Antalya kıyılarında, yaz aylarında sürdürülen sualtı araştırmalarında, milattan önce 7. yüzyıldan milattan sonra 12. yüzyıla kadar geniş bir tarih aralığında konumlanan, 14 gemi batığı bulundu.
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü Sualtı Kültür Mirası Ana Bilim Dalı Başkanı-sualtı arkeoloğu Doç. Dr. Hakan Öniz, Antalya ve Mersin illerinde Akdeniz Üniversitesine ait “Arkeo” adlı bilimsel inceleme araştırma gemisi ile su altı saptama çalışması gerçekleştirdiklerini ve 2000 yılından bu yana buldukları batıkların sayısının 350’yi aştığını açıkladı.
Aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıkları Koruma ve Onarım Bölüm Başkanlığını da yürüten Doç. Dr. Öniz, 2022 yılında yaz ayları içinde sürdürülen sualtı çalışmalarında Milattan önce 7. yüzyıldan milattan sonra 12. yüzyıla kadar geniş bir tarih aralığında14 adet gemi batığı bulduklarını ve batıkların ağırlıklı olarak amfora (testi) yüklü batıklar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Bu batıklarda bulunan amforaların içerisinde zeytinyağı, balık sosu ve şarap gibi deniz ve tarım ürünleri taşınıyordu. Bu süre zarfında Anadolu’nun, Akdeniz kıyılarının ticaret ve askeri amaçlı çok yoğun bir şekilde kullanıldığını kanıtladık. Birbirine yakın bölgede bulduğumuz iki batıktan birisinde tuğla diğerinde de tabak taşındığını tespit ettik. Roma döneminde tuğla ve kiremit gibi ağır yükler Antalya’da deniz kıyısındaki atölyelerde üretilip deniz yoluyla Antalya kıyılarında başka kentlere getiriliyormuş. Roma dönemine ait 2 ayrı batıkta bulduğumuz tuğlalar ve tabaklar 2 bin yıl önce nasıl istiflenmişse aynı şekilde duruyordu. 2 bin yıl önce liman hamallarının yerleştirdiği düzgünlükte hiç bozulmadan durmaları bizi de şaşırttı.”
Öniz: Antik buluntuların görüntüleri Türkiye’nin milli envanterine kaydediliyor.
Yapılan sualtı çalışmalarında ele geçen gemi çapalarının da önemli bir bulgu olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Öniz, “Tunç Çağı’ndan kalma gemi çapaları bulduk. Bu da çok önemli ve heyecan verici. Bu çapalarla, Akdeniz’de 5 bin yıldır gemilerin yelken açtığını, deniz ticareti yapıldığını kimi zaman da askeri amaçlarla kıyılarımızın kullanıldığını anlıyoruz.” dedi.
Sualtındaki tüm buluntuların belgelendiğini vurgulayan Doç. Dr. Öniz sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimlik kartı ve kod numarası veriliyor. Bunların görüntüleri ve filmleri ülkemizin milli envanterine kaydediliyor. Bu kıyılarda denizin içerisinde özellikle insanların dalabileceği derinliklerde eserlerin büyük bölümü milli envanterimize kaydediliyor. Su altı kültür mirası olarak neleri korumamız gerektiğini biliyoruz.”
Ekiplerinde kendi yüksek lisans öğrencilerinin yanı sıra İsveç’ten Mozambik’e ABD’den Polonya’ya 14 ülkeden 22 yüksek lisans ve doktora öğrencisinin yer aldığını ifade eden Doç. Dr. Öniz, çalışmalarında dünyada kullanılan en üst arkeolojik belgeleme ve tespit yöntemlerini gerçekleştirdiklerini sözlerine ekledi.
(Kaynak: aa.com.tr)