Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Saraceno’nun Kopenhag’ta Bulunan Yer Altı Sarnıcındaki ‘Olay Ufku’ Başlıklı Yerleştirmesi, Ziyaretçiler Tarafından Kayıkla Gezilebiliyor.

Tomás Saraceno’nun Kopenhag’ta bulunan yer altı sarnıcındaki ‘Olay Ufku” başlıklı yerleştirmesini ziyaretçiler, bindikleri kayıklarda kürek çekerek gezebiliyorlar.

Saraceno’nun karadeliklere kapılan gökcisimlerinin yutulmasına yaptığı gönderme ile seçtiği bu kavram, aynı zamanda bizlerin de iklim krizi nedeniyle kendi ‘Olay Ufku’muza giderek yaklaştığımızı vurguluyor.

Sanatçı, çevre sorunlarına yönelik geliştirilecek çözümlerin; Su Örümceği’nin suyun altında oluşturduğu hava kabarcığı içinde ağını örmesinde olduğu üzere, çevremizdeki mütevazi canlılardan esinlenilebileceğine dikkat çekiyor.

Danimarka‘nın Kopenhag kentindeki Søndermarken Parkı‘nın hemen altında, kentin su gereksinimini karşılayabilmek amacıyla 19. yüzyılda inşa edilmiş olan 4,320 metrekare bir sarnıç bulunuyor ve her yıl kent yönetimi tarafından bir sanatçı ya da mimar, bu sarnıcın düzenlenmesi için seçiliyor. 2020 yılına gelindiğinde ise; bu etkileyici mekan Arjantinli sanatçı, Tomás Saraceno‘nun düş gücüne emanet ediliyor; ancak, beklemeyen bir gelişmenin sonucu olarak, 2020 yılı başlarında Kovid-19 küresel salgınının patlak vermesi, bu yerleştirmenin ve mekanın izleyiciler tarafından deneyimlenebilmesinin 2021 yılına dek ertelenmesi zorunluluğunu ortaya çıkardı.

Saraceno‘nun bu mekan için tasarladığı iddialı yerleştirme, sarnıcı bir kez daha suyla doldurulmasını gerektirecek bir içeriğe sahip. Bu nedenle sarnıç 1.4 milyon ton su ile yeniden dolduruldu. Her ne kadar bu sarnıcın dolum kapasitesinin yüzde 10’undan daha az olsa da yine de izleyicilerin sarnıcı kayık ile dolaşabilmeleri için pek ala yeterli.

Sergiyi görmek isteyen sanat izleyicileri beş ayrı kümeye ayrılıyor ve sarnıç mekanın deneyimleyebilmeleri için bindikleri kayıklarda kendilerinin kürek çekmesi gerekiyor. Yaklaşık olarak 45 dakika süren bu gezintide, başka bir ışık kaynağının (cep telefonları kaynaklı yapay ışık gibi) kullanılmasından kesinlikle kaçınılması gerekiyor. Çünkü mekanda yer alan yerleştirmeye ilişkin tüm öğeler, Saraceno‘nun tasarladığı aydınlatma biçimi ile birlikte burada yer alıyor. Öte yandan ziyaretçilerin sessiz olacaklarına ilişkin olarak kendilerinden söz alınmasına karşın; sarnıcın 17 saniye süren yankılanma süresine sahip özel akustiği nedeniyle, ziyaretçiler çektikleri küreğin sesinin yankısına alışmak zorunda kalıyorlar.

Saraceno‘nun göksel biçimlere sahip olan yontuları ve yapıtları, aynı zamanda zamansız olmasıyla birlikte, su yüzeyine düşen yansımaları, çevreden gezinen kayıkların sudaki hareketleri sonucu olarak sürekli dalgalanarak bozunuma uğruyor.

1.

.

2.

Tüm meslek yaşamı boyunca Saraceno, ürettiği yapıtlarıyla; izleyicilerine insanoğlunun yeryüzündeki etkinliklerinin ortaya çıkardığı sonuçları yeniden değerlendirmesi ve doğa ile daha sağlıklı ilişkiler kurma yönünde çağrıda bulunuyor. Burada da tüm bu olumsuzluklara karşı harekete geçilmesi için dile getirilen bu çağrı kendisine güçlü bir görsel ve duyusal bir biçim buluyor.

3.

Saraceno‘nun Berlin‘deki çalışma ofisi, dirim bilimciler (biyologlar), matematikçiler ve gökbilimcilerle sürekli bilgi alış verişinde bulunuyor. Buna ek olarak, Saraceno‘nun kendisi de mimarlık alanında öğenim görmüş bir sanatçı ve bu nedenle; ‘Olay Ufku’, tam da bir mimarın duyarlılığını yansıtıyor.

Yerleştirme, adını, uzaydaki karadeliklerin çekim gücüne kapılan gökcisimlerinin artık kaçınılmaz olarak yutulmasına yönelik olarak kullanılan, astronomik bir kavramdan alıyor. Saraceno, bizlerin de iklim krizi nedeniyle kendi ‘Olay Ufku’muza giderek yaklaştığımız vurgulayarak, bundan kurtulabilmenin ancak davranış biçimlerimizde yapacağımız bir köktenci bir değişiklikle olanaklı olacağını söylüyor.

Sergi, sanatçının 2018 yılında gerçekleştirdiği “Okyanusun altında bir hava kabarcığında yaşam kurmak” (Living at the bottom of an ocean of air) adlı video ile sonlanıyor. Yapım, tamamen suyun altında yaşayabilen Su Örümceği’ni (Argyroneta aquatica) odağına alıyor. Bu örümcek türü, ağını, ilginç bir yöntem kullanarak, suyun altına oluşturduğu bir tür dalgıç çanı içerisinde örüyor. Saraceno bu durumdan esinle; doğada canlıların yaşamda kalmak için büyük bir düş gücünün etkisi ile çözümler ürettiğini vurgulayarak, yüzleştiğimiz çevre sorunlarının çözümünün çevremizdeki mütevazi boyutlarda yaşamlarını sürdüren canlıları dikkate almamız gerektiğini belirtiyor.

(Kaynaklar: instagram: @visitcopenhagen, wallpaper.com, theartnewspaper.com)

M. Blecher Ve Fokstrot Tarafından Tasarlanan “Kopenhag Adaları”, Su Üzerinde Yeni Bir Kamusal Oylum Oluşturuyor

Tasarımcı Marshall Blecher ve Fokstrot mimarlık ve üretim stüdyosu, Kopenhag kent limanı için yeni bir tür kamusal oylum sağlama amacıyla yüzen adalar sistemi önerisi getiriyor.

Bir tür parkipelago (takım adalarından oluşan park) sistemi oluşturan bu yapay adaların, kendi başlarına bir ekosistem oluşturacak biçimde tasarlanması amaçlanıyor. Üzerlerine konumlandırılacak olan endemik bitkiler, ağaçlar ve çimenler; böcekler için yaşam alanı sağlayacak. Adaların suyun dibindeki tonoza bağlanan bölümü ise balıklara, su bitkilerine ve deniz yumuşakçaları için bir barınma yeri oluşturacak.

Kopenhag’ın tam merkezinde sürekli olarak değişen yeşil bir alan oluşturacak olan bu yapay adalar, günümüzde öne çıkan bir kavram olan iklime dirençli kentler yaklaşımının da kentsel ölçekteki uyarlanması niteliğinde.

marshall-blecher-studio-fokstrot-copenhagen-islands-designboom-1800

1.

Geleneksel tekne yapımı yöntemleri kullanılarak yapılan bu yapay adacıklarda hem sürdürülebilir hem de geri dönüştürülebilir malzemeler kullanılmakta; bu yönüyle ve kullanım açısından uyarlanabilir bir yapısı bulunmaktadır. Bu durum adacıkların, limanın görece daha az kullanılan bölümleri ile yeni yapılan bölümleri arasında belirli dönemlerde taşınarak, başka etkinlikler için kullanılabilmesine olanak verecek.

kopenhag adaları

2.

Bir anda büyük ilgi gören ve çok sayıda ödül kazanan ilk önüretim (prototip) adanın (CPH-Ø1) üretimine 2018 yılında başlanmıştı. Kopenhag’ın güney limanlarındaki elle yapılan ahşap tekne üretim yöntemleri kullanılarak üretilen, 25 m2 lik bir yüzeye sahip olan bu yapay adacığın tam ortasında 6 metre yüksekliğinde bir ıhlamur ağacı yükselmekteydi.

 

(Kaynak: designboom.com)

 

Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu – KÜDENFOR, RMK Müzesi Fenerbahçe Vapuru’nda “İstanbul’un Denizcilik Müzesi İhtiyacı” Konulu Bir Panel Gerçekleştirdi.

Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KÜDENFOR) 26 Eylül’de RMK Müzesi Fenerbahçe Vapuru Alt Salonu’nda ‘İstanbul’un Denizcilik Müzesi İhtiyacı’ konulu bir panel gerçekleştirdi.

KÜDENFOR Kurucu yöneticisi Amiral Cem Gürdeniz, panelin açılış konuşmasında, “İstanbul, bir deniz şehri. Bir deniz şehri olmasına rağmen İstanbul’un maalesef bir denizcilik müzesi yok. Bizler, amaç olarak denizciliğe dair ne varsa geliştirmek istiyoruz. Denizciliğin gelişmesinin en önemli etkenlerinden biri de müzeciliğin gelişmesidir.” dedi.

KUDENFOR

1.

Gürdeniz, dünya kentlerindeki denizcilik müzelerine ve Türk denizcilerinin sorumluluğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gelişmiş ülkelerdeki gibi deniz müzesi oluşturmak başlıca hedeflerimiz arasında yer alıyor. Kopenhag, Kyoto, Berlin gibi ülkelerde 100’ün üzerinde müze var. İstanbul’un denizcileşmesi lazım. Bu konuda KÜDENFOR olarak elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bu tür çalışmalar bu amaca ulaşmak için son derece önemlidir. Ortasında masmavi bir boğazın olduğu şehirdeyiz ama maalesef deniz fakiri bir şehiriz. Bunu kabullenmek mümkün değil. Hepimiz 1950’li, 1960’lı yılların fotoğraflarından etkileniyoruz. İstanbul, kültürsüzlüğe mi teslim olacaktı? Boğazda yalılar,saraylar duruyor ama İstanbul’daki klasik tekneler maalesef 50’yi geçmiyor. KÜDENFOR olarak bu konularda TBMM ile koordineli bir şekilde çalışıyoruz

KUDENFOR 2

2.

Moderatör Mustafa Aydemir de gerçekleştirdiği konuşmasında yöneticilerin denizlerinin öneminin farkına varması gerektiğini vurguladı. Kuratör – Koleksiyoner Reşit Erol ise “Seyr-i Sefain İdaresinden Denizcilik İşletmelerine” adlı serginin yaşanmış öyküsünü dinleyicilere aktardı. Konuşmacı İlker Meşe ise; gemi söküm işi yaparken bu işe nasıl merak saldığını ve bu merakın hangi boyutlara geldiğini belirtti.

(Kaynak: kaptanhaber.com, denizhaber.com, görsel: 7deniz.net)

 

Yüzer Ada Ø1, Su Yüzeyinde Yeni Kullanım Alanları Yaratıyor

Ø1, Marshall Blecher ve Danimarkalı tasarım ofisi Fokstrotun Kopenhag limanı için tasarladıkları yüzer bir ada ve “Kopenhag Adaları” adlı projenin yeni bir kamusal alan yaratma arayışının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Bu proje çerçevesinde ortaya çıkan ilk ürün, ortasında 6 metre yüksekliğinde bir ıhlamur ağacının bulunduğu, tamamen geleneksel el işçiliği ve yapım teknikleri ile üretilmiş olan ahşap 25 m2 alana sahip olan bir ada.

yüzerplatform 3

Bununla birlikte, bu projenin, farklı türde kullanım gereksinimlerine yanıt verebilecek özellikteki başka yüzer platformlar  çeşitlendirilmesini amaçlıyor. İleride üretilecek ve Kopenhag limanına serpiştirilecek bu yüzer adalarda, sauna, midye çiftliği, bahçeler, atlama iskeleleri bulunacağı gibi; yüzücüler, sandal kullananlar ya da ve kürek sporcularının rahatlıkla yararlanabilecekleri platformlar da olacak.

yüzerplatform1.jpg

Projenin tüm bileşenleri ile yaşama geçirilmesiyle birlikte bu adalar, tek bir platform olarak birleştirilerek, düzenlenecek olan etkinliklerde ya da şenliklerde kullanılabilecek.

Ayrıca tüm bu yapı deniz üzerinde kıyı kent ilişkisinde yeni gelişen ya da kullanım yoğunluğunun düşük olduğu yerlere taşınabilecek.

yüzerplatform2

 

 

(kaynak: designboom.com)

Kengo Kuma, Kopenhag Rıhtımında Su Kültürünü ve Kent Yaşamını Bir Araya Getiriyor

(Alıntılanan bu yazı, arkitera.com’da Kopenhag Rıhtımına Kengo Kuma & Associates Tasarımı Kültür Merkezi başlığı ile yayınlanmıştır.)

Kengo Kuma & Associates, Kopenhag’da, su kenarında bir kültür merkezi tasarımı için açılan uluslararası yarışmada birincilik ödülü kazandı.

kengo 1

Suyun tarihteki, kültürdeki ve şehir hayatındaki önemine vurgu yapmak isteyen, Kengo Kuma & Associates’ten Yuki Ikeguchi’nin ekibin başında olduğu proje Paper Island’da yer alıyor.

Kengo Kuma, tek başına bir binadan ziyade; suyun birleştirdiği ve tanımladığı çevreyle, sanatla ve mimarlıkla bir deneyim yaratmak istiyor.

Proje, suyun insan duyularına hitap eden farklı deneyimlerini ışık-gölge, buhar-akış gibi çeşitli şekillerde sunuyor.

Yapının formu adadaki çatı tipine karşılık verecek şekilde piramit biçimde tasarlanıp, farklı yönlerden algılanması ve erişilmesi açısından tekrar yorumlanıyor ve bu da adanın dinamizmini yansıtan spontane görünümlü, açık ve somut bir alan sunuyor.

Zeminin teraslardan ve basamaklardan oluşan peyzajı, yapının içinden tüm liman yoluna yayılan sürekli bir su düzlemi oluşmasını sağlıyor. Bu sayede yer ile yapı arasındaki keskin sınır kaybolup silikleşiyor.

kengo 3

kengo 4

Koni şeklindeki hacimlerin dikey ve yatay çekilmesiyle farklı oranlara sahip olan birimler kendi içinde özelleşiyor ve her birinin çatısı zemin kattaki havuzların ayrıştığı yere karşılık geliyor.

kenzo 9

Yapıda kullanılan tuğla, arazinin bağlamıyla ilişki kuruyor ve Danimarka’nın geleneksel estetiğini ve kalitesini vurguluyor. Bu da küçük ölçekteki malzemenin, mimarlığın büyük ölçeğindeki rolünü ifade ediyor.

Cephede kullanılan farklı seviyede opak ve transparan kısımlar yapının hem geceleri hem de karanlığın uzun sürdüğü mevsimlerde parıldamasını sağlıyor.

kengo 6

kengo 7