G. Erkılıç, “Atlantropa ve Dünyanın İnşası” Başlıklı Yazısında, Mimar H. Sörgel’in Akdeniz’in Deniz Tabanını Avrupa Ekonomisine Kazandırmayı Amaçlayan Jeopolitik Tasarımını İrdeliyor.
Öğretim Üyesi Mimar Gökçen Erkılıç’ın Manifold‘ta yayınlanmakta olan “Bu Bir Çizgi Değildir” başlıklı yazısı dizisinin bir bölümü olarak kaleme aldığı “Atlantropa ve Dünyanın İnşası” Mimar Herman Sörgel’in, “Atlantropa” adını verdiği projeyi irdeliyor.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasında Avrupa’nın ekonomik ve demografik sorunlarına çözüm bulmayı amaçlayan Sörgel, Cebelitarık Boğazı’na bir baraj inşa ederek, Akdeniz’e okyanustan su girişini denetim altına almayı ve böylece Akdeniz’deki su seviyesini 200 metre aşağı çekmeyi hedefliyordu. Böylece ortaya çıkacak olan büyük araziler ekonomik işleyişe katılarak; Avrupa için sonsuz bir enerji kaynağı oluşturacak ve kıtada bir gönenç toplumu kurulmasına katkı sağlayacaktı.
Düşünsel alt yapısı nedeniyle büyük ölçek bir proje olarak görülmekten öte; dünyanın bütününe yönelmiş jeopolitik bir tasarım olan Atlantropa’nın gerçekleşmemiş olmasına karşın Erkılıç’ın “Atlantropa’nın hayaletleriyle olağanlaşan bir dünyada yaşıyoruz” olarak tanımladığı proje, dikkat çekici bir girişim olarak karşımızda duruyor.
Öte yandan Atlantropa’yı anlatan görsellerde Karadeniz ve Marmara Denizinin sularının Akdeniz’e geçişini engellemek adına Çanakkale Boğazı’na ve hatta İstanbul Boğazı’na da bir baraj önerilmiş olması makaleyi, bizler açısından daha da ilginç kılıyor.
BU BİR ÇİZGİ DEĞİLDİR: ATLANTROPA VE DÜNYANIN İNŞASI
Yazar: Gökçen Erkılıç
Çizimlerle kaplı bir oda. Şemalar, perspektifler, planlar. Bir çalışma masası, bir dünya küresi, gönye, T cetveli. Bu fotoğraf Atlantropa’nın çalışma odası.
.
Atlantropa, mimar Herman Sörgel’in (1885–1952) 1928–52 yılları arasında üzerinde çalıştığı bir projeydi. Akdeniz’in su seviyesini 200 metre aşağı çekmeyi ve açığa çıkan yeni kara parçalarını birleştirerek yeni bir kıta birliği kurmayı hedefliyordu. Cebelitarık Boğazı’na bir baraj inşa ederek Akdeniz’e okyanustan gelen su akışı kesilecek, denizin suyu yavaş yavaş buharlaşarak bu iç deniz bir göle dönüşecekti. Ortaya çıkan yeni kara alanlarında yeni liman kentleri, hidroelektrik santraller, köprü ve otoyollar inşa edilecekti. Akdeniz’in bildiğimiz kıyı çizgisi baştan aşağı değişecekti.
Projenin uçlarda dolaşan ideolojisinden daha garip bir şey varsa, o da Sörgel’in bu fikrin hayata geçmesi olasılığına duyduğu inançtı. Üzerinde yirmi yıldan fazla çalıştı. Bu süre içinde deniz suyunun tuzluluk oranı hesaplarından iklim verilerine, kent planlarına, propaganda afişlerinden filmlere uzanan yadsınamayacak bir dizi bilimsel ve kurgusal arşiv bıraktı. Aralarında Deutsche Werkbund’un kurucusu Peter Behrens’in de bulunduğu bir grup mimar ve mühendisle birlikte çalıştı ve Atlantropa’yı bir hayalden çok gerçekleşmesine ramak kalmış hakiki bir “dünya inşası” olarak göstermeyi başardı.
Senelerdir aklımın bir köşesinde çakılıp kalan bu acayip proje, kıyı çizgisi üzerine tasarlanmış en uç projelerden biri olarak “Bu Bir Çizgi Değildir” deki yerini alıyor. Kıyı çizgilerinin ideolojiler, dünya görüşleri ve dünyanın inşasına dolanıklığı üzerine bir yazıya dönüşüyor.
Yazıya devamına buradan ulaşabilirsiniz.