Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

G. Juszczak, “Kayıp Balık” Adlı Belgeselinde, Gambiya’nın Balık Kaynaklarında Gerçekleşen Sömürüyü Konu Alıyor

Gosia Juszczak’ın 2020 tarihli “Kayıp Balık” (Stolen Fish) adlı belgeseli, Afrika’nın küçük bir ülkesi olan Gambiya‘nın balık kaynaklarının Çinli bir firma tarafından nasıl acımasızca sömürüldüğünü ve bu durumun Avrupa’ya doğru yönelen düzensiz göç akımlarını doğurduğunu vurguluyor.

Afrika kıtasının batı kıyılarında yüksek tonajlarda yakalanan balıktan elde edilen ve işlenmesinin ardından; endüstriyel besicilik için Avrupa‘ya ve Çin‘e gönderilen balık unu üzerine Yeşil Barış Örgütü (Greenpeace) tarafından düzenlenen konferansta, bir katılımcı ele alınan sorunu yerli yerine koyan şöyle bir tespitte bulunur: “Yoksulların balığı, varsılların hayvanların beslemek için ihraç ediliyor.” Gerçekten de Afrika kıtasındaki balık kaynaklarına yönelik gerçekleşen bu söz konusu ihraç, Gambiya‘da (ve komşu ülkeler olan Senegal‘de ve Moritanya‘da da) balık popülasyonu adeta yağmalamakta, balıkçılığa dayanan yerel işkollarını çökermekte ve bu toprakların insanlarını ana besin kaynakları olan proteinden yoksun bırakarak; deniz ekosistemini de tüketmektedir.

Juszczak, kendisi ile Sheffield Belgesel Film Şenliği‘nde gerçekleştirilen söyleşide “Buradaki sorunun ana başlığı, ortaya çıkan büyük resim; bu insanları çok tehlikeli olan bir rotayı izlemek zorunda bırakarak; Afrika’dan Avrupa’ya getiren koşulları masaya yatırmayı amaçlıyor.” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor, “Madrid’te tesadüfen tanıştığım Gambia’lı bir göçmen, daha önce hiç bir bilgimin olmadığı ve kendisinin de karşı çıktığı Gambia’da süregelen bu balıkunu işkolunun ülkesinde yarattığı koşuları anlatınca, kafamdaki noktalar birleşti ve bu sorunla ilgili olarak bende bir farkındalık yarattı.”

İlk gösterimi Sheffield Belgesel Film Şenliği’nde gerçekleşen “Kayıp Balık”; Abou, Paul ve Mariamma‘nın bireysel öyküleri üzerinden bu insanların gündelik mücadelelerini, öfkelerini, umutlarını ve zorlu göç yollarındaki sevdiklerine olan özlemlerini anlatırken; küresel balık unu işkolunun, Afrika’nın batı kıyılarındaki en yoksul ülkelerden birinde yaşayan yerel halkı nasıl etkilediğini de ele alıyor.

İlgi çekici renklerle boyalı kayıklarıyla, denize umutla açılan balıkçıların ve başlarının üzerindeki sepetleriyle, kıyıyı doldurmuş, aynı biçimde umutla çalışan kadınların görüntülerinin yer aldığı yapım, dikkat çekici bir görselliğe sahip olmasına karşın; bu sahnelerin ardında meş’um bir endüstrinin olduğunu bilmek bir yaralayıcı çelişki yaratıyor. Kumsal tüm doğal güzelliği ile ruhları okşamasına karşın, balık işleme fabrikasının rahatsız edici devasa görüntüsü göze batıyor ve aynı zamanda uzaktan bir süre önce dört yerel balıkçının teknesi ile çatışarak; batıran ve balıkçıların ölümüne neden olan Çinli tıravlırlardan (trawler) birinin sesi duyuluyor.

Balık işleme fabrikaları ve Çinli sahibi, bir kaç yıl önce buraya geldikten sonra, böl-yönet politikası uygulamaya başladılar. Buradaki insanlara bazı sözler vermişlerdi. Güya onlara çalışmaları için iş sağlanacak, yeni yollar yapılacak, limana giden yol onarılacak ve kadınların balıklarını satabilmesi için pazar yeri yapılacaktı. Ancak bu sözlerin hiç biri tutulmadı.” diyen Juszczak, tüm bunlara ek olarak potansiyel olarak kanserojen etki taşıyan maddelerin – normalde deniz yüzeyinden 1 kilometre aşağıda olması gerekirken; bunun tam tersi olarak, yalnızca 50 metre aşağıda – denize salındığını da sözlerine ekliyor.

Yapımın Künyesi:

Yönetmen: Gosia Juszczak

Yapımcılar: Uluslararası Azınlık Hakları Grubu, Compassion in World Farming, Rosa Luxemburg Stiftung Oficina de Enlace Madrid

Süre: 30 dk

2020

(Kaynaklar: peramuzesi.org.tr, businessdoceurope.com, 500daysoffilm.com, sheffdocfest.com görsel: filmuforia.co.uk)

AKMED Tarafından Düzenlenen “Antik Çağ’da Balık, Balıkçılık ve Balık Hikayeleri” Sergisinin Açılışı Çevrimiçi Olarak Gerçekleştirildi

AKMED – Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “Antik Çağ’da Balık, Balıkçılık ve Balık Hikayeleri” sergisinin açılışı, Prof. Dr. Oğuz Tekin’in “çevrimiçi” sunumu ile gerçekleştirildi.

Mezopotamya uygarlıklarından Roma İmparatorluğu‘nun son dönemine kadar olan süreç içerisindeki Akdeniz uygarlıklarındaki deniz canlılarının kültürel izdüşümünü ele alan sergi, AKMED – Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi‘nin Antalya’daki Kaleiçi Müzesi yerleşkesinde bulunan Aya Yorgi Kilisesi‘nde açıldı. Ancak küresel salgının bir sonucu olarak, ulaşım olanaklarının kısıtlı olması nedeniyle açılış, 01.12.2020 tarihinde düzenlenen çevrimiçi tanıtım ile yapıldı.

Serginin tanıtımını, “İstanbul’da Balık ve Balıkçılık” adlı kitabın da yazarı olan Prof. Dr. Oğuz Tekin gerçekleştirdi. Tekin, sergiye yönelik anlatımını, aynı zamanda sergide yer alan başlıklar olan: “İki Nehir Arasında: Mezopotamya”, “Nil’in Armağanı: Mısır”, “Minos ve Miken Uygarlıkları”, “Eski Yunan ve Roma Dünyasında Balık Avı”, “Gıda Olarak Balık Tüketimi”, “Balık ve Kehanet”, “Poseidon’un Zafer Alayı”, “İstanbul Boğazı ve Byzantion”,”Palamut Balıkları ve Altın Boynuz”, “Sikkeler ve Balıklar”, “Ton Balığı”, “Yunusların Dostluğu”, “Müren Balığı İçin Gözyaşı”, “Dev Midyeler” ve “Kral Salyanoz” üzerinden gerçekleştirdi.

Yalnızca sanal olarak görülebilecek olan AKMED – Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi Antalya Kaleiçi Müzesi’nde serginin tanıtım kataloğuna buradan ulaşabilirsiniz.

Bornova’daki Yeşilova Höyüğü Kazılarında 8000 Yıl Önce Kullanılan Balıkçılık Yöntemlerine İlişkin Kanıtlar Bulundu

Bornova Belediyesi tarafından desteklenen Yeşilova Höyüğü kazılarında 8 bin yıl önce bölgede yaşayan insanların balıkçılık yaparken kullandıkları 40 adet taştan yapılma balık ağı ağırlığı bulundu.

Elde edilen buluntular, 8 bin yıl önce Bornova‘da yaşayan insanların tarım ve hayvancılığın yanı sıra balıkçı bir toplum olduğu yönündeki tezleri güçlendirdi. Buluntular, balık ağlarının suyun altında sabit durması amacıyla taş ağırlıkların üstüne çentikler atıldığı ve bu çentiklerle ağlara bağlandıklarına yönelik bir teknik uygulandığını ortaya koyuyor.

Kazı Başkanı Doç. Dr. Zafer Derin buluntuların, dönemin beslenme ve ekonomik etkinliklerine ilişkin olarak önemli bilgiler verdiğini söyledi. Derin, “Elde ettiğimiz bulgularla ilk İzmirlilerin çevrelerindeki derelerde ya da dereler yardımıyla denize ulaştığı sığ kıyılarda ağ atarak balıkçılık yaptığını söyleyebiliriz. Bugüne kadar Yeşilova Höyüğü’nde ele geçen vatoz, çipura gibi büyük balık kemikleri de bunun bir kanıtıdır” dedi.

Bornova Belediye Başkanı Dr. Mustafa İduğ ise Yeşilova Höyüğü‘nde süren çalışmalar sonucunda elde edilen verilerin kent kültürünün gelişmesi açısından oldukça önemli olduğunun altını çizerek, kazı çalışmalarına destek vermeye devam edeceklerini belirtti.

(Kaynak: bornova.bel.tr)