Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

100 Yıl Önce Mübadil Bir Ailenin Kayığına Toka Ettiği Türk Bayrağı, Milli Mücadele ve Lozan Müzesi’nde Sergilenmek Üzere Trakya Üniversitesi’ne Bağışlandı.

Lozan antlaşmasının ardından gerçekleşen Türk-Yunan nüfus mübadelesi nedeniyle Midilli adasından Ayvalık’a ailesiyle birlikte kayıkla ulaşmak zorunda kalan Osman Efendi’nin kayığına toka ettiği Türk bayrağı, torunu Haluk Yurtsever tarafından Trakya Üniversitesine bağışlandı.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Merkezi Müdürü Doç. Dr. Nurten Çetin’in Haluk Yurtsever ile yaptığı görüşmenin ardından, eşi Nezahat Yurtsever ile birlikte Trakya Üniversitesini ziyaret eden Haluk Yurtsever, dedesinin kayığına toka ettiği Türk bayrağını, üniversitenin bünyesinde yer alan Milli Mücadele ve Lozan Müzesi’de sergilenmek üzere Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’na teslim etti.

Yurtsever: Bayrağı, anısına saygı duyacak bir kuruma bağışlamak istedim.

Bayrağın anlamına ilişkin olarak açıklama yapan Yurtsever şunları söyledi: “Bu bayrak, Midilli’den Ayvalık’a göçle gelen annemin babası tarafından göç sırasında kayığa asılı olan bayrak. Annem Emine Yurtsever, 1997 yılında vefat edince evimizde sandığını açtık. Sandıktan bu bayrak çıktı. Dedemden anneme, annemden de bana kaldı. Ben de evimin bir köşesinde kalmasındansa herkesin görebileceği, hatırasına saygı duyulacak bir kuruma bağışlamak istedim. Bu noktada Nurten Hocamın önerisi ile bayrağı Trakya Üniversitesine devrediyorum.”

trakya.edu.tr

Balkan Savaşı’nın ardından yaşanan baskı ortamı ve zorlamalar nedeniyle Rumeli’den Anadolu’ya doğru büyük bir göç gerçekleştiğini ancak buna karşın yine de bu bölgede yoğun bir Müslüman Türk nüfusun geride kaldığını belirten Doç. Dr. Çetin, “Yunanlılar tarafından Selanik ve çevresi ile adalardaki Müslümanlara karşı yoğun bir baskı ve zulüm uygulanmaktaydı. 1922’de Yunan ordusunun Anadolu’dan mağlubiyetle ayrılmasından sonra can ve mal güvenliğini kaybettiklerini düşünerek Yunanistan’a göç eden Rumlar için yerleştirme sorunu ortaya çıktı. Yunanlılar Rum göçmenleri yerleştirmek ve barındırmak üzere Müslümanları evlerinden çıkarmak ve arazilerini boşaltarak Türkiye’ye gitmelerini sağlamak için baskı oluşturdular.” dedi

Prof. Dr. Tabakoğlu: Anıların canlı kalması için bu bayrak müzenin en güzel yerinde sergilenecek

Görüşmede kendisinin de bir göçmen bir ailenin çocuğu olduğunu ve göç etmek zorunda kalmanın ne demek olduğunu çok iyi bildiğini belirten Prof. Dr. Tabakoğlu “Balkanlarda, son yüzyılda büyük acılar yaşandı; milletimiz büyük acılar çekti. Bugün hala Balkanlarda yaşayan büyük bir Türk nüfus var. Bu yaşananların tekrar yaşanmaması ve bu hatıraların canlı kalması adına oldukça değerli bulduğum bu hikâye, nesilden nesile aktarılacak. Milli Mücadele ve Lozan Müzemizin en güzel yerinde sergileyeceğimiz bayrakla bu hatırayı herkes paylaşacak” ifadesini kullandı.

(Kaynak: trakya.edu.tr)

Dr. Halaçoğlu, Ege Adalarında Bulunan Türk Mimari Yapıtlarının Yunanistan Tarafından Görmezden Gelindiğini Belirtti.

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Neval Konuk Halaçoğlu, Yunanistan’daki ve Ege adalarındaki onbinlerce Türk – Osmanlı mimari yapıtına Yunanistan tarafından ‘gizlileştirme ve kimlik kaybettirme politikası’nın uyguladığını belirtti.

Osmanlı Türkleri tarafından 600 yıl yönetilen Yunanistan’ın 1912’de Türklerin elinden çıktığını söyleyerek bu coğrafi bölgede çok sayıda Osmanlı yapıtının olduğu belirtti. “Hükümet konağı, askeri hastane, postane, adliye dairesi, saat kulesi, hamamı, çeşmesi, köy okulu gibi son dönem her bölgeye ciddi anlamda yatırım olmuş. Antalya’da bile Rodos’ta olduğu kadar eser yok, her türlü mimari yapı var.

Halaçoğlu, Ege adalarındaki Türk yapıtlarıyla ilgili olarak, “Devam eden restorasyonlar da aslına uygun değil. Hiç kullanmadığımız renkler var, koyu bordo, koyu mavi, uhreviyeti bozuyorlar, bizim renkli camimiz var mıdır? Kavala’da Halil Paşa Camisi anaokulu konseptinde. Rodos’ta Ali Paşa Camisini de aynı şekilde kırmızıya boyamışlar. Midilli’de bir hamamın bütün kubbeleri renk renk, zannedersiniz disko. Biz aynı şekilde Türkiye’de bir yapıya bu şekilde davransak bütün Avrupa ayağa kalkar.

Halaçoğlu, eserlerin restorasyon süreçlerinde Türkiye’den uzman talep edilmediğini; Rodos adasındaki Süleymaniye Camisi’nin minare restorasyonunun bu sebeple 10 yılda bitirildiğini anımsattı.

Türkiye’nin farklı kültürlere yaklaşım biçimini ile ilgili olarak Halaçoğlu: “Son 16 yıldır, takip edebildiğim kadarıyla, 84 tane Rum-Ortodoks kilisesini, paralarını biz vererek, Türkiye’de ibadete açtık, kültür merkezi oldu, belirli günlerde ibadete açılıyor.”dedi.

Buna karşılık ise, Yunanistan’ın, Osmanlı-Türk mirasını sahipsiz bırakmak için Müslüman mimarisi kavramının arkasına saklanarak Türk yapıtlarının görmezden geldiğini belirtti.

Bizim orada 400-500 yıllık eserlerimiz var, 580 yıllık camimiz var, hiçbir şey yapılamaması acı bir gerçek, izin verilemiyor, müdahil olamıyoruz. Tescil edilemediği için sahip de çıkamıyoruz, takip ya da hak iddia edemiyoruz. Selanik ve Atina’da cami olmamasından vazgeçtim, bir restorasyona dahil edilme durumu bile söz konusu değil, bir çeşme bile tamir ettiremiyoruz ve asla ettiremeyeceğiz.”

(Kaynak: aa.com.tr)

Pires’in Can Yeleklerinden Yapılmış Dev Kafatası, Deniz Mülteciliği Sorununu Avrupa’nın İçlerine Taşıyor

2016 yılında Ege’deki Midili adasının kıyısına vurmuş olan deniz mültecilerine ait sandalda ele geçen 140 adet can yeleği ve lastik botun gereci, Pedro Pires ‘in “14.000 Newton” adlı bu büyük ölçekli heykel-yerleştirmesine dönüştü.

Heykel bugün Portekiz’in Viseu kentinde bulunan Fontelo Parkında yer alıyor.

Bir insanlık dramını somut tanıkları olan bu gereçler, kesilip parçalanarak taşınmaya uygun ölçülere getirilmesinin ardından sanatçının  Lizbon’da bulunan işliğine taşındı. Burada dev bir kafatasına dönüşen bu heykelle ilgili olarak Pires, burada amaçlananın; kafatasını oluşturan can yeleği ve plastik gereçler, Fontelo Parkının sukuneti ve Viseu kentinin kendi gerçekliği arasında bir karşıtlık oluşturarak; mültecilik, Avrupa uygarlığının değerleri, sorumluluk duygusu, yaşam ve ölüm üzerine bir tartışma ortamının gerçekleşmesine olanak sağlamak olduğunu belirtiyor.

5-441.

1.

Daha önce Çinli sanatçı Ai Wei Wei ‘de can yeleklerini mültecilik sorunu ile birleştirerek bir insanlık dramına gönderme yaptığı yerleştirmesinde Berlin Konser Salonu’nun kolonlarını Midilli adasında bulunan can yelekleri ile kaplamıştı. Ai Wei Wei’den iki yıl sonra ortaya çıkan bu heykel ile Pires, Aynı biçimde can yeleklerinden yararlanarak, sürmekte olan bu insani soruna dikkat çekmeye çalışıyor.

6-39

2.

4-47

3.

11-32

4.

(Kaynak: designboom.com,  Görsel: designyoutrust.com )