Yelkenli Viking Gemisi Replikası “Saga Farmann” Rahmi M. Koç Müzesi’nde Sergilenmeye Başladı.
Norveç-Tonsberg kentinden İstanbul’a uzanan Vikinglerin ticaret rotasını izleyen Saga Farmann üç ay süren deniz yolculuğunun ardından İstanbul-Kalamış’a ulaşmıştı.
Haliç kıyısındaki Rahmi M. Koç Müzesi’ne demirleyen “Saga Farmann”, Ekim ayının sonuna kadar müze ziyaretçileri tarafından yakından görülebilecek.
Gemi kaptanı Bjorn Vik ile tarihçi yazar Eivind Luthen’in girişimi ile yaşama geçen 93 günlük deniz yolculuğu, Norveç’in Tonsberg kentinden 29 Nisan’da başlamıştı. Yolculuk süresince 3.500 kilometre yol kat eden 20 metre uzunluğundaki Viking gemisinde, iki haftada bir değişen 60’tan fazla mürettebat görev alıyor.
Kaptan Vik, geminin bir savaş gemisi olmadığını; Norveç’ten İstanbul’a karşılıklı uzanan bir ticaret ağında kullanılan ticaret gemisi olduğuna açıklamasında yer veriyor. Yapımının 2018’de tamamlanan Saga Farmann’ın, inşa tekniğinin bir Avrupa mirası olduğunu altını çizen Vik; tarihi yelkenlinin Viking dönemindeki yelkenli gemi yapım yöntemleri hakkında önemli bilgiler verdiğini belirtiyor.
Tarihçi-yazar Luthen ise, arkeolojik kazılarda buldukları Viking gemilerini milli müzelerinde sergilediklerini vurgulayarak, bugüne kadar “Oseberg”, “Gokstad” ve “Tune” gemilerinin de replikalarının yapımını gerçekleştirdiklerini dile getiriyor.
aa.com.tr
Luthen: Türk tarihine ilgi duyuyorum
Türk tarihine ilgi duyduğunu ve Türkiye’ye ilk kez 1971 yılında geldiğini ifade eden Luthen, İstanbul’un adının Viking efsanelerinde Miklagard (büyük çiftlik) olarak geçtiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul’un İskandinav mitolojisinde çok önemli bir yeri var. Bizans İmparatorluğu ile kurulan ilişkilerde çokça bahsedilir. Bu gemi bir ticaret gemisidir ve insanları tanımanın bir yolunu sağlar. 2023’te yaşıyoruz ve ticaret gemisinin iyi bir sinyal gönderdiğini düşünüyoruz. Gemiyi inşa ettikten sonra İstanbul’a gelmenin planını yaparken salgın başladı, durdurduk. Sonra savaş başladı çünkü biz Volga Nehri’ni kullanacaktık. Sonra plan değiştirdik. Toplam üç ayımızı aldı ama işte buradayız.”
İstanbul’daki ilk durağı Kalamış Setur Marina olan ve Denizde Arama Kurtarma’nın (DAK-SAR) gönüllü desteğiyle Boğaz’daki transferi sağlanan Viking gemisi, Rahmi M. Koç Müzesi’nde yaklaşık üç ay sürecek olan sergilemenin ardından Şehir Hatları Haliç Tersanesi’nde bakım gördükten sonra dönüş yolculuğuna başlayacak.
(Kaynak: aa.com.tr)
Kvorning Tasarım Ofisi Tarafından ‘Eide Fjordbruk’ Şirketi İçin Tasarlanan “Somon Gözü” Sürdürülebilir Su Ürünleri Konusunda Toplumsal Bilinç Oluşturmayı Amaçlıyor.
Somon balığı üreticisi ‘Eide Fjordbruk‘ firması için bir toplantı merkezi olarak planlanan “Somon Gözü” adlı yüzer yapı, sürdürülebilir deniz ürünleri, balık çiftçiliği ve somon üretimi hakkında bilgi verme amacını taşıdığı gibi, aynı zamanda denizde yaşayan canlı türlerine, denizlere nelerin zarar verdiği ya da nelerin koruduğu bilinçlendirme işlevini de yerine getirecek.
Kvorning Tasarım ofisi tarafından tasarlanan yapı, tüm canlıların birbiri ile duygusal bağ kurmasını sağlayan “göz”ü, tasarımın temel çıkış noktası olarak alarak; biçime, firmanın kurumsal bağlamda toplumla iletişim kurma, bilinçlendirme işlevini yüklüyor.
Somon Gözü, tasarım konseptinin altında yatan düşünce temelini Kvorning Tasarım ofisinin, – günümüzde Creative Technologies – Brigh Norway ile gerçekleştirdiği iş birliğinden alıyor. 2019 yılında bir düşünce olarak ortaya çıkan projenin, tasarım/ yapım süreci, 2021 yılının Temmuz ayında başladı. Marketex Marine’in yükleniciliğini üstlendiği proje, 2022 yılının Ağustos ayında tamamlandı ve açılışı 08 Ekim 2022 tarihinde Norveç’te bulunan Rosendal/Hardangerfjorden’de gerçekleştirildi.
Açılış törenine; Estonya’nın Norveç Büyükelçisi Lauri Bambus, Estonya Ekonomi ve İletişim Bakanlığı Denizcilikten sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Kaupo Läänerand, Estonya İş Geliştirme ve Yenilikçilik Ajansı İhracat Danışma Kurulu Başkanı Sven Aulik ve Norveç Balıkçılık ve Okyanus Politikaları Bakanı Bjørnar Selnes Skjæran katıldı.
Denizcilikten sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Läänerand, açılışta gerçekleştirdiği konuşmasında projeyle ilgili olarak şu noktalar değindi: “Somon Gözü projesi, gelende Estonya deniz endüstrisinin, özelde ise; yüzer sergi merkezinin yapımının tek ve tam yetkili sorumlusu olan Marketex Marine’in yeteneklerinin üst düzeydeki görünümünü ortaya koymaktadır. Üstelik, Somon Gözü, projenin konseptini ortaya koyan Norveç düşünce yapısı, benzersiz nitelikteki Danimarka tasarım anlayışı ve Estonya’nın yapı üretim deneyimiyle karşımıza çıkan uygulamasıyla, uluslararası işbirliğinin de çok başarılı bir örneğini otaya koymaktadır. Proje, aynı zamanda yüksek performans taşıyan müşteri odaklı ve kullanıcı istemine uygun özel üretimin Estonya deniz endüstrisinin en güçlü noktası olduğunu da göstermektedir.”
kvorning.dk
Somon Gözü, ziyaretçilerinin; okyanusların önemli bir besin kaynağı olarak tanımasını, deniz ürünlerinin bugünü ve geleceği üzerine bilgi edinmelerini ve su ürünleri yetiştiriciliği standartlarının gelecekte ne olacağı ve olması gerektiği üzerine genel bir bakış kazanmaları yönünde anlayış geliştirmelerinde yol gösterici bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkıyor. Bu bağlamda burada, ileride düzenlenmesi planlanan etkinlikler kapsamında yer verilecek söyleşiler aracılığıyla; dinleyicilere esin kaynağı olma, düşünceleri paylaşma ve katılımcılarla sürdürülebilir su ürünleri yetiştiriciliğini daha verimli bir noktaya taşıyabilmek için tartışma ortamı oluşturmayı önceliyor.
Yalnızca tekne kullanılarak ulaşılabilecek olan Somon Gözü, Eide Fjordbruk firmasının tecimsel balıkçılık faaliyetlerini yürüttüğü körfezin tam merkezinde konumlandırılıyor. Bir balığın görünümüne sahip olması için balık pulunun dokusu örnek alınarak üretilen 9.500 paslanmaz çelik parçayla ile kaplanmış yapı, ayrıca elipsoid bir biçime sahip olan yapının tam tepesinde, somon balığını gözüne gönderme yapan bir açıklığa sahip. Tüm canlıların birbiri ile duygusal bağ kurmasını sağlayan “göz”ü, tasarımın temel çıkış noktası olarak alan tasarım konsepti, biçime, firmanın kurumsal bağlamda toplumla iletişim kurma, bilinçlendirme işlevini de yüklüyor.
juneauempire.com
archinect.com
Dört kattan oluşan 25 metre çapındaki 1,256 ton ağırlığındaki yüzer mimarinin bir katı su seviyesinin altında bulunuyor. 650 metrekare genişliğe sahip olan iç mekanın tasarımının da yine Kvorning tasarım ofisi tarafından gerçekleştirildiği yapılan açıklamalarda belirtiliyor.
kvorning.com
.
kvorning.com
Yörede uzun yıllardan beri somon üreticiliği yapmakta olan ‘Eide Fjordbruk’ artık üçüncü kuşak yöneticileri olan Sondre ve Erlend Eide tarafından yürütülüyor.
Somon Gözü, firmanın ziyaretçileri sürdürülebilir deniz ürünleri, balık çiftçiliği ve somon üretimi konusundaki bilinçlendirme görevlerini de tazeleme amacı yanında; firmanın bu yeni yönetici kuşağının, firmanın kurucusu olan babalarının anısına bir saygı niteliği taşıyor.
(Kaynaklar: designboom.com, kvorning.com, marketexmarine.net)
Snøhetta Tasarım Ofisi, Arendal Kentinde Bulunan Liman Hamamı Yerleşkesini Yeni Bir Anlayışla Ele Alarak Yeniden Tasarladı
Norveç-Arendal kentinin 2023 yılındaki kuruluşunun 300. yılı için Snohetta tasarım ofisi tarafından, buradaki tarihi Knubben liman hamamı için yeni bir proje önerisi geliştirildi.
2024 yılında kadar uygulama aşamasının sonuçlandırılması ön görülen mimari tasarım, 1937 yılından günümüze kadar Norveç mimarlık tarihindeki işlevselcilik akımının açık bir örneği olarak değerlendirilen orjinal yapının, çağdaş bir anlayışla yeniden yorumlanması olarak görülüyor.
Mimar Ketil Ugland tarafından tasarlanan ve ‘Arendal Yüzme Kulübü’ olarak kullanılan yapı, 1947 yılında kapanmadan önce yüzme eğitimlerinin yanısıra atlama yarışmaları gibi etkinliklerin düzenlendiği, çeşitli su sporu dallarına yer veren bir merkez olarak kullanılmaktaydı. Yapı esas olarak yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki atlama kulesi ile bağlantılı, içinde; çocuklar için bir havuzdan, soyunma odalarından ve bir kiosktan oluşuyordu. Tesis ilerleyen yıllarda caz kulübü olarak değerlendirilmiş ve atlama kulesi 1980 yılında yıkılmıştır.
Norveç kıyılarının karakteristik görünümü olan küçük boyutlu adacıklardan ve kayalıklardan esinlenen Snohetta’nın geliştirdiği yeni öneride 8000 metre kare alana yayılan yerleşke, buradaki kayaların topografyasının üç boyutlu olarak katmanlar halinde modellenmesini temel alarak, biçimleniyor.
Snohetta’nın önerisin ortaya çıkmasından önce burada gerçekleştirilecek restorasyon çalışmasının, sınırlı bir çerçevede yalnızca Knubben liman hamamının gerçek haline bağlı kalınarak yapılması düşünülüyordu. Ancak sonradan buradaki yapının su ile bağlantılı spor etkinliklerin ötesinde, çağdaş bir yaklaşımla ele alınarak çoklu yönlü kullanıma olanak verecek biçimde yeniden değerlendirilmesi düşüncesi belirgin duruma geldi. Böylece üzerinde bulunduğu adanın olanaklarını aşarak ve genişleyerek, çelik kolonlar üzerinde yükselen projede; yıkılan eski kulenin yerine yeniden yapılan dalış kulesi gibi önemli bölümler korunurken; amfitiyatro ile konserler için bir açık hava sahnesine, restoran için kapalı alanlara yer verildi.
.
Snøhetta’nın yeni Knubben yerleşkesi için geliştirdiği proje, çağdaş mimarlığın geçmişe yönelik olarak verdiği bir yanıt olarak görülürken; öte yandan da Arendal kentini ulusal ve uluslararası düzeyde adının duyulmasını sağlayacak ve burayı bir çekim noktasına dönüştürecek bir adım olarak da niteleniyor.
(Kaynak: designboom.com, arch2o.com, snohetta.com)
Joan Jonas’ın Prado Ulusal Müzesi’nde Gerçekleştirdiği “Karadan Uzaklaşmak” Adlı Performansı, Okyanuslara Bir Övgü Niteliği Taşıyor.
Joan Jonas’ın “Karadan Uzaklaşmak II” adlı sergisinin bir parçası olan çok katmanlı “Karadan Uzaklaşmak” adlı performansı, okyanuslara ve barındırdığı canlılara ve dirimselçeşitliliğe, sahip olduğu kırılgan ekolojik yapısına yönelik bir övgü niteliği taşıyor.
Jonas‘ın bizzat kendisi tarafından tüm dünyadaki farklı bölgelerden ve Nova Scotia‘ın kıyılarındaki akvaryumlardaki video çekimlerinden ve ayrıca bir beniz biyoloğu ve oşinograf olan arkadaşı David Gruber‘in kendisi ile paylaştığı videoların, tümünün kurgulanmasından oluşuyor.
1960’lı yıllardan günümüze performans, yerleştirme ve video sanatı alanlarında çığır açan işlere imza atan Joan Jonas, kendi kuşağının en tanınmış sanatçıları arasında yer alıyor. Sanatın sergievlerinin (sanat galerilerinin) kapalı oylumlarından (mekanlarından) çıkmasıyla, Jonas dansa, müziğe ve tiyatroya yakın çalışmalar üretmeye başladı. O günden beridir, sanatçı, insanın içinde yaşadığı çevre ile ilgili olan karmaşık sorunlarını ele alıyor. Özellikle Okyanus, Jonas‘ın çalışmalarında sürekli yinelenen bir konu olarak, çalışmalarının kalbinde bulunuyor.
Jonas‘ın imzası niteliğindeki; hareketlerden, canlı olarak eşzamanlı gerçekleştirilen çizimlerden, metin okumalarından ve video gösterimlerinden oluşan bileşenleri içeren performans boyunca, katışıksız güzelliğe ve ekolojik aciliyete yönelik yeni öyküler ortaya çıkıyor. Jonas‘ın bu anlatısına tanınmış besteci, yorumcu ve elektronik müzik sanatçısı olan Ikue Mori ve performans sanatçısı Francesco Migliaccio katılıyor.
Performans, Thyssen-Bornemisza Ulusal Müzesi’nde düzenlenen Jonas‘ın “Karadan Uzaklaşmak-II” adlı sergisinin bir ayağı olarak 26 Şubat 2020 tarihinde Prado Ulusal Müzesi’nin odioryumunda gerçekleştirildi.
Jonas’ın Geçmiş Yıllardaki Diğer Performansları
2003 tarihli “Vals” (Waltz) başlıklı videosu için gittiği Nova Scotia‘daki ormanların yanında bulunan kumsal, aynı zamanda sanatçının 1970’li yıllarda bu yana, her yıl yaz tatilini geçirmek için gitmeyi sevdiği bir yer. Arkadaşları ve kendilerine eşlik eden köpeği ile geldiği bu kıyıda Jonas, içinde maskların, bir asanın ve aynaların kullanıldığı bir dizi düşsel, soyut ritüellerden oluşan bu performans, usa (akla) okyanusları ve okyanusların ham ve kırılgan güzelliğini çepeçevre kuşatan antik dönemlere ait peri öykülerini ve mitleri getiriyordu.
New York, Long Island‘taki Jones Kumsalı’nda gerçekleştirilen “Kumsal Parçası” (1970), izleyicilerden çamurlu bir zemin üzerinde ayakta durmalarının istendiği; performans sanatçılarının kum tepeciklerinin içinde bir gözüküp bir kayboldukları, öte yandan beyaz bir spor maskesi giymiş, bir merdiven üzerinde ayakta duran, Jonas’ın elindeki ayna ile güneşin yansımasını izleyicilerin üzerine doğru yansıttığı bir performanstı.
2012 tarihli “Reanimation” adlı yerleştirmesinde Jonas, İzlanda ve Norveç coğrafi görünümlerine ve eski sagaların bu görünümleri betimlemelerine ayrıca şair Halldór Laxness‘in yazıları üzerine eğiliyor ve bu; havayı, toprağı, buzulları ve denizi anımsatan kaynaşma oluşturuyordu.
(Kaynaklar: tba21.org, museothyssen.org)
Norveç – Andenes’te Deniz Yaşamının Gözlemlenmesi İçin Yapılması Planlanan Yapı İçin Açılan Tasarım Yarışmasını Dorte Mandrup’un Projesi Kazandı.
Norveç’te Kuzey kutup çemberi içinde bulunan Andenes’te yapılması planlanan yerleşkenin tasarlanması için açılan yarışmayı, Dorte Mandrup‘un ve tasarım takımının önerdiği mimari proje kazandı.
The Whale AS tarafından 2019 sonbaharında açılan davetli mimari yarışmayı, Dorte Mandrup‘un ofisi, diğer katılımcılar olan BIG, Snøhetta ve Reiulf Ramstad gibi tanınmış tasarım-mimarlık ofislerin önünde tamamladı.
Proje önerisine açılan coğrafi konum, Norveç’in en kuzey ucundaki Kuzey kutup çemberinin yaklaşık olarak 186 mil içinde bulunan Andøya adasının Andenes yerleşim yerinde bulunuyor. Bu coğrafi noktayı bu kadar değerli kılan ise; balinaların göç yolu üzerindeki, deniz vadisinin bulunduğu Bleiksdjupa‘ya olan yakınlığı… Burası, deniz memelilerini kendi yaşam alanlarında görme olanağını dünyada sunan en iyi yerlerden biri olarak biliniyor.
Bu etkileyici sualtı dünyasının hemen yanındaki Andenes, sahip olduğu bunun gibi nitelikleri nedeniyle ziyaretçilerin yeni gözlem noktası olarak belirlenmiş.
Dorte Mandrup’un önerisi, coğrafi koşulların değerlendirilerek, bir kabuk altında toplanması temeline dayanıyor. Bir balinanın denizin üstünde görünen gövdesinin bir parçasıymış gibi ufuktan yükselen kabuk, üzerindeki doğal taşlar ile kaplı olan yüzeyi ile aynı zamanda çevresel dokuyu da üzerinde barındırıyor. Kullanıcıların üzerinde yürüyebileceği bu alanın, en üst noktasına çıkan kullanıcılar, buradan okyanusun sonsuz ufkunu alabildiğine algılayabiliyor. Böylece bir gözlemcinin gereksinim duyacağı geniş bir görüş uzaklığı ve alanı da sağlanmış oluyor.
Balina gövdesine gönderme yapan bu doğal gereçleri içeren kabuk, sergileme alanlarının, ofislerin , satış alanlarının ve bir kafenin üzerini örtüyor. Geniş bir açıklığa sahip olan cephe, okyanus manzarasıyla iç mekana da alabildiğine geniş bir mekansal algılama olanağı sağlıyor.
Dorte Mandrup, Marianne Levinsen Landskab, JAC Studio, Thornton Tomasetti, AT Plan & Arkitektur, Nils øien ve Anders Kold‘un yer aldığı tasarım takımın proje önerisinin 2020 yılına kadar bitirilmesi planlanıyor.
(Kaynak: designboom.com, görseller: dortemandrup.dk, weburbanist.com)
Avrupa’nın İlk Sualtı Restoranı “Under”, Snøhetta Tarafından Tasarlandı
Avrupa’nın ilk sualtı restoranı Norveç’in Borg kentinde inşa edilecek. “Under” adını taşıyan yapı, Oslo’da bulunan ünlü opera binasını tasarlayan mimarlık ofisi Snøhetta’nın ürünü.
600 m2’ya sahip üç katlı yapının ilk katında, giriş alanı ve vestiyer bulunuyor. Deniz seviyesinde bulunan 2. katta bir şampanya barı konumlandırılarak, kullanıcıların bu açıdan denizi görsel olarak deneyimlemesi amaçlanmış. Deniz seviyesinin 5 metre altında kalan ve restorana kimliğini veren en alt kat ise restoran. Burada yaklaşık olarak 80-100 kişi arası konuk ağırlanabilecek. 11 x 4 metre ölçülerine sahip tek parça akrilik camla kaplı cephe, kullanıcılara geniş bir görüş açısı ve su tabanındaki mevsimden mevsime değişen görselliği ve farklı hava şartlarının yarattığı etkiyi izleyebilme olanağı sağlayacak.
Restoranın çalışma saatleri dışında yapı, bir su altı yaşamı araştırma merkezi olarak etkinlik gösterecek. Deniz ekosistemine duyarlı olan yapı, deniz midyelerinin yapının su altında kalan yüzeylerine tutunabilmesi sağlayacak biçimde planlanmış.
(Haber Kaynakları: arkitera.com, ntv.com.tr, snohetta.com,under.no)
Dünyanın İlk Gemi Tüneli Norveç’te Yapılıyor
(Aşağıda alıntılanan yazı, denizhaber.com.tr’de Norveç, dünyanın ilk gemi tünelini dağın altına inşa edecek başlığı ile yayınlanmıştır.)
Bir dağın altındaki dünyanın ilk gemi tüneli, bir yüzyıldan daha fazla süren ulusal bir tartışmadan sonra, Norveç’in uzak batı kıyısında inşa edilecek.
Norveç hükümeti, bir mil uzunluğunda olacak Stad tüneli için yeşil ışık yaktı. İnşaası yaklaşık 10 yıl sürecek olan tünel, gemilerin Stad yarımadasının etrafından dolanmamalarını sağlayacak.
Ticari ve yolcu gemileri hava koşullarının özellikle kış aylarında oldukça sert geçtiği ve sıklıkla gemi kazalarının meydana geldiği Stad Yarımadası ile mücadele etmek yerine doğrudan Norveç Denizi’nden kuzeye ve Kuzey Denizi’nden de güneye fiyord sularında kalmak suretiyle seyir yapabilecekler.
Tünel kıyı kentleri Bergen ve Alesund arasındaki önemli deniz nakliye rotasında tüm yıl boyunca güvenli bir seyir sağlayacak.
Bu fikir ilk olarak 1874 yılında bir gazete makalesinde yer aldı ve Norveç kıyılarının herhangi bir bölgesinde kasırga benzeri bir güce ulaşan şiddetli rüzgarlarda gemilerin yarımada etrafında seyrinin oldukça tehlikeli olması tren tüneli benzeri bir gemi tüneli fikrini ortaya çıkardı.
Yarımadayı kapsayan Sogn ve Fjordane bölgesinden Parlemonto üyesi, Bjorn Lødemel bunun tarihi bir karar olduğunu belirterek, “Bu Stad yarımadasının etrafında bölgenin endüstriyel gelişmesinin temeli olacak ve dünya çapında bir turizm destinasyon oluşturacak emniyetli bir geçiş sağlayacak. Ayrıca karaya oranla denizyoluyla daha fazla nakliyat yapılacak.” dedi.
Muhtemelen 2029’da tamamlandığı zaman tünel 645 metre boyundaki bir dağın altına yapılmış olacak. 45 m yüksekliğinde, 36 m genişliğinde, 1.7 km uzunluğunda olacak olan tünel 16 bin GRT’luk yük ve yolcu gemileri 12 m derinlikteki suda tüneli kullanabilecek.
Norveç tünel yapma konusunda dünya lideri olarak bir üne sahip. Dünyanın en uzun, (15 mil’den az daha uzun) karayolu tüneli Laerdal Bergen’in kuzey doğusunda yer alıyor.