Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

ROİSDER, TTK ve MSKÜ Tarafından Düzenlenen “Rodos ve Onikiada’da Türk Varlığının 500. Yılı” Sempozyumu Sona Erdi.

Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği (ROİSDER), Türk Tarih Kurumu (TTK) ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) tarafından düzenlenen “Rodos ve Onikiada’da Türk Varlığının 500. Yılı” sempozyumu sona erdi.

MSKÜ Atatürk Kültür Merkezi’nde 22-23 Aralık 2022 tarihinde gerçekleştirilen sempozyuma çeşitli üniversitelerden akademisyen, bilim insanları, öğrenciler ve Rodos ve İstanköy Türkleri katıldı.

Sempozyumda, Adalarda gerçekleştirilen Osmanlı fethi ve Osmanlı dönemi yönetimi, Rodos ve İstanköy Türklerinin kültürel kimliği ve adalardaki varlıklarının geleceği ve Türklere ait mimari yapıtların korunması konularını ele alan 29 adet bildiri sunuldu.

Prof. Dr. Çetin: “Hakikatin tarafı olduğumuz için haklıyız ve güçlüyüz.

Sempozyumun açılış konuşmasında TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, Yunanistan’ın haddini aşarak Türkiye’ye karşı çok ağır ithamlarda bulunduğunu belirterek, bu dayanaksız söylemlere gerekli yanıtları verdiklerini dile getirdi.

Çetin konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunun arkasında başka güçler de var. Bunların bağımsızlık kazanma süreçlerini de çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla biz kurum olarak bilimsellikten milim sapmadan çalışmaya devam edeceğiz. Bir savunma psikolojisi içerisinde de değiliz. İşin hakikati Ermeni meselesinde de böyle, hep sırtımızdan hançerlenmişiz. İyi niyetimizin, merhametimizin karşılığı olarak böyle bir muamele görmüşüz tarih sayfalarında. Dolayısıyla hakikatin tarafı olduğumuz için haklıyız ve güçlüyüz.”

Sempozyumda sunulan bildirileri de en kısa zamanda kitap olarak yayınlamayı düşündüklerini belirten Çetin “Çünkü onların tarihini de aslında Türk tarihçileri olarak biz yazıyoruz.” ifadesini kullandı.

rodosistankoyturkleri.org.tr

Prof. Dr. Kaymakçı: Soydaşlarımızın Ege Denizi’nden yükselen çığlığına bütün ülkeler yanıt vermeli.

Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği (ROİSDER) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı ise gerçekleştirdiği konuşmada, Rodos ve İstanköy Türklerinin Sorunları hakkında  uluslararası örgütlerde farkındalığın oluşturulması amacıyla 1996 yılından bu güne yoğun bir çalışma sürdürmekte olduklarını anlattı.

Kuruluş olarak öncelik verdikleri ana konunun Türk ve Yunan halkları arasında dostluk ve işbirliğini geliştirmek olduğuna işaret eden Kaymakçı, Adalar Türklerine Yunanistan tarafından kültürel asimilasyondan giderek  kültürel soykırıma varan  uygulamaların yapıldığının altını çizdi.

Prof. Dr. Kaymakçı: “Hiçbir kültürel kimliğin yok edilmesi ya da görmezlikten gelinmesini doğru bir yaklaşım olarak kabul etmiyoruz. Batı Trakya’da olduğu üzere Rodos ve İstanköy’de Türk kültürel kimliğinin korunması ve geliştirilmesi, bir Avrupa Birliği ülkesi olan Yunanistan’ın önde gelen görevlerinden biri olması gerekir. Soydaşlarımızın Ege Denizi’nden yükselen sessiz çığlığına bütün uygar ülkeler cevap vermeli. Devletimizin gerek Avrupa Konseyi gibi uluslararası platformlarda gerekse Türk Yunan ilişkilerinde yoğun olarak bu konuyu gündeme getirmesini de memnuniyetle karşılıyoruz.” dedi.

Adaları ziyaret eden Türk turistlere düşen görev

Kaymakçı, Türkiye’den adalara giden turistlerin oralarda yaşayan soydaşlarıyla bağlantıya geçmelerine ve Osmanlı Dönemi’nden kalan kültürel mirası ziyaret etmesi gerektiğine dikkat çekerek, Türk ziyaretçilerin, gördükleri yıkımları Yunanistan yetkililerinin dikkatine sunmalarının önemine dikkat çekti.

Kaymakçı, “Bu şekilde bir baskı oluşmasının gerekli olduğunu herkes bilmeli. Rodos ve İstanköy Türklerine sahip çıkmanın Türkiye’ye sahip çıkmakla eş değer olduğunu düşünüyorum. Çünkü burası Türkiye’ye en yakın Türk toplulukları” değerlendirmesinde bulundu.

rodosistankoyturkleri.org.tr

Belgesel gösterimleri ve sergiler

Konuşmaların ardından, ROİSDER tarafından hazırlanan “Rodos ve Onikiada’da Türk Varlığı’nın 500.Yılı’nda Adalar Türklerinin  Sorunları” belgeseli ve TTK tarafından hazırlanan “Mora Katliamı ve Anadolu’da Yunan  Mezalimi” adlı belgesel gösterildi.

Sempozyumda, Rodos ve İstanköy’deki çoğu günümüzde yıkık durumdaki Osmanlı Türklerinden kalan camiler, imaret, çeşmeler  ve okulların fotoğrafları ve resimleri ile kitapları içeren sergisi katılımcıların dikkatine sunuldu.

Ayrıca Muğla Olgunlaşma Enstitüsü tarafından hazırlanan dönemin geleneksel giysilerini içeren sergi ve Rodos’un Fethi ile ilgili yapılan minyatür çalışmaları da beğeniyle izlendi.

Oturum Başlıkları

Çeşitli üniversitelerden bilim insanlarının katıldığı sempozyumda sırasıyla “Rodos ve Onikiada’nın Türk Egemenliğine Geçişi”, “Demografik Yapı ve Kültürlerarası İlişkiler”, “İtalyan İşgalinden İkinci Dünya Savaşı Sonrasına Rodos ve Onikiada”, ”Uluslararası İlişkiler Ve Hukuk Bağlamında Ege ve Akdeniz”, “Hukuki Statü ve Yaşanılan Sorunlar”, “Rodos Türklerinde Ekonomik Hayat”, “Kültür, Edebiyat, Mimari I”, “Kültür, Edebiyat, Mimari II” oturumlarında 29 adet bildiri sunuldu.

ttk.gov.tr

ttk.gov.tr

ttk.gov.tr

Değerlendirme ve Kapanış” Oturumu

Sempozyumun sonunda gerçekleştirilen “Değerlendirme ve Kapanış” oturumunda, TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin’in yöneticiliğinde Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan ve ROİSDER Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı sempozyuma ilişkin değerlendirme toplantısı gerçekleştirdiler.

Kaymakçı, sözlerinin sonunda “Sempozyumuzun verdiği ivmeyle Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türk soydaşlarımızın başta kültürel hakları olan anadille eğitim-öğrenme hakkının sağlanması konusunda, Yunanistan Devleti’nin uluslararası antlaşmalara uyum göstermesini derneğimiz adına diliyorum ”dedi.

(Kaynak: rodosistankoyturkleri.org.tr, mu.edu.tr, ttk.gov.tr)

Antik Alexandria Troas Antik Kenti Limanında Sürdürülen Sualtı Araştırmalarında 2000 Yıllık Mendirek Yapısı Kalıntısı Bulundu.

Çanakkale – Ezine’ye bağlı Dalyan köyünde yer alan 2.400 yıllık Alexandria Troas Antik Kenti’nin limanında sürdürülmekte olan sualtı araştırmalarında, Roma dönemine ait yaklaşık 2000 yıllık olduğu belirlenen mendirek yapısı kalıntısıyla karşılaşıldı.

Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Öztepe’nin eşgüdümünde gerçekleştirilen kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığı – Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ve sağladığı maddi desteğin yanı sıra Türk Tarih Kurumu’nun ve İÇDAŞ A.Ş.’nin katkılarıyla sürdürülüyor.

Alexandria Troas Antik Kenti’ndeki kazı çalışmalarıyla eşzamanlı olarak kent limanında da yapılan sualtı incelemelerine ilişkin olarak kazı başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, “1700 yıllardaki seyyahların haritalandırma çalışmalarında antik liman yer bulmuş. Çünkü içerisinde, bugün hapsolmuş iç liman bölgesinde bir su birikintisi var. Halkımızın ‘Kalpli Göl’ olarak tanıdığı ya da ‘Pembe Göl’ olarak isimlendirilen aslında bir iç liman bölgesi mevcut. Biz burada sadece kıyı bandının ötesinde, deniz içerisinde özellikle dış liman bölgesinde birkaç yıllık kalıntıların tespit edilmesiyle ilgili su altına belgeleme ve görüntüleme çalışması yaptık. 2022 yılında Dalyan köyünün hemen güneyinde bulunan antik limanın bu sefer diğer tarafta bir bağlantısı var mı diye köyün kuzey sahil bandının gerisinde kısa süreli bir araştırma yaptık. Burada arkadaşlarımız denizin altına uzanan mendirek kalıntısına rastladı. Roma dönemine ait bir mendirek. Yaklaşık 2 bin yıllı bir mendirek. Bunları fotoğrafik olarak belgelediler. Bunların yorumlanması üzerine çalışacağız.” diye konuştu.

ntv.com.tr

İç liman bölgesiyle ilgili bir TÜBİTAK projesinin ilerleyen zamanlarda yaşam geçirileceğini belirten Prof. Dr. Öztepe, “Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden meslektaşlarla ortak bir projeye adım attık. Kabul edildiği takdirde burada çeşitli çalışmalar yürüteceğiz. Belki arkeolojik olarak değil, biyolojik olarak da ‘Pembe Göl’ olarak adlandırılan iç liman bölgesine ön plana çıkması ve tanınması mümkün olacak” dedi.

(Kaynak: hurriyet.com.tr, ntv.com.tr)

Anemurium Antik Kenti’nde Su Altında Kalan Kent Limanının Yerinin Belirlenmesi İçin Çalışmalar Sürdürülüyor.

Mersin’in Anamur ilçesindeki Anemurium Antik Kenti’nin bulunduğu bölgede; karada, kazı ve restorasyon çalışmaları sürerken, eş zamanlı olarak deniz dibinin kıyıya yakın bölümünde şehre ait kalıntıların ve antik limanının konumunun belirlenmesi çalışmaları sürdürülüyor.

Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi ve kazı başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekocak başkanlığındaki çalışmalarda; farklı bilim dallarından ve üniversitelerden akademisyenler ve arkeoloji bölümü öğrencileri de yer alıyor. 2016 ile 2018 yılları arasında daha çok yüzey taraması yapılan antik kentte, son dört yılda; hem kazı hem de koruma ve restorasyon çalışmaları yıl boyunca aralıksız olarak bir arada sürdürülüyor.

Çalışmalar başta T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü olmak üzere, Türk Tarih Kurumu, Konya Selçuk Üniversitesi, belediyeler ve özel sponsorların desteğiyle yürütülüyor.

1950’li yıllardan bu yana denizin yaklaşık 50 metre kıyıya doğru ilerlemesinin sonucu olarak su altında kaldığı değerlendirilen antik liman, su altı arkeologları tarafından aranıyor. Çalışmalarda liman ile ilgili izler belirlenmeye çalışılırken; ayrıca denizin dibinde bulunan diğer kültür varlıkları da kayıt altına alınıyor.

Antik Çağda Dağlık Kilikya Bölgesinin En Önemli Limanı: Anemurium Antik Kenti

Coğrafi konumu nedeniyle; doğudan batıya, kuzeyden güneye tam bir kavşak noktasında yer alan, bölgenin en önemli liman kenti olan Anemurium, ayrıca Anadolu’daki antik kentler arasında ve belki de dünya üzerindeki en zengin nekropol alanına sahip.

Kazı başkanı Prof. Dr. Tekocak, liman kentinin deniz ticaretindeki öneme ilişkin şunları aktarıyor: “Antik Çağ’da Doğu Akdeniz deniz ticaret güzergahında olması sebebiyle de doğu ve batı dünyası arasında ticareti yapılan ürünlerin taşınmasında kullanılan gemilerin uğrak noktalarından biriydi. Ayrıca Kıbrıs’ın da Anadolu ve diğer yerleşimlerle olan ilişkisini sağlayan bir liman kenti olma özelliğine sahipti. Bu yönüyle antik dönemde Anamur Ovası için bir pazar yeri ve idari merkez olan kent, Kıbrıs’a olan yakınlığı sebebiyle de bir ticaret merkezi rolü üstlenmiştir. Bu sebeplerle Hellenistik ve Roma Dönemlerinde, dağda yaşayan komşu kabilelerin ve Akdeniz’de yaşayan korsanların sık sık istilalarına maruz kalmıştır.”

Kentte Sürdürülen Sualtı Arkeolojisi Çalışmaları

Karadaki çalışmalarla birlikte sürdürülen su altı çalışmalarına ilişkin olarak Prof. Dr. Tekocak : “Antik kentimiz bir liman kentiydi ama o çağda liman olarak kullanılan alanın tam olarak neresi olduğunu henüz bilmiyoruz. Biz Anemurium’da su altı araştırmalarında iki farklı çalışma yürütüyoruz. Bunlardan ilki su altında kalmış olan kültür varlıklarının tespit ve belgelenmesi. Bunun için tespit edilen mimari parçaların fotoğraflama, envanterleme ve koordinatlandırma çalışmaları yapılıyor. İkincisi ise antik limanın neresi olabileceği yönündeki araştırmalarımız. Bu kapsamda su altı arkeolojisi yapan ve dalgıç eğitimi alan ekip üyelerimizce su altı tarama çalışmaları profesyonelce yürütülüyor. Elimizdeki raporlardan denizin 1950’li yıllardan bugüne yaklaşık 50 metre karaya geldiğini biliyoruz.

Su altında farklı tipte yapılara ait birçok mimari parça olduğunu görüyoruz. Ama ne yazık ki bunların ne tür bir mimari yapıya ait olduklarını henüz bilmiyoruz. Yani bunlar bir tapınağa mı yoksa liman caddesine mi ya da günümüzdeki antrepolar düşünebileceğimiz bir granarium olup olmadıklarını henüz kesin olarak bilmiyoruz. Bunlar hakkındaki kesin bilgileri halen yürütmekte olduğumuz çalışmalar neticesinde elde edilen verilerin değerlendirilmesi sonucu söyleyebileceğiz. Ama şunu gördük ki bu sahil bugünkü gibi değildi. Daha ilerde olmalıydı, sualtı araştırmalarımız da bize bunu net bir şekilde gösterdi” dedi.

Kentteki su altı araştırmaları Sütçü İmam Üniversitesi Su Altı Anabilim Dalı’ından Doç. Dr. Oktay Dumankaya ve ekibi tarafından yürütülüyor. 

Ekipte yer alan su altı arkeoloğu Çağlar Aktağ, su altındaki incelemeler sırasında çeşitli mimarı öğelerin belirlendiğini aktararak; “Bunları su altı kameraları ile belgeliyoruz. Yerinde ölçülerini alarak koordinatlı bir şekilde çizimlerini yapıyoruz. Daha sonra bunları laboratuvarda bilgisayar ortamında işleyerek raporlarımızı yazacağız. Öncelikle antik kentin limanının nerede olabileceğini belirlemeye dönük çalışmalar yapıyoruz. Bunun için de kentin kıyı hattının ne kadar geride kaldığını belgeliyoruz. Bu çalışmaların ardından Side-Scan Sonar (Yan Taramalı Sonar) cihazlarla olası liman yapılarının kum altında kalıp kalmadığını belgeleyerek tespit çalışmalarını sonlandıracağız.” dedi.

(Kaynak: iha.com.tr)