Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Şehir Hatları, 173. Kuruluş Yıl Dönümünü, ‘Paşabahçe Vapuru’nda Düzenlenen Bir Dizi Etkinlikle Kutluyor.

Paşabahçe Vapuru’nda düzenlenen etkinlikte ‘İstanbul’un Sesi’ adlı kısa filmin gösterimi ve özel bir arşivden derlenen, “Şirket-i Hayriye’den Şehir Hatları’na: 173 Yıllık Deniz Yolculuğu’ başlıklı fotoğraf sergisi yer alıyor.

Etkinlik kapsamında Şehir Hatları’nın 173. yılına özel olarak hazırlanan ‘İstanbul’un Sesi’ adlı film, kuruluşun 1950’lerden günümüze uzan bir süreç içindeki değişimini yolcuların gözünden anlatıyor. 

Etkinliğin bir diğer önemli parçası ise; deniz tarihçisi Ali Bozoğlu’nun arşivinden özenle seçilen fotoğraflardan oluşuyor. Sergi, 17 Ocak 1851’de kurulan Şirket-i Hayriye’nin günümüze uzanan zaman yolculuğunu gözler önüne taşıyor. Paşabahçe Vapuru’nda ziyaretçileriyle buluşacak sergide ayrıca dünyanın yaşayan ve üreten en eski tersanesi olan Haliç Tersanesi’ndeki günümüz inşa çalışmalarını içeren fotoğraflar da yer alıyor.

173. yıl kutlamalarında çocuklar içinde bir etkinlik hazırlayan Şehir Hatları, İBB Sosyal Hizmetler Müdürlüğü iş birliğiyle yürüttüğü ‘Deniz Görme İmkanı Bulamayan ya da Boğaz Turunu Deneyimleyemeyen Çocuklara Özel Boğaz Turu’ projesiyle 20 Ocak Cumartesi günü, 100 çocuğa unutulmaz bir gün yaşatmaya hazırlanıyor.

(Kaynak: sehirhatlari.istanbul)

Barselona Deniz Müzesi’nde Açılan “Deniz Göçebeleri” Başlıklı Sergi Deniz Halkı “Samau-Bajau’nun Yaşam Kültürünü Ele Alıyor.

Barselona Deniz Müzesi’nde açılan “Samau-Bajau – Deniz Göçebeleri” başlıklı sergi, yaşam biçimlerini deniz koşullarına uyarlamayı başarmış ve bunu günümüzde de sürdüren deniz halkı Samau-Bajau’yu ele alıyor.

Sergide bu kültüre ait tek gövdeli iki kano, topluluğun binlerce yıla dayanan denizcilik birikimi ortaya koyarken, belgesel nitelikli fotoğraf sergisi ise, deniz üstünde kurulan yaşama ilişkin önemli ayrıntıları gözler önüne seriyor.

Filipinler, Endonezya ve Malezya arasında yer alan “Sulu Denizi”nde yaşamlarını sürdürmekte olan Sama-Bajau halkı, yaşam koşullarını denize uyarlamayı başarmış tek insan topluluğu olarak bilinmektedir.

Bu toplum, binlerce yıllık bir süreç içinde, atalarından günümüze dek, kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerle yalnızca deniz kökenli kaynaklarından yararlanarak yaşamda kalma konusunda adeta uzmanlaşmıştır. Örneğin, balıkçılık alanında yetkin bir yetenek geliştirmiş olan Sama-bajau’lar yüzyıllar boyunca bu kaynakları sürdürülebilir bir biçimde yöneterek kullanma becerisini geliştirmişlerdir.

Topluluk bireyleri, karaya nadiren, yalnızca ticaret yapmak, tekne inşa etmek gibi nedenlerle ayak basmaktadırlar.

Koleksiyonunda, Filipinler’e ait çeşitli nesnelerin de bulunduğu Barselona Deniz Müzesi, bu sergi ile Samau-Bajau kültürüne ilişkin önemli bilgileri, sanat izleyicilerinin ilgisine sunuyor. Sergide, 19. yüzyıla tarihlenen, 1899’da Barselona’ya getirilmiş olan, iki tekne de bulunuyor. Tüm donanımlarıyla görülebilen, ilk örnekleri on binlerce yıl önce icat edilen bu tek gövdeli kanolar, denizciliğin ve gemi yapımının kökenleri üzerine somut veriler sağlıyor olması yönüyle önemli bir değere sahip…

Deniz Müzesi, sergiyi, bu deniz taşıtları ve belgesel nitelikli fotoğraflar aracılığıyla, deniz yaşamına kendilerini uyarlayan ve bu yaşam kültürünü binlerce yıldır sürdüren eşsiz bir kültür olan Sama-Bajau’ya ithaf ediyor.

Sergi 17 Mart 2024 tarihine kadar Barselona Deniz Müzesi’nde görülebilecek.

(Kaynak: mmb.cat)

“Rize Denizcilik Müzesi”nin Açılışı Gerçekleştirildi.

Rize Belediyesinin girişimiyle yaşama geçirilen Rize Denizcilik Müzesi’nin açılışı gerçekleştirildi.

Müze, Karadeniz’deki ve Rize’deki deniz kültürünü ortaya koyan tarihi belgelere ve maddi kültür öğelerine yer veriyor.

Boğaz Mahallesi Deniz Feneri Sosyal Tesisleri içerisinde oluşturulan müzenin açılış töreninde Milli Savunma eski Bakan Yardımcısı Hasan Kemal Yardımcı, Rize Milletvekili Av. Harun Mertoğlu, Rize Vali Yardımcısı Murat Öztürk, Rize Belediye Başkanı Rahmi Metin, Çaykur Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Yıldız,  AK Parti İl Başkanı Hikmet Ayar, Milli Eğitim Müdürü Yusuf Tüfekçi, Gençlik Spor İl Müdürü Gürhan Yıldız, Siyasi Parti İl Başkanları, Sivil Toplum Kuruluş Başkanları, Kurum Müdürleri ve vatandaşlar katıldı.

Törende açılış konuşmaları, Rize Belediye Başkanı Rahmi Metin, Rize Milletvekili Av. Harun Mertoğlu, Rize Vali Vekili Murat Öztürk ve Müze’ye özel koleksiyonunu hibe eden Milli Savunma eski Bakan yardımcısı Hasan Kemal Yardımcı tarafından yapıldı.

Metin: Denizcilik, kültürümüzü çeşitlendirdi

Kültür kuruluşlarının açılmasının Karadeniz’e ve Rize’ye önemli bir değer kattığını belirten Öztürk’ün ardından konuşmasını gerçekleştiren Metin, “Denizcilik hem kültürümüzü hem ticaretimizi geliştirmiştir. Geçmişte denizcilikte kullanılan malzemelerin, bu mesleğe meraklı ilerleyen kuşaklara aktarım konusunda önemli bir olgudur. Bizim için önemli olan müzeciliğe denizcilikten başlamış olmamız. Bu mahallede yapmış olmamızın ayrı bir önemi var. Bu mahallede 1854 yılında ilk deniz feneri hemen 500 metre ileride yapılmıştı. Rize’de önümüzde ki dönemde millet bahçesi içerisinde şehrimizi yansıtan müzelerimizi yapacağız” ifadesinde bulundu.

Başkan Metin, konuşmasının sonunda müzeye özel koleksiyonunu hibe eden Milli Savunma Eski Bakan Yardımcısı Hasan Kemal Yardımcı’ya teşekkür etti.

Konuşmaların ardından müzenin açılışı, Öztürk ve Metin tarafından gerçekleştirdi.

Geleneksel teknelere yer verilen müzede, denizcilikte kullanılan materyaller ve Karadeniz’de bulunan balık türleri sergileniyor.

Tekne yapımına ilişkin bilgilerin verildiği, maket ve takaların yer aldığı müzenin girişinde ayrıca Rize’nin kent tarihi hakkında bilgi veren eski fotoğraflar, önemli bir belge niteliği taşıyor.

(Kaynaklar: cayhaber.net, denizhaber.net, iskenderun.org)

“Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür Dayanışma Derneği” Tarafından Yunan Mezalimini Kınayan Bir Anıtın Dikilmesi İçin İzmir Valisine Dilekçe Sunuldu.

Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri, İzmir Valisi Süleyman Elban’a makamında ziyaret gerçekleştirdiler.

Ziyarette, geçmişte Tripoliçe’de ve Kıbrıs’ta Türklere karşı işlenen insanlık suçları gündeme getirilerek, bu ihlallerin günümüzde hem Batı Trakya hem de Rodos ve İstanköy Türklerine yönelik bir kültürel soykırıma dönüştüğü dile getirildi.

Yönetim Kurulu Üyeleri, bu nedenle Yunan mezalimini Türk ulusal belleği nezdinde lanetleyen bir anıtın İzmir’de kamusal alana dikilmesi için İzmir Valisine dilekçe sundular.

Rodos İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, Raşit Tavşancı (Sayman), Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet İ. Pamuk ve Mehmet Tokmakoğlu, İzmir Valisi Sayın Süleyman Elban tarafından Valilik makamında kabul edildi. Kabulde, yönetim kurulu üyeleri tarafından İzmir’de Yunan Mezalimini kınayan bir anıtın  dikilmesi için bir dilekçe verildi.

Dilekçede; “Yunan Ordularının Kurtuluş Savaşımız öncesinde ve bozgunuyla geri çekilişinde  Batı Anadolu bölgesinde Türk Halkına karşı gerçekleştirdiği katliamlar, tecavüzler ve barbarlıklar yanında  Yunanların 1821 yılında, Batılıların desteği ve yönlendirmesiyle Osmanlı İmparatorluğu’na karşı başlatılan ayaklanma sonucunda, Mora Yarımadası’nda Tripoliçe başta olmak üzere ve diğer adalarda kırk bini geçen sayıda sivil masum Türkün, en vahşi şekilde katledildiği” belirtildi. Ayrıca “Kıbrıs’ta Türklere karşı gerçekleştirilen kıyımlar ile günümüzde de Batı Trakya Türkleri ile Rodos ve İstanköy Türklerine karşı  kültürel soykırımın  uygulandığı” ifade edildi.

Bu  gerekçelerle dilekçe ile; ”geçmişi anımsama  ve bilmenin, onun tekrar yaşanmaması için gerekli olduğu  belirtilerek anıtlarında  da  yaşanmış acıları ve anıları topluma yeniden anımsatmak işlevine sahip bellek mekanları olmasından dolayı İzmir’de Yunan Mezalimini kınayan bir anıtın kamunun görünür bir alanında bir anıtın dikilmesi için gerekli işlemlerin başlatılması” yönünde bir öneri, İzmir Valisi Elban’a arz edildi.

Yönetim kurulu üyeleri ayrıca derneğin yapmış olduğu çalışmaları konusunda bilgi aktardılar.

(Kaynak: rodosistankoyturkleri.org.tr)

İşipek ve Ünver Tarafından Kaleme Alınan “Atatürk’ten Yadigar-TCG Savarona” Adlı İki Ciltlik Kitabın Tanıtım Toplantısı, Moda Deniz Kulübü’nde Gerçekleştirildi.

Emekli Deniz Kurmay Albay Ali Rıza İşipek ile emekli Deniz Kurmay Yarbay Oryal Ünver tarafından kaleme alınan “Atatürk’ten Yadigar-TCG Savarona” başlıklı kitabın tanıtımı, Moda Deniz Kulübü’nde gerçekleştirildi.

Etkinliğe, Emekli Koramiral Atilla Kıyat, 26. Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Adnan Özbal, Emekli Amiral Türker Ertürk, Deniz Harp Okulu mezunu spiker Ali Kırca, gazeteciler Sedef Kabaş ve Ümit Zileli ve çok sayıda konuk katıldı.

Kitabın tanıtımında ilk konuşma, kitabın yazarlarından Ali Rıza İşipek tarafından gerçekleştirildi. Konuşmasına, Preveze Deniz Savaşı üzerine günümüzde süren tartışmalardan ve bu savaşı konu alan kitabından söz ederek başlayan İşipek, Atatürk’ün dileğini 85 yıl sonra yerine getirmiş olmaktan dolayı gurur duyduğunu belirtti. Sonrasında Savarona kitabını yazmayı başladıklarını; söyleyen İşipek. ‘Niye Savarona ile uğraşıyorsunuz. Savarona yandı, hiçbir şey kalmadı’ dediler. 4 sene boyunca Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde komutanlık yaptım. Orada Atatürk’le ilgili, Savarona ile ilgili her şey duruyor.” ifadesinde bulundu.

Ünver: “Savarona’yı müze yapmak için gücümüzü birleştirelim”

İşipek’in ardından konuşan emekli Deniz Kurmay Yarbay Oryal Ünver, “Ali Rıza kardeşimle beraber tarihe öncülük edecek bu kitabı oluşturduk. Geçmişten gelen ve geleceğe bırakacağımız o kadar çok şey var ki. Hepimizin bir yerinden tutup tarihe mal etmemiz lazım. Ülkemizden şikâyet ediyoruz ama sahip çıkmayarak şikâyetlerimizin içinde kaybolup gidiyoruz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü, “Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız 17 Ağustos 2023’te Savarona’yı envanterine aldı ve bu konuda gösterdiği çabadan dolayı da Deniz Kuvvetleri Komutanımız Ercüment Tatlıoğlu’na şükranlarımızı sunuyoruz. Savarona şu anda tersanede. Hedef 2024’te gemiyi tekrar eğitim gemisi olarak hizmete sokmaktır. Gelecek sene gemiyi tekrar denizlerimizde göreceğiz. Bu gemi ihtiyarlamaya devam edecek ve çalışamayacak hale gelecek. Savarona’yı müze yapmak için gücümüzü birleştirelim.”

Ali Rıza İşipek ve Oryal Ünver

Ünver’in ardından Deniz Harp Okulu mezunu spiker Ali Kırca ve 26. Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Adnan Özbal’da birer konuşma yaparak Atatürk’le özdeşleşen Savarona’nın öneminden söz ettiler.

Kıyat: Yaşamındaki en hüzünlü gün Savarona’nın Sadıkoğlu’na teslim edildiği gündür.

TCG Savarona gemi komutanlığı da yapmış olan Emekli Koramiral Atilla Kıyat da konuşmasında, 1979’daki Savarona yangınını anımsatarak, “Hepimizi üzen yangın olayından sonra gemi personelinin tamamın değiştirilmesi kararı verildiğinde ben de gemiye komutan olarak atandım. 2 yıl bu şerefli görevi sürdürdüm. Komutanlığım zamanında öğrencileri Atatürk’ün gemisine adım attıklarının bilinciyle karşıladık, sonra da Savarona özlemiyle ayrılmalarını sağladık” ifadelerini kullandı.

Yaşamındaki en üzüntülü gününün geminin Deniz Kuvvetleri envanterinden çıkarılıp Kahraman Sadıkoğlu’na teslim edildiği gün olduğunu söyleyen Kıyat, “Savarona römorkör eşliğinde Gölcük’e gönderildi. Önümden geçerken gözyaşlarımı tutamadım. Savarona’yı bir müze gemisi haline getiremedik. Bu gemiyi bir kitapta yaşattıkları için teşekkür ederim. Deniz Kuvvetleri’nin gemiyi tekrar envanterine almasını takdirle karşılamakla birlikte, geminin son halini gören biri olarak geminin öğrenci gemisi haline gelmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Geminin Dolmabahçe önüne çekilip müze gemisi haline getirilmesi için çaba sarf etmemiz gerek” ifadesinde bulundu.

(Kaynak: 7deniz.net, turksail.com)

Bodrum Deniz Müzesi 5. Çocuk Resim Yarışması “Oksijen Kaynağımız Deniz” Konu Başlığıyla Düzenleniyor.

Bodrum Deniz Müzesi tarafından düzenlenen çocuk resim yarışmasının beşincisi “Oksijen Kaynağımız Deniz” konu başlığıyla gerçekleştiriliyor.

Yarışmaya son katılım tarihi: 12 Mayıs 2024.

Resim yarışması, öğrencilerin denizi korumanın önemini kavramalarını ve oksijen üreten deniz canlılarını araştırarak, bilgi edinmelerini amaçlıyor.

Bodrum Yarımadası genelindeki tüm okulları kapsayan yarışma, “İlkokul”, “Ortaokul” ve “Lise” olmak üzere üç dalda düzenleniyor.

Seçici Kurul:

Yarışmanın Seçici Kurulu, Bodrum Güzel Sanat Fakültesi öğretim üyeleri; Prof. Musa Köksal, Doç. Barış Yılmaz, Öğr. Grv. Salih Akman ve Bodrum Deniz Müzesi yöneticisi Selen Cambazoğlu’dan oluşuyor.

Ödüller:

“İlkokul” Dalı Başarı Ödülleri:

Birinci Başarı Ödülü: Bisiklet
İkinci Başarı Ödülü: Sualtı Fotoğraf Makinesi
Üçüncü Başarı Ödülü: 2.000 TL Hediye Çeki

“Ortaokul” Dalı Başarı Ödülleri:

Birinci Başarı Ödülü: Kano
İkinci Başarı Ödülü: Sualtı Fotoğraf Makinesi
Üçüncü Başarı Ödülü: 2.000 TL Hediye Çeki

“Lise” Dalı Başarı Ödülleri:

Birinci Başarı Ödülü: Kano
İkinci Başarı Ödülü: Sualtı Fotoğraf Makinesi
Üçüncü Başarı Ödülü: 2.000 TL Hediye Çeki

Destekçiler:

Yarışmanın destekçileri arasında; Bodrum Ticaret Odası, İMEAK Deniz Ticaret Odası Bodrum Şubesi, allkaria.com, Mavi Ege Denizi Rotary Kulübü, SCA Yacht, Happy Bubbles Dive Center, Turkuaz Dive Center, The Aegean Pro Dive Centre, Aquapro Dive Center, Aşkın Diving yer alıyor.

Önemli tarihler:

Son katılım tarihi, 12 Mayıs 2024 (Pazar – saat: 17.30).

Dereceye giren çalışmalar, 17 Mayıs 2024 Cuma günü www.bodrumdenizmuzesi.org/duyurular adresinden ve sosyal medya hesaplarından duyurulacak.

Ödül töreni ise; 08 Haziran 2024 Cumartesi günü, saat 13.00’de Herodot Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.

Yarışmaya ilkin ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

(Kaynak: bodrumdenizmuzesi.org)

Mardin’de Roma Dönemi Konutu Zemininde Gerçekleştirilen Kurtarma Kazısında Deniz Canlılarının Betimlendiği Mozaiklerle Karşılaşıldı.

Mardin-Kızıltepe’de gerçekleştirilen kurtarma kazısında, Antik Roma döneminde yönetici sınıfına üye bir aile tarafından kullanılmış olan Villa Rustica tipi bir konuta ait mozaik taban döşemeleri ortaya çıkarıldı.

Arkeologlar, tarafından yapılan açıklamada, mozaiklerde yer verilen; balık pulu, su kuşu, ahtapot, balık, midye, fok, yılan balığı ve su bitkisi gibi deniz canlılarının betimleriyle Mardin’de ilk defa karşılaşıldığı belirtiliyor.

Kızıltepe’ye yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Kela Hanma (Hanım Kalesi) olarak bilinen alanda kaçak kazı yapıldığına yönelik alınan duyum üzerine görevliler tarafından incelemelerde bulunuldu.

Mardin Müze Müdürü Abdulgani Tarkan başkanlığında, uzman arkeolog ve sanat tarihçisi Volkan Bağlayıcı, Müze Uzmanı Arkeolog Mehmet Şan ve Diyarbakır Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı Müdürlüğünden ekiplerin de katılımıyla bir kurtarma kazısı başlatıldı.

Kızıltepe ve Artuklu ilçeleri arasında bulunan ormanlık alanda Roma dönemine ait yerleşim yerinde gerçekleştirilen kazıda, Villa rustica tipi bir konuta ait mozaik taban döşemeleri ortaya çıkarıldı. Ancak alandaki incelemelerde daha önce alanda yapılan kaçak kazılar nedeniyle çok sayıda çukur açılmış olduğu, var olan mimari dokuya zarar verildiği belirlendi.

Tarkan: Mardin’de ilk defa deniz canlıların betimlendiği mozaiklerle karşılaştık

Bölgeye egemen bir tepede konumlanan villanın Roma dönemindeki yönetici sınıf üyesi bir aile tarafından kullanıldığını belirten Tarkan, villanın tabanında yaklaşık 100 metrekare genişliğinde mozaiklerin ortaya çıkarıldığını söyleyerek, mozaiklerin erken Bizans-Geç Roma dönemine tarihlendiğini, üzerinde hayvan figürlerinin yoğunlukla betimlendiğini belirtti.

Tarkan, “Ancak buradaki mozaiklerde hayvan figürlerinin yanında deniz canlılarını görüyoruz. Bu bölgede bir ilk. İlk defa Mardin bölgesinde yaptığımız kurtarma kazısında mozaiklerde deniz canlılarına rastladık. Bu deniz canlıları, ahtapot, çeşitli türlere ait balık figürleri ve balıkçı kuşları. Mozaiklerin daha fazla tahrip olmaması için kaldırılacak. Mozaikleri müzede sergilemeyi amaçlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: aa.com.tr)

İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda Kapsamlı Onarıma Alınan “Savarona”, Deniz Harp Okulu Öğrencilerinin Eğitimleri Amacıyla Kullanılacak.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Atatürk’ün yatı “Savarona”nın, İstanbul Tersanesi Komutanlığı havuzunda kapsamlı onarıma tabi tutulduğu belirtildi.

Daha önce bir iş adamına kiralandığı dönemde tarihi gemide, yoğun olarak asbest kullanıldığı, Türk loyduna uygun olmayan müdahalelerin yapıldığı belirlenmişti. Sürdürülen bakım ve onarım sürecinin ardından Savarona’nın Deniz Harp Okulu öğrencilerinin eğitimleri amacıyla kullanılması amaçlanıyor.

Revizyon ve bakım çalışmaları için Eylül ayının ortasında taş havuza alınan gemideki Atatürk’ten miras kalan tarihi malzemeler geçici olarak Deniz Müzesi’nde muhafaza edilirken; diğer demirbaşlar, Deniz Harp Okulu Komutanlığı deposuna taşındı.

Savarona’nın bir iş insanına kiralandığı dönemde gerçekleştirilen onarım çalışmalarında kaplama, devre ve izolasyonlarında yoğun miktarda asbest kullanıldığı, elektrik kablolarının ve boru devrelerinin Türk Loyduna uygun olmayan malzemelerle donatıldığı belirlendi.

Bakım, onarım çalışmaları, geminin orijinal haline sadık kalınarak sürdürülüyor. Ana makinaların ve makine kontrol sisteminin bakımını da kapsayan onarım faaliyetlerinin 2024 yazında tamamlanması planlanıyor.

MSB kaynakları, çalışmaların büyük bir duyarlılıkla sürdürüldüğünü belirterek “Aziz Atatürk’ün hatırası Savarona gemisinin aslına uygun olacak ve maksadına uygun olarak kullanılacak şekilde onarılmasına devam edilmekte, bu husus Bakanlığımıza bağlı Tersaneler Genel Müdürlüğü ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız tarafından büyük hassasiyetle takip edilmektedir.” ifadesini kullandı.

Onarım sonrasında yeniden hizmete alınacak olan Savarona’nın, Deniz Harp Okulu öğrencilerinin eğitim seyirleri için kullanılması planlanıyor.

(Kaynaklar: ntv.com.tr, iha.com.tr)

Monako Oşinografi Müzesi’nde Açılan “Monako Prensi ve Akdeniz” Başlıklı Sergi, III. Rainer’ın Dünya Denizlerine Duyduğu Tutkuyu ve Gerçekleştirdiği Resmi Girişimleri Gözler Önüne Seriyor.

Monako Prensi ve Akdeniz” başlıklı sergi, Oşinografi Müzesi’nin giriş katındakiMonaco et l’Océan” salonunda açıldı. Sergi, Prens III. Rainer’in yaşamını, denizlerle kurduğu derin bağı ve dünya denizlerinin korunması için gerçekleştirdiği girişimleri ele alıyor.

Rainer’in ünlü teknesi ‘Deo Juvante II’nin bordasına yapılan gönderme ile kurgulanan serginin açılışına Monako Prensi Albert II ve kız kardeşi Prenses Stéphanie bizzat katıldılar.

Sergi, Deo Juvante II’nin rekonstrüksiyonun yanı sıra; çeşitli kişisel nesneler, tarihi görsel belgeler ve ses kayıtları, fotoğraflar ve video haritalama da dahil olmak üzere sanal yerleştirmelerden oluşan bir koleksiyonu içeriyor.

“Monaco Prensi ve Akdeniz”, Prens Rainer’in yaşamına ve kendisini adadığı konulara odaklanan, özel anma sergilerinin sonuncusu olarak düzenleniyor. Oşinografi Enstitüsü yöneticisi Robert Calcagno, serginin uzunca bir süre bu salonda kalacağını; “Prens (Albert) başka bir sergiyi yaşama geçirmeye yönünde bir karar alacağı güne dek sergi, uzun yıllar boyunca Oşinografi Müzesi’nde kalacak,” sözleriyle dile getiriyor.

Oşinografi Enstitüsü Genel Müdür Yardımcısı Cyril Gomez, ise; Rainier III’ün tutku duyduğu denizlere yönelik gerçekleştirdiği girişimleri vurgulayarak; özellikle de Akdeniz’i savunan ilk Avrupalı devlet başkanlarından biri” olduğunu belirtiyor. Gomez, prensin yaşamda iken yaptığı bu çalışmaların günümüzde hala etkisini sürdüğünün altını şu sözlerle çiziyor: “Çalışmaları hala çok canlı ve bugün de ayakta. İşte bu sergi aracılığıyla göstermek istediğimiz de buydu. Başını çektiği RAMOGE ve Pelagos gibi uluslararası anlaşmalar bugün hala yürürlükte” diyerek sözlerine ekliyor, “Prens, aynı zamanda Larvotto’da günümüzde de hala görülebilen deniz koruma alanını oluşturmayı düşünen ilk insanların başında geliyordu.”

III. Rainer yaşamına odaklanan dört sergi bölümü: “Bir İnsan”, “Duygu”, “Eylem”, “Miras”

Prens Rainier’in ünlü gemisi “Deo Juvante II”nin sanal bir temsilinin bordasına adım atılarak gezilmeye başlanan sergi, daha sonra; her biri Prens’in yaşamını farklı yönlerini ve Akdeniz’e olan tutkusunu gözler önüne seren bir dizi mekanda devam ediyor.

İlk bölüm olan ‘Bir İnsan’, Prens Rainier’ı, denizci ve kaşif olan büyük büyükbabası Prens I. Albert’in kendisi üzerinde bıraktığı etkinin açıkça görüldüğü tutkulu bir denizci olarak ve ailesine bağlı bir baba yönüyle betimliyor.

Bu bölümü, Prens’in sualtı dünyasına, Akdeniz’e olan sevgisini irdeleyen ve yaşamı boyunca deniz/okyanus doğasına olan tutkusunun ana motivasyonunu aktaran ‘Duygu’ başlıklı sergi alanı izliyor.

Daha sonra, gelen ‘Eylem’, günümüze kadar geçerliliğini sürdüren çeşitli okyanus koruma projeleri ve programları başlatan siyasi bir figür olarak duruşunun altını çiziyor.

Son bölüm olan ‘Miras’ ise prens’in okyanusların korunmasına yönelik taahhüttleri günümüze aktarma çabalarını gözler önüne seriyor.

Prenses Stéphanie’nin sesi, sergi boyunca ziyaretçilere eşlik ederek, tüm temalar ve içerikleri hakkında bilgi veriyor.

Prensesin sesi, sergide kullanılmasına ilişkin olarak Oşinografi Enstitüsü Genel Müdür Yardımcısı Gomez, serginin planlanma aşamasında gerçekleştirmeyi amaçladıkları temayı aktaracak bir seslendirme sanatçısı aradıklarını söyleyerek “Bir gün, kurul toplantısında, prensesten seslendirme yapmasını rica ettik, o da bu istemimizi büyük bir nezaket göstererek kabul etti. Kendisi sergide hem Fransızca ve hem de ingilizce olarak ziyaretçilere rehberlik ediyor” diyerek prensesin babasının yaptıklarını bizzat anlatıyor olmasının; “sergiye derin bir duygusal boyut kattığını” ifade ediyor.

(Kaynaklar: lagazettedemonaco.com, monacolife.net)

Ermitaj Müzesi’de Açılan “Hellas’ın Yelkenleri” Sergisi, Denizcilik Kültürünün Antik Grek Dünyasındaki Etkilerinin İzini Sürüyor.

Ermitaj-Vyborg Merkezi’nde ziyarete açılan “Hellas’ın Yelkenleri” sergisi, Antik Çağ’da denizciliğin evrimini, insanların denizce ilişkin öğelerle kurdukları çok yönlü ilişkiyi ve bunların antik sanattaki görünümlerini irdeliyor. Maddi kültüre ait eserler, denizciliğin ve ticaretin gelişimini gösterirken, sanat yapıtları, klasik mitolojideki deniz tanrılarını anlatıyor.

Küratörlüğünü, Ermitaj Devlet Müzesi Klasik Antikite Bölümü’nden Olga Vitalyevna Gorskaya’nın üstlendiği sergi, MÖ 6. yüzyıldan MS 3. yüzyıla kadar uzanan bir zaman diliminden seçkiyle oluşturulan 245 yapıtı içeriyor.

Deniz, insan ve toplum yaşamın gıda gereksinimlerini karşılamada sonsuz bir kaynak sağlamakla birlikte, bir ulaşım yolu olarak farklı coğrafyalar arasında etkin bir ticaretin ve kültür alışverişinin yürütülmesini sağlamıştır.

Ancak unutulmaması gerekir ki; sunduğu tüm bu yararların yanında, Antik dönem insanları için derinliklerinde çok sayıda tehlikeyi de barındırmaktaydı. Her gemi kazası, binlerce denizcinin, tüccarın ve yolcunun yaşamını kaybetmesine ve önemli bir sermaye birikiminin de denizin derinliklerinde kaybolup gitmesine neden oluyordu.

Günümüzde yapılan su altı arkeoloji kazılarıyla elde edilen bulgular, Antik Çağ’da sefer yapan bu gemilerin denizlerin dibine dağılmış kalıntıları bunun açık bir kanıtı olarak karşımızda durmaktadır.

Grek Söylenceleri ve Sanat Ürünleri

Denizlerin ürkütücü, denetlenemeyen ve öngörülemez gücü, antik toplumların mitolojisinde kendisine her zaman yansıma bulmuştur. Bu nedenle serginin, bu konuya dikkat çektiği bölümünde; amfora ve kraterler, kandiller ve takıların yanı sıra gliftik sanat eserleri üzerinde bulunan deniz tanrıları ve fantastik canavar imgelerine ayrılıyor.

Deniz kabuğu trompetleri üfleyen iktiyosentorlar ve tritonlar, su perileri ve yunuslar tarafından eşlik edilen Poseidon (Roma Neptünü) tarafından yönetilen koca bir dünyanın kapıları ziyaretçilerin gözlerinin önünde açılıyor.

Kazıma Resim, Hippokamp’a binen Nereid, Roma Dönemi, 1. Yüzyıl

Levha, Yunusa Binen Posidon, 3. yüzyıl

Öte yandan denizlerin karanlık gücünü anlatan Symplegades (Çarpışan Kayalar), Charybdis olarak bilinen korkunç girdap, şarkılarıyla denizcilerin akıllarını başlarından alarak onları korkunç bir sona sürükleyen sirenlere de yer veren yapıtlar da sergi de yer alıyor.

Antik Gemi Üretim Teknolojisi

Antik gemi ustaları ilkel teknelerin yapımı aşamasından; üç, dört ve hatta beş güverteli gemilerin üretimine dek olağanüstü bir teknik yetkinliğe ulaşmışlardı. Bu anlamda Antik Yunan uygarlığının en önemli simgelerinden biri, Greklerin ulaştığı teknik ilerlemenin bir göstergesi olarak kabul gören, hızlı ve manevra yeteneği yüksek bir gemi olan; efsanevi “Trirem”di. Roma imparatorluğu ve daha sonra yıkılan Roma’nın kalıntılarından türeyen devletler, gemi inşa yöntemleri konusunda Greklerin izleyicileri olarak tarihte yerlerini aldılar.

Sergide görülebilecek olan çömleklerin yüzeylerinde, kazıma resimlerde, kameolarda ve sikkelerde bu antik gemiler de ziyaretçilerin karşısına çıkıyor.

Kazıma Resim, Savaş Gemisi Betimi, 4. Yüzyıl

Balıkçılık

Serginin antik çağlarda balıkçılığa ayrılan bölümü, Yunanlıların ve Romalıların tükettiği deniz ürünlerini ele alıyor. Günümüze ulaşan antik sanat yapıtları, bir zamanlar pazar tezgahlarını dolduran çok çeşitli deniz canlılarını, balıkları ve yumuşakçaları betimleyen imgelerle doludur. Antik sanatçılar, deniz canlılarını o kadar doğal bir biçimde betimlemişlerdir ki; ihtiyoloji alanında çalışan bilim insanları, Attika veya İtalik levhalar, hatta sikkeler üzerindeki balık türlerini kolaylıkla tanımlayabilmektedir.

Sergideki MÖ 4. yüzyıldan kalma kırmızı figürlü bir balık tabağı özellikle dikkat çekicidir. Yüksek sanatsal kaliteye sahip bu parçanın, “Pieredes Ressamı” tarafından denizaşırı bir pazara ihraç edilmek üzere özel olarak yapıldığı düşünülmektedir.

Süs Eşyaları-Değerli Taşlar

Balıkların yeri mutfak ya da yemek masası iken; yine denizden elde edilen değerli taşlar, örneğin; inciler, mercanlar ve deniz kabukları, doğal olarak kadınların mücevher kutularının en baş köşesinde kendilerine yer buluyorlardı.

Figürlü Kap, Deniz Kabuğu İçinde Afrodit, 4. yüzyılın ilk yarısı, Attika

Deniz, zanaat ürünlerinde de rağbet görmekte olan bir konuydu. Örnek vermek gerekirse; midye imgesi hem kilden ve camdan hem de taş malzemeden figürlü kaplar üreten zanaatkârlar tarafından yaygınlıkla kullanılmıştır. Bu kabukların yarısı kullanılarak yapılan küçük kozmetik kutuları bile bulunmaktaydı.

Amforalar

Serginin önemli bir bölümünü, insanoğlunun şimdiye kadar tasarladığı en mükemmel ve zarif biçimlerden biri olduğu düşünülen Yunan amforaları oluşturuyor.

Amforalar, başta şarap ve zeytinyağı olmak üzere sıvıların ve tahıl ya da balık gibi dökme malların taşındığı kaplar olarak kullanılmaktaydı. Farklı şehirler, kendilerine özgü geleneksel şekillere sahip amfora türleri üretimini gerçekleştirmiştir. Yüzyıllar boyunca değişmeden kalan ve üretildiği yerleşim yerin özel mevzuatına göre belirlenen bir hacme uyan, bu amforalar, üretildikleri yerin bir tür “ticari markası” haline gelmiştir.

Bu kapların incelenmesinden elde edilen bulguların yanı sıra kapların kulplarında bırakılan işaretler ve yazıtlar, Antik Dünya’nın ticaret yollarının belirlenmesini olanaklı kılmaktadır.

“Hellas’ın Yelkenleri” sergisi, 01.04.2024 tarihine kadar Ermitaj Müzesi’nde görülebilecek.

(Kaynak: hermitagemuseum.org)