak ve iklim krizinin yaşamın farklı alanlarında tanıklık ettiğimiz sonuçlarına ilişkin şunları söylüyor: “Belki de fotoğrafını çektiğim birçok yeri bu yangınlardan sonra tekrar aynı şekilde fotoğraflayamayacağım, bu gerçekten çok üzücü. Türkiye gerçekten bir cennet ve bizim bu cennete gözümüz gibi bakmamız lazım. Doğayı kaybettiğiniz zaman geri gelmiyor veya çok uzun zamanda geri geliyor.”

“Yabani/Untamed” başlıklı sergi, 15 Ağustos’a kadar Ayvalık Ayazması’nda görülebilecek.

(Kaynak: milliyet.com.tr, artfulliving.com.tr, ayvalik.bel.tr)

Beylerbeyi Sarayı’nın Uzun Süredir Kullanıma Kapalı Olan Rıhtımı Ziyarete Açıldı.

Osmanlı Devleti döneminde Beylerbeyi Sarayı’na davet edilen devlet adamlarının ve yabancı konukların saraya rıhtımdan kolaylıkla ulaşılabilmesi için yaptırılan ancak uzun süredir kapalı olan 113 metre uzunluğundaki rıhtım ziyarete açıldı.

Anadolu Yakası’nda tek saray olma özelliğine sahip olan Beylerbeyi Sarayı, 1863-1865 yılları arasında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırıldı.  O dönemde saraya davet edilen devlet adamlarının ve yabancı konukların yapıya rıhtımdan rahat bir şekilde ulaşılabilmesi amacıyla yaptırılan 113 metre uzunluğundaki rıhtım, uzun süreden beri kullanımına kapalıydı.

Rıhtımın kullanımına açılması yönünde zaman zaman yurttaşlar tarafından dile getirilen istemin yetkililer tarafından dikkate alınmasıyla İstanbul kenti, Boğaz’ın yakından seyredilebileceği yeni bir açık mekan kazanmış oldu.

Milli Saraylar Anadolu Yakası Daire Başkanı Osman Celaleddin Urhan, Beylerbeyi Sarayı’nın rıhtımı ile ilgili olarak şunları söyledi: “Bu atmosferi yaşamak isteyen ziyaretçilerimiz pazartesi günleri hariç gece 22.30’a kadar restoran, kafeteryamız, bahçemizle beraber rıhtımı ziyaret edebilirler. Rıhtımın 113 metrelik alanı güvenlikli bir şekilde gezebiliyorlar. Buna ek olarak deniz köşklerimizin de görüldüğü şekilde 15 metre olarak düşündüğümüzde İstanbul’un en büyük manzarasal bir rıhtımı olduğunu söyleyebiliriz. Bu rıhtım tarihi bir rıhtım. Bu manada rıhtımı açarken güvenlik önlemlerini alırken tarihi dokunun zarar görmemesine de önem gösterdik, hiçbir şekilde tarih zemine ve mermerlere zarar verici objelerden uzak durmaya çalıştık.”

(Kaynak: aa.com.tr)