Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Datça’da Yürütülen Sualtı Çalışmalarında Bulunan 18.Y.y Osmanlı Dönemi Batığı, Türk Denizcilik Tarihini Aydınlatacak Önemli Veriler Sağlıyor.

Datça-Kızlan bölgesinde 18’inci yüzyıla ait Osmanlı Dönemi savaş gemisine ait olduğu belirlenen üç metre derinliğinde konumlu, sancak tarafına doğru yatmış durumdaki 24 metre uzunluğundaki batık, taşıdığı yükle Türk denizciliği açısından önemli verileri barındırıyor.

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi başkanlığında, Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Harun Özdaş‘ın bilimsel danışmanlığında Datça-Kızlan bölgesinde yapılan çalışmalar sürdürülüyor.

Geçen yıl 18’inci yüzyıla ait Osmanlı Dönemi savaş gemisine ait olduğu belirlenen üç metre derinliğinde bulunan 24 metre uzunluğundaki batığın Osmanlı denizciliğini aydınlatacak önemli veriler sağladığı belirtiliyor. Henüz çok az bir bölümü gün yüzüne çıkarılan batıkta elde edilen yapıtlar Bodrum Müzesine teslim ediliyor.

1.

Batığın üç metre derinlik gibi bir sığ suda bulunmasının yürütülen projenin en ilginç yönü olduğunun belirten Doç. Dr. Özdaş, gemide kısa süreli bir kurtarma kazısının planladığını, kazı sırasında varsıl bir içeriğe sahip buluntu topluluğuyla karşılaşıldığını dile getirdi. Özdaş, bunların arasında Çin porseleni, Tunus testileri, yine Tunus’tan kökenli bir amfora, Osmanlı seramikleri ve pipoları, İtalya kökenli bir madalyon olmak üzere değişik türde mutfak kaplarına ayrıca değişik türde barutluklar, tarak ve özel kişilere ait kutuların da bulunduğunu belirtti.

2.

Özdaş batığının konumu ve yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen verilerle ilgili olarak şunları söyledi: “Yine geminin armasına ait olan demir aksamları, tüfek humbara, el bombası, tüfek misketleri ve kurşun ile büyük külçeler tespit ettik. Bu da bize geminin askeri bir personel taşıdığını, muhtemelen askeri yeteneğinin de var olduğunu gösteriyor ama bir savaş gemisi statüsünde olup olmadığı hakkında yorum yapamıyoruz. Karaya fırtına ya da bir savaş sonrasında oturduğunu tespit ettik. Oturma sonrasında yine zaman içerisinde geminin sancak tarafına yattığını ve gömüldüğünü görmekteyiz. Geminin omurgası ve sancak tarafı gömülü. Buralardaki buluntulara ulaşmaktayız. Bunlar önemli buluntular. Osmanlı’nın denizcilik tarihi açısından bize çok önemli veriler sunacaktır. ​​Bugüne kadar bu coğrafyada çok fazla Osmanlı batığı, özellikle üzerinde materyaller bulunan, kargosu ya da gemi mutfak eşyası, personele ait olan buluntuların olduğu bulgulara rastlanmadı.”

(Kaynak: aa.com.tr)

ABD’li Arkeolog Iris Love’ın Ölümünü Ardından Tartışmalar Yeniden Gündeme Geldi. Prof. Dr. Doksanaltı “Tarihi Limanın Arkeolog Eliyle Bu Hale Getirilmesi Çok Üzücüdür.”

Datça’da yaptığı kazılar sırasında, Knidos Antik Kenti’ndeki tarihi yapıtları tahrip edip, çaldığı söylentileriyle bilinen ABD’li arkeolog Iris Cornelia Love’ın yaşamını yitirmesinin ardından tartışmalar yeniden gündeme geldi.

Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Öğretim Üyesi Başkanı Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, Love ile ilgili olarak; “Doğa, tarih ve kültür varlıklarına verdiği zararlar arkeoloji bilimi adına utanç vericidir” dedi.

Knidos kazı ve restorasyon Başkanı Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, Knidos Antik Kenti’nde Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Long Island Üniversitesi adına arkeolog Iris Cornelia Love’in yaptığı kazılar sırasında, bilimsel ve etik anlamda tasvip edilmemesi gereken çok ağır uygulamaların söz konusu olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Doksanaltı, “Kültür varlıklarına, tahribata yönelik uygulamaları var. Kendisi her ne kadar arkeolog da olsa, hiçbir arkeolog onun gibi çalışmaz. Ne yazık ki, o yıllarda bu tahribatlar meydana gelmiş. Love’ın, Knidos Antik Kenti’ne verdiği en büyük zarar; kazılarında materyal, malzeme ve eser bulmaya yönelik olarak çalışmış olmasıdır. Kesin olan şu ki, her yeri delik deşik edercesine kazmış. Bu kazılar sırasında yaptığı en büyük katliam ise, çıkan hafriyatın denize dökülmesidir. Bunun affedilir hiçbir yanı yok” ifadelerini kullandı.

“Tarihi Limanın Arkeolog Eliyle Bu Hale Getirilmesi Çok Üzücüdür.”

Irıs Love’ın yaptığı çalışmaları sırasında önemli tahribatlara yol açtığının altını çizen Prof. Dr. Doksanaltı, “Yapılan kazılar sırasında ortaya çıkan hafriyat, küçük limana dökülerek adeta bataklığa dönüştürülmüş. Bu nedenle ne yazık ki küçük liman kullanılamayacak hale getirilmiş, deniz seviyesi düşmüş ve içeriye teknelerin bile girmesi imkânsız hale getirilmiş. Tarihi limanın arkeolog eliyle bu hale getirilmesi çok üzücüdür.

Sadece bununla da kalınmamış. Yuvarlak tapınağın kazılarında ortaya çıkan hafriyat da aynı şekilde metrelerce yükseklikten denize dökülmüş. Bu şekilde bir çalışma kendisine hem zaman kazandırmış hem de paradan tasarruf etmiş. Biz niye yapmıyoruz? Dünyanın parasını harcayıp, şehrin dışındaki uygun alanlara kamyon kamyon hafriyat taşıyoruz. Kısacası, Iris Love’in burada yaptığı kazı çalışmaları arkeoloji bilimine aykırı olduğu gibi, doğa, tarih ve kültür varlığı tahribatına yol açmıştır. Doğa, tarih ve kültür varlıklarına verdiği zararlar arkeoloji bilimi adına utanç vericidir” dedi.

 

(Kaynak: dha.com.tr,

 

Didem Erk’ten Deniz Mülteciliği Sorununa Yönelik Bir Performans

Didem Erk, “Arşivlerde İzim Bulunmasın İsterdim (Mekanım Datça Olsun)” adlı bir dizi performanstan oluşan bir proje gerçekleştirdi.

2 Eylül – 12 Kasım 2017 tarihlerinde düzenlenen TarraWarra International 2017 ‘de yer alan Proje, Datça’nın hem Ege, hem de Akdeniz tarafında mülteci cesetlerinin kıyıya vurduğu bölümünde gerçekleşiyor. Erk, mekansal ilişkileri özellikle vurguladığı bu çalışmada; insan yapısı siyasi sınırları değil, coğrafi konumları ele alıyor. Bu bağlamda yürüdüğü yollar; belirli bir kimliği olmayan, varolmayan yerler…

Didem Erk bu çalışmasında, Datça’nın Kuzey ve Güney kısımlarını dolaşırken, ünlü şair Can Yücel’in “Mekânım Datça Olsun” başlıklı kitabından bölümleri yüksek sesle okuyor.

dd786cf8441c2a5fd4bfffc10b799ddd

cd49e7fdf64ad82117ac9cd27b8a46d1

dd786cf8441c2a5fd4bfffc10b799ddd

(Haber Kaynağı: saha.org.tr)