Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Monako Oşinografi Müzesi, Kroze ve Kerguelen Adalarının Keşfedilmesinin 250. Yılını İki Sergi İle Kutluyor.

Monako Oşinografi Müzesi, Kroze ve Kerguelen Adalarında gerçekleştirilen keşiflerin 250. yıl dönümünü kutlamak amacıyla, ‘Kroze ve Kerguelen 1772-2002’ ve ‘DDU’daki Dumont d’Urville’den: Fransız Antarktikası’ başlıklı iki adet geçici sergiye ev sahipliği yapıyor.

Müzenin, bir kuruluş olan ‘Fransız Güney ve Antarktik Topraklar’ (TAAF)* ile birlikte düzenlediği sergiler, haritaları, arşiv belgelerini, tarihi ve çağdaş fotoğrafları içeren 40 posteri kapsıyor.

1772 yılında Güney Hint Okyanusundaki iki subantartik adalar zinciri olan, Kroze Adaları (Crozet) ve Kerguelen Adaları, birer hafta ara ile keşfedilmişlerdi. Toplamda altı adet adadan oluşan Kroze Adaları, Le Mascarin adlı gemisiyle Marc-Joseph Marion du Fresne; Kerguelen’in ‘ana’ adası ise; Yves-Joseph de Kerguelen-Trémarec tarafından keşfedildi. Daha sonrasında Charles de Boisguehenneuc adaya çıkarak, buranın artık Fransız Krallığının mülkü olduğunu ilan etti.

Yaklaşık olarak bir yüzyıl sonra ise; 1840 yılında, Güney kutbunun kıyı bölümlerinden kutuba kadar olan ince bir şerit biçimindeki Adélie Toprakları (Terre Adélie), Fransız kaşif Jules Dumont d’Urville tarafından haritaya eklendi.

Her iki takım ada da, günümüzde UNESCO tarafından dünya insanlık mirası seviyesine yükseltilen ve Fransa’nın münhasır ekonomik bölgesini %10’unu oluşturan, Fransız Güney Topraklarının içindeki ulusal doğa koruma alanı içinde korunuyor. Fransa’nın üzerinde özel işletme hakkının olduğu bu deniz alanı aynı zamanda küresel dirimçeşitliliği (biyoçeşitlilik) için korunaklı bir alana dönüşmüş durumda.

Kerguelen takım adaları, bir dizi küçük adadan oluşuyor. 1908 yılında Raymond Rallier du Baty tarafından keşfedilen bu adalar dizisinin, güney batısında konumlanan adalar, I. Albert’in onuruna ‘Monako Prensi Adaları’ olarak adlandırılmıştı.

‘DDU’daki Dumont d’Urville’den: Fransız Antarktikası’ başlık sergi aracılığıyla ziyaretçiler, bir krolonojik yolculuk içinde Kutup bölgesindeki Fransız çalışmalarını ve keşif etkinliklerini izleyebilecekler. Ayrıca, kutup keşiflerinde adları öne çıkan iki kaşif Jules Dumont d’Urville’in ve Jean-Baptiste Charcot’nun keşif maceralarını ve İkinci Dünya Savaşından sonda Adelie Topraklarında (Terre Adelie) kurulan bilim üssü hakkında bilgi edinebilecekler.

musee.oceano.org

musee.oceano.org

musee.oceano.org

musee.oceano.org

Konuyla ilgili daha çok bilgi elde etmek isteyenler için ise; Science Po yazarı ve tarihçi Bruno Fuligni, 9 Eylül tarihinde, bu Antarktika’da yıllarca süren araştırmaların ve kolonileştirme girişimlerinin ana çizgilerini ele alan “Kerguelen Adalarındaki Fransız varlığının 250 yılı” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirecek.

Sergiler, 26 Temmuz’dan 26 Eylül tarihine kadar Monaco Oşinografi Müzesi’nde ilgilerini bekliyor olacak.

*TAAF; Kroze takımadaları, Kerguelen takımadaları, Aziz Paul ve Amsterdam adaları (bu üç bölge, Fransız Güney Toprakları ulusal doğa koruma alanı ya da ‘Austal’ bölgeleri oluşturuyor), Antaktika’daki Adélie toprakları ve İpars (Éparses – Dağınık) adaları olmak üzere beş bölgeden oluşuyor. Glorioso takım adalarının içindeki tropik adalar, Mozambik Kanalında yer alan Juan de Nova, Avrupa ve Bassas da India ve aynı zamanda Mauritius ve Réunion adalarının kuzeyinde konumlu Tromelin adasını içine alan İpars (Dağınık) adalar, TAAF’a 21 Şubat 2007 tarihli yasa ile bağlanmıştı. 2.3 milyon kilometre kare’yi kapsayan TAAF’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi (EEZ), Fransız deniz alanının %20’sinden fazlasını oluşturarak, Fransa’yı dünyanın en büyük ikinci deniz gücü durumuna getiriyor. Yerleşik bir nüfusun bulunmadığı ya da seçilmiş bir yöneticinin bulunmadığı bu topraklarda, TAAF, tüm kamusal etkinlikleri yürüten en üst düzeydeki yöneticinin, kaymakamın, erki altında toplanıyor. Yönetici burada; bilimsel araştırmalardan, dirimçeşitliliğinin korunmasından, taşımacılıktan ve egemenlikten sorumlu bir konumda yer alıyor. Toprakların uzak/yalıtılmış durumu ve bilimsel çalışmaların aşırı iklim koşullarında ve yalıtılmış bir doğal ortamda sürdürülmesinin zorunluluğu, özellikle destek gemisi Marion Dufresne’nin ve buz kırıcı kutup gemisi Astrolabe’nin sürdürülmesine bir güvence sağladığı karmaşık bir taşımacılık zincirinin TAAF tarafından uygulanmasını gerektiriyor.

(Kaynaklar: monacolife.net, musee.oceano.org)

‘Denizlerdeki Güneş Kral’ Adlı Yapıt, 14. Lui’nin Yönetiminde Fransa’daki Deniz Sanatını ve Kadırgalardaki Forsalığı Ele Alıyor.

Meredith Martin’in ve Gillian Weiss’in kaleme aldıkları “Denizlerdeki Güneş Kral – 14. Lui’nin Yönetiminde Fransa’da Deniz Sanatı ve Kadırga Forsalığı” başlıklı yapıt, uzun bir hükümdarlık dönemi ve kültürel-siyasi gücü ile bilinen kralın, kendi tahtını üzerine kurduğu zalimce işleyen kölelik sistemini açıklarken; bu güç ilişkisinin deniz sanatındaki görünümlerini ortaya koyuyor.

Fransa tahtında 1643-1715 yılları arasında hüküm süren “Güneş Kral” 14. Lui, ülkenin yalnızca en kültürlü kralı olarak değil; ancak aynı zamanda; pek savaşın başlamasına neden olan, kentleri toplarıyla bombalayan ve ‘Nantes Buyruğu’nun yürürlülükten kaldırılmasının ardından Fransız Protestanlarına yaptığı zulümle, en acımasız devlet yöneticilerden biri olarak tarihe adını yazdırdı. Tüm bu sayılanlara ek olarak; Martin’in ve Weiss’in kaleme aldıkları “Denizlerdeki Güneş Kral” başlıklı bu yapıtta, kanıtlarla öne sürdükleri üzere, kral, kadırgalarında kürek çekmeleri için çok sayıda köleyi, forsa olarak kullanmıştı.

Teoride Fransa’da köle olmadığı, Fransa topraklarının zincirleri kıran bir yer olduğu söylenir. Ancak hem suçluların arasından devşirilen ve hem de özellikle 1685 yılından sonra Protestanlarından oluşturulan bu köleler, Doğu ve Güney Akdeniz çevresinde bulunan Osmanlı ve Kuzey Afrika pazarlarından satın alınarak; kralın kadırgalarından kullanılıyordu. Kölelerin sayısı 1664 yılıda 300 iken; bu sayı 1670 yılında 2000’e ulaşmıştı. 1700’lü yıllardan sonra sayıları düşüşe geçen köleler, kadırgaların artık modern deniz savaşlarındaki etkinliğinin yitirmeye başlamasınının ardından, 1748’de tamamen ortadan kayboldu.

Kölelik, özellikle Marsilya ekonomisinin ve Fransız Donanmasının bu kentteki üssünde bulunan Levant Filosuna bağlı kadırgaların ayrılmaz bir parçası haline gelmişti. Gemiler denize açılmadığı zamanlarda, köleler, zincirlerine bağlı olarak; Marsilya tüccarlarının yanında çalışıyorlar ya da limandaki dükkanları işletiyorlardı. Diğerleri ise çeşitli kişilerin emrinde uşak olarak iş görürken, bazıları da sanatçılara modellik yapıyorlardı. Kral Lui’nin bakanlarından biri olan Jean-Baptiste Colbert’in ‘Mustafa’ adında, daha sonra, elde ettiği bir resmi izin belgesiyle, memleketine dönen, bir Türk kölesi bulunmaktaydı. Kadırgalardaki, kölelerin pek çoğunluğu, müslümanlardan oluşmaktaydı. Hatta öyle ki, Marsilya’da 1723 yılında Sünnilerle Şiiler arasında büyük bir çatışma patlak vermişti.

Jean Baubé (1680), Topa konulmuş bir Türk betimi.

Yontu, günümüzde ‘Brest Ulusal Deniz Müzesi’ bahçesinde açık alanda sergileniyor.

theartnewspaper.com

Kral Lui, Osmanlı İmparatorluğunun ticari ve stratejik olarak müttefiki durumundaydı; ve o dönem Fransa, ülkede baş gösterebilecek açlık tehlikesine karşı, Osmanlı’da gelen hububata bağlı durumdaydı. Kralın konsüllerinin görevlerinden biri de donanmayı hem hristiyan hem de müslüman kölelerle sürekli beslemekti. Fas’lı büyükelçilerin 14. Lui’nin Bakanlar Kurulu’na ilettikleri tüm ricalara karşın; Fransız Donanması için, özellikle sağlıklı Müslüman köleler, özgür bırakılmak ya da Müslüman ülkelerdeki hrsitiyan kölelerle takas edilmeyecek kadar değerli bir konumdaydı. (Hristiyanlığa geçerek, kadırgalarda çalışmaktan kurtulma olasılığı olmasına karşın, müslüman kölelerin yalnızca %4.5’i din değiştirmeyi kabul etmişti)

14. Lui döneminin siyasi güç ve egemenlik simgesinin bir görünümü olarak, Müslüman esirler, başlarına giydikleri sarıklarla, zincirlere vurulmuş olarak, hem Versay Sarayı’nın ‘Aynalı Salon’unun tavanındaki fresklerde hem de bir yontu biçiminde, kralın kendi gemisinin pupa’sında ve üstelik kralın ayaklarının dibine yerleştirilerek, betimleniyordu.

Bazı kadırgalardaki köleler, Afrika kökenlilerden oluşmaktaydı. Kitabın yazarları Martin ve Weiss tarafından ortaya çıkarılan bir belgede, 1680 yılında, saray yerleşkesindeki büyük kanalda yüzdürülecek bir kadırgada, henüz satın alınmış olan kölelerin, kürek çekmelerinden önce kral tarafından teftiş edildiği belirtiliyordu. Hatta orada bulunan bir tanığın, giydikleri sarı renkli şortlar dışında bedenleri çıplak olan bu 54 adet Afrikalı için “kara renkli derileri adeta verniklenmiş gibi parıldıyordu” biçimindeki ifadesine de belgeye yer veriliyordu.

Pierre Puget, “Pupadan Görünen Bir Kraliyet Kadırgası” (1668-69)

theartnewspaper.com

İyi hazırlanmış ve derin bir çalışmanın ürünü olan kitapta, daha önce yayınlanmamış, kadırga kölelerinin (Simirnalı Ahmet, Belgratlı Mustafa vbg) listesini içeren ilüstrasyonlar, güncel baskılar ve kadırgaları alçak /yüksek kabartmalarla bezeli öğeleriyle betimleyen çizimler ayrıca Marsilya kentine ait görünümler yer alıyor.

Martin ve Weiss, kitabın kapsamı içinde Lui’nin kadırga forsalarının kullanım biçimini, diğer Avrupalı hükümdarlarıyla olan ilişkisi içinde değerlendirmeye almadığı gibi; aynı yaklaşımla, Osmanlı’nın ve Fas’lıların ne yaptığına ilişkin bağlamı da benzer biçimde dışarıda tutuyor.

(Kaynak: theartnewspaper.com)

Jason deCaires Taylor’un Okyanusların Karşıt Yönlerine Gönderme Yapan Sualtı Yontuları, Yerel Halktan da İzler Taşıyor

Yontu sanatçısı Jason deCaires Taylor’un, Fransa’nın Cannes kenti açıklarında bulunan Sainte Marguerite adasının güneyindeki Cannes Sualtı Müzesi için hazırlamış olduğu yontular, sualtına yerleştirilerek, ziyaret hazır duruma getirildi.

Adanın yerel tarihinden ve burada yaşayan insanlardan izler taşıyan yontular, aynı zamanda okyanusların iki yönlü karşıt doğasına da göndermede bulunuyor.

Daha önce, Maldivler‘de, Kuzey Atlas Okyanusu‘nda bulunan İspanya‘ya bağlı Lanzarote adasında, Londra‘daki Thames Irmağında, Avustralya – Queensland‘de, Meksika – Cancun‘da ve Bahama – Nassau Adasında sualtı için yontular gerçekleştiren sanatçının Cannes‘daki bu çalışması, Akdeniz sularında gerçekleştirdiği ilk sualtı yerleştirmesi…Cannes Belediyesi‘nin desteği ve Cannes Valisinin David Lisnard‘ın isteği üzerine başlanılan yontuların üretim süreci dört yıl sürdü.

01 Şubat 2021 tarihinde açılan sualtı müzesi, altı metre boyunda, bir ton ağırlığında altı adet üç boyutlu kütleye sahip yüz yontularından oluşuyor. Denizden yüzeyinden iki ile üç metre arasında değişen bir derinliğe yerleştirilen ve kıyıya yakın bir noktaya konumlandırılan yontular, Sainte Marguerite adasının koruma altındaki güney bölümüne Posedonya deniz çayırlarının arasına, beyaz kumları üzerinde konumlandırıldı. Taylor, ayrıca sualtı faunasını ve florasını cezbedebilmek için yontularını Ph nötr gereçlerle gerçekleştirdi.

1.

2.

3.

Taylor, bu yontularda betimlenen yüzlerin yerel halktan farklı yaş ve farklı meslek gruplarından insanlara ait olduğunu belirtiyor. Örneğin, sualtındaki bu yontulardan birinde 80 yaşındaki bir balıkçının yüzünün yarısı ile 9 yaşındaki bir ilkokul öğrencisinin yüzünün yarısı aynı kütle içinde bir araya getirilerek, bir insan başını betimleyen tek bir kütle oluşturulmuş. Bu masklar aynı zamanda “Demir Maskeli Adam”ın hapsedildiği Sainte Marguerite adasının tarihine de bir gönderme yapıyor.

4.

5.

İki bölümden oluşan bu yüz yontuları, aynı zamanda okyanusun iki karşıt yönünü de anlatıyor. Yüzün bir yan okyanusların sahip olduğu gücü ve dayanıklılığı diğer yanı ise; kırılganlığını ve zayıflığını gösteriyor. Yaptığı iş ile; algıları, kırılgan bir biyosfer olan ve bu nedenle korunmaya gereksinimi olan denizlere dikkat çekmeyi amaçlayan Taylor, “Karadan baktığımızda denizin yüzeyinde ya sükuneti ve durgunluğu ya da gücü ve görkemi görürüz.” diyerek sözlerini sürdürüyor: “Aslında bu denizin takındığı bir tür maske. Yüzeyin altında, yıllara yayılan insan etkinlikleri sonucu olarak günden güne azalan ve kirlenen, son derece kırılgan ve hassas dengeler üzerinde duran bir doğal dizge var.” diyor.

6.

7.

Yontular, daha önceden kullanım dışı olan deniz dibi altyapılarının bulunduğu bir alanda konumlu. Projenin önemli bir bölümünü de; bu alandan, deniz çöplerinin, eski makinaların ve boru hatlarına ait donatıların kaldırılarak temizlenmesi oluşturdu.

Yerleşke, buraya gelmek isteyen tekneleri buradan uzak tutmak için bir kordonla çevrelendi. Böylece tekne çapalarının deniz çayırlarına zarar vermesini önlemek amaçlandığı gibi, dalgıçların ve şnorkel ile dalarak burayı görmek isteyenlerin güven içinde burayı ziyaret edebilmeleri de amaçlanıyor.

(Kaynak: designboom)

Paris’teki Sen Irmağı Üzerinde Düzenlenecek Olan “Yüzen Sinema”, Geleneksel “Paris Plages” Etkinliğinin Dönüşünü Kutluyor

Kişisel uzaklığı koruma çabasının kamusal oylumların dönüştürmesi, sinema gibi toplu etkinlik alanlarında da yeni arayışlara neden oluşturdu.

Arabalı sinemalara doğru yaşanan dönüşüme, 18 Temmuz’da Paris’te yaşama geçirilecek olan “Yüzen Sinema”da eklendi. Etkinlik aynı zamanda kentte geçici, yapay kumsalların olusturulmasıyla gerçekleştirilen Paris Plages’in dönüşünü ve Fransa’daki sinemaların yeniden açılışını kutlamak amacıyla düzenleniyor.

Kovid-19 salgının toplumsal yaşamı öncelikli olarak kişisel uzaklık (sosyal mesafe) üzerinden dönüştürmesinin en büyük yansıması kamusal oylumlarda (mekanlarda) ortaya çıkıyor. Salgının dünya toplumlarının gündeminde en zirvede olduğu noktada dünyadaki kültür kuruluşları etkinliklerine ara vermişler, film ve tiyatro şenlikleri ertelenmişti. Normale dönüş sürecinin aşamalı olarak yaşama geçilmekle birlikte; salgına yönelik süren endişeler ve toplum yaşamının eskisi gibi sürmesine yönelik herkesin içinde taşıdığı özlemler, yeni çözüm arayışlarına birer neden oluşturuyor.

Paris‘te Sen Irmağının ve kentin en büyük yapay gölü olan Villete Gölü’nün kıyısı boyunca yapay olarak oluşturulan kumsallarda Paris Plages etkinliği, her yıl yaz mevsimi boyunca düzenleniyordu.  Paris Belediyesi‘nin, 3 bin ton ince kum dökerek oluşturulan bu üç kilometre uzunluğundaki kumul alan özellikle yazın tatile gidemeyen Paris‘liler için – her ne kadar suya girilmese de – boş zaman etkinliği açısından kent yaşamına nitelik katan bir alana dönüşüyordu.

Paris Plages

1.

Kişisel uzaklık (sosyal mesafe) kavramının tüm kamusal alanların oylumsal biçimlenmesinde ana etkene dönüşmesi, sinema işkolunun  da yeni arayışlara girmesine neden oldu. Arabalı sinemaların yeniden gündeme gelmesi ile birlikte Fransa’da toplu olarak sinema izleme etkinliğine yeni bir yaklaşım biçimi gündeme getirildi: “Yüzen Sinema”.

Yüzen Sinema

2.

18 Temmuz gerçekleştirilecek “Yüzen Sinema” etkinliği, yaz aylarında Paris’te geçici plajlar yaratan, belediye tarafından işletilen yıllık bir program olan Paris Plages‘in dönüşünü ayrıca salgın öncesinde kapanan Fransa sinemalarının yeniden açılmasını kutlamak için düzenleniyor. Salgın sonrasını kapılarını üç ay boyunca zorunlu olarak kapatan sinemaların, geçtiğimiz ay % 50 bir doluluk oranı ile çalışmasına izin verilmişti.  Bu etkinliğin yaşama geçirilmesini de zaten sinema salonları zinciri olan Mk2 ve Häagen-Dazs‘ın işbirliği olanaklı kılıyor.

18 Temmuz Cumartesi günü saat 19.30’daki gösterimde bir komedi filmi olan Le Grand Bain (2018) yer alıyor. Yapım, sorunlarından uzaklaşmak amacıyla amatör bir erkek su balesi takımında bir araya gelen orta yaş bunalımı yaşayan bir grup erkeği konu alıyor. İzleyiciler ayrıca Mk2 tarafından düzenlenen yarışmada ödül kazanan Bir Korona Öyküsü (A Corona Story) adlı kısa yapımı da izleyecekler.

Ücretsiz etkinlikte, her biri dört ve altı kişi kapasiteli olan 38 elektrikli bot kullanılarak, 150 Paris’linin yer alması sağlanacak. Botlar yalnızca aileler için kullanılacak ve ailelerin dışında bir başka yabancı bulunmayacak. Paris’lilerin 15 Temmuz’da sonra çevrimiçi olarak hazırlanan formu doldurarak katılacakları çekiliş sonucu botlarda yer bulma olanağını kazanacaklar.

Ayrıca ırmak boyuna kurulacak olan oturma birimleriyle de ilk gelen 150 kişi de kıyıdan film izleyebilecek.

 

(Kaynaklar: insider.com, filmakinesi.net, ntv.com.tr,t hemindunleashed.com)