Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

İzmir – Narlıdere’de Özel Yatların Demirleyebilmesi İçin Yapılması Planlanan Marina İle Bölgenin Bir Çekim Noktasına Dönüşmesi Amaçlanıyor.

İzmir – Narlıdere’de bulunan Sahilevleri bölgesinde özel yatların demirleyeceği marina için önümüzdeki yıl yapım ihalesi açılacak.

Sahip olduğu uygun coğrafi konuma, iklim koşullarına ve kentsel olanaklara karşın turizmden gereken payı yılardan beri alamayan İzmir’in, yaşama geçirilecek marina ile Türk ve yabancı bayraklı yatlar için bir çekim noktasına dönüşeceği ön görülüyor.

İzmir – Narlıdere’de bulunan Sahilevleri bölgesinde gerçekleştirilecek, yatırım bedeli 100 – 150 milyon liralık olarak belirlenen marina için bir yıl önce proje ihalesi yapılmıştı, yapım ihalesi ise 2023 yılında düzenlenecek.

Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin ihale ile ilgili olarak şunları söyledi: “Proje ihalesi bitti, kurum görüşleri geldi. Bu aylarda ulaşım, altyapı koordinasyon kurulundan izin aldık, zemin etüdü yapacak gemi geliyor. Yaklaşık 15 yerde zemin etüdü yapılacak. Tahmin ediyorum bu yılın sonunda proje ve ruhsat işlemleri bitecek. Yap-İşlet-Devret yöntemiyle ihaleye çıkacağız.” dedi.

Engin sözlerini şöyle sürdürdü: “Şeffaf bir ihale olacak, önümüzdeki yıl herkes katılabilecek. Yatırım bedeli 100-150 milyon civarında. Bizim bir yıllık bütçemiz. Bizim bunu yapmamız mümkün değil ancak olduğu zaman geliri belediyeye kalacak.”

izgazete.net

izgazete.net

Marinanın yakın çevresi üzerinde olumlu yönde bir dönüştürücü etkisi olacak

Marinada, boyu 8 – 30 metre arasında değişen 240 özel motoryat aynı anda demirleyebileceği ve gerekli hizmetlerden yararlanabileceği yerleşkede ayrıca; yeme-içme alanları, tenis kortları ve nikah salonu da yer alacak.

Bölgenin turistik anlamda bir çekim noktasına dönüştürmeyi amaçlayan Başkan Ali Engin, marinanın yakın çevresinde gerçekleştirilecek dönüşümü şu sözlerle dile getirdi: “Sahil çevresini trafiğe kapatacağız. Arkadaki 17 metrelik Levent Caddesi’ni açıyoruz. Burayı bir turizm merkezi haline getireceğiz. Son derece çevreyle, doğayla barışık bir proje olacak.”

(Kaynaklar: izgazete.net, gercekizmir.com)

Smyrna Agorası’ndaki Bazilikanın Duvarlarında Yer Alan 21 Adet Gemi Çizimi, Antik Dönemlerdeki Gemi Teknolojisine İlişkin Bilgi Veriyor.

İzmir’de 2.500 yıllık tarihe sahip Smyrna Agorası’nda bulunan, döneminde ticari ve adli amaçlı kullanılan bazilika tipolojisindeki yapının duvarlarında, M.S. 3. Yüzyıla tarihlenen 21 adet gemi betimi yer alıyor.

M.S. 2’inci ve 4’üncü yüzyıllar arasında Akdeniz’de ticari sefer yapan gemileri betimleyen çizimler, dönemin gemi teknolojilerine ilişkin önemli bilgiler sağlıyor.

Bilim insanları tarafından dünyanın kent merkezindeki en büyük antik dönem agoralarından biri olduğu belirtilen Smyrna Agorası’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile İzmir Katip Çelebi Üniversitesi adına yürütülen kazı çalışmaları sürdürülüyor.

dha.com.tr

Smyrna Antik Kenti ve Agora Tiyatrosu Kazı Heyeti Başkanı ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Türk İslam Arkeolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Akın Ersoy, bazilikanın bodrum katında yer alan ve M.S. 3’üncü yüzyıla tarihlenen 21 gemi grafitisinin, İzmir’in tarihi liman kenti kimliğinin en somut kanıtlarından biri olduğunu belirtiyor. Ersoy ayrıca çeşitli boyut ve işlevlerdeki gemileri betimleyen bu çizimlerin “Dönemin gemilerinin nasıl olabileceği konusunda, buradaki tasvirlerden yola çıkarak, gemi teknolojilerine ışık tutan yelken formları, gemi boyutları ve tipleri gibi özellikleri bu tasvirlerde görme imkanı var” dedi.

dha.com.tr

dha.com.tr

Duvarlarda savaş gemilerinden çok ticari gemilerin betimlendiğini ve bu gemilerin bir bölümünün boyayla bir bölümünü kazıma çizgileri ile yapıldığını söyleyen Doç. Dr. Ersoy, “Buradaki gemiler, M.S. 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü yüzyılda Akdeniz’de ticari sefer yapan gemilerdir. Mısır’daki, Kuzey Afrika’daki malzemeleri, Ege’ye ulaştıran gemilerdir.” saptamasında bulundu.

‘İzmir Tarihi Liman Kenti’ Teması

Doç. Dr. Ersoy, 2020 yılında UNESCO Geçici Liste’ye kabul edilen şimdi ise; UNESCO Kalıcı Kültür Miras Listesi’ne girme hazırlığı içindeki İzmir için ‘İzmir Tarihi Liman Kenti’ teması seçildiğini belirterek, günümüzde de Akdeniz’in önemli bir liman kenti olan ancak özellikle antik dönemle ilişki kuran bu temayı somut olarak kanıtlayan en önemli bulguların bazilikanın duvarlarında yer aldığını söyledi.

(Kaynak: dha.com.tr)

İzmir’in Dikili İlçesinde Bulunan Kalıntıların M.Ö.4000 yıllarında Kurulan Antik Atarneus Kentinin Limanına Ait Olduğu Tescil Edildi.

İzmir’in Dikili ilçesinde 2020 yılında denizin altında bulunan kalıntıların, M.Ö.4000 yıllarında Akalılar tarafından kurulan Antik Atarneus Kentinin limanına ait olduğu belirlendi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İzmir 2 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından limanın bulunduğu bölge 1’inci derece sit alanı ilan edildi.

Bilgisayar mühendisi Denem Orhun tarafından, 2020 yılında tatile geldiği Dikili ilçesinde dalış yaparken bulunan kalıntıların resmi makamlara bildirilmesinin ardından, buluntuların Akalılar tarafından kurulan, tarihi M.Ö 4000 yıllarına kadar giden Atarneus Antik Kenti’nin limanına ait olduğu belirlendi.

İsmetpaşa Mahallesi Kabakum Yolu mevkii sahilinde dalış yapan Orhun, su altında tarihi bir yapıya ait olabileceğini düşündüğü yuvarlak kolonlarla karşılaştı. Drone ile görüntülerini çekip, bulgularını Bergama Antik Kenti kazı ekibinden Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güler Ateş ile İzmir Bergama Müze Müdürlüğü’ne bildiren Orhun, “Bir yıl süren araştırmalar sonucunda buranın antik liman olduğu ortaya çıktı. Antik limanın girişi tam olarak doğuda. Doğu-batı aksına yerleşmiş; tripartite kolonlu bir portico var. Apsis açık deniz tarafında. Bunun üzerine biraz daha yazıştık ve 1 yılın sonunda Atarneus’un Antik Limanı olarak tescillendi.” dedi.

Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güler Ateş de yaptığı açıklamada, limanın  Bizans ve Osmanlı dönemlerine kadar kullanılmış olduğunun anlaşıldığını belirtti.

Resmi Gazete’de yayınlanan kararda, “Söz konusu liman kalıntısının bulunduğu alanın 1’inci derece arkeolojik sit olarak, ekli 1/25000 ölçekli haritada sınırları ve koordinatları belirtildiği şekliyle 2863 sayılı yasa kapsamında tescil edilmesine, ekli sit fişinin uygun olduğuna karar verildi” denildi.

Limanda, antik dönem sonrasındaki tektonik hareketler sonucunda oluşan topografik değişikliklerden sonra bile liman faaliyetlerinin sürdürüldüğü; günümüzde ise Kabakum yolu mevkii sahilindeki limanın, tapulama harici alanda, geç antik döneme tarihlenen bu mimari buluntunun artık deniz altında kalan ve üç bölüme sahip olan iskele biçimindeki bir liman kalıntısını olduğu belirtiliyor.

Kısaca Dikili

M.Ö.4000 yıllarında Akalılar tarafından merkezi Dikili yakınlarındaki Ağılkale’de kurulan ilk kent devleti. Yerleşim alanın çevresinde bulunan pınarlar ve sıcak su kaynaklarına atfen; kente kutsal kaynak, ana tanrıça kaynağı anlamına gelen “Atarneus” adı verilmiştir. Klasik felsefenin büyük adı Aristoteles, yaklaşık 2400 yıl önce felsefeye temel olan önemli eserlerinden bir bölümünü, günümüzde ‘Aristoteles tepesi’ olarak da bilinen Atarneus’ta yazmıştır.

(Kaynaklar: izmir-dikili.bel.tr, denizhaber.net, ntv.com.tr)

“Türkiye Batık Envanteri Projesi: Mavi Miras” Kapsamında Foça’da Yürütülen Sualtı İncelemelerinde 18. Yüzyıla Ait Bir Savaş Gemisi Batığına Ulaşıldı

“Türkiye Batık Envanteri Projesi: Mavi Miras (TUBEP)” kapsamında, Türk bilim insanlarının İzmir’in Foça ilçesi açıklarında yürüttükleri sualtı incelemelerinde, 18. yüzyılda battığı düşünülen bir savaş gemisi, yaklaşık olarak 55 metre derinlikte bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı‘nın sağladığı destekle Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknoloji  Enstitüsü tarafından yürütülen “Türkiye Batık Envanteri Projesi: Mavi Miras (TUBEP)”, Anadolu kıyılarında geçmiş yüzyıllarda batmış gemilerin ortaya çıkarılmasını ve Akdeniz tarihinde kullanılan gemilerin geçirdiği evrim sürecinin, bulunan yeni batıklar ile izlenebilmesini böylece tarihsel bir bütünlüğün sağlanmasını amaçlanıyor. Projenin bir diğer ayağı ise; antik çağlarda kıyı çizgisinde çok sayıda liman kenti barındıran Adalar Denizi ve Akdeniz coğrafyasındaki sualtı kültür varsıllıklarını gün yüzüne çıkarma amacını taşıyor.

Bu kapsamda Foça‘daki uzaktan kumandalı sualtı robotu kullanarak yapılan sualtı incelemelerinde, yaklaşık 250 yıl önce battığı düşünülen savaş gemisi batığına ulaşıldı.

1.

DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Harun Özdaş, bulunan batıkla ilgili olarak şunları söylüyor: “Batığın kabaca, 25 metreye 10 metre genişlikte olduğunu söyleyebiliriz. Ama kalıntılar patlama ve batma esnasında 250-300 metrelik bir alana dağılmış durumda. Bunlar üzerindeki ilk çalışmalarımızı uzaktan kumandalı su altı robotu yani ROV cihazımızla gerçekleştirdik. Çünkü 50-55 metre, dalış için derin sular. Batık üzerinde bir planlama yaptık. Buluntulardan çıkardığımız örnekleri ilgili yerlere teslim ettik. Batığın 18’inci yüzyıla ait olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki yıl batığın kimliğini daha ayrıntılı araştıracağız. Osmanlı arşivlerini araştıracak ekiplerimiz bu batığa ilişkin verilere ulaşılabilecek mi ona bakacağız.” diyen Özdaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde 20 tane bronz ve demir top yer almakta, çok miktarda top güllesi, mutfak kapları, geminin ana karinasına ait parçaları belirledik.” dedi.

Deniz tabanına saçılmış durumdaki, batık gemiye ait, kahverengi hamurlu-boyalı İtalya kökenli mutfak kapları, sürahi, pipo ve ahşap makara parçası su yüzeyine çıkarılarak; Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi‘ne teslim edildi.

2.

3.

Savaş gemisinde hem Osmanlı hem İtalyan kökenli kaplar olduğunu vurgulayan Özdaş,Belki bir korsan gemisi ya da Osmanlı-İtalya arasındaki bir mücadele sırasında batırılmış bir gemi olma ihtimali var. Denizlerde savaş alanları dışında çok savaş gemisine rastlamıyoruz. Buluntu bize dönemin günlük yaşamı, gemi yapım teknolojisi, askeri mühimmatın dağılımı, kullanım alanları ve şekli gibi çok ayrıntılı bilgileri sağlayacak.” dedi.

Batığın bulunduğu coğrafi konum olarak tam bir “sürpriz” olduğuna dikkati çeken Özdaş, “Osmanlı literatüründe bugüne kadar bölgedeki bir savaşa ilişkin veri bulunmamakta.” derken; DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar da yaptığı açıklamada “Batığın detaylarına erişmek çok heyecan verici. O bölgede deniz savaşı olmadığını bildiğimiz halde bir savaş gemisinin tespit edilmesi belki tarihimize ışık tutacak.” diye konuştu.

Foça‘nın, Osmanlı Dönemi‘nde önemli bir askeri deniz üssü olduğunu belirten Özdaş: “O dönemde birçok savaş için lojistik destek Foça’dan sağlanmış. İzmir  bu batıkla beraber savaş tarihi ve gemileri açısından merkeze oturmakta. Çeşme ve Koyun Adası civarında batan gemilere son batığı da eklediğimizde somut olarak  bugüne kadar en fazla batık geminin bulunduğu ilimiz. Deniz savaş tarihi açısından ön plana çıkıyor.” dedi.

Mavi Miras Projesi‘ne, Doğu Akdeniz‘de uzun yıllar Türk bayrağı altında önemli araştırmalarda görev almış Koca Piri Reis Gemisi de katkı veriyor.

(Kaynak: aa.com.tr, tinaturk.org, ntv.com.tr)

Arkas Sanat Merkezi’ndeki “Ara Güler Merhaba İzmir!” Sergisi, İstanbul’dan ve İzmir’den Denizle İlişkili Kent Yaşamını Belgeleyen Görsellere Yer Veriyor

“Ara Güler Merhaba İzmir!” başlıklı fotoğraf sergisi, Arkas Sanat Merkezi’nde.

Çevrimiçi olarak da görülebilen sergide, Güler’in İstanbul’un “Haliç”, “Karaköy”, “Kandilli”, “Üsküdar”, “Büyükdere” ve “Kumkapı”dan ve İzmir’den kayıt aldığı kentsel yaşama ilişkin görseller; iki kıyı kentinde süregelen yaşamdan, balıkçılardan ve tekne yapım işliklerinden canlı ve ilgi çekici ayrıntılar içeriyor.

Arkas Sanat Merkezi’nin Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) ve Ara Güler Müzesi iş birliği ile gerçekleştirdiği 711 yapıtın yer aldığı sergide, sanatçının İstanbul ve foto-muhabir olarak çok defa bulunduğu İzmir‘deki yaşam ilişkin, daha önce hiç sergilenmemiş fotoğraflar ayrıca Güler’in 1975 yılında Yavuz zırhlısının sökülmesini konu alan “Kahraman’ın Sonu” adlı 17 dakikalık belgeseli de sergide yer alıyor.

Merhaba İzmir 2

Öte yandan, İzmir’in çevresinde yer alan Agora, Efes, Bergama, Allianoi gibi antik kentlerin görünümleri, Güler‘in uluslararası kamuoyuna tanıttığı Afrodisyas, Nemrut ve Nuh’un Gemisi ile ilgili fotoğraflar ayrıca ulusal ve uluslararası kültür-sanat dünyasından tanınmış adların portreleri sergide bulunan diğer yapıtlar…

Güler‘in meslek yaşamı boyunca kullandığı kameralarını, basın kartlarını, kaşelerini ve ıstampalarını, kontakt baskılarını, kendi hazırladığı kitap maketlerini de gözler önüne seren sergi,  öte yandan Güler’in çalışma yöntemlerini ve fotoğrafçı yönünü ortaya koyarak, yaşamının çeşitli dönemlerini izleme olanağı da sunuyor.

Çevrimiçi sergiye buradan ulaşabilirsiniz.

 

(Kaynaklar: arkassanatmerkezi.com, görseller: sozcu.com.tr, cumhuriyet.com.tr)

 

Dünyanın En Eski Kentlerinden Biri Olan “Kyme Antik Kenti”nde Yapılacak “Nemrut Körfezi Limanı” İmar Planları Onaylandı

İzmir Aliağa’da bulunan Kyme Antik Kentinin sınırları içinde yapılması planlanan Nemrut Körfezi Limanı imar planı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı.

Antik kent ve limanın bitişiğindeki 1. derece arkeolojik sit alanı, İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararı ile 1. dereceden 3. dereceye düşürülmüştü. Arkeolojik Sit alanı içinde kalan bölgede, dolgu ve inşaatlarla deniz doldurularak; iskele ve Ro-Ro rampası yapılacak.

11 Ağustos 2020’ye kadar askıda kalacak olan Bakanlık tarafından onaylanan plana yönelik olarak yapılan açıklamada; liman inşaatının yapılacağı alanın, İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‘nun 30.09.1990 gün ve 2253 sayılı kararı ile I. ve III. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilen Kyme Antik Kenti’nin, III. Derece kısmı içinde kaldığı belirtildi. Planlama alanının doğusu ve güneydoğusunda 1.Derece Arkeolojik Sit Alanı bulunduğuna dikkat çekildi.

Ancak, antik kent ve limanın bitişiğindeki 1. derece arkeolojik sit alanı, İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 28.03.2019 tarihli 11049 sayılı kararı ile 1. dereceden 3. dereceye düşürülmüştü.

Sit Alanına, İskele ve Ro-Ro Rampası

Onaylanan planla, kara tarafından yaklaşık 760 metre uzunluğunda, 25 metre genişliğindeki mevcut iskelenin; yaklaşık 50 metre kuzeyine ve kara tarafından yaklaşık 255 metre batısına 13.760,13 m2 ’lik dolgu yapılacak.

Şuanda var olan iskelenin güneyinde; güneye doğru yaklaşık 276 metre, kara tarafından batıya doğru yaklaşık 320 metre genişletilerek 87.977,12 metrekare de dolgu gerçekleştirilecek. Planlanan dolgu alanının güney ucuna yaklaşık 55 metre genişliğinde, 342 metre uzunluğunda, 18.841,30 metrekarelik bir iskele yapılacak.

Ayrıca iskele ile dolgu alanının birleştiği noktada 30 m. x 40 m. ebatlarında bir Ro-Ro rampası yerleştirilecek.

Avukat Mercan: Antik kentin denizle bütünlüğü bozulmamalı.

Konuyu değerlendiren Avukat Şehrazat Mercan, “Planlanan alan kara değil deniz alanı. Burası 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı iken; Bodrum Sualtı Müzesi arkeologları incelemiş, rapor hazırlamışlar. Buralar deprem geçirmiş yerler. Ne olduğunu bilemeyiz. Burada yapılan iş, belli ki limanı yapmak için. Yoksa Antik Kyme Kenti’ni korumak için değil. Aslında, koruma amaçlı imar kanunlarının amacı, o kenti korumak ve geleceğe taşımak olmalı. Ama bizde koruma amaçlı imar planları ticari faaliyeti yapmaya yönelik olduğu için bu raporlarla geçiştiriliyor. Antik kentin denizle bütünlüğünü bozduğunuz zaman onun bir şeyi kalır mı? Efes’in su yolu açıp, denizle buluşturmaya çalışıyorsun, buranın denizle bağlantısını kesiyorsun. Burası bir antik liman kenti. Yapılan koruma amaçlı değil; yapma amaçlı imar planı oluyor.” dedi.

Kyme Antik Kenti

Kuzey Yunanistan’dan gelen halklar tarafından İ.Ö. 11. yüzyılın ortalarında kurulmuş. 12 Aiolis kentinin en büyüğü olan, Kyme, o dönemde deniz yoluyla yapılan ticaret sayesinde ekonomisini geliştirerek, madeni para (sikke) basan ilk şehirlerden biri oldu. Önce Aiolis Birliği’nin önderi, sonrasında ise Atina Birliği’nin üyesi olan Kyme, Ege şehirlerinin politik tablosu içinde önemli bir yere sahip olmuş ve İ.Ő. 4. yüzyılın ikinci yarısında dikkat çeken bir ticaret merkezi.

Hellenistik Dönemde (İ.Ö. 323-31) tiyatronun, iki tepe arasındaki sur duvarlarının, kıyıdaki portiğin, güney tepedeki yerleşim alanının, mendireğin genişletilmesi gibi bazı önemli anıtların inşasıyla birlikte kentte yeniden düzenlemeye gidilmiş. Kyme Antik Kent, bu dönemde de önemli bir ticari merkezi olma konumunu koruyor.

Theogonia‘nın yazarı olan Hesiodos‘un babasının ve Grek tarihçi Ephorus’un burada doğduğu belirtiliyor.

Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Akın Ersoy, Kyme’nin Batı Anadolu’nun önemli liman kentlerinden biri olduğunu, İzmir Müze Müdürlüğü denetiminde yapılan kazılarda çok sayıda madeni paraya rastlandığını da belirtti. Ersoy, “Zenginliği sadece limandan değil, tarımdan da kaynaklanıyor. Ama 14’üncü ve 15’üncü yüzyıllarda artık önemini kaybediyor. Antik kentte 12’nci yüzyılda inşa edilen bir liman kalesi bulunuyor. Batı Anadolu’nun Türklerin eline geçme aşamasında bu kale, Çelebi Mehmet tarafından ele geçirildi” dedi. Ersoy, bölgenin önemli anılar barındırdığını ve alanda önemli yapıların olduğunu söyledi.

 

(Kaynaklar: ekolojibirligi.org, egeligazete.com, gercekizmir.com, görsel: isaretgazetesi.com.tr)

 

Arkas Sanat Merkezi’nin Sanal Müzesi’nde Geçmiş Yıllarda Sergilenen “Üç Denizin Arasında” ve “Su Manzaraları” Çevrimiçi Olarak Yeniden Görülebilir

Korona salgını nedeniyle kapılarını kapatan Arkas Sanat Merkezi, geçmiş yıllarda ev sahipliğini gerçekleştirdiği sergilerin internet sitesindeki sanal müzesinde görülebilmesine olanak sağlıyor.

Bir uluslararası halk sağlığı sorununa dönüşen Korona virüsü salgını, tüm dünyada sanat kuruluşlarının da kapılarını kapatmasına neden oluyor. Ancak bazı müzeler ve sanat galerileri, açmış oldukları sanal sergiler aracılığıyla, sanat izleyicilerinin sergi oylumlarını (mekanlarını) çevrimiçi olarak gezebilmelerine olanak veriyor.

Arkas Sanat Merkezi de açıldığı 2011 yılından bu yana ev sahipliği yaptığı sergileri, 3 boyutlu sanal gerçeklik olanaklarından yararlanarak, izleyicilere yeniden açıyor.

Bu sergiler arasından daha önce 06 Mayıs 2016-31 Temmuz 2016 tarihlerinde açılan “Üç Denizin Arasında Osmanlı ve Fransız Boğaz Haritaları – 17. yüzyıldan 19. yüzyılave 20 Eylül 2017-31 Mart 2018 tarihlerinde düzenlenen Arkas Koleksiyonu’ndan Su Manzaraları” adlı sergiler, denizcilik kültürü ile ilgilenen ancak; kuramsal ve görsel açıdan değerli bir kaynak oluşturan bu sergileri görememiş olanları için önemli bir olanak sağlıyor.

Arkas 1

1.

Arkas Sanat Merkezi ve Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü işbirliğiyle hazırlanan “Üç Denizin Arasında Osmanlı ve Fransız Boğaz Haritaları“; deniz yolu ulaşımı, Antik Çağ yerleşimleri, ordu ve silahlı kuvvetlerin sahip olduğu yerleşkeler, civardaki kırsal ve ekilebilir alanlar, coğrafi ve kültürel sınırlar gibi pek çok konu hakkında da bilgi veriyor.

Arkas 2

2.

19. yüzyılın ilk yarısında başlayıp 20. Yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanan döneme ait eserlerden oluşan bu “Su Manzaraları” başlıklı seçki, Avrupa peyzaj resminin önemli temsilcilerini tek çatı altında topluyor. Arkas Koleksiyonu’na ait olan bu 90 parça yapıt arasında, Eugéne Boudin, Jean-Baptiste Camille Corot, Maurice de Vlaminck, Francis Picabia, Henry Lebasque ve Hippolyte Camille Delpy gibi pek çok önemli ressamın tabloları bulunuyor.

Bu özel sergilerin dışında “18. ve 19. yüzyıllarda İzmir; Batılı Bir Bakış” (2013), Hoca Ali Rıza 1558- 1930 (2014) ve “İzmir: Yarınlara Bir Miras” (2015) başlıklı sergiler de kentsel yaşam ve kıyı ilişkisini farklı bağlamlardan ele alan sergiler olması nedeniyle denizcilik kültürü ile ilgilenenler açısından önemli bir kültürel birikimini gözler önüne seriyor.

 

(Kaynak: arkassanatmerkezi.com)

 

 

Urla’da Bulunan Karantina Adası’ndaki Yapılar Restore Edilecek

Osmanlı döneminde bulaşıcı hastalığı olanların karantina altında tedavi edilmeleri için kullanılan İzmir Urla’daki adada bulunan 16 tarihi yapı aslına uygun olarak restore edilecek.

Osmanlı döneminde Kıbrıs ve Suriye’de ortaya çıkan kolera salgınına karşı tedbir almak amacıyla ilk olarak Çanakkale’de 1835’te kurulan karantina hastanesi, daha sonra Urla’daki ada üzerine taşınarak; bu dönemde kalıcı duruma getirildi.

Türkiye Hudut ve Sahilleri Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılacak restorasyon kapsamında, 5 bin metrekarelik tarihi eserin restitüsyon, restorasyon ve mühendislik uygulama projeleri hazırlanarak; adadaki 16 tarihi yapı aslına uygun olarak yenilenecek.

Şu an bir kısmı sosyal tesis, bir kısmı müze olarak kullanılan tarihi yapıların, restorasyonunun ardından nasıl işlevle kullanılacağına kurumlar karar verecek.

(Haber Kaynağı: sabah.com.tr)