Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

KKTC’nin Kuzey Kıyısında Sualtında Bulunan 3000 Yıllık Antik Mısır Çapası Alınan İzinlerin Ardından Denizden Çıkarıldı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuzey kıyı şeridinde, üzerinde Antik Mısır hiyeroglifleri bulunan 3.000 yıllık çapa, bakanlıktan gerekli çalışma onayının alınmasının ardından denizden çıkarıldı. Çapanın çıkarılmasında Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Müge Şevketoğlu, dalgıç Tevfik Camgöz ve Arkeolog Bural Karataş yer aldı.

UKÜ Arkeoloji Öğretim üyesi Doç. Dr. Şevketoğlu, bir Antik dönem Mısır gemisine ait olduğu ön görülen çapanın, Mısır‘da bir mezara ait mezar taşı veya dinsel törene ait anıt yazıtı olabileceğini belirterek, çapanın ikinci kullanım amacı ile çapaya çevrildiği söylüyor.

1.

2.

Şevketoğlu, Akdeniz‘de bugüne kadar bulunan ve üzerinde bu derece yoğun yazıtlar olan ilk taş çapa olma özelliğini taşıyan 3.000 yıllık çapa, üzerinde yer alan hiyerogliflerin çözülmesi durumunda, başta Kıbrıs ve Mısır olmak üzere Akdeniz arkeolojisini etkileyecek, oldukça önemli arkeolojik yeni bilgilerin ortaya çıkmasının olanaklı olduğu belirtiyor.

3.

Çapa, koruma işlemleri için Lefkoşa Eski Eserler ve Müzeler Dairesi‘ne bağlı koruma laboratuvarına taşındı.

(Kaynak: arkeofili.com)

Levant Havzası’da bulunan Osmanlı Gemisi Batığı Ve Taşıdığı Yükün Çeşitliliği, Küresel Dünyanın Doğuşunu Gösteriyor

Levant Havzası’nda arkeologlar tarafından sualtında bulunan 17’inci yüzyıla ait Osmanlı gemisi batığı, taşıdığı farklı coğrafyalara ait olan yükün çeşitliği ile küreselleşmenin doğuşunu gösteriyor.

Deniz yüzeyin 2.200 metre altında yatan; Helenistik dönem, Roma, Erken İslam dönemi ve Osmanlı dönemine ait 12 gemi batığı MÖ 3 ile 19’uncu yüzyıllar arasındaki döneme tarihleniyor.

batık 3

1.

1630 yılı dolaylarında Mısır ve İstanbul arasında yelken açtığı sırada battığı düşünülen 43 metre uzunluğundaki Osmanlı gemisi batığı, normal büyüklüğe sahip iki geminin güvertesine sığabileceği kadar büyük.

Olağanüstü genişlikte bir içeriğe sahip olan kargosu ise; bir Akdeniz enkazında bulunan en eski Çin porselenlerini, İtalyan üretimi boyalı testileri ve Hindistan’dan gelen karabiberler de dahil olmak üzere, toplam 14 kültür ve uygarlıktan gelen yüzlerce yapıt ve kalıntıyı barındırıyor.

Doğu-Batı Deniz Keşif Merkezi (Centre for East-West Maritime Exploration) yöneticisi ve Enigma Gemi Enkazları Projesi’nde  (Enigma Shipwrecks Project – E.S.P) arkeolog olan Sean Kingsley, Osmanlı gemisi batığı ile ilgili olarak;  “14 farklı kültür ve uygarlığa ait ürün ve eşyalar, (…) modern öncesi herhangi bir dönemde yapılan taşımacılık açısından büyük oranda kozmopolit olduğunu ortaya koydu.” dedi.

Batık 2

2.

Öte yandan E.S.P, bulunan geminin Çin’den İran, Kızıldeniz ve Doğu Akdeniz’e kadar uzanan ve daha önce bilinmeyen bir deniz yolunda işleyen ipek ve baharat rotasını ortaya çıkardığını dile getiriyor.

Enigma Eş Yöneticisi Steven Vallery, yapılan arkeolojik çalışma ile ilgili olarak şunları söylüyor:  “Kalıntıların tamamı bir dizi dijital fotoğraf, HD video, fotomozaik ve çok ışınlı bir alıcı kullanılarak dikkatli biçimde kayıt altına alındı. Bu buluntular, bilim ve sualtı araştırmaları alanında ileriye doğru atılan dev bir adım.

Enigma’nın yaptığı saha çalışmasının son aşaması 2015 yılı sonunda gerçekleştirildi ve kazı sonrasındaki süreç yıllar boyunca devam etti; ancak şu ana kadar bilgiler kamuoyuyla paylaşılmamıştı. Batıktan elde edilen kimi eserler, arkeologların çalışmalarını yürüttüğü Kıbrıs’ta koruma altında tutuluyor.

Kingsley, araştırma bölgesinin Kıbrıs sularında olup olmadığına ilişkin baştaki tereddütlerin artın ortadan kalktığını ve Enigma Gemi Enkazları Projesi‘nde görev alan araştırma takımının artık koleksiyonun tamamının kamuya açık büyük bir müzede kalıcı biçimde sergilenebilmesinin umudunun taşıdığını belirtiyor.

 

(Kaynak: denizhaber.net, görsel: theguardian.com)

 

Heredot’un “Tarih”inde Söz Edilen Nil Teknelerinin Gerçek Olduğu Kanıtlandı

(Alıntılanan bu haber, arkeolojikhaber.com’da “Herodot’un hayal ürünü sanılan gemi Nil nehrinde bulundu” başlığı ile yayımlanmıştır.)

Avrupa Arkeoloji Enstitüsü arkeologları, Mısır’daki Thonis-Heraclion batık şehrinde buldukları tekne sayesinde Heredot’un haklı olduğunu 2.500 yıl sonra anladılar. Nil nehrinde bulunan 2,500 yıllık batık sayesinde yüzyıllardır tartışılan gemi mimarisi açığa çıkarıldı.

Ünlü tarihçi Heredot, milattan önce 450 yılında yazdığı eserinde Mısır gezisinden söz ederken Nil Nehri’nde yük taşıyan teknelerden bahsetmişti. Heredot’un çizimlerine göre tuğla ile örülmüş gibi görünen teknelerin orta kısmında direk delikleri vardı. Heredot’a göre, gemilerin armuzu içeriden papirüsle dolduruluyordu. Gemilerin gerçekte varlıkları bugüne kadar ispatlanamamıştı.

Mısır’ın İskenderiye şehri yakınlarındaki Abukir Körfezi’nde bulunan antik Thonis-Heracleion kentindeki batık limanda, ilk kez bu gemiye ait kalıntı keşfedildi. Büyük hilal biçimli gövdesi ve daha önce görülmemiş şekilde tahta parçaları ile birleştirilen kalın plakalar içeren gemi tıpkı Heredot’un tanımladığı gibi.

Geminin boyu yaklaşık 27 metre. Heredot’un tasvirinden biraz daha uzun. Heredot’un tasvir ettiği mimari arkeolojide ilk defa görünüyor. Baris adı verilen gemi, şu ana dek keşfedilen ilk büyük ölçekli Antik Mısır ticaret gemisi.

Avrupa Arkeoloji Enstitüsü’nden Franck Goddio ve ekibinin Mısır’daki Thonis-Heracleion antik kentindeki batık limanda, neredeyse hiç bozulmamış olarak bulduğu Gemi 17’ye (Ship 17) Baris adı verildi.

herdeot 2

Araştırmacıların incelediği 70 gemi kalıntısı arasında yer alan Baris arkeoloji tarihinde özel bir yere sahip.

Oxford Deniz Arkeolojisi Merkezi’nden arkeolog Damian Robinson, Heredot’un haklı olduğunu gemiyi bulana kadar anlamadıklarını söylüyor.

Heredeot 3

“Geminin geçmeli ahşap levhalardan yapılmış olması, Heredot’un yaptığı tuğla gibi tanımına uygun” diyen arkeolog Alexander Belov, geminin 2 metre yüksekliğe ulaşabildiğini ve boyunun da Heredot tarafından açıklanan bilgilere uygun olduğunu belirtiyor.

 

Mısır’ın Kuzeyinde Roma Dönemine Ait Gemi Batıkları Bulundu

Alıntılanan aşağıdaki yazı, arkeolojihaber.net sayfasında Mısır’ın Kuzeyinde Antik Roma Batıkları Bulundu başlığı ile yayınlanmıştır.

Mısır’ın Akdeniz kıyılarında yer alan Abu Quir Bay bölgesinde, firavun tanrısı Osiris’in heykeli, Roman General Marc Antony’i tasvir eden kristal bir büst, Roma İmparatorluğu’na ait altın paralar ve üç gemiye ait yaklaşık 2000 yıllık kalıntı bulundu.

Abu Quir Bay bölgesinde çalışma yapan arkeologların 2000 yıldan eski bir gemi enkazı bulduğu belirtildi. İskenderiye liman kentinde açığa çıkan gemi enkazında kristal bir büst ve döneme ait altın sikkeler bulundu. Daha önce, bölgeye yakın batık antik kent Herakleion’da firavun tanrısı Osiris’i temsil eden bir heykel ve çeşitli eserleri içeren iki gemi kalıntısı keşfedilmişti.

Mısır Antika Eserler Bakanlığı’nın Sualtı Arkeolojisi Bölümü ve Avrupa Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü tarafından yapılan çalışma kapsamında, uzmanlar bulunan büstün kristalden oyulduğunu ve Shakespeare’in Antony ve Kleopatra eserine konu olan ünlü Roma generali Marcus Antonius’u tasvir ettiğini düşündüklerini söyledi.

misirin-kuzeyinde-antik-roma-batiklari-bulundu-1

M.Ö. 27’den MS 14’e kadar hüküm süren Roma’nın ilk imparatoru Augustus’a ait üç altın sikke ise sahilden yaklaşık 20 km uzakta keşfedildi.

Antik Eserler Yüksek Kurulu Başkanı Mustafa Waziri, yaptığı son açıklamada, “Yeni bulgular, önümüzdeki çalışma sezonunda dördüncü bir geminin bulunması ihtimaline işaret ediyor” dedi.

misirin-kuzeyinde-antik-roma-batiklari-bulundu-2

“Marcus Antonius” ya da “Mac Antony” isimleri ile bilinen Roma generali, ünlü Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın sevgilisi olarak biliniyor. Antik eserlerde, Antony’nin kraliçeyle olan romantik ve siyasi ittifakının, ikilinin Augustus olarak bilenen Octavian’a yenildikten sonra bozulduğu, sonrasında ise sevgililerin intihar ettiği konu ediliyor.

Akdeniz Arkeolojisinin Gizemli “Deniz İnsanları”nın Anadolu’nun Yerli Halkları Olduğu Ortaya Çıkıyor

(Alıntılanan bu yazı, hurriyet.com.tr’de “3200 yıllık yazıt, ‘gizemli deniz insanlarının’ Anadolu’dan olduğunu ortaya koydu” başlığı ile yayınlanmıştır)

Afyon yakınlarında 1878’de bulunan Luvi dilindeki bir antik yazıt ilk kez deşifre edildi. Hollandalı ve İsviçreli bir grup arkeloğun yaptığı araştırma Bronz Çağı’nın sonlanmasında payı olan ve antik Mısır belgelerinde ‘gizemli deniz insanları’ olarak geçen denizden gelen işgalcilerin Anadolu’nun yerli halkları olduğunu ortaya koydu.

Independent’ın haberine göre, uzmanlar üzerinde antik hiyeroglifler olan ve Türkiye’de bulunan 3200 yıllık bir yazıtı deşifre etmeyi başardı.

Araştırmacılar antik yazının ‘Akdeniz arkeolojisinin en büyük bulmacalarından birine’ yanıt sağlayabileceğini belirtiyor. Habere göre 1878’de 29 metrelik kireçtaşından yapılmış bir friz, Afyonkarahisar’ın 34 km kuzeyindeki Beyköy köyünde bulundu.

Fransız arkeolog George Perrot, köylüler kireçtaşını bir caminin temelinde inşaat malzemesi olarak kullanmak için götürmeden önce üzerinde yazılanları kopya etti.

‘Bronz Çağdan Kalan En Uzun Hiyeroglif’

Bronz çağdan kalan en uzun hiyeroglif olduğu belirtilen antik yazıt dünyada sadece birkaç kişi tarafından okunabilen antik Luvi dilinde. Yeni bulgular İsviçreli ve Hollandalı bir grup arkeoloğun çalışmasıyla ortaya çıktı.

Grupta Luvi dilini dünya üzerinde okuyabilen 20 kişiden biri olan Dr. Fred Woudhuzien de bulunuyor. Antik yazıtın tercümesini de Woudhuzien yaptı.

‘Gizemli Deniz İnsanlarının Kimlikleri Ortaya Çıktı’

Metnin Bronz Çağı’nın gelişmiş ve güçlü uygarlıklarının nasıl çöktüğüne ışık tutabileceği belitiliyor. Antik metinde Küçük Asya’daki (Anadolu) krallıkların Hititler’e karşı birleşik bir donanma kurarak Doğu Akdeniz’deki sahil kentlerini nasıl fethettikleri anlatılıyor.

Araştırmacılar metnin M.Ö 1190 yılında geç Bronz Çağı krallıklarından Mira’nın kralı olan Kupanta-Kurunta tarafından yazdırıldığını belirtiyor. Yazıta göre Mira’nın aralarında olduğu Anadolu uygarlıkları antik Mısır’ı ve Doğu Akdeniz’deki diğer bölgeleri Bronz Çağı’nın bitmesinden önce ve bitişi sırasında işgal etti.

Arkeologlar uzun süredir M.Ö 1200 civarında egemen uygarlıkların kontrolsüz ve ani çöküşünün kısmen denizden gelen akınların etkisiyle olduğunu belirtiyordu.

Miken Uygarlığı’nın Anadolu’ya saldırması sonucu başlayan ünlü Truva Savaşı da bu dönemin sonunda yaşanmış ve savaşın ardından kazanan taraftaki Mikenler’in uygarlığının yıkılması Bronz Çağı’nın yerine yüzyıllar sürecek ‘Karanlık Çağ’ı (Orta Çağ’ın ilk dönemi) başlatmıştı.

Ancak günümüz akademisyenlerinin ‘Truvalı Deniz İnsanları’ olarak adlandırdığı bu gizemli deniz insanlarının kim olduğu uzun zamandır tartışma konusuydu. Mısır’da bulunan antik belgelerde gizemli deniz insanlarının Kıbrıs ve Suriye’yi işgal ettiği belirtiliyordu.

‘Akdeniz Arkeolojisindeki En Büyük Bulmacalardan Biri Çözülebilir’

Metnin kopyası İngiliz antik çağ tarihçisi James Mellaart’ın eşyaları arasında 2012’deki ölümünün ardından bulundu.

Melleart’ın oğlu metnin kopyasını Luvi Araştırmaları Vakfı’nın Başkanı Dr. Eberhard Zangger’e verdi.

İsviçreli bir dilbilimci ve Luvi dili uzmanı olan Dr. Zangger bulguları şu sözlerle değerlendirdi:

“Batı Anadolu’dan olan Luviler kesinlikle ‘Deniz İnsanları İşgalleri’ olarak anılan olaya ve böylece Doğu Akdeniz’de Bronz Çağı’nın sonlanışına katkı sağladı. Bu sayede Akdeniz arkeolojisindeki en büyük bulmacalardan biri makul şekilde çözülebilir.”

Metnin deşifre edilmiş tam hali ve araştırma Aralık 2017’de ‘Proceedings of the Dutch Archaeological and Historical Society’ adlı bilimsel dergide yer alacak.