Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

“Bodrum, Marmaris Yokken, Adalar Vardı” Sergisi, Adalarda 20. Yüzyıl’da Yaşanan Değişimi Gözler Önünde Seriyor

Adalar Müzesi’nde açılan, “Bodrum, Marmaris Yokken, Adalar Vardı – Yaman Alkan Koleksiyonu’ndan Fotoğraflarlarla 20. Yüzyıl Ortalarında Burgazada”, Adalar’da yaşanan değişimi konu alıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İBB Miras ve İBB Kültür işbirliği ile Büyükada tarihi vapur iskelesinde açılan sergi, belgesel nitelikli 37 adet fotoğraf içeriyor.

Adalar, 19. Yüzyılın ilk yarısından sonra İstanbul’un tatil yerleri olarak görülmeye başlanmıştı. Bu süreçte özellikle büyük bölümü günümüzde de görülebilen sayfiye konutları ve oteller, görünümleriyle adaları bir çekim merkezi durumuna getirerek ve İstanbullular için yakın turizm merkezi olarak öne çıkarmıştır. Bodrum, Marmaris ve Antalya gibi kentler, birer tatil yerleri olarak henüz keşfedilmemiş olduğu bu yıllarda Adalar, özellikle varlıklı aileler için tercih edilen bir konuma sahipti. Ancak zaman içinde ünlü sayfiye konutları ve otelleri giderek birer apartmana dönüştü. Böylece İstanbul’un öteki sayfiye semtleri kadar olmasa da Adalarda dikkat çeken dönüşüm başlamış oldu.

Coğrafyada yaşanmakta olan tarihi değişimlerde kendi soydaşlarının yaptığı hataların bedelini ödemek zorunda kalan bazı adalılar, 1964 ve 1974 yıları arasında göç ettiler. Yaptıkları yanlış tercihler, Osmanlı Türkleri tarafından yüzyıllardır yaşatılan çok kültürlü toplumsal yapıyı sekteye uğrattı.

Sergi, 1950’li yıllardan bu yana Adaların yitirdiği renkli yaşamı göstermek açısından önemli bir ölçüt sunuyor.

“Bodrum, Marmaris Yokken, Adalar Vardı – Yaman Alkan Koleksiyonu’ndan Fotoğraflarlarla 20. Yüzyıl Ortalarında Burgazada” 2025 yılı boyunca görülebilecek.

(Kaynak: adalarmuzesi.com)

Haliç Tersanesinde Gerçekleşen Yenileme Çalışmalarının Tamamlanmasının Ardından “Paşabahçe Vapuru”, Seferlerine Yeniden Başladı.

Paşabahçe Vapuru, Haliç Tersanesi’nde bir buçuk yıl süren restorasyonun ardından 12 yıl sonra seferlerine yeniden başladı.

İstanbul kent kültürünün bir parçası olan Paşabahçe Vapuru, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ‘Korunmaya Değer Kent Dokusu’ olarak ilan edilmişti.

Döneminin en modern “bahçe tipi” vapurlarından biri olarak “Paşabahçe Vapuru, 2010 yılında emekli edilmiş ve hakkında basına yansıyan haberler de olduğu üzere oldukça çalkantılı bir emeklilik dönemi geçirmişti.

1952 yılında İtalya’da üretilen, 73 metre boyundaki, 18 deniz mili yapabilen gemi 58 yıl çalıştıktan sonra 2010 yılında Beykoz Belediyesi’ne hibe edilmişti. Tarihi gemi, bir süre nikah salonu olarak hizmet vermesi için kıyıya çekilmiş, sonrasında sualtı resifi olarak ya da savaş gemilerinden yapılacak atışlar için hedef olması için kullanılması planlanırken, yurttaş girişimleriyle geminin kurtarılması için kampanyalar yürütülmüştü. Söküm ihalesi iptal edilen gemi, böylece hibe yoluyla Şehir Hatları’na devredilmişti.

Haliç Tersanesi’nde, 200 personel ile bir buçuk yılda kapsamlı bir restorasyondan geçirilen yenileme çalışmalarının tamamlanmasının ardından 70. yaşında seferlerine yeniden başlayan 1700 kişi kapasiteli Paşabahçe Vapuru, böylece filonun hem en yaşlı hem de en genç gemisi haline geldi.

Vapurda Açılan İki Sergi

Gemide açılan “Gemi Modellemeleri” adlı fotoğraf sergisi ve Paşabahçe Gemisi’nin ilk teknik şartnamesini yazan mühendis Celalettin Erol’un oğlu Reşit Erol’un hazırladığı arşiv belgelerini içeren sergi, yolcuların ve ilgililerin dikkatine sunuldu.

Yeniden Adalar hattında

Gerçekleştirdiği ilk seferinde Adalar’dan aldığı yolcuları Kabataş Vapur İskelesi’ne getiren vapurun, daha önce de olduğu gibi yine Adalar hattında seferler yapması planlanıyor.

(Kaynaklar: 150gun150proje.ibb.istanbul, tgrthaber.com.tr, sozcu.com.tr, gunboyugazetesi.com.tr, dunya.com)

İBB Tarafından Restorasyonu Gerçekleştirilen Moda İskelesi Ve Kütüphanesi, Düzenlenen Törenle Açıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “150 Günde 150 Proje” kapsamında yenilenen Moda İskelesi ve Kütüphanesi’nin açılış töreni gerçekleştirildi.

Mimar Vedat Tek tarafından tasarlanan ve 1916-17 yıllarında yapımı gerçekleştirilen I. Ulusal Mimarlık Döneminin üslup özelliklerini taşıyan Moda İskelesi, on yıllardır bakımsızlığa terk edilmiş durumdaydı. 

Açılış töreninin düzenlendiği Moda İskelesine, Deniz Taksi ile gelen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, törende eşi Dilek İmamoğlu ve Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı eşlik etti.

İBB Başkanı İmamoğlu konuşmasında “Göreve gelirken İstanbullulara atıl olan iskeleleri, atıl olan deniz yapılarını en doğru bir şekilde hayata geçireceğimizi ifade etmiştik. Deniz ulaşımı İstanbul’un önemli bir meselesi. Az önce ben de Deniz Taksi ile geldim. Deniz ulaşımını yüzde 3.5 seviyelerinde devraldık. Sadece Boğaz’da ettirdiğimiz seferler ile yüzde 25 arttırdık. 50 Deniz Taksi’nin 50’sini de kendi tersanemizde ürettik. Fatih Sultan Mehmet’in bize emanet ettiği tersanede ürettik. Moda İskelesi Deniz Taksi’nin yanaşma iskelesi haline geldi. Marmara kıyısında Bostancı’dan başlayan hatta Maltepe üzerinden başlaması öngörülen deniz yolculuğunun mutlaka Moda’ya da uğrayarak devam etmesi için çalışmalarımız da sürüyor” dedi.

Kısaca Moda İskelesi Tarihi

Mimar Vedat Tek tarafından tasarlanan ve 1916-17 yıllarında yapımı gerçekleştirilen Moda İskelesi, I. Ulusal Mimarlık Döneminin üslup özelliklerini taşıyor. 1985’te hizmete kapanan Moda İskelesi, 2000 yılında TDİ ve Türkiye Deniz ve Ticaret Odası Başkanlığı tarafından restore edildi. 2015 yılında yeniden başlayan restorasyon çalışmaları sırasında belirlenen hatalar nedeniyle TMMOB Mimarlar Odası ve Kadıköy Belediyesi Koruma, Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEP) yaptığı itirazda bulunmuş, İstanbul 5 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu uzmanlarının yaptığı işlemler sonucunda; Moda İskelesi’nin altı ay içinde aslına uygun haline getirilmesine karar verilmişti.

İBB tarafından 2022 yılında gerçekleştirilen proje ile iskele, işlevine yeniden kavuşurken, kafe ve kütüphane bölümleriyle halkın da kullanımına açık bir duruma getirildi. Restorasyonda iskelenin alt katında bulunan vapur bekleme alanları ve çalışma alanı, kafe ve performans alanı olarak tasarlarken, üst katı da kütüphane olarak yeniden işlevlendirildi.

(Kaynaklar: 150gun150proje.ibb.istanbul, gazetekadikoy.com.tr, haberturk.com)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Haliç Tersanesi’nde Üretimine Başladığı “Deniz Taksiler”, Eylül Ayının Sonunda Hizmete Giriyor.

2021 yılının Ocak ayında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından basın toplantısı ile tanıtımı gerçekleştirilen, Haliç Tersanesi’nde üretilen deniz taksileri, bu ay sonunda hizmete girecek.

Başlangıç olarak şimdilik 50 deniz taksinin hizmet vermesi planlanıyor. Eylül ayının sonunda sekiz, yılsonunda ise toplam 45 taksi hizmete girecek. Beş adet elektrikli model de Şubat 2022’de filoya katılacak.

Şehir Hatları Genel Müdürü ve Gemi İnşa Yüksek Mühendisi Sinem Dedetaş tarafından tasarlanan çevreci deniz taşıtları; akülü araç kullanan engellilerin, bebek arabası ile yolculuk yapmak zorunda olan ailelerin ve bisiklet kullanıcılarının kolaylıkla yararlanabileceği işlevsellikte üretildi. Dedetaş, yapılan tasarımla ilgili olarak “Bunlar tamamen Haliç markalı tekneler oldu. Sürat teknesi formu olmasına rağmen, üst tarafını yüksek ve vapuru hatırlatacak şekilde yaptık. Böylece iniş binişleri kolaylaştırdık.” dedi. Tüm mühendislik çözümleri şirket bünyesinde gerçekleştirilen taşıtlar, mil başına üç litre yakıt tüketecek; deniz taksilerden beş tanesi ise elektrik enerjisiyle çalışacak.

İlk deniz taksinin rengi, İstanbullular tarafından seçilmiş; ‘Boğaz’ olarak adlandırılan mavi renk, toplam 150 bin oyun yüzde 36’sını almıştı.

On yolcu taşıması amaçlanan deniz taksilerde bir kaptan ve bir gemici olmak üzere iki adet görevli bulunacak. Bu personeller arasında kadın denizciler de yer alacak.

İstanbul’daki trafik yoğunluğunu hafifletmesi planlanan deniz taksiler, her yere yanaşmaya uygun gövde tasarımı ile iskele bağımlılığını ortadan kaldıracak ve böylece toplu ulaşımın gitmediği yerlerde de deniz ulaşımının daha sık kullanımına olanak sağlayacak.

Ücretin UKOME tarafından belirleneceği deniz taksileri kullanmak isteyenler, telefonlarına yükleyecekleri uygulama üzerinden çağrıda bulunabilecek. İlk aşamada 98 iskeleden çağrı yapılabilirken; ilerleyen zamanda uygulama genişletilerek yolcuların istenilen yerden binmelerine ve inemelerine olanak sağlanacak. İBB’den yapılan açıklamaya göre altı ay sonra, ‘paylaşımlı taksi dolmuş’ uygulamasına geçilecek.

(Kaynak: ibb.istanbul, hurriyet.com.tr)

İstanbul Trafik Vakfı’na Ait Yediemin Otoparkında Çürümeye Bırakılan Deniz Taksilerin Günümüzdeki Durumu Ulusal Basında Yer Buldu

İstanbul deniz ulaşımını rahatlatacağı ön görülerek yaşama geçirilen deniz taksiler, yaşanan yasal sorunların ardından Haliç kıyısına terk edilmişti. 2020 yılında Haliç’te bulundukları noktadan alınarak; İstanbul Trafik Vakfı’nın Yediemin otoparkına götürülen ve burada çürümeye bırakılan deniz taksilerin günümüzdeki durumları ulusal basında yer buldu.

İstanbul’da ulaşım sorunlarının özellikle deniz ayağını rahatlamak amacıyla tasarlanan deniz taksilerin işletme hakkı İstanbul Şehir Hatları A.Ş tarafından 2011 yılında Teknomar Denizcilik ve Deniz Araçları İşletme A.Ş‘ye verilmişti. 2012’de şirket, 2 milyon 400 bin avro karşılığında Fadıl Akgündüz‘e devroldu. Ancak 2013 yılından sonra süregelen seferler aksamaya başladı ve çalışanlar maaşlarını alamaz duruma geldi. Aynı yıl içinde şirket çalışanları Teknomar Denizcilik A.Ş aleyhine icra davaları açmaya başladı. İşçilerin lehine sonuçlanan yasal girişimlerin ardından diğer alacaklı kurumlar da icra takibi başlattı.

.

1.

.

2.

3.

.

4.

Bu yasal süreç sonucu olarak; 15 adet deniz taksiye haciz geldi ve tüm teknik donanımları sökülen, deniz taksiler Haliç kıyılarında çürümeye bırakıldı. Zaman içinde bakımsızlık ve içinde bulundukları koşullar nedeniyle birçoğu batan taksiler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından 2020 yılının Aralık ayında denizden çıkarıldı ve ardından İstanbul Trafik Vakfı‘nın Yediemin otoparkına götürüldü. O günden günümüze kaderine terk edilen, paslanmaya yüz tutmuş donanımlarıyla, 13 adet deniz taksi artık denizde seyir yapamayacak durumda.

(Kaynaklar: denizhaber.net, virahaber.com, trthaber.com)

 

 

 

Studio Ossidiana Tarafından 5. İstanbul Tasarım Bienali İçin Tasarlanan Yüzer Bahçe ‘Büyükada Şarkı Hatları’, Büyükada’da ve Haliç’te Ziyaret Edilebilecek.

Studio Ossidiana tarafından tasarlanan Büyükada Şarkı Hatları, 5. İstanbul Tasarım Bienali’nin son etkinliği olarak, 23 Haziran-12 Temmuz tarihleri arasında Büyükada’da ve Haliç’te ziyaret edilebilecek.

Stimuleringsfonds, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu ve Adalar Belediyesi‘nin desteğiyle gerçekleştirilen Büyükada Şarkı Hatları, 23 Haziran’da Yenikapı‘dan yola çıkarak Büyükada‘ya gidecek ve burada 30 Haziran’a kadar ziyarete açık kalacak. 30 Haziran’da ise yeniden deniz üzerindeki sefere başlayarak, Haliç‘e gelecek ve 12 Temmuz tarihine kadar burada görülebilecek.

1.

.

2.

Yüzer bahçe, aynı zamanda etkinliklere ve sohbetlere ev sahipliği yapacak. Bu yüzer yapıda üç simgesel ve işlevsel alan yer alıyor: Ada topraklarına gönderme yapan eden bir platform, Büyükada’dan toplanmış deniz kabukları ve kayalardan yapılmış bir masa, göçmen kuşların ve martıların dinlenmesi için, tüneklerden ve yemliklerden oluşan bir ızgara.

3.

.

4.

Büyükada ve Haliç rıhtımlarına bağlı bulunduğu süre içinde; yoga yapmak, dans etmek, şarkılarını seslendirmek veya balık tutmak isteyen herkese açık olacak. Büyükada ve Haliç seferlerinin 12 Temmuz’dan sonra sona ermesinden ardından ise; yüzer bahçe, Büyükada‘da, Adalar Kent Konseyi‘ne ait bir bahçeye yerleştirilecek.

‘Büyükada Şarkı Hatları’nı ortaya çıkmasında, Merve Yücel (Proje Yöneticisi), Fatih Koçak, Ceren Beker, Büşra Fındıklı, Sıdık Kudüs Müminzade (Bahçe düzenlemesi), Derya Tolgay (Bahçe bitkileri), Urban Atölye (Beton üretimi), Ahmet Topbaş, Mehmet Onur Öztepe (Mühendislik), Muammer Temel, Yalçın Kaan Öztemir, Serhat Öztemir, Özkan Şener, Abdullah Tutuk, Berke Şener, Ali Babacan (İnşaat), Mehmet Sayan, Hasan Sayan, Göksal Polat, Burak Furkan Duru (Ulaşım), Tamer Giray (Video kaydı) yer aldılar.

Kısaca Studio Ossidiana

A. Covini ve G. Bellotti tarafından 2015 yılında kurulan Rotterdam merkezli tasarım stüdyosu, düşleri, mekânlara ve nesnelere dönüştürmek için yeni somut anlatım biçimleri arayışı yolunda üretimler gerçekleştiriyor. Oyunbazlık ve kapsayıcılık stüdyonun projelerinde önemli bir yer tutuyor.

Farklı ülkelerden gelen mimarlar, tasarımcılar ve araştırmacılardan oluşan bir takıma sahip olan stüdyo, Hollanda, İtalya, Türkiye ve ABD‘de yerel ve küresel ölçekte projeler yürütüyor.

(Kaynaklar: empathyrevisited.iksv.org, haberturk.com, iksv.org, @adalarbld)

İBB KUDEP Tarafından Durdurulan Divanhane (Bahriye Bakanlığı) Karakol Binası’nın Yıkımı Yeniden Başlatıldı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin girişimiyle yıkımı durdurulan Divanhane (Bahriye Bakanlığı) Karakol Binası’nın yıkımı, yeniden başlatıldı.

İstanbul Kasımpaşa‘da bulunan Divanhane Eski Karakol binasının duvarlarının yol genişletme projesi için tepkiye neden olmuştu. Koruma Kurulu onayıyla yapılan yıkım çalışmasıyla ilgili olarak yapılan ihbarlar üzerine İBB KUDEB, olay yerine giderek tutanak tutmuş ve Divanhane’deki çalışma durdurulmuştu. Ancak yıkım çalışmaları yeniden başlatıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkımın durdurulması için bir kere daha çağrı yapıldı.

Gelişme ile ilgili olarak İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, twitter hesabından : “Tarihi yıkmak için bu kadar hevesli olan bakanlıklara yeniden çağrı yapıyoruz. Kurul kararı yanlıştır, yetkisizdir. Yeniden durdurmak için bugün tekrar işlem yapacağız. ” uyarısında bulundu.

Gerçekleştirilen bu yıkımla ortadan kaldırılmak istenen yapının, Türk denizcilik tarihi içindeki konumunun ve simgesel anlamının ne olduğunu ve böyle bir girişme neden karşı durmak gerektiği üzerine Em. Amiral Cem Gürdeniz‘in kaleme aldığı yazı önemli bilgiler içeriyor. Bu yazı, bu yıkıma imza atanların belki bugün değil ama yarın toplumun ortak hafızasında ne ile sorumlu tutulacaklarını anlamaları açısından büyük bir uyarı niteliği taşıyor.

Herkesin bu faciayı doğru biçimde değerlendirebilmesi için mutlaka okunması gereken Cem Gürdeniz‘in uyarı niteliğindeki “Haliç ve Kasımpaşa’da Her Geçen Gün Yok Olan Deniz Mirasımız” başlıklı yazısı şöyle:

28 Ocak 2020 günü öğleden sonra Kasımpaşa meydanında bulunan, Sultan Abdülaziz’in 1868 yılında yaptırdığı tarihi Divanhane (Bahriye Bakanlığı) Karakol Binası, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı kontrolündeki yol genişletme projesi kapsamında yıktırılmaya başlandı.

Tarihimizi Yıkma Kararı

Yıkım, İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 8 Şubat 2019 tarih ve 7132 numaralı kararı gereğince yerine getirilmişti. Aynı karara göre tarihi bina başka bir yerde aslına uygun şekilde inşa edilecekmiş. Söz konusu bina, 24 Nisan 1996 tarih ve 7680 sayılı I numaralı Koruma Kurulu Kararı gereğince birinci grup taşınmaz kültür varlığı olarak kabul edilen 1864 yılında inşa edilmiş olan Divanhanenin avlusundaydı ve aynı zamanda uzun yıllar tarihi divanhanenin Lumbarağzı (giriş kapısı) olarak kullanılmıştı. 11 Nisan 2007 tarihinde ikinci grup taşınmaz kültür varlığı olarak kabul edilmişti. Söz konusu binanın 2 Mayıs 2007 tarihinde yerinde restorasyon ve restitüsyon projelerinin onaylanmasına rağmen 26 Mart 2015 tarihinde özel sektöre devredilen Haliçport projesinden sonra yerinden taşınmasına ve yeniden yapılmasına (rekonstrüksiyon) karar verildi. Yoğun kamuoyu baskısı altında yıkım ancak 6 yıl sonra başlatıldı. Karakolun Kuvay-ı Milliye direnişinde İstanbul’daki mücadeleye de büyük katkısı olmuştu.

Bahriyelinin Yaralanan Hafızası

Kalbi ve ruhu ile bahriyeye bağlı bir denizci olarak bu yıkım kararı, donanma tarihimizin Amiral gemisi olan Haliç bölgesinde yaşanan diğer gelişmeler ile birlikte beni, pek çok bahriyeliyi ve duyarlı vatandaşlarımızı derinden yaraladı. Bunun nedenlerini izah edelim. Osmanlı İmparatorluğu, Cumhuriyet Donanmasına pervanesi dönen tek bir gemi bile devredemedi, ancak geçmişi 1455 yılına uzanan çok zengin tarihi bir miras bıraktı. Bu mirasın ağırlık merkezi Haliç, Tersane-i Amire ve çevresidir. Bu bölgede yıkılan her miras, hafıza kaybı demektir.

Kasımpaşa’nın Bahriye Mirası Yok Ediliyor

Haliç Denizcilik mirasının merkezinde Kasımpaşa, Divanhane ve tersaneler vardır. Geçmişi 17. yüzyıla kadar giden ve bugün beşincisini gördüğümüz Divanhane 1876’dan 1923’e kadar donanmamızın en yüksek komuta merkezine yani Bahriye Nazırlığına ev sahipliği yaptı. Günümüzde de 1961 yılından 2007 yılına kadar Kuzey Deniz Saha Komutanlığı binası olarak kullanıldı. Daha sonra büyük bir restorasyona girdi. Bina boşaltıldı. Restorasyon kaynağı Deniz Kuvvetlerinin Taşkızak ve Haliç Bölgesinde Büyükşehir Belediyesine devrettiği arazinin karşılığında İBB ile Deniz Kuvvetleri arasında mutabakata varılan Kasımpaşa Protokolü gereğince karşılanacaktı. Ancak aradan geçen 14 yıla rağmen işlem yapılmadı. Bu muhteşem bina 2007 sonrası çürümeye terk edilmiş şekilde durmaktadır. (Hatırlatalım. 2006 protokolü gereğince binanın restorasyon sonucu Deniz Kuvvetlerine iadesi gerekmektedir.  Asla bir başka kurum, kuruluş ve gerçek kişiye devredilemez.) Osmanlı tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisi olan 1876 Tersane Konferansının toplandığı ve sonucunda Birinci Meşrutiyet döneminin ilanı ile sonuçlanan sürecin yaşandığı; Osmanlı donanmasının kaderini etkileyen denizlerdeki mücadelelerin yönetildiği bu bina, adeta kaderine terk edilmiş durumdadır. Binada yapısal çöküntüler ve geri dönülmesi zor hasarlar meydana gelmeye başlamıştır. Bu tarihi miras ile ilişkili civar binalar da benzer kederden etkilenmektedir. Yazımın başında belirttiğim bu görkemli binanın giriş kapısını oluşturan 153 yaşındaki karakol binası (sonradan mahkeme ve savcılık binası) yıkılabiliyor. Bina bahriyemizin tarihi mirasından koparılması bir yana, fiziken de ait olduğu, doğduğu yerden koparılıyor.

Bahriye Matbaası Ve Deniz Astsubay Hazırlama Okulu da Deniz Kuvvetlerinden Koparıldı

Aynı akıbet, yıkım kararı olmasa da Karakol binası karşısında yer alan Osmanlı döneminde Bahriye Matbaası olarak görev yapan daha sonra Askeri Mahkemeye devredilen binadan 2020 yılı içinde Deniz Kuvvetlerinin çıkarılmasında yaşandı. Bina Fatih Kaymakamlığına devredildi. Benzer bir kader Beylerbeyinde bulunan Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığı binasının bulunduğu Beylerbeyi Sarayı müştemilatı tarihi Astsubay Hazırlama Okulu Komutanlık Binasında da yaşandı. Bu tarihi binamız da 2017 yılında Ulaştırma Bakanlığına devredildi.

Devlet Geleneği Korunmalıdır

Deniz Kuvvetlerinin ve diğer kuvvet komutanlıklarının devraldığı tarihi binaların gelecek nesiller için korunması sorumluluğu, devlet geleneğinin devamını temsil eder. Gelişmiş denizci ülkelerde bu tip oldu bitti kararlar kolay verilmez.  Savaşta yenilmiş ve aşağılanmış Almanya ve Japonya gibi ülkelerde bile işgalci muzaffer devletler yenilen bu devletlerin deniz geleneğine saygı duymuşlar ve kültür mirasları ile tarihi binalarına, tarihi gemilerine el sürmemişlerdir. Bugün Japonya’da Mikasa muharebe gemisi müze olarak korunmaktadır. Almanya’da gerek Kiel gerek Flensburg’da Birinci ve İkinci Dünya Savaşında yer almış pek çok bina ve gemi müze olarak korunmaktadır. ABD ve İngiltere’yi saymıyorum bile. Bugün söz konusu ülkelerde 153 yıllık bahriye tarihi ile ilgili bir binanın değil yıkılması, küçük bir değişiklik yapılması gazetelerde manşetlik haber olur. Örneğin, İngiliz kraliyet donanmasının kalbi, Portsmouth’da atar. Trafalgar deniz savaşında (1805) Amiral Nelson’ın hayatını kaybettiği sancak gemisi HMS Victory ile sanayi devriminin ilk ürünü HMS Warrior müze gemileri burada bulunur. İngiliz hükümeti bırakın bu alanda beş yıldızlı otel, AVM ve yeni kilise yapmayı en ufak tadilat bile yapamaz. Çok iyi bilirler ki İngiliz halkı ve Kraliyet Donanması kurum olarak böyle bir şeye izin vermez.

Haliç Denizcilik Mirası 566 Yaşında

Gelelim yazımızın başlığı olan Haliç’teki denizcilik mirasımıza. Haliç Bölgesinde 566 yıllık yaşanmış ve yaşanmakta olan denizcilik mirası bu bölgenin tarihi değerini emsalsizleştirmektedir. Haliç’in kıyılarını ve mahallelerini, özellikle Kasımpaşa’yı dolaşanlar bilir. Burada çoğunluk sokak isimleri ya gemicilik terimi ya da ünlü Türk denizcilerinin ismini taşır. Benzer şekilde bölgedeki camiler, çeşmeler ve anıtlarda deniz kültüründen izler görürsünüz. Çoğunun bir kenarında geleneksel bahriye çıpası vardır. Zira bu bölge 1455 yılından 1928 yılına yani Gölcük tersane ve deniz üssünün kurulmasına kadar Karadeniz, Ege ve Akdeniz’deki donanmanın ve Türk deniz gücünün kalbi oldu. Gölcük sonrası dönemde de Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ile Taşkızak Tersanesi Komutanlığı Bahriyenin buradaki temsilcileri oldular. Bahriye ve Kasımpaşa, iç içe geçti.

Türk Denizciliği Haliç’te Doğdu Ve Büyüdü

Haliç kıyılarında 11 Aralık 1454’ten bu yana doklarda Türk çekiçlerinin sesi duyuluyor. 566 yıl, denizcileşme gayreti içinde olan bir devlet için büyük bir mirastır. Haliç’in kuzey kıyılarında gemi yapımı, Fatih Sultan Mehmet ile başladı. Tersane bugünkü sınırlarına Yavuz Sultan Selim döneminde genişledi. Bu dönemde Haliç tersanesi, Camialtı, Taşkızak ve Hasköy kıyılarını kapsayacak şekilde Kâğıthane’ye kadar uzatıldı. 1557 yılında Haliç’te Galata ile Kâğıthane arasında 123 iskele vardı. Kışları burada 250 kadırga karaya çekilerek bakımları yapılırdı. Tersanede ilk kalyon, 1648 yılında inşa edildi.  1770 Çeşme baskını sonrası kan kaybeden bahriyenin toparlanmasına büyük katkı sağlayan Kaptan-ı Derya, Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın, kış mevsiminde dağıtılan donanma kalyoncu personelinin sürekli kalabileceği büyük kalyoncu kışlasını yaptırması ile Osmanlı donanması ilk kez yaz ve kış harekât yeteneğine kavuştu. (Söz konusu kışla halen Kuzey Deniz Saha Komutanlığı karargâh ve destek kıtaları komutanlığı binası olarak kullanılıyor.) 1773 yılından itibaren bugünkü Deniz Harp Okulu ve Teknik Üniversitenin temelini teşkil eden Mühendishane-i Bahri Hümayun ’un da Kasımpaşa’da kurulması ile burası tamamen bir denizcilik merkezine dönüştü. Sultan III. Selim döneminde de tersane ’de ilk taş (kuru) havuz 1799 yılında inşa edildi. Sultan II. Mahmut zamanında da ikinci taş havuz 1825 yılında, ilk ahşap sitimli gemi de 1837 yılında tamamlandı.

Abdülaziz ve 2. Abdülhamit Zıtlığı

1861-1876 arasında hüküm süren Sultan Abdülaziz, denizci ve donanma sever bir kişilikti. Zamanında 1799 yılında yapılan ilk taş havuz büyütüldü. Tersane kendi ürünü ilk çelik ve sitimli gemiyi 1874 yılında tamamladı. II. Abdülhamit donanmayı küçültmeyi ve hatta yok etmeyi tercih ettiğinden ne tersane gelişti ne de yeni gemi inşa edildi. Bu arada, 1886 yılında sadece iki adet Nordenfelt sınıfı denizaltı, Taşkızak tersanesinde monte edildi. Ancak ilk fiili torpido atışından sonra, bu gemilerin gizliliğinden çekinen Sultan iki denizaltıyı İzmit’e gönderdi. Bir daha da geri çağrılmadılar. Tersane-i Amire, 1913 yılında İttihat ve Terakki döneminde üç ayrı idareye bölündü. Hasköy, Şirket-i Hayriye’ye (Şehir Hatları); Taşkızak (Valide Kızağı), Donanmaya ve diğerleri de İnşaat-ı Bahriye-i Osmaniye firmasına devredildi. Haliç Bölgesi mütareke, yani işgal döneminde tarihinin en acı dönemini yaşadı. Gemi ve tersane mezarlığına dönüştü.

Cumhuriyet Dönemi

Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan’la İstanbul bölgesi askersizleştirilmiş statüye geçirildiğinden, Taşkızak tersanesindeki askeri olanakların bir bölümü, yeni kurulan Gölcük Tersanesine taşındı. 1936 yılında Montreux Sözleşmesi sonrası, İstanbul eski statüsüne kavuşunca, Donanma, Taşkızak Tersanesini geliştirmeye devam etti. Diğer tersaneler de değişik dönemlerde Seyri Sefain, Şirket-i Hayriye, Fabrikalar ve Havuzlar Müdürlüğü, Deniz Yolları, Denizcilik Bankası, vb. kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetinde kaldı. Bu arada 1990’ların başında Deniz Kuvvetleri yeni tersane arayışına girdi. 1999 Marmara depremi sonrasında Gölcük Tersanesinin su üstü gemi inşa kızaklarının yok olması sonucu, Pendik (İstanbul) Tersanesi Deniz Kuvvetlerine devredilince, Taşkızak Tersanesi kapatılarak bu tersaneye taşındı. Böylece 2000 yılında Donanma savaş gemisi onarım/inşaat varlığını Kasımpaşa bölgesinden tamamen çıkarmış oldu. Daha sonraları özelleştirme furyasıyla Hasköy ve Camialtı Tersaneleri de kapatıldı.

Tarihi Mirasımızın Yaşayan Son Kalesi Haliç Tersanesi

Bugün Haliç Tersanesinde çok şükür çekiç sesleri devam ediyor. Şehir Hatları AŞ Genel Müdürlüğünün ilk kadın yönetici Sinem Dedetaş liderliğinde bu tersanemiz başarıdan başarıya koşuyor. Göreve geldiği 2019 yılında ses çıkmayan doklarda bugün şehir hatlarının gemileri onarılıyor. Yeni projelere hayat veriliyor. Halen dünyanın faal olan en eski tersanesi statüsünde Haliç Tersanesinde gemi inşası mutlaka devam etmelidir. Bu haliyle tersane UNESCO’nun korumasını hak etmektedir. Günümüzde dünya çapında UNESCO’nun Endüstriyel Arkeoloji mirası statüsünde olan 28 alan mevcuttur. Bu alanlar arasında Haliç Tersaneler bölgesine en yakın olanlar, Venedik Tersanesi ile Liverpool Deniz Ticaret Şehri sayılabilir. Bugün kara egemen müesses nizam içinde anlaşılmasa bile yarın denizciliğin ve deniz kültür birikiminin önemini anlayacak kişi ve kurumlar devlette öne çıktığında 566 yıldır Haliç’te çekiç sesinin eksik olmamasının ve gemi üretiminin değeri daha iyi anlaşılacaktır. Dünya üzerinde onbinlerce AVM, marina ve lüks oteller vardır ancak 566 yıl gemi inşa eden tersane yoktur. Bu gerçeği görememek ne acı. O nedenle Türkiye’de denize, mavi vatana, denizciliğe gönül veren herkesi, her kesimi Haliç Tersanesinin hayatta kalmaya, nefes almaya, gemi üretmeye devam etmesine destek vermeye davet ediyorum. Bu kapsamda tersanenin aktif olarak korunması için gayret sarf eden Haliç Dayanışması ile Denizcilik ve Tersane Mensupları Derneğine ve Mimari Restorasyon, Kültür Varlıklarını Koruma Derneğine destek olmaya davet ediyorum.

Tarihi Mirasın Yenisi Yapılmaz

Haliç Bölgesinde, 17’nci yüzyılda, sonradan kasra dönüştürülen Aynalıkavak Sarayı; günümüzde beşincisi ayakta kalabilen Divanhane binası; Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın konak alanına yaptırılan eski adı ile Deniz Hastanesi binası; Haliç, Camialtı ve Taşkızak tersanelerindeki tarihi binalar ve taş havuzlar günümüzde geçmişin temsilcileridir. Ancak bugün için Cezayirli Gazi Hasan Paşa Konağı, Aynalıkavak Kasrı ve Haliç Tersanesi hariç saydığım bu değerler tarihi miraslarına hiç de uygun olmayan perişan durumdadırlar. Bir topluluk, ortak tarihi mirasının bilincinde olarak ve onu koruyarak millet olur. Tarihimizin içinden gelip geleceğe uzanan 566 yıllık denizcilik mirasımızı gelecek kuşaklara mutlaka aktarmalıyız. Unutmayalım uygarlık denizde ve kıyıda başlar. Dünyanın en değerli coğrafyasında 566 yıllık denizcilik mirası ve geleneği, rant uğruna yok edilmemeli, yol geçecek diye 153 yıllık miras bilinçsizce harcanmamalıdır. Deniz Kuvvetlerimiz, Cumhuriyet Döneminde kendisine kurumsal olarak emanet edilen tarihi mirası geçmiş nesillerden aldığı gibi gelecek nesillere devretme sorumluluğunun bilincinde olmalıdır. Batan bir savaş gemisinin yenisini 4 yılda yapabiliriz ama yok edilen tarihi miras sonsuza dek kaybedilir. Yerine koyulamaz.

Deniz Kuvvetlerinin maalesef yitirdiği ya da yitirme riski olan tarihi mirasın (Taşkızak alanındaki tarihi yapılar, Divanhane Binası, Kasımpaşa Bahriye Matbaası, Deniz Hastanesi, Divanhane Karakol Binası, Beylerbeyi Astsubay Hazırlama Okulu) yarattığı psikososyal tahribat büyüktür. Benzer kayıplar yaşanmamalıdır. En gelişmiş demokrasilerde yani askeri güç üzerinde sivil kontrolün en yüksek olduğu devletlerde askeri tarihi miras kıskançlıkla korunur. Sivil otorite ben milli iradeyim ne istersem yaparım demez. Tarih ve kültür rant uğruna, egemen güçlerin çıkarlarına kurban edilmez. Zira tarihsel miras devletin sürekliliğini temsil eder. Hükümetler, yöneticiler gelir geçer. Devlet bakidir.

(Kaynak: sozcu.com.tr)

“Şehit Temel Şimşir” Yolcu Vapuru, Onarım Sürecinin Sona Ermesinin Ardından, Denize Açıldı

Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından onarımdan geçirilen “Şehit Temel Şimşir” yolcu vapuru, kullanıma hazır duruma getirilmesinin ardından denize açıldı.

Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin  Ordu kentini denizle bütünleştirmek amacıyla onarımını gerçekleştirdiği vapurla ilgili olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Hilmi Güler, “Güzel Ordu’muza bugün güzel bir imkan daha kazandırdık. Ordu Büyükşehir Belediyesi olarak restorasyon çalışmasını tamamladığımız Şehit Temel Şimşir Gemisi artık deniz üzerinde halkımıza hizmet verecek. Bu gemi ile hep karadan seyrettiğimiz Ordu’muzun güzelliklerini artık denizden de seyretme fırsatına kavuşacağız.” dedi.

Gemide restoran, kafeterya, düğün salonu, çocuk oyun alanı, canlı müzik alanı gibi yurttaşların gereksinimlerine yanıt verecek oylumların (mekanların) bulunduğu 600 kişilik kapasiteye sahip gemide; aynı zamanda toplantılar ve turlar da düzenlenebilecek. Başkan Güler ayrıca, geminin, Altınordu, Ünye, Fatsa ve Gülyalı ilçeleri arasında düzenlenecek seferlerle yurttaşların hizmetinde olacağını belirtti.

1977 yılında İstinye Tersanesi‘nde inşa edilen, 1200 yolcu kapasiteli 65 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğindeki Şehit Temel Şimşir yolcu vapuru, 2002’de Şehir Hatları İşletmesi’ne bağlı olarak Üsküdar-Eminönü seferini yaparken, Rus bandıralı “Ajax-1” adlı kuru yük gemisi ile çatışmıştı. 2006 yılında son seferini yapan ‘Şehit Temel Şimşir’ yolcu vapuru, 2013 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Perşembe ilçesinin turizmine katkı sağlaması için hibe edilmişti. Ancak; Kışlaönü Balıkçı Barınağı‘na çekilen vapur, sigortası ve personeli olmadığı için çürümeye terk edilmiş, hatta batırılması gündeme gelmişti. Sonrasında Perşembe Belediye Meclisi tarafından oybirliği ile alınan kararla,  20 yıllığına Ordu Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmişti.

 

(Kaynak: aa.com.tr)

 

Onarımdan Geçen ‘Şehit Temel Şimşir’ Yolcu Vapuru, Ordu Kentinin Deniz Kültürüne Katkı Sağlayacak

‘Şehit Temel Şimşir’ yolcu vapuru, Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin Ordu kentini denizle bütünleştirme anlayışı içinde onarılarak, iç oylumu (mekanı) yeniden işlevlendiriliyor.

Vapur, Ordu’luların denizden yararlanma olanaklarını arttırarak, Ordu’nun kentsel kültürüne katkı sağlayacak.

1977 yılında İstinye Tersanesi‘nde inşa edilen, 1200 yolcu kapasiteli 65 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğindeki Şehit Temel Şimşir yolcu vapuru, 2002’de Şehir Hatları İşletmesi’ne bağlı olarak Üsküdar-Eminönü seferini yaparken, yoğun sis nedeniyle Rus bandıralı “Ajax-1” adlı kuru yük gemisi ile çatışmıştı.  Kazada Şehit Temel Şimşir vapurunun sağ tarafı ezilmiş, uzun bir onarım süresinin ardından yeniden yolcu taşımacılığına devam etmişti.

Uzun yıllar İstanbul’da şehir hatlarında hizmet verdikten sonra 2006 yılında son seferini yapan ‘Şehit Temel Şimşir’ yolcu vapuru, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından  2013 yılında Ordu’nun ‘sakin şehir’ belgesi sahibi Perşembe ilçesinin turizmine katkı sağlaması için  hibe edilmişti. Ancak; Kışlaönü Balıkçı Barınağı‘na çekilen vapur, sigortası ve personeli olmadığı için çürümeye terk edilmiş, hatta batırılması gündeme gelmişti. 2015 yılında Giresunlu bir işletmeci tarafından 10 yıllığına kiralanarak Giresun’a götürülmüş, ancak, sözleşme sonradan feshedilmişti.

Tüm bu badireleri atlatan ‘Şehit Temel Şimşir’ yolcu vapuru, yakın zamanda, Perşembe Belediye Meclisi tarafından oybirliği ile alınan kararla,  20 yıllığına Ordu Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Belediye, denize kıyısı olmasına rağmen denizden yararlanamayan Ordu’yu denizle bütünleştirmek amacını güdüyor.

Ordu Büyükşehir Belediyesi‘nin bu yöndeki yaklaşımını, Belediye Başkanı Mehmet Hilmi Güler şu sözlerle açıklıyor: Ordu yeşili, mavisi ile insanların adeta göz zevkine hitap edecek bir şehir. Turizm anlamında da çok fazla çeşitliliğe sahibiz. Fakat bugüne kadar Ordu denizi kullanmaktan çekinmiş ve denizden yararlanamamış durumda. Biz Ordu Büyükşehir Belediyesi olarak Ordu’yu deniziyle barıştıracak projeleri hayata geçiriyoruz. Bu anlamda uygulayacağımız çalışmalarla her anlamda örnek bir şehir olan Ordu, deniziyle örnek olacak”

Ancak bugüne kadar hurda olmaya yüz tutmuş geminin; motorundan tavanına, elektriğinden mekanik aksanına kadar pek çok bölümü yeniden elden geçirilmesi; geminin iç oylumunu (mekanını) da yeni gereksinimlere uygun olacak biçimde düzenlenmesi ve yeniden işlevlendirilmesi gerekiyor.

Başkan Güler, onarım süreci, geminin yeni işlevleri ve geleceğe yönelik kullanım amacı ilgili olarak şunları söylüyor; “Karadeniz’e kıyısı olan Ordu’muzda yazı olsun kışı olsun fazla bir hareketlilik göremiyoruz. Denize hareketlilik kazandırmak ve vatandaşlarımızın da bu hareketliliğe dâhil olmasını istiyoruz. Bu anlamda Perşembe Belediyemizden Şehit Temel Şimşir adlı gemiyi kiraladık. Bu gemide ekiplerimiz hummalı bir çalışma yürütüyor. Adeta hurdaya dönmüş gemide ekiplerimiz bakım onarım yapıyor, iç dekorasyonu dâhil elden geçiriyor. Farklı konseptlerle tasarlanan bu gemide restoranından, düğün salonuna kadar pek çok mekân yer alacak. Yazıyla, kışıyla vatandaşlarımız bu gemiyi rahatlıkla kullanabilecek. Çalışmalar tamamlandığında vatandaşlarımız gemide doyasıya vakit geçirecek”

 

(Kaynaklar: orduolay.com, virahaber.com, linehaber.com.tr, haberler.com, denizhaber.net, görsel: denizbulten.com)

 

Karaköy İskelesi’nden Uğurlanan “Bandırma Vapuru” Tarihi Yolculuğunu Sanal Ortamda Yeniden Gerçekleştiriyor.

19 Mayıs’ın 101. yıldönümünde, bir ulusun ve ulusal devletin kuruluşunda temelleri olan dünyanın en ikonik deniz yolculuğu; Mustafa Kemal Paşa’nın “Bandırma Vapuru” ile İstanbul’dan Samsun’a gerçekleştirdiği yolculuk, bu defa çevrimiçi ortamda “Yüzyılın Rotası” adını taşıyan etkinlikle yeniden canlandırılıyor.

16 Mayıs’ta İstanbul Galata Rıhtımı’ndan (Karaköy İskelesi) saat: 12:10’de İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da katılımıyla uğurlanan Bandırma Vapuru, yoluna devam ettiği çevrimiçi ortamda, 19 Mayıs Salı günü Samsun’a ulaşacak. Sanal ortamın olanaklarıyla yeniden üretilen tarihi yolculuk ve tüm aşamaları tarihi bilgilerle birlikte “Yüzyılın Rotası” adlı internet sitesinden izlenebilecek.

Diğer Etkinlikler

İBB Kültür Daire Başkanlığı, etkinlik kapsamında; belgesel, tiyatro ve film gösterimlerinden oluşan özel bir içerik hazırladı.  Kutlamalarda, Beylikdüzü Gençlik Senfoni Orkestrası’nın ve İBB Orkestralar Müdürlüğü’ünün konserleri yer alıyor. Ayrıca “Dersimiz Atatürk” adlı filmin gösterimi yapılacak.

Programlar, İBB Kültür Daire Başkanlığı’nın  ve İBB’nin sosyal medya sayfalarından izlenebilecek. Çevrimiçi gerçekleştirilecek etkinlikler dört gün sürecek.

Kaptan İsmail Hakkı Durusu da Unutulmadı

Bandırma Vapuru ile Karadeniz’de üç gün süren zor yolculukla yolcularını sağ salim Samsun’a ulaştıran, Kaptan İsmail Hakkı Durusu’nun adı Şehir Hatları AŞ’nin vapurlarından birinde hala yaşıyor. Şehir Hatları AŞ, Durusu’nun Feriköy Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret ederek, minnet ve şükranla andı.

Durusu 2

Bandırma Vapuru 1925’te Parçalandı

Bandırma Vapuru, 1878’de İskoçya’nın Glasgow kentinde yapıldı. 279 grostonluk yolcu ve yük gemisi olarak tasarlanan gemi 1883’de Yunanistan’a satıldı ve “Kymi” adını aldı. 1891 yılında kaza sonucu battı. Yüzdürüldükten sonra İstanbul’da bir yabancı işletmeciye satıldı. Türk Bayrağına geçen gemiye burada “Panderma” adı verildi. Marmara Denizi kıyılarında sefer yapan gemi, 1910 yılında Osmanlı Denizcilik İşletmesi tarafından satın alındı ve adı “Bandırma” olarak değiştirildi.

19 Mayıs 1919’dan sonra da 1924’e kadar hizmete devam etti. 1925’de Haliç’te hurda olarak parçalandı.

“Yüzyılın Rotası”nı buradan izleyebilirsiniz.

 

(Kaynak: ibb.istanbul)