İBB Tarafından Düzenlenen “Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması”nın Sonuçları Açıklandı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı tarafından Yenikapı Bölgesi için düzenlenen “Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması”nın sonuçları açıklandı.
Günümüzde Marmaray ve Metro hatları ile deniz otobüsü ve feribot hatlarının düğüm noktası olarak İstanbul’un en önemli ulaşım ve aktarma merkezlerinden Yenikapı Bölgesi, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde “Theodosius limanı” olarak kentsel bir işlevi yerine getirmekteydi. Burası, özellikle Roma-Bizans döneminde Karadeniz ve Akdeniz‘den kente gelen gemilerin, mal getirip götürdüğü kıtalar arası ekonomik ve kültürel ilişkilerin kurulmasını sağlayan bir doğal liman konumuna sahip olmuştur.
Theodosius Limanı arkeoloji kazılarında elde edilen veriler, yalnız İstanbul’un yerel tarihini değil, kentin küresel ölçekte 8000 yıldır Yakındoğu, Avrupa, Akdeniz ve Karadeniz kültürlerini ve toplumlarını birbiriyle nasıl buluşturduğunu ortaya koymuştur. Günümüzde de Theodosius Limanı bölgesi, coğrafi konumun kendisine sunduğu özelliğini sürdürmekte; hem dünya metropolü olan İstanbul ölçeğinde bir bağlantı noktası olarak, hem de Avrupa – Çin Demir İpekyolu projesinde bir durak noktası olarak toplumları, kültürleri ve ekonomileri buluşturan Marmaray-Metro aktarma merkezine ev sahipliği yapmaktadır.
Yarışmanın İçeriği
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen “Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması”, Yenikapı Bölgesindeki geçmişten günümüze uzanan yaşam katmanlarını birbirleriyle ilişkilendirmeyi, sahip olduğu tarihsel-coğrafi bilgiyi toplumla paylaşılır kılmayı ve bu değerin toplumun ortak hafızasında anımsanmasına aracı olacak proje önerilerini aramaktadır.
Seçici Kurul
-Danışma Kurulu Üyeleri
Ekrem İmamoğlu, İBB Başkanı
Mehmet Çakılcıoğlu, İBB Genel Sekreter Yardımcısı
Mahir Polat, İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı
Ufuk Kocabaş, İstanbul Üniversitesi Yenikapı Batıkları Başkanı
Ömer Yılmaz, İPA Yarışmalar Eşgüdüm Sorumlusu
-Asli Seçici Kurul Üyeleri
Zeynep Eres Özdoğan, Mimar
Nevzat Oğuz Özer, Mimar (Jüri Başkanı)
Cem Sorguç, Mimar
Ata Turak, Peyzaj Mimarı
Tunç Tibet Akbaş, İnşaat Mühendisi
Ödüller ve Mansiyonlar
1. ÖDÜL
Ilgın Avcı (Tasarım Takımının Başı)
Alişan Çırakoğlu, Mimar
Eda Ekim Yılmaz, Peyzaj Mimarı
Efkan Solmaz, İnşaat Mühendisi
Yardımcılar
Batuhan Kumru, Mimar
Aslıhan Sücüllü, Mimar
Merve Özcan, Öğrenci
Doğukan Durmuş, Öğrenci
2. ÖDÜL
Eren Başak, (Tasarım Takımının Başı)
Seray Türkay Coşkun, Mimar
Esatcan Coşkun, Mimar
Doğuşcan Aladağ, Mimar
Zeynep Eraydın, Şehir Plancısı, Kentsel Tasarımcı
Funda Baş Bütüner, Peyzaj Mimarı
A. Güliz Bilgin Altınöz, Mimar, Koruma Uzmanı
Elifnaz Durusoy Özmen, Şehir Plancısı, Koruma Uzmanı
Özgün Özçakır, Mimar, Koruma Uzmanı
Gökçe Naz Soysal, Mimar
Metin Başaran, İnşaat Mühendisi
Yardımcılar
Çağrım Koçer, Mimar
3. ÖDÜL
Ş. Tülin Görgülü, Mimar (Tasarım Takımının Başı)
M. Ebru Erdönmez Dinçer, Mimar
Burak Haznedar, Mimar
F. Türköz Haznedar, Mimar
Fahri Celeb, İnşaat Mühendisi
Sezgin Karaman, Peyzaj Mimarı
Yardımcılar
C. Mustafa Çetindaş, Mimar
S. İlkay Kaya, Mimar
Gizem Hacı, Mimar
1. MANSİYON
Kemal Bal, Mimar
Nil Bıçak, Mimar
Erol Kalmaz, Mimar
Doruk Kemal Kaplan, İnşaat Mühendisi
Gamze Alpan, Peyzaj Mimarı
Danışmanlar
Mine Bıçak, Arkeolog
Yardımcılar
Dilan Özdemir, Mimar
2. MANSİYON
Recep Semizoğlu, Mimar
Baran Yardımcı, Mimar
Nergiz Koçak, Mimar
Damla İçyer, Mimar
Mehmet Kılıç, İnşaat Mühendisi
Altan Abdüloğlu, Peyzaj Mimarı
Danışmanlar
Nilay Kulluk, Mimar
Yardımcılar
Ahmet Taş, Mimarlık Öğrencisi
3. MANSİYON
Dilek Derman, Mimar (Tasarım Takımının Başı)
Bünyamin Derman, Yüksek Mimar
Ahmet Topbaş, İnşaat Mühendisi
Selin Etkinöz Tunçer, Peyzaj Mimarı
Yardımcılar
Serkan Kocabay, Yüksek Mimar
İsmail Hakkı Tunçay, Mimar
Tuğman Büberci, Mimar
Hasan Öğüt, Mimar
4. MANSİYON
Sıddık Güvendi, (Tasarım Takımı Temsilcisi) Mimar
Cihan Sevindik, Mimar
Barış Ekmekçi, Peyzaj Yüksek Mimarı
Mehmet Ali Yılmaz, İnşaat Mühendisi
Danışmanlar:
Oya Eskin Güvendi, Mimar
S. Müştak Sevindik, Mimar, Akademisyen
Yardımcılar:
Rumeysa Tıpırdamaz, Öğrenci
Hüseyin Karameşe, Öğrenci
5. MANSİYON
Bünyamin Atan, Mimar (Ekip Başı)
Cansu Kabadayı, Peyzaj Mimarı
Furkan Şahin, İnşaat Mühendisi
Danışmanlar
H. Zeliha Yüksel, Mimar
Kübra Aksoy, Mimar
Yardımcılar
Abdülkadir Irmak, Mimar
Doğan Kalak, Mimar
Ayşe Eda Yaray, Öğrenci
(Kaynak: mimarlarodasi.org.tr)
İstanbul – Bathonea’da Vikingler’e Ait Liman Koloni Yerleşim Yeri Ortaya Çıkarıldı
Küçükçekmece Gölü kenarında bulunan Bathonea Antik Kenti’nde sürdürülen kazı çalışmalarında 9.-11. yüzyıllar arasında Vikingler’e ait liman koloni yerleşimi ortaya çıkarıldı.
Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Şengül Aydıngün, Bathonea Limanı’nın 12. yüzyıldan itibaren Yenikapı‘daki Theodosius Limanı ile aynı kaderi paylaştığını söyleyerek, Bathonea Limanı’nın da Latin istilası sonrası kullanılmadığını uzun süre terk edildiğini belirtti.
Aydıngün, “Osmanlı döneminde Bathonea’nın bir kısmının tersane olarak kullanıldığını düşünüyoruz. Gölü çepeçevre saran taş teraslı kıyıların ve bazı kıyı yapılarının donanmaya tersane olarak hizmet etmesi güzel. Küçükçekmece Lagün Gölü’nün geçmişten günümüze Marmara Denizi ile bağlantılı olması korunaklı bir iç liman olarak kullanılmasını sağlıyor. Vikingler 8-11. yüzyıllar arasında İstanbul’da 300 yıl bulunmuş. Hem Vikingler hem de Rus kolu olan Varangianlar önceleri küçük gruplar halinde ticaret ve paralı askerlik için gelirken şehrin surları dışında kendilerine yer bulmuşlar. ‘Nestor’un Kroniği’ adlı kitaba göre, Vikingler ve Varangianlar’ın şehrin uzağında bulunmalarına ve sadece 30-35 kişilik gruplar halinde şehre girmelerine izin verilmiş. Sur içine gün doğarken askerler eşliğinde girmeleri, gün batmadan çıkmaları istenmiş. Hem tüccar hem savaşçı oldukları için Konstantinapolis’i ele geçirmelerinden korkulmuş ve bugünkü Ayamama Deresi’nin 20 kilometre uzağında bir liman yakınında kalmalarına izin sağlanmış” dedi.
Prof. Dr. Blazej Stanislawski: “Göl Kenarında Vikinglere Ait Yedi Arkeolojik Kanıt Bulundu.”
Bathonea‘da altı yıl önce ilk Viking izlerinin çıkması ve kaynaklarda Vikinglerin İstanbul‘un dışında bir bölgede tutulduğunun yazılması Polonya Bilimler Akademisi Arkeoloji ve Etnoloji Enstitüsü Geç Antik ve Erken Ortaçağ Araştırmaları Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Blazej Stanislawski’nın çok ilgisini çekmiş. Bunun üzerine Türkiye’ye gelerek; kazı takımına katılan Viking ve Bizans tarihçisi Prof. Dr. Stanislawski, Vikinglerin geride bıraktığı izini yedi kanıtla; şöyle açıklıyor:
“Bulgularımıza göre Vikingler ve Rus (Rhos) kolu Varangianlar, Bathonea’da mahalle kurmuş gözüküyor. Şimdiye kadar tutuldukları yer hakkında net bilgi yoktu ama Bathonea’da olduklarına dair delilleri ortaya çıktı. Bu delillerin ilki, şehre giremeyen yabancıların bulunduğu uluslararası bir limanın keşfedilmesi. Ayrıca Varangian ve Vikingler’in yerleştirildiği yerin Aziz Mamas Kilisesi’ne yakın yani bugünkü Ayamama Deresi’nin batısında olması. Bathonea’da Aziz Mamas damgalı 11 tuğla bulunması. Bathonea’daki sağlık ve dini merkez. 1077 yılındaki yazılı eserde Bizans İmparatoru VII. Mikail’e yardım için gelen paralı asker olan Vikinglerin Küçükçekmece’de beklediğini biliyoruz. Bathonea’da bulunan amberden haç; o dönemde amber, sadece Kuzey Avrupa’dan çıkartılıyordu. Amforanın da çıktığı bazilikal yapıda bulunan Ourobos kolye; Viking mitolojisinde yılan Jörmungandr. Viking kralı Ragnar Lodbrok’un sembollerinden biridir.“
(Kaynak: milliyet.com.tr)
İBB Tarafından “Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması” Düzenleniyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı tarafından Yenikapı Bölgesi için “Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması” düzenleniyor.
Günümüzde Marmaray ve Metro hatları ile deniz otobüsü ve feribot hatlarının düğüm noktası olarak İstanbul’un en önemli ulaşım ve aktarma merkezlerinden Yenikapı Bölgesi, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde “Theodosius limanı” olarak kentsel bir işlevi yerine getirmekteydi. Burası, özellikle Roma-Bizans döneminde Karadeniz ve Akdeniz‘den kente gelen gemilerin, mal getirip götürdüğü kıtalar arası ekonomik ve kültürel ilişkilerin kurulmasını sağlayan bir doğal liman konumuna sahiptir.
Yenikapı Kazılarının Ortaya Koyduğu Veriler
1997 yılında Marmaray-Metro aktarma merkezi olarak, bu bölgenin seçilmesi sonrasında 2004 yılında arkeolojik kazıların başlamıştı. Sürdürülen çalışmalarda, yaklaşık +6.00 metre kotundan Marmara Denizi seviyesine kadar süren arkeolojik dolgularda üstte Osmanlı dönemi yapı kalıntıları, deniz seviyesinin hemen altında ise limanın tarihsel sürecinin Bizans döneminden Roma dönemine kadar inen izlerini ortaya koyan pek çok bulguyla karşılaşılmıştı.
Theodosius Limanı arkeoloji kazılarında elde edilen veriler, yalnız İstanbul’un yerel tarihini değil, kentin küresel ölçekte 8000 yıldır Yakındoğu, Avrupa, Akdeniz ve Karadeniz kültürlerini ve toplumlarını birbiriyle nasıl buluşturduğunu ortaya koymuştur. Aynı zamanda bütün bu uzun süreçte doğanın nasıl değiştiği ve insan yaşamını nasıl etkilediği de öğrenilmiştir.
Günümüzde de Theodosius Limanı bölgesi, coğrafi konumun kendisine sunduğu özelliğini sürdürmekte; hem dünya metropolü olan İstanbul ölçeğinde bir bağlantı noktası olarak, hem de Avrupa – Çin Demir İpekyolu projesinde bir durak noktası olarak toplumları, kültürleri ve ekonomileri buluşturan Marmaray-Metro aktarma merkezine ev sahipliği yapmaktadır.
Yarışmanın İçeriği
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen “Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması”, Yenikapı Bölgesindeki geçmişten günümüze uzanan yaşam katmanlarını birbirleriyle ilişkilendirmeyi, sahip olduğu tarihsel-coğrafi bilgiyi toplumla paylaşılır kılmayı, anıtsal değerinin kavranmasını sağlamayı, ve bu değerin toplumun ortak hafızasında anımsanmasına aracı olmayı amaçlamaktadır.
Katılımcı Projelerde Aranan Hedefler
Yarışma Seçici Kurulu tarafından katılımcıların öneri projelerini oluştururken dikkate alması geren ana ilkeler şu başlıklar altında toplanıyor.
-Yerin değerini vurgulamak, yerin önemine yönelik farkındalık yaratarak bilgisini aktarmak.
–Antik Theodosius Limanının yeri, mimarisi, kalıntı ve buluntuları ile ilgili koruma ve anlatım senaryoları geliştirmek, bu senaryolar bağlamında 2 boyutlu ve 3 boyutlu alan düzenlemeleri yapmak.
-Tarihsel katmanların algılanmasını / fark edilmesini sağlamak, arkeolojik kazının ortaya çıkardığı katmanlarda birikmiş kadim bilgiyi görselleştirmek, alanda halen sürdürülmekte olan çalışmaları deneyimlenebilir kılmak.
-Metropolün gündelik yaşamına tarihsel bilgi, değer ve katmanları entegre etmek.
-Alanın mekânsal kullanım sorunlarını çözmek.
-İşlevsellik ve tarihsel değerlerin korunması / yaşatılması arasındaki dengeyi kurmak.
-Mekânın zaman içindeki dönüşümünü ve gece-gündüz kullanımını dikkate almak.
-Yere ait olanlar ile yere ait olmayanları ayrıştırabilmek.
-Alanın, geçmişten bugüne, farklı araçlarla da olsa, kentin en önemli geçiş (giriş ve çıkış) noktalarından biri olma niteliğini vurgulamak.
-Alanın yakın çevresiyle etkileşimini yeniden kurgulayarak kente eklemlenmesini sağlamak.
-Alanın İstanbul’un en yoğun ulaşım, toplu taşım ve uluslararası aktarma merkezlerinden biri olduğunun farkında olmak.
-Alanın yakın çevresi için dönüştürücü olma potansiyelini dikkate almak.
-Alandaki kazı çukurunda görülen Theodosius Limanının mimarisine ait “in situ” bulguların, liman tabanının ve onun altındaki tarih öncesi döneme ait katmanların sadece İstanbul‘un kent tarihi için değil, aynı zamanda dünya tarihi için de arz ettiği önemi vurgulamak, söz konusu kazı çukurunun proje alanının bulunduğu bölgenin karakterini belirleyen en önemli etken olduğuna işaret etmek.
–Theodosius Limanı arkeolojik alanının tren ve metro istasyonlarını kullananların gündelik yaşamlarının ayrılmaz bir parçası olacağını göz önünde bulundurmak.
–İstanbul trafiğinin en önemli düğüm noktalarından biri olan, her gün binlerce insanın kullandığı istasyonlarda halihazırda bulunan merdivenlerin, duvarların, kat düzlemlerinin bu altyapının en önemli bileşenleri olduğunu unutmamak, yarışma alanındaki gündelik yoğun yaya akışları ile arkeolojik alanın tarihselliğindeki kalıcılık arasında ilişki kurmak.
-Yarışma alanının kuzeyini Langa Bostanları Sokağı sınırlamaktadır. Theodosius Limanının erozyon ve kentin yayılım sürecinde dolması ile oluşan, 1955 yılına kadar kentin tarımsal ürün ihtiyacını karşılayan tarihi peyzaj değerlerinden (Yedikule Bostanları gibi) Langa Bostanları ile düşünsel ve fiziksel ilişkiler kurmak.
-Yüzeye ilave edilmesi düşünülen yapılarda yükün istasyonun mevcut taşıyıcı sistemi tarafından karşılanacağı göz önüne alınarak az katlı ve alana yayılan hafif çözümlerin önerilmesi beklenmektedir.
-Mevcut tren ve metro istasyonlarının ana taşıyıcı sistemini oluşturulan kolon, kiriş ve perde elemanlarına müdahalede bulunulmadan, döşemelerde şaft ve sirkülasyon alanları oluşturulabilir. Açılacak bu alanların, arkalarında zemin bulunan bodrum perde duvarlarından en az bir aks ötede önerilmesi gerekmektedir.
-Alandaki kazı çukuruna geçiş sağlanmak istenmesi durumunda metro istasyonunun perde duvarlarında yerleri ve boyutları uygulama aşamasında detaylı olarak değerlendirilmek üzere çeşitli kapı ve galeri boşlukları açılması önerilebilir.
-Yarışma kapsamında değerlendirilecek olan etkileşim alanlarındaki mevcut yapıların üzerine inşa edilecek yeni tasarımlarda, hafif strüktürlerin tercih edilmesi beklenmektedir.
Seçici Kurul:
-Danışma Kurulu Üyeleri
Ekrem İmamoğlu, İBB Başkanı
Mehmet Çakılcıoğlu, İBB Genel Sekreter Yardımcısı
Mahir Polat, İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı
Ufuk Kocabaş, İstanbul Üniversitesi Yenikapı Batıkları Başkanı
Ömer Yılmaz, İPA Yarışmalar Eşgüdüm Sorumlusu
-Asli Seçici Kurul Üyeleri
Zeynep Eres Özdoğan, Mimar
Nevzat Oğuz Özer, Mimar (Jüri Başkanı)
Cem Sorguç, Mimar
Ata Turak, Peyzaj Mimarı
Tunç Tibet Akbaş, İnşaat Mühendisi
-Raportörler
Başak Çelik, Mimar – İPA Yarışmalar
Serap Öbekci, Mimar – İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı
-Raportör Yardımcıları
Perihan Gülden Ökten, Mimar – İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı
S. Benan Kaya, Şehir Plancısı – İPA Yarışmalar
İ. Zeynep Konuralp, Arkeolog – İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı
(Kaynaklar: mimarlarodasi.org.t, konkur.istanbul/theodosius/)
Yenikapı Kazılarında Çıkarılan 37 Batık Gemiden 4’ü, Müzede Sergilenmeye Hazır Duruma Getirildi.
(Alıntılanan bu haber, aa.com.tr’de “Yenikapı batıkları, müzesini bekliyor” başlığı ile yayınlanmıştır.)
Liman arkeolojisi alanında dünyanın en önemli kazılarından biri olan Yenikapı’dan çıkarılan 37 batık gemiden 4’ünün, müzede sergilenecek şekilde konservasyonu tamamlandı.
Liman arkeolojisi alanında dünyanın en önemli kazılarından biri olan Yenikapı’dan çıkarılan 37 batık gemiden 4’ünün, müzede sergilenecek şekilde konservasyonu sona erdi.
“Dünyadaki en büyük antik gemi koleksiyonu” olarak kabul edilen Yenikapı batıklarının her biri, İstanbul Üniversitesi (İÜ) tarafından Yenikapı’da kurulan ve içinde konservasyon kimyasalı ilaç bulunan 45 havuzda en az 5 yıl koruma altına alınarak, ilk aşamada deniz tuzundan arındırılıyor.
Dijital belgeleme çalışması için her batığın her bir ahşap parçası, 3 boyutlu dijital ortama aktarılıyor. Bu sırada ahşap malzemenin üzerindeki her ayrıntı kayda geçiyor. Ardından batık ahşaplar, daha uzun ömürlü hale getirilmesi için dondurularak kurutma (freeze dryer) cihazına yerleştiriliyor. Buradaki işlem ise en az 6 ay sürüyor.
Bir batığın konservasyonu titiz çalışmalar neticesinde 6-9 yılda tamamlanıyor ve eser, müzede sergilenecek hale getiriliyor.
13 yıl önce ortaya çıkarılmıştı
İÜ Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıkları Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ufuk Kocabaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Theodosius Limanı ve içinde barındırdığı 37 batığın dünyanın en büyük Orta Çağ gemi buluntu topluluğu olduğunu ve 2005 yılında Yenikapı’da gerçekleşen Marmaray kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarıldığını hatırlattı.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü başkanlığında yürütülen Theodosius Limanı kazısında en alt tabakada açığa çıkan Neolitik uygarlık dahil bütün katmanların kazı çalışmalarının 2013 yılında tamamlandığını aktaran Prof. Dr. Kocabaş, İÜ olarak kazı alanında ortaya çıkan 37 batığın 27’si üzerinde çalışmaya başladıklarını, bu batıkların araziden kaldırılması, belgelenmesi ve koruma-onarım uygulamaları çalışmalarını üstlendiklerini söyledi.
Gemilerin 4’ünün konservasyonunun Bodrum Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü’nde Texas A&M Üniversitesi uzmanlarınca tarafından yürütüldüğünü belirten Kocabaş, “İÜ ekibi olarak 2013 yılından beri Marmaray Metro İstasyonu’nun yakınında yer alan iki laboratuvarda kazı sonrası çalışmalara devam ediyoruz. Batık ahşapları, 45 havuzda koruma altında. İlk aşamada batık ahşapları deniz tuzundan arındırıldı. Ardından konservasyon kimyasalları emdirilmeye başlandı. İşin sonunda batıklar, müzede sergilenebilir hale getirilecek.” dedi.
Yenikapı batıklarında bu alandaki konservasyonda kullanılan en üst düzey cihazlardan faydalanıldığını aktaran Prof. Dr. Kocabaş, “Dondurarak kurutma (freeze dryer) cihazı denilen ileri teknoloji ürünü bir cihazı kullanıyoruz. Bu sayede hem kullanılan konservasyon kimyasalında yüzde 50 oranında tasarruf elde ediliyor hem de süre olarak kısalma sağlanmış oluyor.” diye konuştu.
“Müze için start verilmeli”
Gerek kazı alanından çıkarılan arkeolojik eserlerin miktarı gerekse bunların korunmuşluk durumu ve az bulunur nitelikte olmasının, Yenikapı kazılarını bambaşka bir boyuta taşıdığını dile getiren Prof. Dr. Kocabaş, sözlerine şöyle devam etti:
“Kazı sırasında ortaya çıkan batık gemilerin bazıları taşıdığı yüklerle birlikte bulundu. O dönemin bütün özelliklerini çok iyi şekilde yansıtan arkeolojik eserlerdi. Bunlar üzerinde bilimsel çalışma yapma şansı bulduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz. Bunun için de sualtı arkeolojisinin bütün gereklerini uygulayarak çalıştık. Konservasyon zaman alan bir süreç. Bir parçanın sadece konservasyon kimyasalını emmesi bile 4-5 yıl sürüyor. Onun için sabırla ve titizlikle uzman ekibimizle bu çalışmaları sürdürüyoruz. Tüm bu çalışmaların amacı ise eserlerin sergilenebileceği bir müzenin kurulması. Onun için ilgili kurumlar tarafından geç kalmadan start verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü burada biten parçalar var. Bunların depolanması ya da sergilenmesi için bir müzeye ivedilikle ihtiyaç var.“
Suya doymuş ahşap üzerindeki çalışmaların uzun soluklu olduğunu vurgulayan Kocabaş, şunları kaydetti:
“Avrupa’da bir geminin kazısının yapılmasından sergilenmesine kadar 20 yıl süre geçebiliyor. Süreç biraz uzun. Ama biz aynı anda birçok batık üzerinde çalışıyoruz. Batıklar bittikçe sergilenebilir hale gelecek. Ama 37 batığın 37’si de bu müzede sergilenebilecek mi? Keşke sergilenebilse. Uzman olarak bizim istediğimiz tabii ki budur. Belki yer sıkıntısından dolayı hepsi sergilenemeyecek ama bu miktarı olabildiğince fazla tutmaya çaba göstermek lazım.“
4 geminin konservasyonu tamamlandı
Prof. Dr. Kocabaş, Yenikapı kazılarından çıkarılan 4 geminin konservasyonunun bittiğini anlatarak, şu ifadeleri kullandı:
“Bir müze kurulmuş olsa bunları sergileyebilecek durumdayız. Ama nihai bir yerin olması lazım çünkü bu gemilerin büyük çoğunluğu, bir yerden başka bir yere taşınacak kondüsyonda olmayacak. İklimlendirme, ışık sistemi, ısı kontrolünün gerçekleştirildiği bir müzede sergileniyor ya da depolanıyor olmaları lazım ki gelecek nesillere aktarabilelim. Müzenin kurulma vaktinin geldiğine inanıyorum. Müze ile ilgi bütün projelerin tamamlandığını, gerekli kurumlardan izinlerin alındığını biliyoruz. Bir tek start verme işi kaldı. Umarım buna da en kısa sürede başlanır.“
Ana bilim dalı uzmanlarının yanı sıra laboratuvarda 10 stajyer öğrencinin, haftanın üç günü görev yaptığını anlatan Kocabaş, ayrıca yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin de çalışmalarda yer aldığını söyledi.
“Yenikapı, geçmişi anlamamıza yeni bir kapı açtı”
Kazısı gerçekleştirilen Theodosius Limanı’nın ticaretin yoğun gerçekleştiği bir imparatorluk başkentinin limanı olduğunu belirten Prof. Dr. Kocabaş, şu bilgileri verdi:
“Sualtı kalıntıları çok iyi korunmuş vaziyette. Kara kazılarında rastlayamadığımız nitelik ve kalitede eserlerle karşılaştık. Yenikapı, geçmişi anlamamıza yeni bir kapı açtı. Çok iyi korunmuş gemiler, inanılmaz bilgiler barındırıyor. Aynı zamanda antik gemi inşa teknolojisi üzerinde çalışıyoruz. Batıklar içinde kadırgalar var. Bunlar, bir arkeoloji kazısında Bizans dönemi için konuşursak ilk defa ortaya çıkan kadırgalar. Donanmada kullanılmış, kürekli, ince, uzun gemiler. Kürekçilerin oturma düzenleri, birbirleriyle olan mesafeleri, bunlar hep tartışılan konulardı.“
Kazılar devam ettikçe İstanbul’un daha da geçmiş dönemlerine ışık tutacak bulguların ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr. Kocabaş, kazı alanında neolitik döneme tarihlenen bir köy yerleşmenin kalıntılarının ortaya çıktığını hatırlattı.
İstanbul’un kuruluşunun hep bugünden 2700 yıl öncesine dayandırıldığını ama bu kazıların ardından bu tarihin 8500 yıl öncesine çekildiğini dile getiren Kocabaş, bu durumda İstanbul’da MÖ 5000’lerde yerleşme olduğunun söylenebildiğini anlattı. Kocabaş, “Marmara Denizi bir göl durumundayken, neolitik dönemin insanları bu gölün etrafında yaşıyormuş. Suların yükselmesiyle bu neolitik yerleşme Marmara Denizi’nin altında kalmış. Bu da İstanbul’un tarihi açısından son derece önemli.” dedi.
Batıklar dijital ortama aktarılıyor
İÜ Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıkları Koruma ve Onarım Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Evren Türkmenoğlu da gemileri arkeolojik açıdan incelemek ve gemi yapım tekniklerini belirlemek istediklerini söyledi.
Akdeniz’de Orta Çağ’da gemilerin nasıl yapıldığını anlamak için kazılardan çıkan tüm gemi parçalarını özel bir cihazla üç boyutlu çizdiklerini anlatan Türkmenoğlu, ahşabın bağlantı yerlerini, çivi deliklerini, ağacın özelliklerini, geçme yerlerini bu sayede üç boyutlu kaydettiklerini, daha sonra gemilerin şekillerinin nasıl olduğunu bilgisayar ortamında da yapabildiklerini belirtti.
Yaptıkları araştırmalarda, gemilerin bugünün teknolojisinden oldukça farklı inşa edildiğini, o dönemde mühendislik değil daha çok zanaatın ön planda olduğunu ifade eden Türkmenoğlu, şöyle konuştu:
“Bazı hesaplamalara göre yaptıkları gemiler de var. Örneğin bazı gemilerin ilk önce kabuğunu yapıyorlar, ardından kaburga dediğimiz eğrilerini içine yerleştiriyorlar ki bu antik teknik. Modern teknikte ise ilk önce iskeleti oluşturuluyor geminin, ardından kabuğu yapılıyor. Yaptığımız araştırmalarda gördüğümüz ilginç olan şey, iki tekniğin bir arada uygulandığı melez gemiler var. Bu iki teknik arasındaki geçiş sürecini tüm detaylarıyla araştırıp, çözümlemeye çalışıyoruz. Çünkü gemilerin 5. yüzyıldan 10. yüzyıl sonlarına kadar tarihleniyor olması bu evrim sürecinin araştırılmasına olanak sağlıyor. Bu 500 yıllık süre içinde bütün gelişimi tek bir alanda görebiliyoruz.“
(Kaynaklar: Öne Çıkan Görsel: yenikapibatiklari.com