Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

PTT Tarafından “Akdeniz 2022 (Deniz Arkeolojisi)” Konulu Anma Pulu ve İlkgün Zarfı Çıkarıldı.

PTT AŞ tarafından hazırlanan “Akdeniz 2022 (Deniz Arkeolojisi)” konulu anma pulu ve ilk gün zarfı tedavüle sunuldu.

Anma pulunun ve ilk gün zarfının üzerinde, 1982 yılında bulunan Uluburun Batığı’na ait betimlemeler yer alıyor.

19 Temmuz 2022 tarihinde çıkarılan, ‘anma pulu’nun 5 lira ve ‘ilk gün zarfı’nın 10 lira bedelle satışa sunulduğu filateli.gov.tr ve ptt.gov.tr yapılan açıklamada belirtildi.

filateli.gov.tr

Filatelik ürünlerin satışı ile aynı tarihte, Antalya Güllük PTT Müdürlüğünde “Akdeniz 2022 (Deniz Arkeolojisi) 19.07.2022 Antalya” ibareli ilk gün damgası kullandırıldı.

Betimlemeler, 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği’nin Canlandırma Projesine Bağlı Kalınarak Yapıldı

Uluburun Batığı’na ilişkin olarak Anma Pulu ve İlkgün Zarfı üzerinde yer verilen betimlemelerde 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği tarafından yapımı gerçekleştirilen batığın replikasının görsellerinden yararlanıldı.

Derneğin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, batığı konu alan “Akdeniz 2022 (Deniz Arkeolojisi)” adlı pulun çıkarıldığına ilişkin duyuru yapılırken; derneğin çalışmalarından yararlanılmasından duyulan mutluluk dile getirildi.

Derneğin, Urla’daki 360 Derece TAD Deneysel Arkeoloji Uygulama Merkezinde yaşama döndürdüğü Uluburun Batığı replikası 1984’teki sualtı kazısından elde edilen bilgilerden ve ikonografilerden yararlanılarak, kavela-zıvana yöntemiyle İzmir-Urla’da yapımı gerçekleştirildi.

Replika, 2005 yılında tamamlanarak, denize indirildi. Türkiye kıyıları başta olmak üzere Akdeniz ve Kıbrıs olmak üzere 3000 deniz mili aşıldı ve bu yolculuklar sırasında, antik dönem rotaları, navigasyon teknikleri, antik yelken kullanımı konularında araştırmalar yapılarak; ulusal ve uluslararası sempozyumlarda sunumu gerçekleştirildi.

Kısaca Uluburun Batığı

Batık, Kaş’ın güney doğusundaki Uluburun’un yaklaşık olarak 60 metre açıkta 1982 yılında bir Mehmet Çakır adlı sünger dalgıcı tarafından bulundu. Ardından, 1984’te Bodrum Sualtı Müzesi, INA (Institute of Nautical Archaeology) ve National Geographic Society’nin katılımıyla sualtı kazıları başlatıldı. Kazı başkanlığını Prof. Dr. George Bass ve Cemal Pulak tarafından üstlenildi ve su altı kazı çalışmalarında, 22.400’den fazla dalış gerçekleştirildi.

Dendokronolojik tarihlemeye göre MÖ 1300’de battığı düşünülen gemi, 15 metre boyunda, 5 metre enindeydi. Geminin milliyeti ile ilgili olarak henüz bilimsel bir yargıya varılamamasına karşın, bilim insanları tarafından orta doğu kökenli olduğu tahmin edilmektedir.

Seyirde olduğu sırada 20 ton yük taşıyan geminin ana yükünü, 10 ton bakır ingot ve 1 ton kalay, hammaddeleri oluşturmaktaydı. Öte yandan batıkta, insan üretimi nesneler de bulundu. Özellikle, sayıları 150’yi aşan, kobalt mavisi, turkuvaz ve lavanta renklerindeki yuvarlak, yassı ham cam külçeler bilinen en eski ve eksiksiz cam külçelerini olarak dikkat çekmektedir.

(Kaynaklar: filateli.gov.tr, ptt.gov.tr, 360derece.info, kulturenvanteri.com)

3.000 Yıl Önce Akdeniz Teciminde Kullanılan “Hippoi” Tipi Fenike Teknesi “360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği” Tarafından Yeniden Üretildi

360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği tarafından, 3 bin yıl önce Akdeniz tecimsel etkinliklerin önemli teknelerinden olan “Hippoi” birebir ölçülerde ve geleneksel üretim yöntemleri kullanılarak yeniden üretildi.

Ülkemizde önemli çalışmalar gerçekleştiren, saygın bir bilim kuruluşu olan 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği, Antik Çağların önemli bir teknesi olan “Hippoi”yi kullanıldığı döneme uygun olacak biçimde birebir ölçülerinde ve çağdaş üretim yöntemlerinin sunduğu olanaklardan yararlanmadan yeniden yaptı. 3000 yıl önce Doğu Akdeniz‘de, Kuzey Afrika‘da, Ege Denizi‘nde ve Anadolu‘daki uygarlıklar arasında tecimsel ürünleri taşıyan “Hippoi” döneminin önemli tekne tiplerinden biriydi.

Mualla Erkurt, “Dönemin inşa teknikleriyle yaptığımız Hippoi’yle antik rotasında Doğu Akdeniz’e açılmak istiyorduk. Hippoiler, dönemin ticaret gemileri olarak Akdeniz tarihine iz bırakmış deniz araçları. Karadeniz’e açılmak ve Norveç’ten gelecek Sada Farma Viking teknesini karşılamayı planladık. Fakat, koronavirüs nedeniyle gerçekleştiremedik. Urla’daki merkezimizden İzmir Körfezi’ne uzanan kısa yolculuklar yaparak denizde denedik. 60 metrekare yelkeni ile 10 ton yükü taşıdığını düşünüyoruz. Dönemin yükleri arasında zeytinyağı, şarap, bakır, kalay, ev eşyaları, keresteler, süslemeler ve amforalar bulunuyordu. Tekne Anadolu’nun zengin tarihini ve çok kültürlülüğünün kanıtı olarak bilim tarihindeki yerini aldı” dedi.

360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği bünyesindeki gönüllüler tarafından 8 ayda sonuca ulaştırılan, 6 ton ağırlığındaki ve 15 metre uzunluğundaki “Hippoi” replikası, geleneksel kavela-zıvana yöntemleri kullanılmadan birbirine geçme olarak üretildi ve teknenin yapısal öğeleri yapılırken bağlayıcı öğe olarak çivi kullanılmadı.

Fenike teknesi “Hippoi”nin Norveçli Einar Erlingsen başkanlığındaki Oseberg Tarih Vakfı‘nın yaptırdığı “Saga Farma” adlı Viking teknesiyle Karadeniz‘de buluşması planlanıyor. “Saga Farma”nın Oslo‘nun güneyinde bulunan Tonsberg‘den yola çıktıktan sonra nehirler ve Beyaz Deniz üzerinden önce St. Petersburg ardından Karadeniz‘e gelmesi planlanıyor.

(Kaynak: cumhuriyet.com.tr, denizkartalı.com, milliyet.com, görsel: denizkartalı.com)

360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği, Antik Fenike Teknesiyle “Akıntı Yelkeni” Seyir Yöntemini Deneyecek

360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği, geleneksel ahşap birleştirme yöntemleriyle inşa etmekte olduğu Antik Fenike teknesiyle Çanakkale ve İstanbul boğazlarını aşmaya çalışacak.

Dernek başkanı Osman Erkurt, dönemin ticaretinde oldukça önemli role sahip Fenike teknelerine ilişkin olarak tarihi kaynaklar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda 14,40 metre boy ve 4,20 metre eninde olacak biçimde inşa edilen teknenin, dönemin tekne üretim teknolojisine uygun olarak çivi kullanılmadan, ahşap birleştirme yöntemleri yapıldığını belirtti. Erkurt, MÖ 800’lü yıllarda kullanılan Fenike dönemine ait ticaret teknesinin yapım sürecinde farklı disiplinlerden gönüllülerin yer aldığını söyledi.

Erkurt, teknenin yapımının ardında günümüz yelken teknolojisi açısından bile geçişi zor olan akıntılı bölgelerin o dönem koşulları ile nasıl geçilebildiğini anlamak açısından da bu tekne ile yapılacak seyir denemeleri arkeoloji dünyası açısından önem taşıyor. Erkurt bu konu ile ilgili olarak şunları söylüyor:

“Antik çağda Ege ile Karadeniz bağlantısını sağlayan Çanakkale ve İstanbul boğazlarındaki akıntı rejimlerini iyi kullanan teknelerin Karadeniz’e çok rahat bir şekilde gidebildiğini biliyoruz. Ama adamların nasıl yaptığını anlayamıyoruz. Boğazlardaki belli bölgelerde bugünün yelken teknolojisiyle dahi geçilmesi zor olan bölümler var. Mesela Çanakkale Boğazı’ndaki Nara Burnu ve İstanbul’daki Akıntı Burnu’nu aşamayan çok sayıda tekne var. Çünkü Karadeniz’den 7 millik akıntı geliyor. Ama alttan da Ege’nin sıcak suları ters yöne akıyor. Boğazdaki akıntının antik çağda nasıl geçildiğine ilişkin ortaya atılan ‘akıntı yelkeni’ tezi var.

Denizin 30-40 metre altına indireceğimiz bir yelkenle yüzeydeki akıntının tersine hareket etmeyi deneyeceğiz. Akıntı yelkeni tezi ilk kez bu projeyle denenmiş olacak. Bunu kanıtlarsak ve antik çağ teknelerinin akıntı yelkenleriyle hareket ettiğini gösterebilirsek, önce biz sonra da arkeoloji dünyası çok mutlu olacak. Tarihsel anlamda bu bilgiler var ama deneysel olarak da bunun görülmesi gerekiyor.”

(Kaynak: aa.com.tr)