Uzak Doğu Sanat Piyasasındaki Gelişmeleri Bağlı Olarak Sanat Yapıtları Taşımacılığı Firması “Crozier”, Hong Kong’ta Varlığını Büyütme Yönünde Adımlar Atıyor.
İsviçre merkezli sanat yapıtları taşımacılığı firması Crozier, Uzak Doğu’daki sanat piyasasında yaşanan büyümeyi göz önünde bulundurarak, Hong Kong’taki varlığını büyütüyor.
Özellikle son yıllarda deniz taşımacılığı, karbon salınımını azaltması ve artan yakıt maliyetleri nedeniyle giderek uygun bir seçeneğe dönüştü. Bu gelişme, sergievlerini ve kültür kuruluşlarını, uluslararası kapsamdaki etkinlikler arasında dolaşıma sokulan sanat yapıtlarının taşınmasında bu yola yöneltiyor.
Piyasa pusulasının ibresi, Doğu ülkelerine doğru kayarken, sanat yapıtı taşımacılığı firması Crozier, IFAS’ı (Integrated Fine Arts Solution) bünyesine katarak Asya pazarındaki varlığını büyüttü. Hong Kong merkezli IFAS, önde gelen sanat yapıtları depolama ve yerleştirme firması konumundaydı.
Firmanın Avrupa ve Asya genel yöneticisi Simon Hornby, Crozier’in bu girişimini, 46 yıllık kurumsal tarihi içindeki önemli bir adım olarak değerlendirirken, aynı zamanda da Hong Kong’a yapılan deniz yoluyla taşımacılıkta dikkat çeken bir artış gerçekleştiğini söylüyor. Bu yılın başlarında, ünlü müzayede evi Christie’s ile işbirliği yapan firma, New York-Londra arasında ayda bir kez ve Londra-Hong Kong arasında iki ayda bir kez sefer yapan gemilerle çok sayıda konteyner yollamıştı. Hornby, bu duruma ek olarak Londra-Hong Kong arasında düzenlenen gemi seferinin de 24 saat içinde tükendiğini sözlerine ekliyor.
Hong Kong’ta gerçekleşen bu genişleme hamlesi, Crozier’e aynı zamanda Asya’nın diğer yerlerinde özellikle Seul’de ve Singapur’da büyüme olanağı sağlıyor. Crozier, ‘Frieze Seul’ sanat fuarının resmi nakliyeci firmaları arasında yer alıyor. Hornby, Londra’dan ve New York’tan firma aracılığıyla nakliye gerçekleştiren sanatevlerinin bulunduğunu; ayrıca Hong Kong’tan Seul’e de yine sanat yapıtlarının gönderiminin gerçekleştiğini vurguluyor.
Her ne kadar Asya sanat pazarında açık seçik bir büyüme görülse de yine de yol üzerinden bazı engeller de bulunuyor. Bu durum özellikle Kovid kaynaklı sert önlemlerin uygulandığı ve Pekin tarafından sıkı bir siyasi denetimi altında tutulan Hong Kong’da ortaya çıkıyor. Bununla beraber, Hornby, değerlendirmesinde; “Biz hala Hong Kong’u – Çin’e ve Çin dışına açılan- ana geçit kapısı olarak görüyoruz. Hong Kong doları hala ABD Dolarına bağlı, ve hukuk yapısı da hala İngiliz hukukuna dayanıyor. Tüm bunların önümüzdeki 20 ila 30 yıl arasında değişeceğine yönelik bir gösterge de bulunmuyor.” diyor.
Şirket, Kasım ayında Paris’te elektrikli araçların kullanılacağı bir tesis açıyor. Hornby, girişimin müşterilerinin Paris’teki tüm gereksinimlerini hızlandıracağını sözlerine ekliyor ve Londra ve Paris arasındaki erişimin çok daha etkin bir durum alacağını ifade ediyor. Kurulumu planlanan iklim denetimli depolama, Ekim ayının sonunda açılacak olan Paris+ par Art Basel fuarı tarihine kadar yetişmeyecek ancak yine de Hornby, etkinlik için kente gelen sergievlerine yardımcı olmak için fuar alanında olanaklar sağlayacaklarını belirtiyor. Ayıca ileriye dönük olarak, Firma, Paris’i sürekli bir yan merkez olarak kullanacak.
Crozier’in gelişme yönündeki son adımı, bir bakıma; çevre dostu taşımacılık seçeneği yönünde arayışları bulunan müşterilerin bu konudaki istemlerinin bir yansıma durumunda. Ayrıca yakıt maliyeti sarmalıyla birlikte deniz yoluyla nakliye giderek artan biçimde – hava taşımacılığından %25 daha ucuz – daha altından kalkılabilir bir seçeneğe dönüştü.
Hornby’in saptamasında “Burada ayırdına vardığımız şey, insanların, siparişlerini 48 saat içinde teslim almalarının oluşturduğu anlık mutluluk duygusundan daha çok, altı haftalık bir süre içinde teslim alıyor olmaların onlara daha çok mutluluk veriyor olmalarını fark etmemiz. Artık daha fazla sayıda müşteri, yalnızca fiyat anlamında uygun olması nedeniyle değil daha uzun erimli olarak, karbon salınımını indirgiyor olması nedeniyle de iş modelimizin parçası olması zorunluluğunu takdir ediyor olmaları nedeniyle bu kararı alıyorlar” diyor.
Sanat piyasasının gelişiminin genel görünümünü çıkarmak için Crozier’in büyüme yönünde gösterdiği atılımlarına bakılabilir. Şirket günümüzde Amerika, Avrupa ve Asya’daki 11 merkez üzerinden 30 konumda etkinlik gösteriyor. 1976 yılında New York’ta Bob Crozier tarafından kurulan firma, kentin doğu kıyı yakasında gelişmeye başladı. Bu süreç içinde özellikle Batı Kıyısında da faaliyetlerine başlamadan önce çok sayıda işletmeyi bünyesine kattı. Daha sonra İsviçre’ye taşınan Crozier burada da Zürih’teki ve Cenova’da bulunan bazı firmaları satın aldı. Yaklaşık olarak Üç yıl sonra ise, firmanın bir kolu Londra’da açıldı.
(Kaynak: theartnewspaper.com)
Hong Kong’lu Girişimci A. Cheng, Çin’in Shenzen Kıyı Bölgesinde Yaşama Geçireceği Kültürü/Sanatı Temel Alan “K11 ECOAST” Adlı Projesine İlişkin Ayrıntıları Kamuoyuyla Paylaştı.
Hong Kong’lu milyarder, gayrimenkul geliştiricisi ve sanat koleksiyoneri 42 yaşındaki Adrian Cheng, geçen hafta Çin’de gerçekleştirmeyi planladığı geniş içerikli kültür/sanat ve tecim merkezine ilişkin bilgiyi kamuoyuyla paylaştı.
Çin Hükümeti’nin Shenzhen’in de aralarında yer aldığı dokuz güney eyaletini içeren Büyük Körfez Bölgesi’ni 2035 yılına kadar sanat ve iş merkezi olarak geliştirme yönündeki girişimlerinin bir parçası olarak yaşama geçirilen K11 ECOAST adlı proje, sanat ve kültürle birlikte ticaretin de gerçekleştirildiği bir yaşam merkezi olarak öne çıkıyor.
K11 ECOAST adı verilen, Çin’in güneydoğusundaki hızlı gelişen bir bölge olan Shenzen’in kıyı alanlarında yapılacak bu geliştirme projesinin 2.4 milyon metrekareden daha fazla bir alan üzerinde, 1.4 milyar dolar değerinde bir yatırım olacağı belirtiliyor. Sanat mekanlarını, ofis binalarını ve açık hava dolaşım alanlarını içerecek olan çok amaçlı yerleşkenin 2024 yılında açılması planlanıyor.
Cheng’in Hong Kong’taki ‘Yeni Dünya Gelişme Limited Şirketi ve Shenzen’deki ‘Çin Tacirler Shekou Holding’inin ortak girişimi olarak ortaya çıkan proje, Çin Hükümetinin ülkedeki, Guangzhou’nun ve Shenzhen’in de aralarında yer aldığı dokuz güney eyaletini içeren Büyük Körfez Bölgesi’ni 2035 yılına kadar sanat ve iş merkezi olarak geliştirme yönündeki girişimlerinin bir parçası olarak yaşama geçiriliyor. Bu proje, aynı zamanda, milyarder ‘geliştirici’ Cheng’in, Büyük Körfez Bölgesi’nin K11 ECOAST ile yeni yaratıcı kültür işkolunun röper noktası durumuna getirme konusundaki arzusuyla uygun düşen bir yaklaşım biçimi.
Gelecek yıllarda tamamlanması beklenen yerleşke, Cheng’in Çin’deki ilk gayrimenkul geliştirme girişimi değil. ArtReview dergisinin yayınladığı 100 Güçlü İnsan sıralamasında yerini 2014 yılından bu yana koruyan sanat koleksiyoneri, sanatı ve ticareti, mağazaları çevreleyen alanlarda, geniş ölçekli sergilemelere yer vererek bir araya getiren, Hong Kong’da ve Çin’de çok sayıda bulunan alış verişi merkezleri olan K11’i 2008 yılında yaşama geçirme yolunda ilk adımı atmıştı. Cheng’in bu anlamda ilk girişimi, şirket web sayfasında da yer alan bilgiye göre, 2013 yılının Haziran ayında açılan Şangay K11 Sanat Çarşısı olmuştu.
Bir yıl önce, çiçeği burnundaki emlakçı, ailesine ait olan, Yeni Dünya Gelişme Limited Şirketini, sanatçılara ve zanaatlara sipariş edilen yapıtlarla donatılmış üst gelir sınıfına yönelik konut üretme temeline dayanan düşüncesi yönünde ailesini ikna ederek, kuruluşu farklı bir alana doğru yön vermek amacıyla ele almıştı.
Kentsel gelişim için, finans işkoluna ve emlak işkoluna büyük oranda bel bağlayan bir kentte, Yeni Dünya Gelişme Limited Şirketi, toplamda 125 milyar dolar serveti ile Hong Kong’un en varsıl ailelerinden birinin sahibi olduğu, Hong Kong’un en büyük beş inşaat firmalarının arasında yer alıyor.
Cheng, 2019 yılında, kendi özel sanat ve perakende harmanını alarak 2.6 milyar dolarlık tamamen yeni bir boyuta taşıdı ve Hong Kong – Tsim Sha Tsui kıyı boyunda konumlu Viktorya Rıhtımındaki bu yeniden geliştirme projesinin ana odak noktası olarak K11 MUSEA’yı öne çıkardı.
Kurucusu tarafından ‘Kültür dünyasının Silikon Vadisi’ adlandırılan, K11 MUSEA, Cheng’in kültürü ve sanatı, üreticinin/tüketicinin aracısız olarak biraraya gelerek alışverişin gerçekleştirdiği merkez ve bir yaşam biçimi noktası olarak bir araya getirme yaklaşımının en iyi örneği oluşturuyor.
K11 MUSEA’da ortaya koyduğu bu yaklaşıma benzer biçimde, Cheng, K11 ECOAST’un yaşama geçirilmesi için, önde gelen sanatçılardan ve mimarlardan oluşan geniş bir takım ile birlikte çalışıyor. Mimar David Chipperfield’a ve Rem Koolhaas’ın OMA adlı ofisine ayrıca Sou Fujimoto’ya, bu büyük yerleşkenin tasarımında yer almaları için çağrı gönderildi. Öte yandan Çin’den ve dünyanın diğer yerlerinden çok sayıda tanınmış sanatçının yapıtları, aralarında Phyllida Barlow ve Monika Sosnowska da olmak üzere K11 ECOAST’un farklı alanlarında sergilenecek.
(Kaynak: theartnewspaper.com)
Prof. Dr. Kaya: “Nuh’un Gemisi”inin Yer Aldığına İnanılan Alanda Yapılacak Çalışmaların Doğru Sonuçlanması İçin Tek Bir Taşın Bile Yerinden Oynatılmaması Gerekiyor.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, Nuh’un Gemisi‘ne ait kalıntıların olduğuna inanılan ve korunması gereken alanda, bir taşın bile yerinden oynatılmaması gerektiğini, yapılacak araştırmaların doğru sonuçlanması için en küçük bir ayrıntının çok önemli olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Kaya, Kitab-ı Mukades’te “Nuh’un Gemisi” ile ilgili yer alan anlatıların Ağrı Dağı olarak yorumlanması ve Ağrı Dağı‘nın pek çok insanın düşüncesinde “Nuh’un Gemisi” ve tufan ile özdeşleşmesi nedeniyle Hristiyan dünyasından bölgeye çok ciddi yönelim olduğunu söyledi.
“Nuh’un Gemisi”ne ait olduğu sanılan bu doğal yapının bulunduğu alanın çok iyi korunamadığını savunan Kaya, “Özellikle dışarıdan gelen ziyaretçiler ve araştırmacılar bazen bu alana izinsiz girip araştırma yapıp fotoğraf çekebiliyor. Öncelikle bu alanın bu tür kontrolsüz girişlerden korunması lazım. Burası eğer doğal bir yapıysa veya iddia edildiği gibi Nuh’un Gemisi’nin kalıntıları buradaysa buradan tek bir taşın bile yerinden oynatılmaması gerekir çünkü yapılacak araştırmaların doğru sonuçlanması için en ufak bir ayrıntı bile çok önemli olabilir. Bunun önüne geçilmesi lazım.” dedi.
Kaya, söz konusu alanda heyelan riski olduğuna ve bugünün teknolojisiyle buradaki heyelan tehlikesinin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların yapılması gerektiğine vurgu yaparak, şunları söyledi: “Zaten yapıyı incelediğimiz zaman yapının sağ ve sol kenarlarında ciddi yarıkların oluştuğu, zaman zaman tekrar eden heyelanlar sonucu meydana gelen aşınmanın artık yapının gövdesine sirayet ettiğini görebiliyoruz. Şiddetli yağışlar sonucu dağlık alandan yamaç aşağı gelen suların yapının sağ ve sol tarafında oluşturduğu vadilerden akan suların kesinlikle yapıya ulaşmadan sahadan drene edilmesi ve yapıdan uzaklaştırılması gerekiyor. Yapılacak projeler dahilinde öncelikli olarak heyelan duyarlılık haritalarının burada yapılması gerekiyor. Teknoloji çok gelişmiş. Coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak buradaki heyelan duyarlılık haritaları ortaya konulabilir.”
Hong Kong’ta Açılan Nuh’un Gemisi Müzesi
Prof. Dr. Kaya, 2010 yılında Hong Kong‘tan bir grup Çinlinin Ağrı Dağı‘na tırmanış yaptıktan sonra ellerine birkaç tahta alıp “Nuh’un Gemisi”nden parçalar buldukları yönündeki iddialarını basın aracılığıyla kamuoyu ile paylaştıklarını ve sonraki süreçte bu kişilerin Hong Kong‘a gidip Nuh’un Gemisi Müzesi kurduklarını anımsattı.
Ağrı Dağı ve iddia edildiği gibi “Nuh’un Gemisi” yapısının önemli bir turizm alanı olduğunu kaydeden Kaya, “Şu anda Hong Kong’daki “Nuh’un Gemisi Müzesi”ni milyonlarca turist ziyaret ediyor. Madem Ağrı özellikle Hristiyanların önemli kesimi tarafından bu işin merkezi olarak kabul ediliyor ve Nuh’un gemisinin kalıntılarının burada olduğuna inanılıyor, öyleyse buralarda bu tür yatırımların yapılması halinde Nuh’un Gemisi inancı dolayısıyla buraya milyonlarca turist gelebilir.” dedi.
(Kaynak: aa.com.tr)