Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Hakan Yılmaz’ın ‘Sükunet’ Dizisinden “Deniz Çayırları” Adlı Dijital Yapıtlar, MAHAL Sanat’ta

Sanatçı Hakan Yılmaz, MAHAL Sanat’ta açılan sergisinde, Çanakkale ve Salou (İspanya) kentlerinin paylaştığı pek çok ortak noktayı, deniz çayırlarını odağına koyarak ele alıyor.

Öte yandan çevre sorunlarının bireyler üzerinde yarattığı yaşamda kalma korkusunu deniz çayırlarının salınım içindeki sükuneti ile yüzleştirerek, doğayı yeniden düşünmeye çağrıyor.

“Sürdürülebilir Turizm için Ortak Eylem” Projesi (JAST- Joint Action for Sustainable Tourism) Projesi, kapsamında hazırlanan sergi, Çanakkale ve Salou için bir sanat eseri sergisi olarak tasarlanırken, her iki kentin kimliğini yansıtması ve süregelen ortak sorunları öne çıkarması önceleniyor.

Çanakkale Belediyesi, Salou Belediyesi ve Türkiye Avrupa Vakfı ortaklığıyla yürütülen ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen proje, sürdürülebilir turizm uygulamalarını desteklemek ve yaygınlaştırmak amacıyla planlanıyor. Bu çerçevede bir dizi bilgilendirici uygulama ve sanatsal-kültürel etkinlik yoluyla bu kentlerdeki hem uygulayıcı kuruluşların, hem de başta çocuklar ve gençler olmak üzere yerel halkın konuya ilgisini çekmeyi amaçlanıyor.

Çanakkale’nin ve Salou’nun ortak ruhu

Her iki şehri birbirine bağlayan deniz, kültürel bağları gösteren ve iş birliklerinin yer aldığı ortak bir ekosistemi ifade ederken; Hakan Yılmaz’a esin kaynağı olan deniz çayırları ise bu bağın şiirsel anlatımlarından birine dönüşüyor.

“Deniz Çayırları”nda tanıklık edilecek dinginlik, Ekoanksiyetenin bireylerde etkisini artan biçimde görüldüğü günümüzde, izleyicilerin doğa ile olumlu yönden bağlantı kurabilecekleri bir deneyim sunuyor.

Öte yandan Deniz çayırları yalnızca estetik güzellikleriyle değil çevresel rolleriyle de büyük bir anlam taşıyor. Hem ekosisteminin sürdürülebilirliğini destekleyen hem de korunması gereken doğal varlıklardan biri olarak karbon emisyonlarını dengeleme yeteneğiyle, iklim değişikliğiyle mücadelede de önemli rol oynuyor. Aynı zamanda canlı yaşamı için bir temel oluşturarak Akdeniz’in geleceği için de umut vadediyor. Bu yönüyle de Çanakkale ve Salou gibi Akdeniz’e kıyısı olan şehirler ve bu kentlerin sakinleri için çok yönlü anlamlar taşıyorlar.

Mahal Sanat’ta açılan “Deniz Çayırları” başlıklı sergi 28 Aralık 2024 tarihine kadar görülebilecek.

(Kaynak: canakkale.bel.tr)

Çanakkale Savaşında Boğaz Savunması Amacıyla Görev Yapan Türk Ordusunun Top Bataryaları, 109 Yıl Sonra Gün Işığına Çıkarıldı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen “Top Mevzileri Restorasyonu ve Çevre Düzenleme Projesi” kapsamında Seddülbahir köyü yakınlarında bulunan Türk ordusunun top mevzileri, 109 yıl sonra gün yüzüne çıkarıldı.

2023 yılında başlanan projeyle; Tarihi Alan’nın dünyanın en büyük açık hava müzesine dönüştürülmesi amaçlanıyor. Bu çerçevede; Şehitler Abidesi’nde 2, Ertuğrul Koyu’nda 2, Küçükanafarta’da 2, Seddülbahir köyü ve çevresinde ise 9 olmak üzere, toplam 15 top mevziinin restorasyon ve çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılması planlamaya alındı. Bu kapsamda Çanakkale Savaşları ve Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nda görevli uzmanlar ve tarihçiler eşliğinde sürdürülen çalışmalarda toprak altında kalmış tarihi topların çevresi temizlenmeye başlandı.

Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale’nin muhafızlığı görevini yapmış 15 top mevzisinin ziyaretçilere açık hale getirildiğini belirterek, “Özellikle Boğaz müdafaasında Çanakkale’yi geçilmez yapan bu arkamızda görmüş olduğumuz top bataryaları toprağın altından gün yüzüne çıkartılarak Çanakkale’nin daha iyi anlaşılmasını amaçlıyoruz.” dedi.

Çanakkale’nin “Türk milleti”nin ortak değeridir

Çanakkale savaşlarının yaşanmış olduğu tarihi alanda hala gün yüzüne çıkmayı bekleyen çok önemli savaş objeleri bulunduğunu söyleyen Kaşdemir; Tarihi Alan Başkanlığı olarak savaştan kalma ne varsa ortaya çıkartıp gelecek kuşaklara aktaracaklarını, Çanakkale’nin bu milletin ortak paydası ve ortak değeri olduğunu belirtti.

(Kaynak: aa.com.tr)

Gelibolu Feneri, Yapılacak Deniz Müzesinin bir Bölümü Olarak Kullanılmak Amacıyla Gelibolu Belediyesi Tarafından Kiralandı

164 yıllık Gelibolu Feneri, Gelibolu Belediyesi tarafından deniz müzesi  yapılması planlanan alanın bir bölümü olarak kullanılmak amacıyla kiralandı.

Çanakkale‘nin Gelibolu ilçesinde bulunan, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü‘nün mülkiyetindeki denizden 34 metre yükseklikteki 164 yıllık deniz feneri, Gelibolu Belediyesi tarafından kiralandı.

1856 yılından bu yana faaliyette olan tarihi deniz fenerinin imzalanan protokolle kiralanması ile ilgili olarak Belediye Başkanı Mustafa Özacar, “Deniz müzesi yapmak istediğimiz bu alanda, hazırlıklarına devam ettiğimiz projeyi tamamlayıp en kısa sürede halkın hizmetine sunacağız. Şimdiden hayırlı olsun.” dedi. Teslim programına Kıyı Emniyeti Çanakkale Müdürü İsmail Durgun ve Gelibolu Kılavuzluk İstasyonu Müdürü Cumhur Güvenç katıldı.

Gelibolu Feneri

9  metre yapısal yüksekliğe, beyaz ışıklı çakarlı fenere (W. Fl. 5.0 sn. 0,5 + 4,5) sahip olan deniz fenerinin ışığı 15 mil uzaktan görülebiliyor.

Osmanlı döneminde “kandil’ ile başlayan denizcilere yol gösterme işlevini, günümüzde teknolojiye uyarlanmış olarak sürdürüyor. Fener, Çanakkale Boğazı‘ndan geçen transit gemi kaptanlarının telsiz konuşmalarında dile getirdiği “Gelibolu Light House’ yani “Gelibolu Feneri’ sözcüğü ile tüm dünya denizcileri tarafından tanınmaktadır.

 

(Kaynaklar: canakkalehaber.com, kiyiemniyeti.gov.tr)

 

Antik Dönemin Önemli Liman Kenti Troas’ta Sualtı Çalışmalarını Sürüyor

Çanakkale’nin Ezine ilçesi Dalyan köyü yakınındaki Alexandria Troas Antik Kenti’nde antik çağa ait önemli bilgilere ulaşılması amacıyla denizin dibinde araştırmalar yapılıyor.

Antik dönemin önemli granit ocaklarının bulunduğu “Alexandria Troas”ta temmuz ayı başında başlayan 9’uncu dönem kazılar, mimar, restoratör, arkeolog ve antropologlar ile su altı araştırmacılarından oluşan yaklaşık 30 kişilik ekiple sürüyor.

Alexandria Troas’ın sahil ve liman kenti olmasının, bölgenin önemini gösterdiğini vurgulayan Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Erhan Öztepe, “Belirli bir dönemden itibaren kentin ticaretinin bütün Akdeniz’e yayılacak ürünleri içeren bir hacme sahip olduğunu biliyoruz. Bu nedenle limanla ilgili çalışma yaklaşık 10 yıl önce yapıldı, yayınlandı ancak özellikle deniz içindeki bölümle ilgili çalışmalar eksik. Dolayısıyla bu çalışmaları yapmaya karar verdik.” dedi.

Kentin orta ölçekli bir Roma limanına sahip olduğunu belirlediklerini aktaran Öztepe, bölgenin kuzeyden güneye devam eden deniz ticareti rotalarından birinin üzerinde yer aldığını belirtti.

Troas Limanı Antik Dönem Deniz Yollarında Önemli Bir Kavşak

Antik limanın, Çanakkale Boğazı’nın çıkışında, Karadeniz’den Ege ve Akdeniz’e hem batıya hem de Mısır’a doğru giden deniz yolunda önemli bir kavşak olduğu bilgisini veren Doç. Dr. Öztepe, şöyle devam etti:

Önemli bir ticaret ürünü de hemen arkasındaki Çığrı Dağı’nda üretilen devasa boyutlardaki sütunlar. Bunun yanı sıra kuşkusuz tarımsal ürünler. Öte yandan kazılarda ele geçirdiğimiz amfora türlerinin çeşitliliği bizleri çok uzak noktalarla deniz ticareti yoluyla çeşitli ürünlerin gelip buradan da gittiğini gösteriyor. Bu yıl bulduğumuz birkaç Balkan kökenli antik kent Roma kenti sikkesi yine ticaretin çok geniş bir alana yayılmış olmasını gösterdiğinden önemli. Antik kentin bulunduğu bu konum ve limanı kuşkusuz sadece ticaret anlamında önemli değil. Erken Hristiyanlardan Aziz Pavlos’un bu limanı iki-üç kez kullanmış olması da limana ayrı bir önem katıyor.

Su altındaki Kalıntılar Haritalanacak

Öztepe, kıyı bandında daha geniş bir alanda su altını araştırarak ileriye dönük yetişmiş personel tedarik edilmesi ve Bozcaada’da, Tenedos’ta Alexandria Troas’taki alanların taranması gibi hedefler ortaya koyduklarını aktardı.

Bu çerçevede, Maldivler’de uluslararası deneyime sahip uzman dalış eğitmenleri Tuncay ve Faysal Sadıkoğlu kardeşlerin gözetiminde son 3 yılda ekibe katılan ve görev alması öngörülen gençlerin yetiştirilmesi programını yürüttüklerini anlatan Öztepe, “Bu yıl 9 gencimiz tüplü dalış eğitimini gerçekleştirdi. Ayrıca iki uzman hocamız tarafından su altında mevcut hemen limanın çıkışında yani dış liman mendirekleri çevresi ve daha geniş çerçevedeki alanların belgelenmesine de başlandı.” ifadelerini kullandı.

Çalışmaların Sürdürülebilir Olması İçin Arkeologlara Dalış Eğitimi 

Burada yapılacak çalışmaların sürüdürülebilir olması için genç meslektaşların dalış eğitimi almalarının önemi üzerinde duran Öztepe sözlerini şöyle sürdürdü.

Troya Müzesinde bu konuda daha önceden eğitim almış ya da hiç eğitim almamış ama bu konuda çalışabilecek genç meslektaşlarımıza yine burada dalış eğitimi verdirebilmek ve bölgede daimi olacakları düşünülürse, su altı ile ilgili yapılacak çalışmalarda bu meslektaşlarımızın katkı vermesini sağlayabilmek de hedeflerimizden bir. Buradaki çalışmalarımız için Müze Müdürlüğü ile görüşmelere başladık. Umuyorum ki gelecek yıldan itibaren bu konuda da çalışmalar yürütmüş olacağız. Özellikle Tenedos ve Alexandria Troas arası, deniz ticaretinde bugün de çok ağır tonajlı olmayan gemilerin kullandığı bir güzergah. Antik çağda tabii bu kadar büyük tonajlı gemiler yoktu. En fazla 55-60 tonluk sütunları taşıyan gemiler vardı. Onlar da buradan geçebiliyorlar. Buradaki derinlik, Bozcaada’nın arka tarafındaki bölümle kıyaslandığında daha sığ. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda daha büyük tüplü dalışlar yaptığımızda muhtemel bazı batıklar ve deniz tabanına düşmüş vaziyette bazı arkeolojik bulgulara rastlamak olanaklı. Bu araştırmaları da yapmayı öngörüyoruz.

(kaynak: aa.com.tr, arkeolojikhaber.com)