Kuzey Amerika’nın önde gelen Kri asıllı sanatçılarından Ken Monkman’ın Metropolitan Müzesinin siparişi üzere gerçekleştirdiği “Yeni Gelenleri Karşılama” ve “Hakların Dirilişi” adlı iki yeni dev ölçüdeki yağlıboya tablosu, her yıl 6 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırlayan Metropolitan Müzesi’nin Büyük Hol’unun ana girişinin her iki yanına yerleştirildi.
Monkman’ın bu yağlıboya yapıtları, canlı bir gerçekçilikle betimlenmiş, son derece ayrıntılı, ve adeta kes-yapıştır yöntemiyle yapılmışcasına bir görsellik taşıyan illustratif ürünler olarak karşımıza çıkıyor. Yaklaşık olarak 3.50 x 6.70 metre boyutlarına sahip bu etkileyici iki tablo, Avrupa ve Amerikan tarih anlatısı geleneğinden esin alan ancak olayları günümüzün biçimsel dili ile ele alan çok figürlü anlatılar.
Metropolitan Müzesi’nin tüm batı uygarlığının başta sona ansiklopedik müzesi olma tavrı bağlamında değerlendirildiğinde; bu tabloların gözler önüne serdiği en köktenci tutumu, sanat tarihine ötekilerin; yani yerli kızılderililer ve Kanada’nın ilk halklarının gözünden bir bakış sağlaması. Kültürel konumlandırmadaki bu farklılık, zaten serginin adı olan Mistikosiwak yani “Ağaç Tekne Halkı” adlandırması ile belli oluyor. Sözcük Kri diline ait. Kullanıldığı dönemde yalnızca Fransız yerleşimcileri nitelemek için kullanılırken, Monkman bu sözcüğü yapıtlarında tüm Avrupalı yerleşimcileri kapsayacak biçimde genişleterek kullanıyor.
Tablolardan ilki olan “Yeni Gelenleri Karşılama”da, Atlantik okyanusu kıyısındaki yabancıların yerliler tarafından karşılanmasının görülebildiği bir varış anı betimleniyor. Sahne, bir kurtarmadan daha çok; bir karşılama havasında. Devrilmiş olan tekne, resminin hemen sağ tarafında görülüyor. Yüzmekten yorgun düşmüş “yeni gelenler” belli ki kendilerini karaya güç bela atabilmişler. Tokalı şapkası ile bir İngiliz seyyah, kollarından prangalardan köle olduğu belli olan siyahi bir adam, elindeki istavrozu sımsıkı kavramış olan ve duyduğu fiziksel acı yüzünden okunan bir hıristiyan misyoner, yeni dünyaya soy üretmesi için gönderilmiş Fransız kökenli yoksul bir kadın…
Tüm figürlere, sudan çıkmaları için başlarında “Bayan Şef”in bulunduğu yerliler tarafından yardım ediliyor. Her iki tabloda da karşımıza çıkan bu figür, – tam adı Miss Chief Eagle Testickle – sanatçı Kent Monkman’ın cinsiyet rolleri arasında akışkanlığa sahip olan alter egosunu temsil ediyor.
Tüm eski baskalıp yaklaşımlar, batı sanatındaki tablolarda betimlenmesine alışık olduğumuz– korkusuz vatanseverler, düşman yerliler- yaklaşımı bir köşeye itiliyor. Bir çok tabloda gördüğümüz yerlilere ilişkin betimleme kalıpları, Metropoliten Müzesi’nin koleksiyonunda yer alan 19. yüzyıl sanatı örneklerine dayanıyor. Bunların arasında Thomas Crawford’un “Ölmek üzere olan Meksikalı kız” gibi heykeller ve Eugene Delacroix’nın “Natchez” gibi yağlı boya tablolar bulunuyor. Bu yapıtlar, Amerikan Yerlilerine yönelik “kaybolan halk”, “yok olma yazgısıyla yüzleşenler” mitlerini somutlaştırıken; bir diğer mit olan Batı uygarlığının “Açık Kader” kurgusunu güçlendirerek; destekliyordu.
Monkman’ın resimlerindeki yerli halk, çevrelerindeki dünyayı biçimlendiren, yetke alabilen figürler. Ancak her ne kadar sanatçı tarafından böyle bir açıdan betimleniyorlar olsalar bile; bu durum, Avrupa işgalinin yarattığı yıkımı göz ardı ediyor olduğu anlamına gelmiyor. Monkman, Henry Inman’ın 1830 tarihli “Hayne Hudjihin”i olarak da adlandırılan “Eagle of Delight” portresini ele alırken, güzelliği ile dikkat çeken bu yerli kadını, yaşamını yitirmesine neden olan, Avrupalı göçmenlerin taşıdığı kızamık hastalığının göğsünde ve omuzlarında yol açtığı izleri işlemiştir. Monkman hastalığı nedeniyle annesinin kollarında can vermekte olan bir çocuğu betimlerken; bu figürü Francois Joseph Navez’in “Masumların Katli” adlı tablosundan alıntılamıştır. Monkman’ın bu çocuk betimi ikinci yağlıboya yapıt olan “Halkın Dirilişi”nde karşımıza çıkıyor.
Burada kendimizi bir gelecek kurgusunun içinde buluyoruz. Şimdi, “Yeni Gelenlerin Karşılanması”nın üzerinden yüzyıllar geçmiştir ve gezegenin başına kötü şeyler gelmiştir. Burada yerli halklar, haberlerde karşımıza göçmenlerin kullandıkları türden bir botu kullanıyorlar. Kurtarılanların kendileri şimdi kurtarıcılar olmuş durumdalar ve kendilerine doğru yüzerek gelen, bunların içinde Hermes markalı kravatı ve altın saatli bir beyaz ırktan bir iş adamı da dahil olmak üzere, her kim olursa olsun büyük bir merhametle yardım elini uzatarak, bota çekiyorlar. Yarıdan çoğunu, çağdaş ve geleneksel tarzda giyimli ve bedenlerinde sembolik dövmeler bulunan kadınların oluşturduğu bottaki herkes, yerli.
Üzerindeki somon rengi şal ve ayağındaki topuklu ayakkabıların dışında çıplak olarak betimlenen “Bayan Şef – Miss Chef” burada bir kez daha karşımıza çıkarak, kompozisyona önderlik ediyor. Bu betim aslında Metropolitan Müzesi koleksiyonundaki Amerikan sanatının ünlü tablolardan biri ressam Emanuel Leutze’nin “Delaware’i Geçen Vaşington” tablosuna gönderme yapıyor.
Metropolitan müzesinin iki katlı büyük salonunun (Great Hall) yaratığı büyük mekansal algıya karşın iki yağlıboya tablo da, özellikle “Halkların Dirilmesi”ndeki organik kompozisyon kurgusu, renklerdeki cezbediciliği, ve ışık renklerinin maharetli kullanımı sayesinde kolayca algılanabiliyor.
Monkman’ın, Met Modern ve çağdaş sanat bölümü başkanı Sheena Wagstaff ve küratör Randall Griffey ile düşünce alışverişi sonucu kurguladığı bu sipariş yapıt ile Metropolitan Müzesi, geçmişte çok nadiren gerçekleşebilecek bir tür politik tartışmanın içine girmiş gözüküyor.
Yapıtlar, 09 Nisan 2020 tarihine kadar Metropolitan Müzesi’nin Büyük Hol’ünde görülebilecek.
Barselona Deniz Müzesi ve Blanes İleri Araştırmalar Merkezi iş birliğiyle hazırlanan "İstilacı Deniz Türleri: Sessiz Tehdit" başlıklı sergi, bu türle...
Los Angeles Deniz Müzesi'nde açılan, "Denizde Yaşam" başlıklı sergi, denizcilerin mesleklerini icra ederken yaşadıkları zorluklara ilişkin bizzat den...