Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

“Adli Oşinografi”, ‘Akışkan İzler: Şişme Bir Botta Ölüme Terk Edilme’ Başlıklı Videoyla 2011’de Akdeniz’de Ölen Sığınmacıların İzlerini Yeniden İnşa Ediyor.

Lorenzo Pezzani ve Charles Heller tarafından kurulan ve Adli Mimari’nin yöntemlerini kullanan “Adli Oşinografi” adlı oluşum, 2011 yılında Libya’dan Avrupa’ya doğru Akdeniz sularında şişme bir botta yolculuk yapmakta olan 72 sığınmacının Avrupa Birliği üye ülkelerinin yetkilileri tarafından ölüme terk edilmelerini bir video ile yeniden kurguluyor.

Art Review tarafından çevrimiçi olarak yayınlanan “Akışkan İzler: Şişme Bir Botta Ölüme Terk Edilme” (2014) başlıklı video, 02 Mart 2022 tarihine kadar artreview.com‘da izlenebilecek.

Akdeniz’deki askeri sınırlar düzenini inceleyen “Adli Oşinografi” başlıklı proje, son 20 yıldan bu yana Avrupa’nın deniz sınırları içinde resmi kayıtlara geçen 16.500 ölüme neden açan mekansal ve estetik koşulları analizini gerçekleştiriyor. Sivil toplum kuruluşları, bilim insanları, gazeteciler ve eylemci oluşumlar (aktivistler) dan oluşan geniş bir ağ ile birlikte “AO”, 2011 yılından bu yana, çeşitli haritalar, video canlandırmalar (‘Islak İz’ vbg.), görselleştirmeler, insan hakları raporları (örn: ‘Şişme Bir Botta Ölüme Terk Edilme’ vakası) yayınladığı gibi; aynı zamanda denizdeki göçmenlere yönelik olarak işlenen suçları belgelemek ve tartışmalı deniz alanlarında gözetleme araçları tarafında dayatılan görme/izleme düzenine karşı çıkan internet siteleri (www.watchthemed.net) kurarak, hukuki hak arayışına destek sağlıyor.

İnsan hakları ihlallerine yönelik kanıtları; uydu görüntüleri, gemi izleme verileri, coğrafi bilgi dizgeleri gibi dijital teknolojinin sunduğu olanaklarla bir araya getiren AO, denize iki yönlü bir amaçla bakmaya yönelik uygulamalar yapıyor. Bir yandan, gözetleme araçlarını alışılmışın dışında kullanarak, göçmenler ve aileleri için adalet arayışında, yasal izleme süreçlerini, insan hakları ve gazetecilik amaçlı soruşturmaları destekleyen mevcut yasal ve siyasi forumlar çerçevesinde kullanılabilecek mekansal analiz üretiyor. Aynı zamanda bir dizi yerleştirmeler ve makaleler aracılığıyla “AO”, gözetim çağında imge yaratma politikaları ve insan hakları ihlalerinde birer kanıt ve belge duruma gelen imge, video ve ses üretmenin ne anlama geldiği üzerine tartışmaları teşvik edici girişimlerde bulunuyor.

“Akışkan İzler: Şişme Bir Botta Ölüme Terk Edilme”

2011 yılının Mart ayında NATO’nun Libya’da gerçekleştirdiği askeri müdahalesi sırasında, içinde 72 sığınmacının bulunduğu ve rotasını İtalya’ya çevirmiş olan küçük bir şişme bot, Libya kıyılarının açıklarında kendi kaderine terk edilmişti. Konum belirten yardım sinyalleri bottan defalarca yayınlanmasına ve en azından bir askeri helikopter ve askeri gemiyle defalarca etkileşim sağlanmasına karşın; bot 14 gün boyunca Akdeniz’in sularında sürüklenir bir durumda bırakılmıştı. Bu durum karşısında devletin yetkili birimlerinin herhangi bir girişimde bulunmaması sonucu olarak bottaki 72 sığınmacıdan yalnızca 9 kişi yaşama tutunabilmişti. Sığınmacıların tanıklıklarını, rüzgar ve deniz akıntılarının verileriyle ayrıca uydudan sağlanan görüntülerle bir araya getiren “Adli Oşinografi”, yaşanan bu olayın ıslak izlerini yeniden inşa ederek; çeşitli hukuki davalara bir dayanak olarak kullanılabilecek bir rapor ortaya koyuyor.

artreview.com

artreview.com

Adli Oşinografi

2011 yılından bu yana birlikte çalışmalar sürdüren Heller ve Pezzani, göçmenlerin denizde yaşamlarını kaybetmelerine neden olan koşulları belgelemek için yenilikçi yöntemler geliştirmeyi amaçlayan bir ortak proje olan Adli Oşinografi’nin temellerini birlikte attılar. İkili ayrıca sivil toplum aktörlerine Avrupa Birliği Deniz sınırlarını gözetlemede kritik öneme sahip bir hak sağlayan kurumsal bir araç olan “WatchTheMed” platformunu da oluşturdular. Öte yanda ortaya koydukları, her biri adli kartografyayı ve görselleştirme yöntemlerini ileriye taşıyan İnsan hakları raporları, hem hükümetler ve akademik kuruluşlar nezdinde hem de kamusal alanda büyük etkiler oluşturdu ve hukuki süreçlerde kanıt olarak kullanıldı.

Kısaca Lorenzo Pezzani ve Charles Heller

Mimar ve araştırmacı olan Lorenzo Pezzani, doktora derecesini, şu anda öğretim görevlisi olarak Adli Mimari üzerine Yüksek Lisans Stüdyosu yürüttüğü, Londra Üniversitesi’nde Araştırma Mimarisi alanında aldı. Pezzani’nin çalışmaları, mekan politikası ve göçmenliğin görsel kültürü ile ilgili olmakla birlikte özel olarak okyanusların coğrafyası üzerine odaklanıyor.

Film yapımcısı ve araştırmacı olan Charles Heller siyasi nedenlerle gerçekleşen göçmenlik üzerine çalışmalarını uzun süreden beri sürdürüyor. 2015 yılında Londra Üniversitesi – Araştırma Mimarisi bölümünde Akdeniz’deki siyasi nedenlerle gerçekleşen dolaşım üzerine hazırladığı doktora çalışmasını tamamlayan Heller, çalışmalarını Cenova’da bulunan Uluslararası Kalkınma Araştırmaları Lisansüstü Enstitüsü’nde asistan olarak sürdürüyor.

(Kaynaklar: artreview.com, visibleproject.org)

Rob Sharp, Art Review’da Yayımlanan Makalesinde “Louise Michel” İnsani Yardım Gemisinin ve Mültecilerin, Batılı Basın Kuruluşlarındaki Temsiliyetinde Özünden Nasıl Arındırıldığını Konu Alıyor

Rob Sharp’ın Art Review’da kaleme aldığı “The Ambivalent Victory of ‘Banksy’s Boat’” başlıklı yazısı Derya Yılmaz’ın çevrisi “Banksy’nin Gemisi” başlığı ile e-skop’ta yayımlandı.

Sharp, makalesinde Banksy’nin “Louise Michel” adlı gemisine ilişkin olarak basında yer alan haberlerde, okuyucu sayısı göz önüne alınarak; tanınmış sanatçı Banksy’nın başlıca etken özneymiş gibi sunulduğunu, deniz mültecilerinin insani niteliklerinden arındırılmış belirsiz, iradesiz figürlere indirgendiğine dikkat çekerek; bu haberlerin Batılı kamuoyuna yönelik belirsiz bir destek arayışı içeriğinin bulunduğunun altını çiziyor.

Avrupa Birliği, kıyılarına ulaşan insanlara zulmetmeye devam ediyor. Geçen hafta, Britanyalı sokak sanatçısı Banksy’nin finanse ettiği bir arama kurtarma gemisi, Akdeniz‘de katıldığı bir kurtarma operasyonuyla, tehlike altında olan yüzlerce insana yardım etti. Bu yazının yazıldığı sırada, gemiye alınan insanlar İtalyan sahil güvenliği tarafından tahliye edilip başka gemilere alınmıştı.

AB üyesi ülkeler, 2018’den beri, hükümet dışı organizasyonların arama kurtarma faaliyetlerine katılan mürettebat üyeleri aleyhine toplam 40 idari ve cezai işlem başlattı; bunların 10’u sadece geçen yıla ait ve işlemler sonucunda gemilere el konabiliyor. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın verilerine göre, 2016 yılı ile Temmuz 2020 arasında faal olan arama kurtarma gemilerinin büyük kısmı, hem cezai işlemlerin sonuçlanması beklendiğinden, hem de Avrupa limanlarındaki pandemi yasakları nedeniyle halihazırda faaliyet göstermiyor. Banksy‘nin finanse ettiği kurtarma gemisinin kaptanı Pia Klemp aleyhine de İtalya’da “yasadışı göçe yardımcı olmak” suçlamasıyla dava açıldı. Louise Michel gemisi, 18 Ağustos’ta İspanya’dan yola çıkmış, Guardian gazetesi geminin faaliyetleri hakkında özel dosya yapmıştı.

Hükümetlerin her türlü insani yardım sorumluluğundan el çektiği, temel insan haklarını ayaklar altına aldığı bir siyasi sistemdeki bu dehşet verici işlevsizliğin sonuçlarından biri de, onlar yerine devreye giren hükümet dışı aktörlerin ortaya çıkması. Pembe Louise Michel gemisinin yan tarafına Banksy‘nin en çok alıcı çekecek eserlerinden birinin kopyası boyanmış. Kurtarma faaliyetiyle ilgili haberlerin neredeyse hepsinde Banksy‘nin ismi ve geminin üstündeki eserin fotoğrafı manşette yer alıyor. Konuyla ilgili olarak internette arama yaptığınızda karşınıza çıkan ilk (optimize edilmiş) manşet: “Banksy mültecileri kurtarmak için gemi finanse ediyor” – hem okur sayısı hem de bu sayıyı artıran algoritmalar gözetilerek, sanki Banksy arama kurtarma faaliyetinin öznesiymiş gibi sunulmuş. Bu yalnızca insan hayatıyla veya aktivizmle ilgili etik bir mesele değil: İnsani yardım faaliyetini ve trajediyi fırsatçı bir gösteriye dönüştüren bir ekonomik ve itibarî kâr sistemi var ortada.

“Banksy’nin Gemisi” hakkında okuduğumuz haberlerde, sığınma hakkı arayan insanlar, Lilie Chouliaraki’nin ifadesiyle “son derece müphem figürler” olarak tasvir ediliyor – insani niteliklerinden soyundurulmuş, marjinalleştirilmiş, her türlü faillikten veya kendi seslerinden mahrum bırakılmış olarak:

tüm görünürlük rejimleri, nihayetinde, insani niteliklerden soyundurmaya yönelik sembolik stratejilerin damgasını taşıyor. İster kitleselleştirme, ister kötüleme, ister çocuklaştırma, ister marjinalleştirme veya estetize etme stratejileri söz konusu olsun, Batı’nın kamusal görselleştirme alanlarında mülteciler son derece müphem figürler olarak beliriyor: muhtaç bir beden, aciz bir çocuk, ırksal bir “öteki”, dilsel bir simge veya yürek burkan bir çizim. “Bizler” sürekli bir şeyler yapmaya davet edilirken, mültecilerin kendi faillik potansiyelleri ortaya konmuyor – tehdit görsellerindeki meşum terörist portreleri hariç.”

Bu tür görseller, Avrupalı izleyicileri harekete geçirmeye yönelik belirsiz birer çağrı işlevi  görüyor; haberlerin merkezinde yer alan insanlar hakkında ise hemen hemen hiç bilgi verilmiyor – tıkış tıkış toplanmış, titreyen, can yelekli figürlere indirgeniyorlar. Alan Kurdi’nin ölümü üzerinden beş yıl geçti ve izleyiciler artık Akdeniz’den gelen, haber akışlarında mütemadiyen tekrarlanan bu acı dolu görüntüleri kanıksadı. Medyada mültecilerle ilgili haberlere ilişkin incelemeler, başlarda oluşan empati ve dayanışma duygularının geçici olduğunu, ayrıca bu tür duyguların oluşmasının izleyicilerin mevcut değerlerine bağlı olduğunu gösteriyor.

Başka boyutları hesaba katmaksızın salt Banksy’nin buradaki dahlini eleştirmek, kurtarılan insanların hayatını göz ardı etmek anlamına geleceği gibi, kendini istemeden bu olayların içinde bulan onurlu insanlara da haksızlık olur. Dahası, bugüne dek pek çok toplumsal adalet davasına destek veren Banksy’nin bu konuda karmaşık bir sicili var (Örneğin bkz. İsrail’in Kuruluşunu Hicveden Banksy Filistinliler Tarafından Protesto Edildi, Banksy Gazze’deBanksy’nin Kasvetli Disneyland’iBanksy: Politik Sanatın Uzlaşmacı Yüzü). Fakat bu son hamlenin ikircikli bir zafer olduğu söylenebilir. Bu tür gösterilerin etkisi geçip gider. Haber akışı değiştikten sonra, kurtarılan insanlara ne olduğu meçhul – kimse bunu sormaya tenezzül etmiyor.

 

(Kaynak: e-skop.com)