Türk Mühendisler Tarafından Tasarlanarak, Ulusal Olanaklarla Üretilen “TCG Kınalıada” Türk Donanmasına Katılıyor
MİLGEM Projesi kapsamında İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda yapımı gerçekleştirilen Heybeliada, Büyükada ve Burgazada korvet gemilerinin ardından TCG Kınalıada (F-514) korveti, düzenlenen törenle Türk Deniz Kuvvetleri’ne katılıyor.
Ada sınıfı içinde yer alan Kınalıada’nın tasarım, yapım ve bütünleştirme etkinlikleri İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda gerçekleştirilirken, bu etkinlikler için gerekli olan tasarım, araştırma-geliştirme, tedarik ve hizmet alımı kapsamındaki çok sayıda eş zamanlı proje Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından yürütüldü.
Platform sistemleri ve dizayn hizmetleri STM, silah ve sensör sistemleri ASELSAN, savaş yönetim sistemi HAVELSAN tarafından sağlanan Kınalıada korvetinde 50’yi aşkın yerli firma alt yüklenici olarak görev yaptı.
Öte yandan, HAVELSAN ve Deniz Kuvvetleri Araştırma Merkezi Komutanlığı’nın birlikte geliştirdiği Ağ Destekli Savaş Yönetim Sistemi “Advent” de ilk kez TCG Kınalıada gemisinde kullanılıyor.
TCG Kınalıada’nın Özellikleri
Türk Deniz Kuvvetleri’nin hız, denizcilik ve stabilite gereksinimlerine yanıt verecek biçimde geliştirilmiş tek gövdeli deplasman tipi tekne biçmindeki TCG Kınalıada’nın tam boyu 99 metre ve genişliği 14.4 metre olarak üretildi.
Gemi, 2400 ton deplasmanı ve 3.6 metre su çekimiyle, 5 deniz durumunda kısıtsız, 6 ve üzeri deniz durumlarında ise kısıtlı harekat yeteneğine sahip olmakla birlikte, ana tahrik sistemi, bir adet gaz türbini ve iki adet dizel makineden meydana geliyor.
Kınalıada, 29+ deniz mili azami hıza ulaşabilirken, 10 tonluk bir helikopter için gerekli platform, hangar ve kapsamlı destek ekipmanlarına sahip ve 4 deniz şiddetine kadar helikopter uçuş harekatı gerçekleştirebiliyor.
Çoğunluğu yerli olanaklarla geliştirilmiş ileri teknoloji sensör, elektronik harp, navigasyon ve haberleşme sistemleri ile donatılan TCG Kınalıada, asimetrik, yüzey, hava ve sualtı tehditlerine yönelik savunma, aldatma, karıştırma ve bertaraf etme sistemlerine de sahip olarak tasarlandı.
(Kaynak: aa.com.tr)
Pasifik Okyanusundaki Dev Çöp Yığını “Yedinci Kıta”ya Atıfta Bulunan 16. İstanbul Bienali Başlıyor
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 16. İstanbul Bienali, ‘Yedinci Kıta’ başlığıyla 14 Eylül’de kapılarını sanat izleyicilerine açıyor.
Küratörlüğünü sanat dünyasının önde gelen isimlerinden akademisyen ve yazar Nicolas Bourriaud’nun üstlendiği bieanal, başlığını; Pasifik Okyanusu’nun ortasında bulunan, 3.4 milyon kilometrekare genişliğinde ve 7 milyon ton ağırlığındaki yüzen devasa atık yığınına bilim çevrelerin verdiği ad olan Yedinci Kıta‘dan alıyor.
Antroposen olarak adlandırılan içinde bulunduğumuz ve etkilerini yaşamakta olduğumuz bu yeni çağın belirleyici özelliği, jeolojik oluşumlardan çok, insanoğlunun yeryüzündeki etkinliklerinin yol açtığı gözle görülebilir olan olumsuz sonuçlar. Karşılaştığımız dev çöp yığınları, iklim değişiklikleri insan eli ile yaratılan antroposen çağının basın yolu görünür olan bir kaç yanından biri.
Bienalin böyle bir çevre içinde, bu başlıkla düzenlenmesinin amacını, sanatçı ve düşünürlere düşen görevi, Bourriaud şöyle açıklıyor: “Yedinci kıtayı kavrayabilmemiz için bizlere sanatçıların antenleri, onların tercümanlığı, onların antropolog damarı lazım. İsterim ki bu sergiyi gezmeye gelenler, her ne kadar sunulan şeyler aşina gelse de, her sanatçıyı uzaklardaki bir toplumdan haber getiren biri gibi görsün.”
Bieanal Mekanları
Bienal, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin Tophane’deki yeni binası, Pera Müzesi ve Büyükada’da düzenlenecek ve bu mekanlarda 25 ülkeden 56 sanatçının 220’den fazla işi sergilenecek. Resmi duyuru içinde yer alan Haliç tersanesi daha sonra çevresel koşullardaki olumsuzluk nedeniyle Bienal mekanları arasından çıkarılmıştı.
Bienalle eşzamanlı gerçekleşen çok sayıda etkinlik de bulunuyor. Bu sergi ve etkinlikler ise; İstanbul Modern, Borusan Contemporary, Yapı Kredi Kültür Sanat, Akbank Sanat, Arter, Salt, Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi, Pilevneli Gallery, Evliyagil Dolapdere, Istanbul’74, 23.5 Hrant Dink Hafıza Mekânı, Meşher, Leica Galeri İstanbul&Ara Güler Müzesi, Galerist, X-Ist, Mixer, Dirimart, Anna Laudel Gallery, Elgiz Müzesi, Adalar Denizle Yaşam ve Spor Kulübü Derneği’nde gerçekleştirilecek.
Bienal Kapsamındaki Söyleşiler Spotify’dan Dinlenebilecek
Yedinci Kıta’yı farklı açılardan ele alan bir podcast dizisi de hazırlandı. Bu dizide sanatçılar, bienal ekibi, akademisyenler ve farklı meslekten konuklarla Antroposen ve ekoloji alanında yapılmış konuşmalar yer alıyor. Hazırlanan bu söyleşiler dizisi, Spotify’dan dinlenebilecek.
16. İstanbul Bienali, 14 Eylül – 10 Kasım 2019 tarihlerinde tüm mekânlarda ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
(Kaynak: bienal.iksv.org, hurriyet.com.tr, görsel: t24.com.tr)
Haliç Tersanesi, 16. İstanbul Bienali’nin Ana Mekanı Olarak Belirlendi
İstanbul Kültür Ve Sanat Vakfı – İKSV, 16. İstanbul Bienali’nin Haliç Tersanesi, Büyükada ve Pera Müzesi’nde gerçekleştireceğini internet sitesinde duyurdu.
Bienalin ana mekanı olarak belirlenen İstanbul’un tarihi tersane binaları, ilk kez İstanbul Bienali’yle birlikte kamuya açık bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor.
Küratörlüğünü Nicolas Bourriaud’nun üstlendiği Yedinci Kıta başlıklı 16. İstanbul Bienali, 14 Eylül – 10 Kasım 2019 tarihleri arasında düzenleniyor.
Başlığını okyanuslarda yüzen devasa atık yığınına bilim çevrelerinin yakıştırdığı anlamlı bir tanımlama olan yedinci kıta’dan alan bienal, insanların sebep olduğu (doğal veya kültürel) atıklara antropoloji veya arkeolojinin araçlarıyla bakan güncel sanat çalışmalarına yer veriyor. Böylece sanat ve ekoloji arasındaki ilişkiyi de tartışmaya açmayı amaçlıyor.
Bourriaud, her bir mekânın, serginin bir yönüne karşılık geldiğini belirtiyor.
Ana mekan olarak belirlenen Haliç Tersanesi mekanını “(…) genişletilmiş antropoloji için bir yer olacak: insanların, hayvanların, bitkisel formların ve makinelerin cilveleştiği, iletişim kurma arayışıyla birbirlerine bağlandıkları bir dünyanın tanımı ve analizi olarak sanat” olarak tanımlarken;
Pera Müzesi’ni, paralel dünyalara ait bir antropoloji müzesine, kurmaca arkeoloji ve tarihi yeniden icat eden sanatçılar için bir yere dönüştürüleceğini; Bienalin diğer ayağı olan Büyükada’nın ise, sanatçıların evleri ve eski binaları mesken edinecekleri, bir dizi projeyi barındıracak biçimde planlandığını belirtiyor.
Bienal kapsamında altmıştan fazla sanatçının eserleri, Tersane İstanbul, Pera Müzesi ve Büyükada’da ziyaret edilebilecek.
Etkinliğe katılacak sanatçıların tam listesi haziran ayında duyurulacak.
(Kaynak: bienal.iksv.org)