Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Monako Oşinografi Müzesi, Kroze ve Kerguelen Adalarının Keşfedilmesinin 250. Yılını İki Sergi İle Kutluyor.

Monako Oşinografi Müzesi, Kroze ve Kerguelen Adalarında gerçekleştirilen keşiflerin 250. yıl dönümünü kutlamak amacıyla, ‘Kroze ve Kerguelen 1772-2002’ ve ‘DDU’daki Dumont d’Urville’den: Fransız Antarktikası’ başlıklı iki adet geçici sergiye ev sahipliği yapıyor.

Müzenin, bir kuruluş olan ‘Fransız Güney ve Antarktik Topraklar’ (TAAF)* ile birlikte düzenlediği sergiler, haritaları, arşiv belgelerini, tarihi ve çağdaş fotoğrafları içeren 40 posteri kapsıyor.

1772 yılında Güney Hint Okyanusundaki iki subantartik adalar zinciri olan, Kroze Adaları (Crozet) ve Kerguelen Adaları, birer hafta ara ile keşfedilmişlerdi. Toplamda altı adet adadan oluşan Kroze Adaları, Le Mascarin adlı gemisiyle Marc-Joseph Marion du Fresne; Kerguelen’in ‘ana’ adası ise; Yves-Joseph de Kerguelen-Trémarec tarafından keşfedildi. Daha sonrasında Charles de Boisguehenneuc adaya çıkarak, buranın artık Fransız Krallığının mülkü olduğunu ilan etti.

Yaklaşık olarak bir yüzyıl sonra ise; 1840 yılında, Güney kutbunun kıyı bölümlerinden kutuba kadar olan ince bir şerit biçimindeki Adélie Toprakları (Terre Adélie), Fransız kaşif Jules Dumont d’Urville tarafından haritaya eklendi.

Her iki takım ada da, günümüzde UNESCO tarafından dünya insanlık mirası seviyesine yükseltilen ve Fransa’nın münhasır ekonomik bölgesini %10’unu oluşturan, Fransız Güney Topraklarının içindeki ulusal doğa koruma alanı içinde korunuyor. Fransa’nın üzerinde özel işletme hakkının olduğu bu deniz alanı aynı zamanda küresel dirimçeşitliliği (biyoçeşitlilik) için korunaklı bir alana dönüşmüş durumda.

Kerguelen takım adaları, bir dizi küçük adadan oluşuyor. 1908 yılında Raymond Rallier du Baty tarafından keşfedilen bu adalar dizisinin, güney batısında konumlanan adalar, I. Albert’in onuruna ‘Monako Prensi Adaları’ olarak adlandırılmıştı.

‘DDU’daki Dumont d’Urville’den: Fransız Antarktikası’ başlık sergi aracılığıyla ziyaretçiler, bir krolonojik yolculuk içinde Kutup bölgesindeki Fransız çalışmalarını ve keşif etkinliklerini izleyebilecekler. Ayrıca, kutup keşiflerinde adları öne çıkan iki kaşif Jules Dumont d’Urville’in ve Jean-Baptiste Charcot’nun keşif maceralarını ve İkinci Dünya Savaşından sonda Adelie Topraklarında (Terre Adelie) kurulan bilim üssü hakkında bilgi edinebilecekler.

musee.oceano.org

musee.oceano.org

musee.oceano.org

musee.oceano.org

Konuyla ilgili daha çok bilgi elde etmek isteyenler için ise; Science Po yazarı ve tarihçi Bruno Fuligni, 9 Eylül tarihinde, bu Antarktika’da yıllarca süren araştırmaların ve kolonileştirme girişimlerinin ana çizgilerini ele alan “Kerguelen Adalarındaki Fransız varlığının 250 yılı” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirecek.

Sergiler, 26 Temmuz’dan 26 Eylül tarihine kadar Monaco Oşinografi Müzesi’nde ilgilerini bekliyor olacak.

*TAAF; Kroze takımadaları, Kerguelen takımadaları, Aziz Paul ve Amsterdam adaları (bu üç bölge, Fransız Güney Toprakları ulusal doğa koruma alanı ya da ‘Austal’ bölgeleri oluşturuyor), Antaktika’daki Adélie toprakları ve İpars (Éparses – Dağınık) adaları olmak üzere beş bölgeden oluşuyor. Glorioso takım adalarının içindeki tropik adalar, Mozambik Kanalında yer alan Juan de Nova, Avrupa ve Bassas da India ve aynı zamanda Mauritius ve Réunion adalarının kuzeyinde konumlu Tromelin adasını içine alan İpars (Dağınık) adalar, TAAF’a 21 Şubat 2007 tarihli yasa ile bağlanmıştı. 2.3 milyon kilometre kare’yi kapsayan TAAF’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi (EEZ), Fransız deniz alanının %20’sinden fazlasını oluşturarak, Fransa’yı dünyanın en büyük ikinci deniz gücü durumuna getiriyor. Yerleşik bir nüfusun bulunmadığı ya da seçilmiş bir yöneticinin bulunmadığı bu topraklarda, TAAF, tüm kamusal etkinlikleri yürüten en üst düzeydeki yöneticinin, kaymakamın, erki altında toplanıyor. Yönetici burada; bilimsel araştırmalardan, dirimçeşitliliğinin korunmasından, taşımacılıktan ve egemenlikten sorumlu bir konumda yer alıyor. Toprakların uzak/yalıtılmış durumu ve bilimsel çalışmaların aşırı iklim koşullarında ve yalıtılmış bir doğal ortamda sürdürülmesinin zorunluluğu, özellikle destek gemisi Marion Dufresne’nin ve buz kırıcı kutup gemisi Astrolabe’nin sürdürülmesine bir güvence sağladığı karmaşık bir taşımacılık zincirinin TAAF tarafından uygulanmasını gerektiriyor.

(Kaynaklar: monacolife.net, musee.oceano.org)

Antarktika’da 1915 Yılında Keşif Gezisinde Batan E. Shackleton’un “Endurance” Adlı Gemisine Ulaşıldı.

Kaşif Ernst Shackleton’un 1915 yılında Antarktika’da buzula saplanarak batan ‘Endurance’ adlı gemisinin batığına 106 yıl sonra ulaşıldı.

Geminin Wedell Denizinde sulara gömüldüğü bilinen noktanın yaklaşık olarak 150 mil karelik çevresi, deniz arkeologlarından ve teknisyenlerden oluşan araştırma ekibi tarafından iki haftadan daha uzun bir süre boyunca tarandı.

Yaklaşık 44 metre uzunluğundaki, üç direkli ahşap bir gemi olan ‘Endurance’ın, keşif yıllıklarındaki en heyecan verici yaşamda kalma öykülerinden birinin baş aktörü olması nedeniyle kutup tarihinde çok saygın bir yere sahip olduğu biliniyor. Yerkürenin en yoğun buzullarla kaplı yerleri arasındaki bir coğrafyada, suyun yaklaşık 3000 metre altında olduğu keşfedilen batığın konumu, onu şimdiye kadar bulunan en ünlü batıklar arasında benzersiz bir yere yerleştiriyor. Zaten keşif ekibinin başında bulunan John Shears da, dünyanın en zorlayıcı koşullarında gerçekleşen batık araştırmasını başarıyla sonuca ulaştırdıklarını ve Endurance’ın bulunmasıyla kutup tarihini yeniden yazdıklarını belirtiyor.

Shackleton’un fotoğrafçısı Frank Hurley’in gemiden çektiği son karelerden bu yana elde edilen ilk görseller, geminin farklı bölümlerine ait soluk kesen ayrıntıları gün ışığına çıkarıyor. Bir fotoğrafta; Shackleton’un gemiyi satın almasından önceki adı olan “Polaris”ten kalan, geminin pupasındaki beş kollu yıldız ve hemen üzerinde yer alan “Endurance” yazısı gözükürken; diğer görselde, geminin arka güvertesi ve burada yer alan dümen görülüyor. Bu görsellere ek olarak keşfi düzenleyen “Falklands Maritime Heritage Trust” tarafından basınla paylaşılan video ise, batığın pruvasını; ayrıca gövdeyi ve güverteden bazı bölümleri gösteriyor.

Su Altı Araştırma Süreci

Shackleton’un kaptanı ve seyrüsefercisi Frank Worsley’in navigasyon aletlerindeki olası hataları da hesaba katan araştırma ekibi, arama çalışmalarını geniş bir alan üzerinde yürütmüş böylece gemiyi, Worsley’in tuttuğu kayıtlarda belirttiği son konumun yaklaşık olarak 4 mil güneyinde bulmuştu.

Deniz suyu sıcaklığının eksilerde bulunması ve başka bir yerde olsa batığı kolaylıkla harap edebilecek ağaç yiyen deniz canlılarının Weddell Denizi gibi soğuk bir ortamda var olamayacağı düşünüldüğünde, Endurance’ın görece bozulmamış durumu zaten ekip için şaşırtıcı bir durum oluşturmamıştı. Hatta daha önce de çok sayıda batığın bulunuşunda görev almış olan Endurance keşif çalışmalarının yöneticisi ve deniz arkeoloğu Mensun Bound, bugüne kadar tanıklık ettiği batıklar arasında Endurance’ın en iyi durumdaki gemi olduğunu söyleyerek; günümüze kadar sağlam bir biçimde gelen batık için “eksiksiz” sözcüğünü kullanıyor.

Her ne kadar gemi sulara gömülmeden önce Hurley’in çektiği fotoğraflar, geminin yıkılmış olan direğini, ayrıca armadaki ve geminin bordasındaki hasarı gösteriyor olsa da; Bound geminin büyük bir oranda tek parça halinde bulunduğunu çalışmaların başından itibaren öngörmekte olduklarını altını çiziyor.

nytimes.com

Adının gizli kalmasını isteyen bir bağışçı tarafından desteklenen ve 10 milyon doların üzerinde bir tutara ulaşan batık arama çalışmalarında, Güney Afrika – Cape Town’dan getirilen bir buz kırıcı, çalışmalarda merkez üssü olarak kullanılmıştı. İki sualtı dronunda zaman zaman ortaya çıkan teknik sorunlar çalışmaları zaman zaman durmak zorunda bıraktığı ve bu nedenle buzlarla çevrili soğuk bir ortamda günün bir bölümünün geçirilmek zorunda kalındığı zamanlar dışında, çalışmaların görece kolaylıkla ilerlediği yetkililer tarafından belirtiliyor.

Araştırma çalışmalarında, günde 2 saat boyunca, deniz tabanını taramak amacıyla kullanılan su altı dronlarına ek olarak, düz deniz tabanını ve burada var olan doğal oluşumların dışında dikkate değer her hangi bir şey olup olmadığını belirleyebilmek için; sonar tarayıcılar kullanıldı. Batığın konumu tam olarak belirlenmesinin ardından ise; bu defa sürece, yüksek çözünürlüklü kameralar, daha ayrıntılı ve nitelikli görseller elde edebilmek ve taramada kullanmak amacıyla diğer başka teknik aletler dahil edildi.

nytimes.com

Bölgeyi korumak amacıyla 60 yıl önce oluşturulan Antarktika Antlaşmasının hükümleri çerçevesinde batık tarihi bir eser olarak değerlendiriliyor. Su altı dronlarının herhangi bir temasta bulunmadığı incelemelerde, batıktan çekilen görseller ve yapılan taramalarla elde edilen veriler, daha sonra hazırlanacak olan eğitimler ve müzelerde açılması düşünülen sergiler için bir altlık oluşturacak; öte yandan sağlanan bu verilerle ileride bir belgesele hazırlanması da planlanıyor.

Araştırma ekibinden yetkililer, Antartikayı çevreleyen diğer sulardan hala daha fazla buzullarla kaplı durumda olan Wedell Denizi’ndeki, son yıllardaki koşulların, daha önceki dönemlerle karşılaştırıldığında çok daha elverişli olduğu belirtiliyor. Bu durum, buradaki keşif çalışmalarında, araştırma alanına kolayca bir biçimde ulaşmayı ve burada uygun koşullar içinde gereken süreler içinde çalışmayı sürdürebilmeye olanak veren temel etken olduğunun altı özellikle çiziliyor.

Endurance”ın Yolculuğu

Shackleton, Endurance’taki 27 mürettabat ile birlikte İngiltere’den, Wedell Denizinde bulunan bir koya ulaşmak üzere 1914 yılında denize açılmıştı. Belirlenen konum Shackleton ve beraberindeki küçük ekip için Antarktika’yı geçme girişimi için bir başlama noktası oluşturuyordu.

Bu girişim, tarihsel olarak, Norveçli Roald Amundsen’in ve Britanyalı Robert Falcon Scott’un aralarında bulunduğu, sonradan Antarktika Keşfinde Kahramanlar Çağı olarak adlandırılan dönemin kapanmasına yakın bir zamanda gerçekleşiyordu ancak Shackleton, beklenildiği gibi Kutuba ve bu noktanın ötesine erişeme olanağı bulamadı.

Çünkü shackleton, dairesel akıntının sonucu olarak içinde giderek daha fazla buzul alan Wedell denizindeki kalın ve dayanıklı deniz buzullarına saplanıp kalmıştı. 1915 yılının Ocak ayının ilk günlerinde ‘Endurance’, ulaşmak istediği noktaya 100 milden daha az bir konumda çakılı kalmış ve kendisini çevreleyen ve bordayı giderek sıkıştıran buzullarla birlikte 10 aydan daha uzun bir süredir çaresizce denizde sürüklenmekteydi.

Gemi iyiden iyiye hasar görmeye başlayınca; gemi mürettabatı gemiyi terk ederek, buzun üzerine kamp kurmuş ve geminin sulara gömülmesinin ardından buz erimeye başlayana kadar 5 ay boyunca burada yaşamlarını sürdürmüşlerdi.

He ne kadar Shackleton’ın keşif yolculuğu kendisinin planladığı gibi gitmememiş olsa da, mürettabatını kurtarma konusunda sergilediği liderlik yetenekleri ve Güney Okyanusu’nun ürkütücü sularından Güney Georgia adasına dek 800 mil süren yelkenli tekne seyrinin de arasında yer aldığı kahramanlıklar, Britanya’da adını bir efsane olarak tarihe yazdırmasını sağladı.

(Kaynak: nytimes.com)

“Gezegenin Kara Kutusu: Antarktika” Belgeseli, 4. Ulusal Antarktika Bilim Seferi’nde Türk Bilim İnsanlarının Çalışmalarına Tanıklık Ediyor

Burcu Camcıoğlu’nun yönetmenliğini gerçekleştirdiği, “Gezegenin Kara Kutusu: Antarktika” belgeseli, 4. Ulusal Antarktika Bilim Seferi boyunca, Türk bilim insanlarının çalışmalarına tanıklık ediyor.

2017 yılında Cumhurbaşkanlığı himayelerinde başlatılan Ulusal Antarktika Bilim Seferlerinin, 2019 yılında gerçekleşen dördüncü seferi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı‘nın eşgüdümünde, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Kutup Araştırmaları Enstitüsü (KARE) tarafından düzenlendi. 4’üncü Ulusal Antarktika Bilim Seferinin takım önderliğini Prof. Dr. Ersan Başar, sefer eşgüdümünü ise Doç. Dr. Burcu Özsoy’un üstlendi ve ikisi yabancı olmak üzere 24 araştırmacı yer aldı.

Hiçbir ülkenin egemenliği altında bulunmayan Antarktika’da 30 kadar ülkenin 80 adet bilimsel araştırma merkezi bulunuyor. Bu ülkeler, Antarktika’da, 1959’da imzalanan ve 1961’de devreye giren Antarktika Anlaşması‘na göre çalışmalarda bulunuyor. Anlaşmaya göre, bilimsel bölge olarak tanımlanan Antarktika’da, ülkelerin askeri yapılanmalarına izin verilmiyor.

1995’te anlaşmaya taraf olan ve gözlemci ülke statüsü kazanan Türkiye, anlaşmanın ilk imzacıları gibi “danışman ülke” olmak amacıyla kıtaya bilimsel seferler düzenliyor, bilimsel amaçlı kalıcı üs için çalışmalar yapıyor. 2020 yılında düzenlenen seferde, Türkiye’den 14 bin kilometre uzaklıkta bulunan Horseshoe Adası‘na Türk Bilimsel Araştırma Kampı kuruldu ve burada, Türk bilim insanları tarafından bir ay boyunca 15 farklı projeyi yaşama geçirildi. Ayrıca 2 Türk bilim insanı da diğer bilim üslerine misafir araştırmacı olarak gönderildi.

Seferler kapsamında bugüne kadar yaklaşık 30’un üzerinde bilimsel yayın literatürde yerini aldı.

Yapılan bu araştırmalar sırasında çekilen, 135 saatlik ham görüntülerden Burcu Camcıoğlu’nun yönetiminde elde edilen 57 dakikalık “Gezegenin Kara Kutusu: Antarktika” adlı belgesel, Türk halkını bilgilendirmek ve dünyanın bir ucunda yapılan bilimsel çalışmaların ülkemize ve dünyaya olan etkilerini daha iyi anlamak için bir olanak sunuyor.

Belgesel, Türkiye’nin ilk Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali olan ve bu yıl ilk kez Gaziantep’te düzenlenen TEKNOFEST etkinlikleri kapsamında gösterilmişti.

(Kaynaklar: trthaber.com, aa.com.tr, hurriyet.com.tr, kare.mam.tubitak.gov.tr)

“Önderlik” Adlı Belgesel, Bilim Kadınlarının Yüzleştikleri Ayrımcılığı Antarktika’ya Doğru Yola Çıkan Bir Gemide Tartışıyor

Ili Baré’nin yönetmenliğini gerçekleştirdiği “Önderlik” adlı belgesel yapım, Antarktika’ya doğru gerçekleştirilen bir gemi gezisinde bir araya gelen bilim kadınlarının karşılaştıkları ayrımcılığı; yırtıcı bir doğa ve soğuk bir coğrafyanın arka planını oluşturduğu bir ortamda tartışıyor.

Avustralya’lı CEO ve “düş kuran” Fabian Dattner, toplumu kadınlardan başlayarak dönüştürme umudun taşımaktadır. Bu girişimine, önderlik yapabileceklerini düşündüğü, dünyanın her yanından 76 tane bilim kadınını, tamamen kadınların yer aldığı bir Antarktika yolculuğu için bir araya toplar. Dattner’in amacı bu bilim kadınları kendi olmak istedikleri türden önderlere dönüştürmektir. Bu insanlar, bilimde önderlik etmeye hazır duruma geldiklerinde dünyada anlamlı değişiklikliklere imza atabileceklerdi. Ancak STEMM alanlarında (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Tıp ve Matematik) çalışan kadınların her gün karşılaştıkları ayrımcılığa ilişkin kendi öyküleri ve karşılaştıkları yapısal zorluklara yönelik deneyimleri ortaya çıkmaya başladıkça; Dttneri’in kendi önderlik anlayışı ve felsefesi zorlu bir deneyimle karşı karşıya  kalır.

Gezegenin son dokunulmamış yırtıcı doğasının arka planını oluşturduğu “Önderlik” kadınların bilimde  ilerlemesinin önündeki yapısal engelleri ortaya çıkarırken; şu soruları soruyor: Yeryüzünü herkes için daha “eşit bir yer durumuna getirmek için neyi değiştirmeliyiz? Bizleri biçimlendiren kendimizi mi? yada toplumsal kültür ve sistemleri mi?

Belgesel, bilime verilmesi gereken değerin, hiç bir çağda günümüzdeki  kadar önemli olmadığı bir zamanda,  gemiyi kadınların yönettiği bir dünyayı düşlemeye çağırıyor.

Yapımını Künyesi:

Yönetmen: Ili Baré

Yapımcı: Greer Simpkin

Müzikler: Kristin Rule

Süre: 1 saat 37 dk

2020

 

(Kaynaklar: ilibare.net, 2020.miff.com.au, theleadershipfilm.org)

 

Dünyanın İkinci Büyük Yelkenli Eğitim Gemisi “Kruzenshtern” İstanbul Boğazından Geçti

Dünyanın en büyük ikinci yelkenli eğitim gemisi “Kruzenshtern”, İstanbul Boğazı’ndan geçerek Karadeniz’e açıldı.

Bellingshausen ve Lazarus adlı Rus denizcilerin Antartika‘yi keşfinin 200’üncü yıldönümü nedeniyle dünya turuna çıkan 94 yaşındaki gemi, dünyada birçok limana ziyarette bulunmuştu. Kruzenshtern’in bir sonraki durağı, Karadeniz‘e kıyısı bulunan Rusya‘nın Novorossiysk şehri olacak.

Kruzenshtern

Kruzenshtern

Marmara Denizi‘nden İstanbul Boğazı‘na giriş yapan gemi, Boğaz geçişini 1.5 saatte  tamamlayarak Karadeniz’e doğru yol aldı.

Kruzenshtern’in Kısa Tarihi

1926 yılında Almanya‘da yapımı tamamlanan 114 metre uzunluğunda ve 14 metre genişliğindeki gemi, Almanya’nın Bremerhaven şehrinde 1926 yılında inşa edildi ve “Padua” ismini aldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1946 yılında savaş tazminatı olarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne verildi ve Rus Donanması’nın eğitim gemisi olarak görev yaptı. 1965 yılında Sovyet Bilimler Akademisi’ne devredilen Kruzenshtern, halen eğitim amaçlı olarak kullanılıyor.

 

(Kaynaklar: denizhaber.net, hurriyet.com.tr, görsel: bordeaux-tourism.co.uk)

 

Oscar Ödüllü Ünlü Oyuncu Javier Bardem, Antarktika Okyanusu’nda

Oscar ödüllü ünlü oyuncu Javier Bardem, Greenpeace’in Antarktika’da  koruma alanı oluşturulması için düzenlediği sefere katıldı.

Bu seyahate kadar herhangi bir sosyal medya hesabı kullanmayan Bardem, “Antarktika Okyanusu’nu Koru” kampanyasında tanıklık ettiklerini, dünya ile paylaşmak için twitter ve instagram hesabı açtığını belirtiyor.

Bardem, beyaz kıtanın insanoğlu için önemini şu sözlerle ifade ediyor: “Bizler fark etmesek bile hepimizin hayatları Antarktika’da olanlarla bağlantılı. Siz de bu yolculukta bana katılın, dünyadaki en büyük koruma alanının oluşturulması için birlikte harekete geçelim. Üçte ikisi sularla çevrili mavi bir gezegende yaşıyoruz. Ne var ki dünyada kıtalardan daha fazla yer kaplayan oksijen kaynağı okyanuslar, iklim değişikliği, kirlilik ve endüstriyel balıkçılık tarafından tehdit ediliyor.

Antarktika Okyanusu’nu koruyarak penguenlerin, balinaların yuvalarını korumakla kalmayacağız aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadelede dünyamızı da korumuş olacağız.

bardem

(Kaynak: milliyet.com.tr)

“Buzul Kıta Antarktika’dan Yansımalar” Fotoğraf Sergisi

İÜ Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Bayram Öztürk ve ekibinin, 02-10 Nisan tarihlerinde Antarktika’da gerçekleştirdiği bilimsel araştırmanın fotoğrafları, “Buzul Kıta Antarktika’dan Yansımalar” adıyla 23 Aralık’tan itibaren iki ay boyunca Antalya Deniz Biyolojisi Müzesi’nde sergilenecek.

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’ndan Prof. Dr. Bayram Öztürk ve Yard. Doç. Dr. Arda Tonay’ın 2014-2016 yılları arasında Antarktika’ya yaptıkları sefer ve buradaki bilimsel çalışmalarından kesitlerin de yer alacağı sergide, Antarktika’nın buzul tipleri, canlıları ile bilimsel ve sosyal yaşamı gibi konulardan oluşan 50 fotoğraf bulunuyor.

Buzul Kıta Antartika'dan Yansımalar

İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’ndan (TÜBİTAK) oluşan 14 kişilik araştırma ekibi 29 Mart 2016 tarihinde beyaz kıtaya doğru yola çıkmıştı.

İklim değişikliği, buzullar, yabancı türler, kirlenme, denizel biyoçeşitlilik, koruma alanları, deniz memelileri ve botanik konularında araştırma yapan ekipte iki kadın akademisyen de yer almıştı.

02 Nisan’da Antarktika’ya ulaşan ekip, 10 Nisan’a kadar 50 millik bir alanda çalışma yaptıktan sonra Türkiye’ye dönmüştü.

Sergide, Prof. Dr. Bayram Öztürk’ün 2014-2015 yılları arasında Antarktika’da yaptığı çalışmalardan da fotoğraflar bulunuyor..

(Haber Kaynakları: TurkSail.com , Antalya Deniz Biyolojisi Müzesi facebook sayfası)