Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

“Balık” (O Peixe) Adlı Video Yapıtının Sanatçısı J. De Andrade, Brezilya’yı Venedik Bienali’nde Temsil Edecek.

Brezilya’nın, 2022 yılının Nisan ayında gerçekleştirilecek olan Venedik Bienali’ne katılım sürecini eşgüdümleyen São Paulo Bienal Vakfı, etkinlikte Brezilya adına yer alacak pavilyonunun küratörünün ve sanatçısının adını açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, daha önce 34. São Paulo Bienalinin kuratörlüğünü de üstlenen Jacopo Crivelli Visconti, yeniden bu görev için seçilirken; Jonathas de Andrade ülkeyi temsil eden sanatçı olarak belirlendi.

Video sanatı, fotoğraf, yerleştirme sanatı gibi geniş bir alanda gerçekleştirdiği çalışmalarıyla tanınan De Andrade, yapıtlarında, farklı tarihi anlatıları ele alırken; bir dönem Brezilya’yı etkisi altına alan sömürgecilik ve kölelikle ve bu tarihi olayların ülkenin ulusal kimliğini nasıl biçimlendirdiği üzerine de eğiliyor.

Crivelli Visconti, De Andrade ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “sanatçı, yapıtlarında, kavramın içkin karmaşıklığı ve olası tüm anlamları çerçevesinde, özgün popüler kültür fikrini bulma peşinde dolaşıyor. Bedeni – özellikle de erkek bedenini- kendisine bir rehber noktası olarak alan sanatçı, çalışma dünyası ve işçilerin dünyası ile ilgili temalara, çağdaş dönemlerde bireyin kimliği ile birlikte ele alarak değinirken; bunu nostalji, erotizm ve politik/tarihi eleştri gibi aralarındaki sınırların belirsizleştiği metaforlar aracılığıyla yapıyor” diyor.

Sanatçının en çok bilinen yapıtı ise, ilk defa 2016 yılındaki São Paulo Bienali’nde izleyici karşısına çıkan, daha sonra New York’taki Yeni Müze’de sergilenen “Balık” (O Peixe) adlı video yerleştirmesi. Herhangi bir açıklayıcı metne ya da konuşmaya yer verilmeyen yapıtta izleyiciler, balıkçıların adeta dinsel içerikli bir törensel hava içinde henüz yakalamış oldukları balıkları, verecekleri son nefeslerine dek şefkatle kucakladıkları sürece tanıklık ediyorlar. 

cargocollective.com

São Francisco Irmağında ve Brezilya’nın kuzeydoğu kıyılarında bir grup balıkçıyla çekilen videoyu De Andrade şu sözcüklerle anlatıyor:

“Bu şefkatle dolu kucaklamaya, ölüme geçiş anını imleyen bir ritüel, ve aynı zamanda; şefkat, şiddet ve egemenlik gibi aralarındaki sınırların bulanıklaştığı ardıl davranış biçimlerinin etkisi altında kurulan, türler arasındaki ilişkiler de perde arkasında eşlik ediyor.”

Sanatçı daha önce Mexico City’deki Jumex Müzesi, Şikago Çağdaş Sanatlar Müzesi, Toronto Elektrik Santrali Çağdaş Sanat Sergievi, Rio de Janeiro’daki Rio Sanatlar Müzesi gibi kuruluşların çatısı altında kişisel sergiler açtığı gibi; 2019 yılında düzenlenen İstanbul Bienali’nin aralarında bulunduğu çok sayıda farklı sanat etkinliklerde yer aldı.

(Kaynak: artnews.com, cargocollective.com)

H. Tümertekin’in İstanbul’dan Esinlenerek, Venedik Bienali İçin Tasarladığı “Yan Yana”, Ziyaretçileri, Suyun Kıyısında Biraraya Getiriyor.

Mimar Han Tümertekin ve proje ortakları, bu yıl ‘Birlikte Nasıl Yaşayacağız?’ teması ile düzenlenen Venedik Bienalinin 17. Uluslararası Mimarlık Sergisi’ne “Yan Yana” (Side by Side) adlı oturma platformu ile yanıt arıyor.

“Yan Yana”, suyun kenarından kurulmuş olmaları nedeniyle aynı özelliği paylaşan iki kentin; Venedik’in ve İstanbul’un bu ortak noktasının altını çiziyor. Tasarım, bienali gezmek amacıyla Venedik’e gelen ve bu alanı, eşzamanlı olarak paylaşmalarına karşın birbirini tanımayan ziyaretçilerin kısa süreli nefeslenmelerine ya da bir süreliğine mola vermelerine olanak sağlarken, onlara kıyıda, yan yana/birarada dinlenme çağrısında bulunuyor.

Arsenal bölgesinde kurulan, Kastamonu Entegre’nin destek verdiği, oturma platformu; Mimar Han Tümertekin’in ve Ayfer Bartu Candan, Mert Kaya, Tuna Ortaylı Kazıcı, Sena Özfiliz, Hayriye Sözen, Hakan Tüzün Şengün, Ahmet Topbaş ve Zeynep Tümertekin’den oluşan takımın çalışmasının ürünü.

Venedik tersanesinin kıyısına konumlandırılan, ana malzeme olarak ahşabın kullanıldığı ve çelik strüktürle desteklenerek konsol çalışacak biçimde oluşturulan oturma platformu, sahip olduğu biçimiyle; kıyı ve kara arasındaki akışkanlığı, vurgulayarak; aradaki sınırların İstanbul ve Venedik kentleri bağlamında geçirgenliğine, belirsizliğine gönderme yapıyor.

Arkitera – Cemal Emdem

.

Arkitera – Cemal Emdem

İstanbul kent yaşamına ilişkin olarak duyarlı ve özenli bir gözlemin ürünü olan; kentsel mekan içinde süregelen deviminin ürettiği mekanlardan yola çıkan tasarımla ilgili olarak Tümertekin, “Farklı insan gruplarını yeni biçimlerde yan yana bir araya getirmek ve öngörülemeyen karşılaşmalara olanak sağlamak heyecan verici bir tasarım konusuydu. Pandemi öncesinde çalışmaya başladığımız bu proje, Venedik Bienali’nde yerini alana kadar çok çeşitli aşamalardan geçti. İlhamını İstanbul’un eşsiz coğrafyasına özel kentsel hareketlilikten, geçiş alanlarından ve günlük seyahatlerden alan ‘Yan Yana’, insanları daha önce bulunmadıkları yerlerde yan yana getirmenin olanaklarını ve potansiyellerini tartışmaya açıyor.” diyerek; bu oturma alanın, aslında İstanbul’un bağlamsal olarak bir yeniden yorumlanması olduğunun altını çiziyor.

(Kaynaklar: hantumertekinandcollaborators.com, hurriyet.com.tr, labiennale.org)

Venedik Bienali’de Yer Alan Danimarka Pavilyonu, Doğadaki Su Döngüsünü Görünür Kılarak, Ziyaretçilerin, Bu Sürecin Bir Bileşeni Olmasını Sağlıyor.

2021 Venedik Bienali’nde yer alan, Danimarka pavilyonu, insanın kendi türü ve içinde var olduğu doğa ile olan bağlarına odaklanan “İlişkili Olmak” (Con-nect-ed-ness) adlı sergiye yer veriyor.

Lundgaard & Tranberg mimarlık ofisi tarafından yapılan mekansal tasarımla ve Marianne Krogh küratörlüğünde baştan aşağı dönüştürülen Danimarka pavilyonunda, ziyaretçiler, “su” öğesinin ana özdek olarak sunulduğu doğa döngüsünün içine katılarak, bu sürecin bir bileşeni olması sağlanıyor. Büyük bir su döngüsünü içeren yerleştirme, ziyaretçilere mimarlığın bir sanat biçimi olarak, görünmeyeni nasıl görünür kıldığını, insan ve yer küreye ait öğeler arasındaki var olan sağlam bağları anımsatarak yapıyor.

“İlişkili Olmak”, serginin bir parçasına haline gelen suyun, mekanların içinden akarak geçtiği; ardından, buharlaşarak, fotosenteze uğrayarak ya da bir ölçüde zemin tarafından emilerek, bu mekanları terk ettiği birbiri ile bağıntılı odalardan oluşuyor.

1.

Danimarka Pavilyonu’nun Mekansal Kurgusu

2.

.

3.

Lundgaard & Tranberg mimarlık ofisinin kurucularından mimar Lene Tranberg serginin içeriği ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Mimarlar olarak, bizler nasıl bir ortak yaşam sürebileceğimize yönelik yanıtlar üretmeye çalışıyoruz ve tasarımlarımızı, mimarlığın her zaman doğa ile ilişki içerinde olduğu ön koşulunu göz önünde bulundurarak gerçekleştiriyoruz. Burada görünür kılınan bu döngü, büyük bir bütünün bir parçası olduğumuz anlamamıza yardımcı oluyor. En iyi durum senaryosu olarak söylemek gerekirse; sergi hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzu ve bir karşılıklı etkileşim içinde yaşadığımızı ortaya koyuyor.

4.

İzleyicilerin sergiye yönelik edindikleri deneyimin öne çıkan yönü; ziyaretçiler ile su döngü sisteminin, bir süreklilik, duyusal deneyimi biçimlendirdiği, bina ve çevre arasındaki karşılaşmadan doğuyor. Ayrıca mekanın iklimlendirmesindeki ısı dalgalanması, serginin görünümünü ve izleyiciler üzerinde bıraktığı duygu durumunu sürekli değiştiriyor. Bieanal ziyaretçilerinin görmesi için açıkta bırakılan, binayı çepeçevre dönen borular ve su toplama tankları, suyun akışı ile pavilyon ziyaretine rehberlik ediyor.

Pavilyon mekanına ekilen bitkiler, gereksinim duydukları su kaynağını buradaki yapay döngüden sağlamaları nedeniyle, bu yapay dizgenin bir parçasına dönüşüyorlar. Böylece gezi sırasında ziyaretçiler de, kendilerine ikram edilen, pavilyona ekilmiş bu bitkilerden toplanan yapraklarla demlenen limonlu çayı içerek bu döngünün bir parçası durumuna geliyor.

(Kaynak: designboom.com, ltarkitekter.dk)

L. Erlich’in “Havuz”u, Buenos Aires Latin Amerika Sanat Müzesi – MALBA’da

Leandro Erlich‘in, 49. Venedik Bienali’nde (2001) ilk defa izleyici karşısına çıkan ve dünyada yankı bulan çalışması, “Havuz” (La Pileta) Arjantin’de bulunan Buenos Aires Latin Amerikan Sanat Müzesi‘nde ilk defa sergileniyor.

Serginin küratörlüğünü gerçekleştiren Dan Cameron, sanatçının çalışması ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Havuzun dibine doğru baktığınızda boğulmakta olmadığını bildiğiniz insanlara bakıyor olmak ile  havuzun dibindeyken size bakanların boğulmakta olmadığınızı görüyor oldukları gerçeği; La Pileta’yı bu büyülü deneyimi ilk defa yaşayanlara hiç etki etmiyor.  O anda her iki taraf da bir facia ile karşı karşıya kalmış gibi davranıyor. Burada bize sunulan kendi çaresizliğimiz ya da zalimliğimiz ile eğleniyor olduğumuz gerçeği

La pileta, Erlich‘in diğer yerleştirmeleri, 2009 tarihli Metro (Subway) ve 2014 tarihli Anılar İskelesi (Puerto de Memoria) ile birlikte MALBA’da 02.02.2020 tarihine kadar sergilenecek.

(Kaynak: malba.org.ar)