Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, "Avrupa Yılın Müzesi Ödülü"ne Aday Gösterildi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin "Avrupa Yılın Müzesi Ödülü"...
Yükleniyor...
MIT’deki ve Maldivler’deki araştırmacıların ortak çalışmasıyla iklim değişikliklerinin tehdit ettiği, kıyı bölgelerinde yaşayan toplulukların karşılaştığı sorunların çözümü için yeni bir öneri geliştirildi.
“Büyüyen Adalar” adlı bu proje; küresel ısınmanın yarattığı kıyı erozyonu ve deniz seviyesinin yükselmesi sorunlarına, tasarım yaklaşımının getirebileceği önerileri araştırmak amacıyla bir araya gelen MIT – Masaçuses (Massachusetts) Teknoloji Enstitüsü‘nün Kendilinden Tutunma (Self-Assembly) laboratuarı ile Maldiv kökenli İnvena adlı oluşumun ortak çalışması.
MIT’nin, Kendiliğinden Tutunma Laboraturlarında çok bölmeli şişirilebilir nesneler gibi kendi kendini inşa edebilen nesneler üzerine çalışmalar yapılıyor. Bu nesneler, 3 boyutlu yazıcılarla oluşturulmuş iç geometrileri sayesinde; içlerindeki havanın basıncına göre verdikleri farklı tepkiler sonucunda farklı biçimler alıyor.
Maldivler’de gerçekleştirilen bu proje, aynı zamanda bilgisayar destekli tasarımının geniş ölçekli uygulamasının nasıl bir sonuç vereceği üzerine önemli bir uygulama alanı sağlıyor.
MIT, kendi kendine büyüyen, sığlık alanlar, adalar ve sahiller tasarlıyor
Laboratuarın başında bulunan Skylar Tibbits, çalışmalarla ilgili olarak Dezeen dergisine yaptığı açıklamada, “Çevremizde gerçekleşen – tsunami, toprak kayması, kasırga ve depremde olduğu üzere – doğal felaketlerdeki enerjinin bir bölümünden nasıl yararlanabileceğimiz ve bunun nasıl kullanılabilir bir duruma getirebileceğimiz üzerine kafa yormaktaydım” diyerek; sözlerini, “Bu enerjiyi zarardan çok, tasarım ve inşa etmek için kullanamaz mıyız” sorusuyla sürdürüyor.
Invena tarafından Maldivlere davet edilen araştırmacılardan oluşan takım, Tibbits’in sözünü ettiği düşünce nüvesinin ardından dalga enerjisi üzerine çalışmaya başlar ve yaptıkları alan incelemeleri sonucunda, dalgalar tarafından biçimlendirilen sığlıkların hızla büyüyerek, öngörülebilir bazı yapılar ortaya çıkardıklarını gözlemlerler. Bu yapılar analiz edip benzerini yapabildiği takdirde, denetimli sığlıkları oluşturabilir; böylece kendi kendine büyüyen sığlıklar, adalar ve sahiller yapabilme olanağı ortaya çıkabileceği düşünülür.
Araştırma takımı deneylerini gelecek yıllarda sürekli yineleyecek
Kendilinden Tutunma Laboratuarında, çeşitli biçimlere sahip farklı batırılabilir nesneler ve dalga yapıları üzerine yapılan incelemelerin ve çalışmalar sonucunda hazırlanan 3m x 3m boyutlarındaki örnekler, Şubat ayında götürülen Maldivlerin sahillerinin uzağında bir yerde, deniz dibine yerleştirilir.
Bunlar, kanvas kumaştan dikilmiş, büyük boyutlara sahip, doğada çözünebilir ve içi kum dolu yapılardı. Araştırmacılar bu yapıların, düşük bütçeli, kolay taşınabilir ve doğa ile çatışmaktan çok onunla uyum içinde çözüm üreten öneriler olduğunu söylüyorlar.
Takımın, gelecek günlerde de sonuçları, gözlemlemeye ve saha çalışmaları yapmayı sürdüreceği belirtiliyor.
Her ne kadar bu projenin adı “Büyüyen Adalar” olsa da, bu nesnelerin birbirinden ayrı olası kullanım biçimleri var: ilk olarak tamamen yani adalar inşa etmek, ikinci ve üçüncüsü ise var olan sahil ve adaları korumak.
Dünya nüfusunun yüzde 40’ının; değişen iklim koşullarının etkisi ile artan fırtına, toprak kaybı ve su seviyesinin yükselmesi gibi tehlikelerle yüz yüze olan sahil bölgelerinde yaşadıkları düşünülüyor.
Büyüyen Adalar projesi , yapay resiflere göre “çok daha sade bir çözüm biçimi”
Bu sayılan olumsuzluklar ile başa çıkmanın geçerli yollarından bir de Büyüyen Adalar projesi ile aynı çalışma ilkeleri olan yapay resifler oluşturmak ancak yapay resifler daha az kesinlik sağlandığı gibi; çok fazla insan yapımı gereç gerekiyor.
Ayrıca Tibbits, Laboratuarın getirmiş olduğu bu önerinin, deniz kumunun okyanusta bir yerden başka bir yere taranarak taşınmasından çok daha iyi olduğunu da belirtiyor.
Yapay resifler oluşturmada bugün kullanılan enerji yoğun bu yöntem, deniz ekosistemine olumsuz bir etkide bulunabildiği gibi çökeltilerin deniz ile sürüklenmemesi için sürekli bir dikkat gerektiriyor.
Tibbits, “Biz, burada; yapıların büyümesini, oluşmasını ve bunların kendi kendilerini üretmesini, dalgaların enerjisini kullanarak ya da doğa kaynaklı – doğadan bulunmuş gereçler yoluyla ve doğada var olan basit güçler ile gerçekleştirmesini istiyoruz.” diyerek; sözlerini sürdürüyor: “Burada önerilen çözüm biçimin insan yapımı sabit tesisler inşa etmek yerine daha sade, sürdürülelebilir bir yaklaşım getirdiğine inanıyoruz”.
Şu anda dünyada bir kaç yapay yöntemlerle yeni adalar oluşturma projesi gündemde. Bunlar arasında Hong-Kong’ta yapılması düşünülen dünyanın en büyük yapay ada projesi ve Kopenhag’ta yapılması planlanan birbirine bağlı 9 adet yapay ada projesi sayılabilir.
Ayrıca mimarlık ofisi BIG’de yakın zamanda aşırı iklim koşullarından ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi tehditlerle karşı karşıya kalan toplulukları koruyacak bir yüzen adalar projesi önerisi geliştirerek bu dünyaya duyurmuştu.
(Kaynak: dezeen.com)