Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği, İstanköy Adasındaki Türk-Osmanlı Vakıf Mallarının Satılmaması İçin Bir Çağrı Metni Yayınladı.
Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği yayınladığı açıklamada, İstanköy adasında bulunan Türk-Müslüman Vakıflarına ait kültürel yapıtların satılmasına karşı İstanköy Vakıf Başkanını göreve çağırdı.
Dernek Yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın İstanköy Vakıf Malları Yönetim Kurumu Başkanı Elvan Kocaoğlan’a yönelik olarak dernek adına yaptığı açıklamada, İstanköy Vakıf mallarının dernekten yapılan tüm çağrılara karşın; Kocaoğlan tarafından farklı gerekçelerle hala satılmaya çalışılmasını üzüntüyle karşılandığı bildirildi.
Açıklamada, adada yer alan mimari yapıların, adanın geçmiş tarihinin, ayrıca çok kültürlülüğün ve birlikte yaşamanın da simgesi olduğu belirtilerek; Vakfın sahip olduğu Osmanlı Türk eserlerinin, aynı zamanda Yunanistan’ın kültür eserleri olduğu anımsatılıyor. Yıllarca bakımsızlıktan ve ihmalkarlıktan dolayı kaderlerine terk edilmiş olan eserlerin bakımını ve restorasyonunu gerçekleştirmenin, birinci derecede Yunan Devleti’nin görevinin olduğunu altı çizilen metinde Yunanistan’ın da imzacısı olduğu Avrupa Birliği Kültürel Miras Yönergeleri’nin bunu emrettiği vurgulanıyor.
Türkiye’nin Rumlara ait dini yapıları, tamamen kendi hazinesinden sağladığı para ile yıllardan beri onardığı anımsatılan metinde, “Vakıf olarak, Yunanistan’da başka bir örneği olmayan cömertliği ve hayırseverliği göstermiş bulunuyorsunuz. Sürekli olarak kiliseye, okullara, yaz yangınlarından yardım gören tüm ailelere yardımlarda bulunuyorsunuz. Devletine ve toplumuna karşı bu kadar cömert olmuş olan Vakfın adadaki Müslümanların ibadet ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla devletinden her türlü yardımı istemek de görevi ve hakkı olmalıdır. Depremde zarar görmüş olan ata yadigarı camilerimiz hala ibadete kapalı olarak bekletilmekte ve çürümeye terkedilmektedir. ” sözcüklerine yer verilerek; bu yapıların Yunan resmi makamları tamir edilmeyecek ise, Türk Devleti’nin ücretsiz olarak her türlü onarımı gerçekleştirmeye hazır olduğunu açıkladığı belirtilerek, “İstanköy Vakıf mallarının satılmaması, devredilmemesi konularında kararlı bir şekilde mücadele etmenizi bekliyoruz” temennisi ile; çağrıda bulunuluyor.
Açıklamanın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
(Kaynak: rodosistankoyturkleri.org.tr)
Nazi İşgali Altındaki Yunanistan’a, Türk Ulusunun Gönderdiği Gıda Yardımını Taşırken Batan “Kurtuluş Gemisi”, Düzenlenen Etkinlikle Anılacak
Yunanistan’ın işgali sırasında bu ülkeye yardım taşırken Marmara Adasındaki Domuz Burnu’na çarparak 1942 tarihinde batan “Kurtuluş Gemisi”, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’nin ve Marmara Adalar Belediyesi’nin işbirliğiyle düzenlenen etkinlikle anılacak.
Alman Nazilerin Yunanistan‘ı işgali sırasında Türk Kızılayı‘na ait olan “Kurtuluş Gemisi”, Yunan halkına yardım taşımıştı. Anadolu‘dan Türk halkının katkılarıyla toplanan gıda yardımını, Pire Limanı‘na ulaştırmak için Yunanistan‘a doğru beşinci seferine çıkan “Kurtuluş Gemisi”, 20 Şubat 1942 günü, Marmara Adası‘ndaki Domuz Burnu‘na çarparak batmıştı.
“Kurtuluş”u Anma Etkinliği
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi‘nin ve Marmara Adalar Belediyesi‘nin işbirliğiyle düzenlenen “Kurtuluş Gemisi – Yükü İnsanlık Anma Etkinliği” adlı anma programı, 23 Şubat 2021 Salı günü gerçekleştirilecek.
Erdek‘e bağlı İlhan Köy Limanı‘ndan saat 9.00’da denize çıkılarak başlayacak olan program, Marmara Adası Domuz Burnu‘na doğru yapılacak seyrin ardından “Kurtuluş Gemisi” batığının bulunduğu noktaya çelenk bırakılarak sürecek. Anma etkinliklerinde, “Kurtuluş Gemisi” fotoğraf sergisinin ardından “Barışı Taşıyan Gemi Kurtuluş” belgeseli gösterimi yapılacak. Gösterim sonrası yönetmen Erhan Cerrahoğlu ile söyleşi gerçekleştirilecek.
(Kaynak: sabah.com.tr)
“XIII. Uluslararası Balkan Tarihi Kongresi”inde Yunanistan’ın Rodos ve İstanköy Adalarında Yaşayan Türklere Uyguladığı Asimilasyon Anlatıldı.
23 Kasım 2019 tarihinde Samsun’da düzenlenen “XIII. Uluslararası Balkan Tarihi Kongresi”inde Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, Rodos ve İstanköy’de yaşayan Türklere uygulanan asimilasyonu anlattı.
Kaymakçı, “Adalarda yaşamakta olan Türkler, bugün yok olma noktasına gelmiştir. Yunanistan’ın asimilasyon politikasına “dur” denmediği takdirde, kısa bir süre sonrasında Adalı Türklerden söz etmek olası olmayacaktır.“dedi
Ömer Halis Demir Salonu’nda gerçekleştirilen kongrede Kaymakçı, Yunanistan’daki Türk varlığının Batı Trakya’yla sınırlı olduğu algısının yanlış olduğunu belirterek; Rodos ve İstanköy ağırlıklı olmak üzere Onikiadalar’da yaşayan ve sayıları 9.000 civarında olan bir Türk topluluğu olduğunun altını çizerek; “Rodos, İstanköy Ve Onikiadalarda yaşamakta olan Türklerin; Vatandaşlık, Türkçe Öğrenme Hakkı, Din ve İbadet, Nefret ve Baskı Ortamı, Osmanlı Türklerinden Kalan Kültürel Mirasın Korunmasından kaynaklanan Sorunları ile Vakıflar Sorunu gibi sorunları vardır.” dedi.
“Onlar’ın giderek asimilasyonu, bir anlamda insanlığın ve kendine has bir kültürün yok edilmesi demektir.”
Kaymakçı, sözlerini sürdürerek; mübadelenin geçmişte yaşanan ve hala sızlayan bir yara olduğu kadar; bugün adalarda varlıklarını sürdürmeye çalışan bir avuç Türk azınlık olduğunun bilinmesi gerektiğini ve buradaki asimilasyonun, bir anlamda insanlığın ve kendine has bir kültürün yok edilmesi demek olduğunu belirtti.
“Özgürlük, eşitlik ve adalet” tüm insanlık için evrensel değerleri ifade eden kavramlardır. Bu çerçevede adalar Türklüğünün ana dillerini öğrenme ve kullanma, ibadet özgürlüğü gibi sosyal ve kültürel hayatın başat değerlerini korumak ve sürdürmek gayretlerini evrensel ve temel bir insanlık hakkı olduğunu vurgulamak isterim.”
Roisder’in Asimilasyona Karşı Yaptığı Çalışmada Ana Başlıklar
Kaymakçı, konuşmasında Türkiye’ye göç etmiş, göç etmek zorunda kalmış Rodos ve İstanköy Türklerinin kurmuş olduğu Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği (ROİSDER)‘in çalışmalarını şu ana başlıklar altında toplandığını belirtti.
” -Yunanistan Devleti’nden; Anayasası’nda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Ve Diğer İnsan Hakları Dökümanlarında Yer Aldığı Üzere, Adalar Türklerinin Türk Kültürel Kimliğinin Tanınması,
– Çift Dillilik Temelinde Anadillerini Öğrenme Gibi Azınlık Hakları Dahil İnsan Hakları Alanındaki Sorumluluklarını Yerine Getirmesi,
– Rodos Ve İstanköy Türk Toplumunun Din Ve İbadet Özgürlüğüne Saygı Göstermesi
Özetle Adalar Türklerine Uygulanmakta Olan Asimilasyon Politikalarına Son Vermesi.”
(Kaynak: rodosistankoyturkleri.org.tr)
Dr. Halaçoğlu, Ege Adalarında Bulunan Türk Mimari Yapıtlarının Yunanistan Tarafından Görmezden Gelindiğini Belirtti.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Neval Konuk Halaçoğlu, Yunanistan’daki ve Ege adalarındaki onbinlerce Türk – Osmanlı mimari yapıtına Yunanistan tarafından ‘gizlileştirme ve kimlik kaybettirme politikası’nın uyguladığını belirtti.
Osmanlı Türkleri tarafından 600 yıl yönetilen Yunanistan’ın 1912’de Türklerin elinden çıktığını söyleyerek bu coğrafi bölgede çok sayıda Osmanlı yapıtının olduğu belirtti. “Hükümet konağı, askeri hastane, postane, adliye dairesi, saat kulesi, hamamı, çeşmesi, köy okulu gibi son dönem her bölgeye ciddi anlamda yatırım olmuş. Antalya’da bile Rodos’ta olduğu kadar eser yok, her türlü mimari yapı var.“
Halaçoğlu, Ege adalarındaki Türk yapıtlarıyla ilgili olarak, “Devam eden restorasyonlar da aslına uygun değil. Hiç kullanmadığımız renkler var, koyu bordo, koyu mavi, uhreviyeti bozuyorlar, bizim renkli camimiz var mıdır? Kavala’da Halil Paşa Camisi anaokulu konseptinde. Rodos’ta Ali Paşa Camisini de aynı şekilde kırmızıya boyamışlar. Midilli’de bir hamamın bütün kubbeleri renk renk, zannedersiniz disko. Biz aynı şekilde Türkiye’de bir yapıya bu şekilde davransak bütün Avrupa ayağa kalkar.“
Halaçoğlu, eserlerin restorasyon süreçlerinde Türkiye’den uzman talep edilmediğini; Rodos adasındaki Süleymaniye Camisi’nin minare restorasyonunun bu sebeple 10 yılda bitirildiğini anımsattı.
Türkiye’nin farklı kültürlere yaklaşım biçimini ile ilgili olarak Halaçoğlu: “Son 16 yıldır, takip edebildiğim kadarıyla, 84 tane Rum-Ortodoks kilisesini, paralarını biz vererek, Türkiye’de ibadete açtık, kültür merkezi oldu, belirli günlerde ibadete açılıyor.”dedi.
Buna karşılık ise, Yunanistan’ın, Osmanlı-Türk mirasını sahipsiz bırakmak için Müslüman mimarisi kavramının arkasına saklanarak Türk yapıtlarının görmezden geldiğini belirtti.
“Bizim orada 400-500 yıllık eserlerimiz var, 580 yıllık camimiz var, hiçbir şey yapılamaması acı bir gerçek, izin verilemiyor, müdahil olamıyoruz. Tescil edilemediği için sahip de çıkamıyoruz, takip ya da hak iddia edemiyoruz. Selanik ve Atina’da cami olmamasından vazgeçtim, bir restorasyona dahil edilme durumu bile söz konusu değil, bir çeşme bile tamir ettiremiyoruz ve asla ettiremeyeceğiz.”
(Kaynak: aa.com.tr)
Ege Denizi Üzerinden Avrupa’ya Uzanan Deniz Mülteciliğinin Fotoğrafları
Yunanistanlı 11 foto muhabiri, mültecilerin Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçişlerini tüm yalınlığı ile göz önüne sermek amacıyla ortak bir fotoğraf sergisi açtı.
Fotoğrafçılar; Milos Bicanski, Andrea Bonetti, Louisa Gouliamaki, Yannis Kolesidis, Yannis Liakos, Dimitris Bouras, Menelaos Mirillas, Nikos Paleologos, Anna Pantelia, Fotis Plegas ve Orestis Seferoglou, Ege Denizinin kıyısından Avrupa’nın içlerine dek mültecilere eşlik ederek, bu çileli yolculuğu kayıt altına aldılar.
Yakın bir zamanda ‘The Itinerary, Tracing the Refugee Routes’ kitabıyla bir araya getirdikleri ve bir insanlık dramını anlatan bu fotoğraflar, Avrupa’da sergilenecek.
(Kaynak: nostosphotos.com)