Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Hew Locke’un Kiliselerdeki Adak Gemilerinden Esinlenerek Ürettiği “Armada”(2019) Adlı Yerleştirme, Tate Modern Tarafından Satın Alındı.

Tate Modern Müzesi, Art Fund’un sağladığı destekle, Guyana-İngiliz kökenli sanatçı Hew Locke’un 45 adet tekne maketinden oluşan ‘Armada’ (2019) başlıklı yerleştirmesini satın alarak, koleksiyonuna kattı.

Yerleştirme, sanatçının Avrupa’daki kiliselerde ve katedrallerde gördüğü, denizde karşılaştıkları tehlikelerden kurtulan denizcilerin ya da yolcuların, Tanrıya bir şükran belirtisi olarak, kiliselere sundukları adak gemilerinden esinleniyor.

Burada betimlenen farklı coğrafyalardan ve zaman dilimlerinden kargo gemilerinin, balıkçı teknelerinin, karavelaların ve kalyonların içinde yer aldığı ‘filo’, tavandan sarkıtılarak; ortalama bir boydaki sahip olan bir insanın omuz yüksekliğine boşlukta sergileniyor. Her biri çeşitli malzemelerle bezenerek, dekore edilen bu gemi maketlerin bazıların üzerinde yaygın olarak üretilen ve her yerden ucuza bulunulan plastik oyuncaklar, balık ağları, ya da mücevher kakmaları, askeri peçler, muskalar eski sömürgelerdeki çatışmalara katılan askerlerin kazandığı madalyaların taklitleri yer alıyor. Bazıları 16. y.y. Benin yontucuları tarafından Portekizli paralı askerlerin betimlendiği, pirinç bezemelerle süslü iken; bazı teknelerin üzerinde yer alan Karaipler’den, Gambiya’dan ve Suriye’den madeni paralar ya da sikkeler, uluslararası ticaret ve mal değişimini akla getiriyor; aynı zamanda günümüzde de süregelen sığınmacı sorununu kaynaklı insan hareketliliğini de anımsatıyor.

tate.org.uk

Teknelere güzelduyusal (estetik) amaçlarla yapılan bu müdahalelere yönelik çok katmanlı anlamsal yaklaşım, sanatçının zamana ve tarihe olan geniş bakış açısını yansıtıyor. Locke’un çeşitli gemi ve denizcilik konulu yerleştirmeleri, farklı konumlara, söylencelere ve tarihlere gönderme yapıyor olmasına karşın tüm hepsinin tek, düşsel filo içinde birbiriyle bağlantı kurarak, tarihin dönemleri içinden geçtiğini görüyoruz.

Burada sözü Locke’a verecek olursak; sanatçı teknelerle ilgili olarak şunları söylüyor: “Aslında burada özel olarak dile getirilen, günümüzdeki sığınmacı sorunu değil; bugünün sığınmacılarının yarının yurttaşları olabileceğine yönelik daha geniş bir bakış açısı.”

İngiliz kimliğinin görsel temsillerine ve küresel fikirlere olan hem çelişik duyguları ve hem de duyduğu hayranlığı bilinen Locke’un kültürel ve ulusal kimlik arayışları, Kraliyet ailesinin görsellerinden; plastik oyuncaklar, çiçekler, boncuklarla süslenmiş büstlerine ve insanı içine alan bir yerleştirmeye sahne olan HMS Belfast krüvazörüne dek geniş bir yelpazede gerçekleşiyor. Sanatçı, bu bağlamda Londra’daki Thames Irmağında artık turistik amaçlarla demirli bulunan krüvazörü karnaval kostümleri giydirilmiş kimisinin yüzüne maskeler takılmış, cansız mankenlerle tüm gemiyi donatmıştı.

Hanedanlık armalarıyla, madalyalarla ve devlet simgeleri aracılığıyla; savaş gemilerini ve sanatsal bir müdahale yeri olarak bir olayı/kişiyi anmak amacıyla kamual mekana dikilen yontuları da kullanarak Locke, hükümetlerin yönetsel ‘erk’lerinin, ikonografilerinin ve ürettikleri anlatıların/efsanelerin ayrıntılı bir irdelemesini sunuyor.

.

tate.org.uk

Locke’un çocukluk yıllarını geçirdiği Guyana’nın tarihi 17. yy’ın başlarından itibaren buraya Afrika’dan köleleri taşıyan Hollanda ve İngiliz gemileri ile doluydu. Birmigham’daki İkon Sergievi’ndeki “Armada”nın da yer aldığı kişisel sergisindeki bir videoda, Locke, ‘suların ülkesi/toprakları’ anlamına gelen Guyana’dan, geleneksel evlerin suyun içine direklerin üzerinde inşa edilen bir yerden geliyor olmasına gönderme yaparak, kendi genlerine adeta işlenmiş olan teknelerden söz ediyordu. Guyana’dan İngiltere’ye doğru bir gemide, Windrush Kuşağı sonrası dönemin bir parçası olarak yolculuk yapan sanatçı, yazar Debika Ray ile gerçekleştirdiği söyleşide şunları söylüyordu:

“Ülkemden ayrılmamın ardından geçen süre içinde; her yıl kendim için bir tür koruma kalkanı olarak gördüğüm bir tekne maketi yapardım. Sonradan bu, benim sanatsal çalışmalarımın ana bileşenine dönüştü. Bunun göçle ve sığınmacılıkla olduğu kadar, denizin aslında en büyük su terazisi olduğu gerçeği ile de ilgisi vardı. Tüm sukürede var olan deniz taşıtlarından esin alan gemilerim, hem fotografik anlamda hem de tanıklık ettiklerim bağlamında bir düşsel kalidoskoptan çıkıp geliyor. “

tate.org.uk

.

tate.org.uk

Mayflower’da (1960 yılında ilk İngiliz seyyahları Yeni Dünya’ya taşıyan gemi) modellenen öğeler, hemen yanındaki İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin kullandığı türden ahşap gemiler, ayrıca HMT Empire Windrush’in maketi (Savaş sonrası dönemde Batı Hindistan’dan gelen ilk grup göçmenleri İngiltere’ye getiren gemi) Locke’un “Armada”sının bünyesinde mevcut gereçleri ve tarihi kaynakları, sanatçının kendi belleğiyle ve kaygılarıyla bir potada eriterek, kaynaştırıyor. Bu türden çalışmalarında sanatçının tarihsel geçmişi ve çağdaş zamanı karışıma dönüştürdüğü durum, izleyicilere doğrusal bir anlatım değil; fakat daha çok birbirine karışmış tarihlere ve yüklendikleri sorunlara icap ettirdiği derin bir bakış sunuyor.

Her ne kadar 45 adet tekne “Armada” başlıklı bu yerleştirmede bir arada sergileniyor olmasına karşı, daha önce, yerleştirmenin parçası olarak ilk üretilen bazı parçalar, 2017 Venedik Bienalindeki Diaspora Pavilyonunda “Tethys Denizi” adı ile sergilenmiş ve böylece daha küçük kompozisyon halinde görülmesine olanak sağlanmıştı. “Armada” tüm parçaları ile birlikte ilk olarak Birmigham’daki İkon Sergievinde 2019 yılında açılan Locke’un ‘Here’s The Thing’ başlıklı kişisel sergisinde bir arada sanat izleyicilerinin karşısına çıkmıştı. Daha sonra ise, yerleştirme, Eylül 2019-Ocak 2020 tarihlerinde Missouri/Kansas’taki Kemper Çağdaş Sanat Müzesi’nde ve yine Şubat 2020’de Maine/Waterville’deki Colby Koelji Sanat Müzesi’nde sergilenmişti.

(kaynak: artnewspaper, tate.org.uk)