Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Ayşe Erkmen’in “Haliç Haliç’te” Adlı Yontusu, Haliç Kıyısındaki Akşemsettin Parkına Yerleştirildi.

İstanbul Bienali’nin, Koç Holding’in işbirliğiyle her bienalin ardından bir yapıtı, kamusal alana kazandırma geleneği sürüyor.

Bu çerçevede Ayşe Erkmen tarafından Haliç’ten esinlenilerek üretilen “Haliç Haliç’te” adlı yontu, Fatih semtinde bulunan, Balat Hastanesi ile Balat Vapur İskelesi arasında yer alan Akşemsettin Parkı’na yerleştirildi.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding’in işbirliğiyle, düzenlenen İstanbul Bienali, 2017 yılından bu yana her bienalde bir sanatçıya kamusal alanda kalıcı olarak sergilenecek bir yapıt üretmesi için çağrıda bulunuyor.

Bu anlayış çerçevesinde, 2017 yılında gerçekleştirilen 15. İstanbul Bienali’nden Ugo Rondinone’nin ‘Buradan Nereye Gidiyoruz?’ başlıklı neon yontusu, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yolu üzerindeki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’ne konumlandırılırken; 2019’daki 16. İstanbul Bienali’nden Monster Chetwynd’in, masallardan ve mitolojiden esinlenerek oluşturduğu ve bir çocuk oyun alanı biçiminde kurguladığı “Gorgon’un Oyun Alanı” başlıklı açık hava yerleştirmesi Maçka Sanat Parkı’na yerleştirilmişti.

2022 yılında ise; gerçekleştirdiği duruma özgü ve bağlama duyarlı yapıtlarıyla tanınan Türk sanatçı Ayşe Erkmen, Bienalin çağrısıyla kamusal alanda kalıcı olarak sergilenecek bir yapıta imza attı.

Erkmen: Haliç’in benim için bir gemiyi, bir gondolu, bir kayığı andırıyor

Çağrıyı aldığı andan itibaren denizle ilgili bir yapıt üretmeyi düşündüğünü vurgulayan Erkmen açıklamasında, İstanbul’da gezdiği birçok yerin ardından Balat kıyılarında konumlandırılacak bir yapıt üretmeye karar verdiğini belirtiyor.

Yapıtı hazırlarken, Haliç bölgesinin kıyı çizgisinden ve yapıtın yerleştirildiği parkın denizle olan yakın ilişkisinden esinlendiğini söyleyen Erkmen, “Haliç Haliç’te” adlı yontuyu tanımlarken şu sözcüklere yer veriyor:

“Yabancı dillerde ‘Golden Horn/Altın Boynuz’ olarak bilinen Haliç’in ilginç biçimi, benim için bir gemiyi andırıyor, bir gondolu veya tuhaf biçimli bir kayığı, hatta bir dumanı… Baktıkça akla tuhaf düşünceler getiren bu hareketli ve esrarengiz form, Haliç’in üzerine akşamüstleri yansıyan altın renkli güneşle birleşince altın boynuz adını almış deniyor. Bu şekil aslında bir kontur, bir dış çizgi. Ben bu çizginin içini doldurup bir yer, bir alan oluşturup, bunu Haliç’te konumlandırmak istedim.”

Ömer Koç: Her Bienal döneminde kente bir kamusal yapı kazandırmaya karar verdik.

İstanbul Bienali’nin, Türkiye’nin kültür ve sanat yaşamına değer biçilemez katkılar sağladığının altını çizen Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, “Biz de Koç Holding olarak İstanbul Bienali sponsorluğumuz ile çağdaş sanatın açtığı bu çok önemli alanların büyümesine destek oluyor, geniş kitlelerin çağdaş sanata erişimini mümkün kılmak için Bienal’in ücretsiz ziyaret edilebilmesini sağlıyoruz. Bu yıl 2007 – 2026 yılları arasını kapsayan sponsorluğumuzu, 2036 yılına kadar uzatma kararı aldığımızı duyurduğumda aldığımız müspet tepkiler de ne kadar büyük bir ihtiyaca karşılık verdiğimizi destekler nitelikte oldu. 2017 yılında aldığımız kararla İstanbul’a her Bienal döneminde bir kamusal eser bırakmaya, âdeta şehre bir eser armağan etmeye karar verdik” dedi.

Eczacıbaşı: Mekanla doğrudan ilişki kuran bir yapıt

İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı açıklamasında, “Türkiye’nin en önemli güncel sanatçılarından Ayşe Erkmen’in, yerleştirildiği mekânla doğrudan bir ilişki kuran bu eserinin kentimize kazandırılması konusundaki destekleri için 2007-2036 Bienal Sponsoru Koç Holding’e içten teşekkürlerimi sunuyorum” ifadelerini kullandı.

Örer: İstanbul’un suyla olan derin bağını Haliç üzerinden düşünmeye davet ediyor

Ayşe Erkmen’in yapıtının tanıtımı amacıyla 24 Ekim 2022 tarihinde bir buluşma gerçekleştirilmiş ve etkinliğe İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, İKSV Güncel Sanat Projeleri ve İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer, Vehbi Koç Vakfı Kültür Sanat Danışmanı ve Arter Kurucu Direktörü Melih Fereli ve sanatçı Ayşe Erkmen katılmıştı.

Buluşmada gerçekleştirdiği konuşmasında Bige Örer, Erkmen’in ürettiği yapıtlarla kenti ve kamusal alanı görme biçimlerimizi değiştirdiği belirterek şu değerlendirmede bulunmuştu: “‘Haliç Haliç’te’ isimli yeni yapıtıyla da bizleri İstanbul’un suyla olan derin bağını ve farklı katmanlardaki coğrafi ve tarihsel hafızasını Haliç üzerinden düşünmeye davet ediyor. Balat Hastanesi ile Balat İskelesinin arasındaki Akşemsettin Parkı’nda ağaçların arasına yerleştirdiğimiz bu yalın ama göz kamaştırıcı eseri, günün her anının ışığını ayrı yansıtıyor ve coğrafya algımızı ters yüz ediyor. Ayşe Erkmen’le beraber İstanbul Bienali olarak bu işi gerçekleştirmekten dolayı çok mutluyum.”

(Kaynak: iksv.org, haberturk.com, koc.com.tr)

16. Contemporary İstanbul, Düzenlenen Önizleme Etkinliği İle Tersane İstanbul’da Başladı.

Dünyanın tanınmış sergievlerini, sanatçılarını ve kuruluşlarını İstanbul’da bir araya getirmeyi hedefleyen 16. Contemporary Istanbul Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı, Haliç’te konumlu bulunan Tersane İstanbul’da düzenlenen ön izleme etkinliği ile başladı.

Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, etkinlikle ilgili olarak; dünyadaki çağdaş sanat fuarlarının arasında bir rekabet olduğunu vurgulayarak; “Sanat, galeriler ve sanat ortamı fuarcılığın yüzde ellisi, diğer yarısı şehrin kendisi, sunduğu hizmetler, ulaşım, burada yeme-içme servisi, sosyal alanlarda sunduğu deneyim. Bakın şu Haliç sahilindeki deneyimi dünyanın başka hiçbir yerinde yaşayamazsınız.” saptamasında bulundu.

Güreli, ayrıca “Yurt dışından 24 basın mensubu geldi, bu sabah bir basın toplantısı yaptık onlarla. İçlerinden Alman bir gazeteci ‘Bu dünyanın en iyi fuarı, ben bunu böyle yazacağım. Bir çağdaş sanat fuarı böyle bir ortamda böyle olmalı’ diye konuştu. Artık insanların Venedik’e gittiğinde ‘İstanbul gibi olmuş’ demesini istiyorum.” dediğini aktardı.

Saygın bir etkinliğe ev sahipliği yapan Tersane İstanbul, mimari açıdan da uluslararası düzeyde önemli bir başarı elde etmişti. 9 bin 500 metrekare kapalı ve 10 bin metrekare açık alana sahip olan Tersane İstanbul’un proje yönetimi ‘Tabanlıoğlu Mimarlık’ tarafından gerçekleştirilmiş ve yerleşke, ‘Dünya Mimarlık Ödülleri Şenliği 2019’da (World Architecture Festival Awards) “Gelecek Projeleri” dalında yer almaya layık görülmüştü.

A.A

Contemporary İstanbul’da bu yıl Seul’den ‘AB gallery’, İstanbul’dan ‘Ambidexter’, Düsseldorf’tan ‘Anna Laudel’, İstanbul’dan ‘Arton İstanbul’, ‘Art Refinery’, ‘Artopol’, Tahran’dan ‘Bavan Gallery’, İstanbul’dan ‘Bozlu Art Project’, ‘Büro Sarıgedik’, ‘C.A.M. Galeri’, New York’tan ‘C24’, Zürih’ten ‘Claudia Schmidt’, İstanbul’dan ‘Dirimart’, ‘Faar Art Gallery’, ‘Galeri 77’, ‘Galeri Binyıl’, ‘Galeri Diani’, ‘Galeri Miz’, ‘Galeri Nev’, Barselona’dan ‘Galeria Joan Gaspar’, İstanbul’dan ‘Galerist’, Berlin’den ‘Hotel Mond Fine Art’, Tahran’dan ‘Iranshahr Art Gallery’, İstanbul’dan ‘İstanbul 74’, Londra’dan ‘JD Malat Gallery’, ‘JD Malat Project’, Tahran’dan ‘Khak Gallery’, Lizbon’dan ‘Mariana Custodio’, New York’tan ‘Marlborough Gallery’, İstanbul’dan ‘Martch Art Project’, Kiev’den ‘Mironova Gallery’, Tahran’dan ‘Mohsen Gallery’, İstanbul’dan ‘Öktem Aykut’, ‘Onearc Galeri’, ‘PG Art Gallery’, ‘PI ARTWORKS’, ‘PILEVNELI’, Berlin İstanbul x König, İstanbul’dan ‘Pilot Galeri’, ‘Piramid Sanat’, ‘Red Art’, ‘Sanatorium’, Moskova’dan ‘Szana Gallery’, Barselona’dan ‘Villa Del Arte’, İstanbul’dan ‘Vision Art Platform’, ‘X-IST’, Berlin’den ‘Zilberman’ galerileri yer alıyor.

Katılımcı kuruluşlar arasında ise ‘Akbank Sanat’, ‘Arthouse’, ‘Baksı Müzesi’, ‘EKAV’, ‘Halka Sanat’, ‘İyilik İçin Sanat Derneği’, ‘Kalyon Kültür’, ‘OMM Müzesi’, ‘Radar Art Project’ ve ‘Şekerbank Açık Ekran’ bulunuyor.

Etkinlik ayrıca; Baksı Müzesi’nin ‘Kıraçlı’ sergisine; Yıldız Holding’in koleksiyonunda yer alan “İmgeler ve Göstergeleriyle Burhan Doğançay” ve Ekrem Yalçındağ’ın “Renk, Doğa, Ornament ve Öteki Şeyler Üzerine” sergilerinden oluşturulan bir seçkiye; Nef’in, Sıtkı Kösemen – ‘Dönüşümler’ başlıklı sergisine; Tosyalı Holding’in, ‘100 yaşındaki heykelci: İlhan Koman’, Hepsiburada’nın, ‘Akrasia’ ve The Yard’ın, ‘Evdeyim Evdeyim Evdeyim’ sergilerine ev sahipliği yapıyor.

16. Contemporary İstanbul, 7-10 Ekim tarihleri arasında Tersane İstanbul yerleşkesinde ziyarete açık olacak.

(Kaynak: aa.com.tr)

İstanbul Trafik Vakfı’na Ait Yediemin Otoparkında Çürümeye Bırakılan Deniz Taksilerin Günümüzdeki Durumu Ulusal Basında Yer Buldu

İstanbul deniz ulaşımını rahatlatacağı ön görülerek yaşama geçirilen deniz taksiler, yaşanan yasal sorunların ardından Haliç kıyısına terk edilmişti. 2020 yılında Haliç’te bulundukları noktadan alınarak; İstanbul Trafik Vakfı’nın Yediemin otoparkına götürülen ve burada çürümeye bırakılan deniz taksilerin günümüzdeki durumları ulusal basında yer buldu.

İstanbul’da ulaşım sorunlarının özellikle deniz ayağını rahatlamak amacıyla tasarlanan deniz taksilerin işletme hakkı İstanbul Şehir Hatları A.Ş tarafından 2011 yılında Teknomar Denizcilik ve Deniz Araçları İşletme A.Ş‘ye verilmişti. 2012’de şirket, 2 milyon 400 bin avro karşılığında Fadıl Akgündüz‘e devroldu. Ancak 2013 yılından sonra süregelen seferler aksamaya başladı ve çalışanlar maaşlarını alamaz duruma geldi. Aynı yıl içinde şirket çalışanları Teknomar Denizcilik A.Ş aleyhine icra davaları açmaya başladı. İşçilerin lehine sonuçlanan yasal girişimlerin ardından diğer alacaklı kurumlar da icra takibi başlattı.

.

1.

.

2.

3.

.

4.

Bu yasal süreç sonucu olarak; 15 adet deniz taksiye haciz geldi ve tüm teknik donanımları sökülen, deniz taksiler Haliç kıyılarında çürümeye bırakıldı. Zaman içinde bakımsızlık ve içinde bulundukları koşullar nedeniyle birçoğu batan taksiler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından 2020 yılının Aralık ayında denizden çıkarıldı ve ardından İstanbul Trafik Vakfı‘nın Yediemin otoparkına götürüldü. O günden günümüze kaderine terk edilen, paslanmaya yüz tutmuş donanımlarıyla, 13 adet deniz taksi artık denizde seyir yapamayacak durumda.

(Kaynaklar: denizhaber.net, virahaber.com, trthaber.com)

 

 

 

“Duvarların Ötesinde” Projesini Gerçekleştirmek Üzere İstanbul’a Gelen “Saype”nin Seçtiği Konumlardan Biri De Haliç Oldu

Arazi Sanatının tanınmış adı Guillaume Legros’un, bilinen adıyla “Saype”, Duvarların Ötesinde (Beyond Walls) projesinin sekizinci durağı olarak seçtiği İstanbul’da üç farklı yerde yapıtlarının gerçekleştirdi.

Sanatçının yapıtlarının uygulamak amacıyla seçtiği konumlardan biri de Haliç oldu.

İstanbul Belediyesi‘nin de destek verdiği proje kapsamında sanatçı, Boğaziçi Üniversitesi Güney Yerleşkesi, Beykoz Çayırı ve Haliç‘te Atatürk Köprüsü‘ne bağlı bulunan yüzen platformda çimlendirilen bir dubaya, insan zincirinin halkalarını çizdi.

.

Sanatçı, Duvarların Ötesinde, kutuplaşmakta olan bir dünyada, sembolik olarak dünyanın en büyük insan zincirini yaratmayı amaçlıyor. Saype‘nin oluşturduğu evrensel halk dansının devasa elleri, Avrupa ve Afrika kıtalarını buluşturduktan sonra, bu kez de Boğaz’ın Avrupa yakasına geldi.

Projenin İstanbul ayağı için Boğaziçi Üniversitesi‘nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Saype, “Seçtiğimiz her mekanda bir sembolizm, bir tarih arıyoruz. İstanbul değişik kültürlerin, Doğunun ve Batının buluştuğu nokta. Fiziki olarak da iki kıtanın birleştiği yegane yer. Dolayısıyla bu projenin İstanbul’a gelmemesi düşünülemezdi.” dedi.

Tebeşir ve kömürden oluşan bir boyanın mucidi olan Saype, sokak sanatı ve Arazi sanatını birbirine bağlayan sanatsal bir hareketin öncüsü olarak biliniyor. Çalışmalarında yüzde yüz biyolojik olarak parçalanabilir boya kullanan sanatçı, çizim yapacağı alanı karelere bölerek önce resmin hatlarını çiziyor. Sonrasında ise grinin açıktan koyuya tonlarını kullanarak kafasındakini zemine çıkarıyor. Bu çizim tekniğinde, drone ile havadan yapılan çekimler de önemli bir rol oynuyor.

26 Kasım’da Taksim Sanat‘ta açılan yapıtları içeren fotoğraf sergisi, 8 Kasım 2020 tarihine kadar görülebilir.

(Kaynaklar: indyturk.com, artfulliving.com.tr, haberturk.com, bbc.com)

İBB Tarafından Açılan “İstanbul Senin, Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması” Haliç Kıyısına Yönelik Kentsel Gereksinimlerine Çözüm Öneren Projelere Çağrıda Bulunuyor.

İBB Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı tarafından Haliç kıyı bandına yönelik tasarım önerilerine çağrıda bulunan “İstanbul Senin, Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması”nın duyurusu yapıldı.

Haliç, bilindiği üzere; İlk çağlardan başlayan, Roma Dönemi ve Bizans Dönemi ile gelişen, Osmanlı’dan günümüze kadar ulaşan çok zengin ve değerli bir geçmişe sahip olan bir yerleşim bölgesidir. Ancak günümüzde kentsel sorunların Haliç çevresinde yumak olduğu ve bunun gelişen günlük yaşam içinde duyumsandığı bir alana dönüşmüş durumdadır.

Şu anda bu bölge, kent ölçeği bağlamında değerlendirildiğinde; kentlinin Haliç kıyılarıyla bağının kopmuş olması, Haliç kıyı park projelerinde yaya dolaşım alanlarının sürekliliğinin olmaması, Eminönü – Alibeyköy tramvay hattının bir sonucu olarak açık alanların ve yeşil dokunun daralması, Haliç Bölgesi’nin tanımsız rekreasyon alanlarıyla yeşil alan dizgesinin kimliliğini yitirmiş olması başlıca sorunlarını oluşturmaktadır.

Kentlinin yaşamakta olduğu bu sorunlara yönelik çözümlerin üretilebilmesi için açılan “İstanbul Senin, Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması“; Fatih, Eyüpsultan ve Beyoğlu ilçelerini kapsayan Galata Köprüsü ile Alibeyköy Cep Otogarı arasında kalan ve 3135000 m2 olarak belirlenen Haliç kıyı bandını (Haliç Adalarını dışarıda bırakarak) ele almaktadır.

Açılan yarışmada proje önerisi geliştirecek olan kişi veya tasarım takımlarından öncelikli olarak; alandaki güncel gereksinimleri – beklentileri belirleyerek, olanakların elverdiği ölçüde doğaya saygılı, çağdaş, özgün ve nitelikli çevresel yaklaşımları içeren, sürdürülebilir,  işlevsel ve yenilikçi çözümler öneren projeler üretmeleri beklenmektedir.

Yarışma takviminde duyurulan ön seçime aşamasına başvuru için son tarih 13 Şubat 2020.

Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

 

İ.A.E – Arka Oda Toplantıları’nda, Geçmişten Günümüze Haliç Kıyılarında Değişim Ele Alınıyor

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün, geleneksel olarak düzenlenen ve bir kent çalışması olan Arka Oda Toplantıları’nda Prof. Dr. Baha Tanman, 18. Yüzyıl Sonlarından Günümüze Haliç Kıyılarında Yapılaşma ve Değişim başlığı ile konuşmacı oluyor.

Tanman, III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud dönemlerinde (1808-1839) Osmanlı yönetiminde meydana gelen önemli gelişmeleri belirleyerek, bu gelişmelerin Haliç kıyılarındaki değişime olan etkilerini değerlendiriyor.

Osmanlı Döneminde 17. yüzyıldan itibaren bir sayfiye yeri olan Haliç kıyıları, buralardaki Osmanlı yapılarının yıkılarak arazilerinin sanayi yapılarına devredilmesi ile bu özelliğini ancak 18. yüzyıla kadar koruyabilmişti. Böylece Osmanlı döneminden başlayarak adım adım sanayileşen Haliç, erken Cumhuriyet dönemine gelindiğinde tam anlamı ile bir sanayi bölgesine dönüşmüştü. Tanman, III. Selim ve II. Mahmud dönemlerinde kaleme alınmış Bostancıbaşı Defterleri’nden yararlanarak Ayvansaray’dan Kasımpaşa’ya kadar uzanan kıyılardaki yapılaşma ve değişimi dinleyicilere anlatacak.

Sunum: 31 Ocak Çarşamba günü saat 16.30

Ayrıntı : http://www.iae.org.tr/Aktivite-Detay/18-Yuzyil-Sonlarindan-Gunumuze-Halic-Kiyilarinda-Yapilasma-ve-Degisim-Baha-Tanman/112

 

Venedik’te Bir Baştarda

15. Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi “Reporting from the Front / Cepheden Bildirmek” teması ile düzenleniyor. Türkiye, sergiye kendi pavyonunda yer verdiği Darzana adlı projeyle katılıyor.

Feride Çiçekoğlu, Mehmet V. Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar’ın kuratörlüğünü yaptığı proje, Caner Bilgin, Hande Ciğerli, Gökçen Erkılıç, Nazlı Tümerdem, Yiğit Yalgın’ın oluşturduğu takımının ürünü. Ayrıca projeye Cemal Emden, Namık Erkal kuratörlük desteği sağlıyor.

Darzana; genelde Akdenizli kimliğini özelde ise Akdeniz’in iki ucunda bulunan Venedik ve İstanbul arasındaki bağı vurguluyor. Zaten projenin adı olan Darzana ,  Türkçe’de tersane ile İtalyanca’da aynı anlama gelen arsenale kelimeleri, Arapça’daki “Dara’s-sina’a” (sanayi yeri) ortak kökeninden geliyor.

Benzer biçimde; proje üzerine yapılan açıklamalarda “melez olma” durumu  baştarda sözcüğünün etimolojisinde olduğu kadar; tekne tipinin niteliğinde de kendisini gösteriyor. Sözcüğün “nesebi belirsiz” anlamı – bastardo ve bastarda – projenin melezlik vurgusuna dair ipucu veriyor; denizcilik anlamındaki tarihine gidersek Osmanlı döneminde kadırga ile kalyon arasındaki bir geçiş türü, hem kürekle, hem yelkenle yol alan melez bir tekne.

bastarda_image

Tekne inşaatının yapıldığı ve sonrasında teknelerin suya bırakıldığı denize dik konumlanmış “göz” denilen mekanlar, farklı kimliklere ve ölçeklere sahip Venedik ve İstanbul tersanelerinin ortak noktasını oluşturuyor. Bugün Arsenale’de sergi mekanlarına ev sahipliği yapan bu gözler, Darzana projesi ile Haliç kıyılarında inşa edilmiş bir tekneye olan Darzana‘ya ev sahipliği yapıyor. Ertuğ Uçar da projeye ilişkin yapılan tanıtım sunumunda, “Bienal için bir baştarda inşa ediyoruz. Haliç kıyılarındaki tersaneye unuttuğu işlevini hatırlaran bir tekne inşa etmek istiyoruz. Sonra bu tekneyi parçalarına ayırıp Venedik’e taşıyıp orada da bir son gemi inşa etmek istiyoruz. Bu gemiyle iki şehrin de bir yana bırakılmış, unutulmuş hikayelerini, ilişkilerini hatırlatmak istiyoruz.” diyerek açıklamıştı.

103

Darzana, din, dil, ırk, milliyet, cinsiyet gibi muhtelif aidiyetlerin kutsandığı, bu aidiyetler üzerinden sınır ve cephe tanımlarının yapıldığı, çatışmaların körüklendiği bir ortamda evrensel değerlere övgüde bulunan bir proje olarak görülmeli.

Darzana, 28 Mayıs – 27 Kasım 2016 tarihleri arasında Türkiye pavyonunda sergilenecek.

(Haberin Kaynakları: arkitera.com, turkiyepavyonu16.iksv.org/)