İBB’nin Girişimiyle “Paşabahçe Vapuru” İstanbul Kent Kültürüne Yeniden Kazandırılıyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından İstanbul kent kültürü için önemli bir karar alınarak; Beykoz kıyısında çürümeye bırakılan hatta söküm ihalesine çıkarılan tarihi “Paşabahçe Vapuru”nun yenilenerek İstanbulluların kullanımına yeniden sunulması amaçlanıyor.
10 yıl önce dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimi, Şehir Hatları A.Ş’nin sembol gemilerinden biri olan Paşabahçe Yolcu Vapuru‘nu Beykoz Belediyesi’ne hibe etmişti. Beykoz kıyısına çekilen ve farklı işlevler ile değerlendirilen geminin müze olarak kullanılması ya da Boğaz’da batırılarak dalış tutkunları için rota yapılması gibi seçenekler gündeme getirilmişti. Ancak, gerekli maddi desteği bulunamaması nedeniyle projelerin hiç birisi gerçekleşmemiş ve Paşabahçe Vapuru 10 yıl boyunca Beykoz’da çürümeye bırakılmıştı.
Geçen ay sökülmek üzere ihaleye çıkarılmış olan gemi, İBB’nin Boğaziçi’ne yeniden kazandırmak üzere geri istemesi üzerine Beykoz Belediyesi, açılan ihaleyi iptal etti. Ardından Beykoz Belediye Meclisi, oy birliğiyle aldığı kararla, “Paşabahçe’nin, yolcu vapuru olarak kullanılması ve iki yıl içinde yüzer duruma getirilmesi koşuluyla İBB İştiraki Şehir Hatları AŞ’ye karşılıksız verilmesi”ni onaylandı.
Bakımsız kalan gemiyi inceleyen İBB uzmanları; vapurun bordasını kaplayan dış sacın oksijen ve deniz suyu nedeniyle paslanmaya başladığını, tümüyle yenilenmesi gerektiğini bu nedenle sefer yapabilecek durumda olmadığını ve ağır bakım maliyetleri gerektirdiğini belirledi.
Şehir Hatları AŞ Genel Müdürü Sinem Dedetaş, vapurun yeniden kullanılmasını amaçladıklarını; “Başkanımız Ekrem İmamoğlu talimat verdi. Beykoz Belediyesi ile anlaştık ve tarihi vapurun yeniden filomuza katılmasını istedik. Destek olmak isteyenler, vapurun geri dönmesi için emek verenler var. Paşabahçe, birlikte yürütülecek bir projeyle gerekirse imece usulü Boğaz’a yeniden kavuşacak” sözleriyle belirtti.
Paşabahçe Vapuru, aralık ayında Haliç Tersanesi’ne çekilerek bakım onarım süreci başlatılacak. Gemi, restorasyonun tamamlanmasının ardından yeniden deniz ulaşımında kullanılacak.
Kısaca “Paşabahçe Vapuru”
Vapur, 1952 yılında İtalya’nın Taranto şehrinde savaş gemisi olarak yapılmasına karşın; 2. Dünya savaşı sona erince Türkiye’den gelen istem üzerine İtalya’da bir gecede şehir hatları formuna çevrildi. Güçlü motorları ve sağlam yapısıyla İtalya’dan İstanbul’a 2,5 günde gelen gemi, 73,71 metre boya, 13,17 metre ene ve 3,27 metre derinliğe sahip saatte ve 18 deniz mili hız yapabiliyor.
Vapur, hizmette kaldığı 58 yıl boyunca Boğaz’ın iki yakasında, İstanbul sularında Adalar ve Yalova hattında yolcu taşımacılığı yaptı.
(Kaynak: ibb.istanbul, beykozguncel.com, beykozgundem.com)
“Karadeniz Bölgesi Mimarlar Forumu” TMMOB Mimarlar Odası’nın Başkanlığında İstanbul’da Toplanıyor.
TMMOB Mimarlar Odası’nın dönem başkanlığının yürütmekte olduğu “Karadeniz Bölgesi Mimarlar Forumu – FABSR” 22 Kasım 2019 tarihinde İstanbul’da bir araya geliyor.
FABSR üye ülke temsilcileri, İstanbul’da düzenlenecek etkinlikte; yeni dönem çalışmalarına yön vermek üzere Genel Kurul Toplantısını gerçekleştirecek.
Toplantının ardından 23 Kasım 2019 Cumartesi günü; Karadeniz coğrafyasında mimarlık, kentleşme ve planlama alanında yaşanan gelişmelerin mimarlık kamuoyu ve tüm ilgililerle paylaşılarak değerlendirileceği “Karadeniz Havzası Kıyı Bölgelerinde Kentleşme Ve Çevre Politikaları Paneli” düzenlenecek.
Panelde, katılımcılardan; Bulgaristan Mimarlar Birliği’nden Prof. Dr. Tudor Boulev – Bulgaristan Karadeniz Kıyılarında Rekreasyon ve Peyzaj Koruma Alanları Gelişimi
Mimarlar Odası Kentleşme, Mimarlık ve Çevresel Etki Değerlendirme Kurulu’ndan Mücella Yapıcı – Kent Ekolojisi ve Kanal İstanbul
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nden Doç. Dr. Bülent Topaloğlu – Deniz Koruma Alanları ve Karadeniz: Güncel Durum başlıklı konuşmalarını yapacaklar.
Kısaca; Karadeniz Bölgesi Mimarlar Forumu FABSR
Karadeniz Bölgesi Mimarlar Forumu (FABSR), Karadeniz havzası tanımı içine giren ülkelerde var olan meslek örgütleri tarafından Gürcistan – Tiflis’te 12 Ekim 1995 tarihinde kuruldu. Örgüt, kurulduğu yıldan günümüze dek; Karadeniz Bölgesi’ndeki doğal, kültürel, sosyal ve ekonomik esenliğinin sağlanması amacıyla bu bölgedeki mimarlar arasındaki işbirliği ve iletişimi, geliştirmeyi hedef edinmiştir.
FABSR; Azerbaycan, Bulgaristan, ermenistan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Türkiye, Ukrayna ve yunanistan’dan oluşan dokuz üye ülkenin katkılarıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
Etkinlik programı için buraya tıklayabilirsiniz.
(Kaynak: mimarlarodasi.org.tr)
Norveç – Andenes’te Deniz Yaşamının Gözlemlenmesi İçin Yapılması Planlanan Yapı İçin Açılan Tasarım Yarışmasını Dorte Mandrup’un Projesi Kazandı.
Norveç’te Kuzey kutup çemberi içinde bulunan Andenes’te yapılması planlanan yerleşkenin tasarlanması için açılan yarışmayı, Dorte Mandrup‘un ve tasarım takımının önerdiği mimari proje kazandı.
The Whale AS tarafından 2019 sonbaharında açılan davetli mimari yarışmayı, Dorte Mandrup‘un ofisi, diğer katılımcılar olan BIG, Snøhetta ve Reiulf Ramstad gibi tanınmış tasarım-mimarlık ofislerin önünde tamamladı.
Proje önerisine açılan coğrafi konum, Norveç’in en kuzey ucundaki Kuzey kutup çemberinin yaklaşık olarak 186 mil içinde bulunan Andøya adasının Andenes yerleşim yerinde bulunuyor. Bu coğrafi noktayı bu kadar değerli kılan ise; balinaların göç yolu üzerindeki, deniz vadisinin bulunduğu Bleiksdjupa‘ya olan yakınlığı… Burası, deniz memelilerini kendi yaşam alanlarında görme olanağını dünyada sunan en iyi yerlerden biri olarak biliniyor.
Bu etkileyici sualtı dünyasının hemen yanındaki Andenes, sahip olduğu bunun gibi nitelikleri nedeniyle ziyaretçilerin yeni gözlem noktası olarak belirlenmiş.
Dorte Mandrup’un önerisi, coğrafi koşulların değerlendirilerek, bir kabuk altında toplanması temeline dayanıyor. Bir balinanın denizin üstünde görünen gövdesinin bir parçasıymış gibi ufuktan yükselen kabuk, üzerindeki doğal taşlar ile kaplı olan yüzeyi ile aynı zamanda çevresel dokuyu da üzerinde barındırıyor. Kullanıcıların üzerinde yürüyebileceği bu alanın, en üst noktasına çıkan kullanıcılar, buradan okyanusun sonsuz ufkunu alabildiğine algılayabiliyor. Böylece bir gözlemcinin gereksinim duyacağı geniş bir görüş uzaklığı ve alanı da sağlanmış oluyor.
Balina gövdesine gönderme yapan bu doğal gereçleri içeren kabuk, sergileme alanlarının, ofislerin , satış alanlarının ve bir kafenin üzerini örtüyor. Geniş bir açıklığa sahip olan cephe, okyanus manzarasıyla iç mekana da alabildiğine geniş bir mekansal algılama olanağı sağlıyor.
Dorte Mandrup, Marianne Levinsen Landskab, JAC Studio, Thornton Tomasetti, AT Plan & Arkitektur, Nils øien ve Anders Kold‘un yer aldığı tasarım takımın proje önerisinin 2020 yılına kadar bitirilmesi planlanıyor.
(Kaynak: designboom.com, görseller: dortemandrup.dk, weburbanist.com)
E. Cever’in “Zaman Yolcusu Vapurlar (1838 – 1922)” Sergisi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Deniz Ticaret Tarihinde Varlık Gösteren Gemilere İlişkin Görsel Bir Arşiv Sunuyor
Rahmi M. Koç Müzesi’nde Erdem Cever’in ‘Zaman Yolcusu Vapurlar’ başlıklı resim sergisi açıldı.
Sergide Osmanlı’dan Cumhuriyetin ilk yıllarına süregelen bir zaman dilimi içinde deniz ticaret tarihinde varlık göstermiş buharlı, yük ve yolcu vapurları, Cever’in tablolarında izleyicilerin ilgisine sunuluyor.
150 yıllık uzun bir bir dönemde içinde etkinlik gösteren vapurların betimlendiği tabloların düzenlenmesinde, vapurların Türk bandırasına geçtiği tarihin esas alındı. Erdem Cever, sergideki vapur tablolarının ilk kez sanatseverlerle buluşacağını belirterek; gemiseverlerin daha önce görmedikleri ve adını duymadıkları gemileri sergi sayesinde öğrenebileceklerini belirtiyor.
İlk gençlik yıllarından itibaren gemi görselleri toplayan Cever, geçmişten bugüne ulus olarak kültürel birikimimizi kayıt altına alma konusundaki eksikliğimizin, entellektüel dünyamızda yarattığı büyük boşluğun bilincine vararak böyle bir projeye başlamış.
Cever, koleksiyonerlik sürecini ve kendisinde Türk denizcilik tarihine görsel bir arşiv kazandırma düşüncesinin nasıl ortaya çıktığını şöyle aktarıyor:
“Bunlar önceleri kartpostal, broşür ve posterdi. Bir zaman sonra aldığım tabloların konusu asıl ilgi alanım olan gemiler oldu ancak aralarında hiç Türk gemisi olmuyordu, bulamıyordum çünkü yoktu, bunun üzerine bir ressam bulup sevdiğim gemileri çizdirmek istedim. İlerleyen yıllarda fotoğrafını ve çizimini bulabildiğim yolcu taşımış Türk bandıralı gemilerin hepsini çizdirdim. Proje kendiliğinden oluştu”
Sergideki yapıtların tamamının iki ayda bir değiştirileceği, Zaman Yolcusu Vapurlar (1838 – 1922) sergisi, 20 Nisan 2020’ye kadar Rahmi M. Koç Müzesi’nde görülebilecek.
(Kaynak: ntv.com.tr)
Türkiye’nin Side’de Bulunan İlk Sualtı Müzesi’ni 50.000 Kişi Dalış Yaparak Ziyaret Etti.
Türkiye’nin Side’de bulunan ilk sualtı müzesi, Meksika’daki 400 heykel barındıran sualtı müzesinden sonra 117 heykelle dünyada ikinci sırada yer alıyor.
31 Ekim 2015 tarihinde açılan Side Sualtı Müzesi‘ni, açıldığı günden bu yana 50 bin kişi dalış yaparak ziyaret etti.
Side’nin yaklaşık 1,5 mil açığında, 11, 18 ve 24 metre derinliklerde bulunan Side Sualtı Müzesi, İstanbul ve Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz Bölgeleri Deniz Ticaret Odası (İMEAK) Antalya Şubesi tarafından yaptırıldı.
Sualtı varsıllığı açısından, bilinenin aksine; Side, Kaş’ta olduğundan daha fazla deniz canlısı görme olanağı sunuyor. Kaş’ta görüş mesafesinin daha iyi olması da cabası…
AA’nın konuyla ilgili olarak görüşmüş olduğu emekli SAS Komandosu Ahmet Gülaydın, Dünyadaki gezici dalıcı sertifikası bulunan ve genellikle Maldivler, Mısır, Bali, Tayland ve Meksika’ya giden 3 milyon kişiyi Türkiye’ye çekmek amacıyla planlanan bu girişimin yeterli tanıtım yapılmaması nedeniyle beklentileri tam olarak karşılamamış durumda olduğunun belirtiyor.
İstanbul ve Gaziantep’ten gelen yontu sanatçıları tarafından üretilen yapıtların bulunduğu Sualtı müzesindeki yontu kümeleri, belirli temalar üzerine oluşturulmuş.
Öncelikli olarak Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’na gönderme yapan yontu kümesi; asker, top arabası, top mermisi’nden oluşuyor. İkinci kümede 12 metre derinlikte Mevlana ve semazenlerden oluşan 30’a yakın yontu bulunuyor. 18 metre derinlikte Side kent tarihine gönderme yapan Ankara-Side arasındaki tarihi tecimsel etkinliği betimleyen deve kervanı bulunuyor. 24 metrede Kurtuluş Savaşı ve Poseidon betimi ve aynı derinlikte konumlandırılmış, Türkiye haritası ve Türk Bayrağı bulunuyor.
Suriye’deki savaşına gönderme yapan yontu kümesinde savaştan kaçarken, denizde hayatlarını kaybeden çocuklar anısına, bir çiçek bahçesi yontu kümesi oluşturulmuş
(Kaynak: aa.com.tr)
İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Tarafından Düzenlenen “17. Medya Ve Fotoğraf Yarışması”na Başvurular Başladı
Türk denizciliğini geliştirmek, Ege Bölgesi’nde denizciliğe ve deniz kültürüne ilgiyi artırmak amacıyla İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi tarafından bu yıl 17.’si düzenlenen Medya ve Fotoğraf Yarışması’na başvurular başladı.
“Haber, İnceleme-Araştırma” başlığı ile tek dalda yapılan medya yarışması için gönderilecek katılımcı aday yapıtlar, “Ege Bölgesi’nde deniz ticareti, deniz taşımacılığı, deniz turizmi, balıkçılık ve deniz temizliği” konularını içerecek. Ayrıca, bu dalda yarışmaya katılabilmek için yapıtların, 1 Ocak 2019 – 1 Nisan 2020 tarihleri arasında yazılı, dijital ve görsel basında yayınlanmış olma koşulunun yarışmacılar tarafından yerine getirilmesi gerekiyor.
Medya yarışması dalında katılımcılar, yapıtların bir adet asıl ile sekiz adet fotokopisini hazırlayacak. Televizyon veya radyo çalışanlarının ise ses ve görüntü kasetlerinden birer adet teslim etmeleri gerekiyor. Yarışmaya gönderilecek eserler 4 Mayıs 2020 Pazartesi gününe kadar İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Basın Danışmanlığı’na teslim edilecek.
İMEAK DTO İzmir Şubesi 17. Fotoğraf Yarışması katılımcı aday yapıtlar ise “Ege Bölgesi’nde deniz, deniz ticareti, deniz yaşamı, deniz taşımacılığı, deniz turizmi, deniz temizliği ve balıkçılık” konularını ele alacak.
Tüm amatör ve profesyonel fotoğrafçılara açık olacak fotoğraf yarışması dalında yarışmacılar en fazla iki fotoğraf ile katılabilecek. Eserler basımı yapılmadan, elektronik ortamda iletilecek.
Yarışmada ilk üçe giren eser sahiplerinin yanı sıra sergilemeye değer görülen 15 eserin sahibine de mansiyon ödülü verilecek. Yarışmaya katılım 1 Mayıs 2020 tarihine kadar devam edecek.
Seçici Kurul
17. Fotoğraf Yarışması’nın Seçici Kurulu’nda Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Ahmet İmançer, Foto Muhabirleri Derneği İzmir Temsilcisi Turan Gültekin, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Gökhan Birinci, Sualtı Fotoğraf Sanatçısı Murat Kaptan ve Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Görevlisi Güven Selçuk yer alıyor.
(Kaynak: denizhaber.net)
R. Eggers’ten Karanlık ve Gizem Dolu Bir Film: “Denizfeneri”
Yönetmen Robert Eggers’in “Denizfeneri”, bir fenerde görevli iki adamın, karşıtlıklar arasında gidip gelen duygu durumlarını ve giderek akıl sağlıklarını kaybedişlerini, siyah-beyaz psikolojik bir gerilim filmiyle anlatıyor.
19. yüzyılın başlarını konu alan yapımda Ephraim Winslow (Robert Pattinson) ve Thomas Wake (Willem Dafoe) Yeni İngiltere’deki (New England) ıssız bir adada bulunan deniz fenerinin bakım ve onarımı için adaya bir gemi ile getirilerek, dört haftalık bir süre için buraya bırakılmışlardır.
Fenerin yapısal işlerinin onarımıyla görevli olan Ephraim günlerini yıpratıcı bakım işleriyle geçirirken; gece boyunca fenerin faaliyetini sürdürmesi sorumluluğu, esrarengiz bir adam olan yaşlı bir adam olan Thomas üstlenmektedir. Denizin ortasındaki ıssız bucaksız adada yapılan işlerin yoruculuğu ve Thomas‘ın buyurgan ve baskıcı tavırları her geçen gün artarken; Ephraim, bir yandan da yaşlı adamın geceleri fenerin ışık kaynağının bulunduğu bölümde yalnız başına geçirdiği gizemli saatleri merak etmekte öte yandan denizci öykülerine konu olan düşsel varlıklar, her geçen gün kendilerini Ephraim’e daha fazla hissettirmektedir.
Jarin Blaschke tarafından çarpıcı biçimden tamamen siyah beyaz olarak görselleştirilen, Denizfeneri, Melville‘in yazınını usa (akla) getirirken; bir yandan güncel güzelduyusal (estetik) anlayışa uygun düşsel bir ortam içinde gelişen bir olay örgüsüne sahip.
Filmdeki, hipnotize edici sesler, düşsel görüntüler, izleyiciyi farkında olmadan içine çekiyor. Ancak asıl, filmdeki tüm etkileyiciliği; gür sakalları, delici gözleri, etkileyici aksanıyla Thomas‘ı oynayan Dafoe‘nun ve kendisinde belirmeyen başlayan delice davranışlarla Winslow‘u canlandıran Pattinson‘un olağanüstü oyunculuğu sağlıyor.
2019 yılında Kan (Cannes) film şenliğinde FIPRESCI ödülü kazanan Deniz Feneri, ülkemizde gösterime girmedi ancak yapım 04-13 Ekim 2019 tarihleri arasında düzenlenen Film Ekimi gösterim programı çerçevesinde izleyici ile buluştu.
Yapımın Künyesi:
Yönetmen: Robert Eggers
Oyuncular:
Willem Dafoe – Thomas Wake
Robert Pattinson – Ephraim Winslow
109 dakika
2019
(Kaynaklar: tiff.net, filmekimi.iksv.org/)
R. Eggers’ten Karanlık ve Gizem Dolu Bir Film: “Denizfeneri”
Yönetmen Robert Eggers’in “Denizfeneri”, bir fenerde görevli iki adamın, karşıtlıklar arasında gidip gelen duygu durumlarını ve giderek akıl sağlıklarını kaybedişlerini, siyah-beyaz psikolojik bir gerilim filmiyle anlatıyor.
19. yüzyılın başlarını konu alan yapımda Ephraim Winslow (Robert Pattinson) ve Thomas Wake (Willem Dafoe) Yeni İngiltere’deki (New England) ıssız bir adada bulunan deniz fenerinin bakım ve onarımı için adaya bir gemi ile getirilerek, dört haftalık bir süre için buraya bırakılmışlardır.
Fenerin yapısal işlerinin onarımıyla görevli olan Ephraim günlerini yıpratıcı bakım işleriyle geçirirken; gece boyunca fenerin faaliyetini sürdürmesi sorumluluğu, esrarengiz bir adam olan yaşlı bir adam olan Thomas üstlenmektedir. Denizin ortasındaki ıssız bucaksız adada yapılan işlerin yoruculuğu ve Thomas‘ın buyurgan ve baskıcı tavırları her geçen gün artarken; Ephraim, bir yandan da yaşlı adamın geceleri fenerin ışık kaynağının bulunduğu bölümde yalnız başına geçirdiği gizemli saatleri merak etmekte öte yandan denizci öykülerine konu olan düşsel varlıklar, her geçen gün kendilerini Ephraim’e daha fazla hissettirmektedir.
Jarin Blaschke tarafından çarpıcı biçimden tamamen siyah beyaz olarak görselleştirilen, Denizfeneri, Melville‘in yazınını usa (akla) getirirken; bir yandan güncel güzelduyusal (estetik) anlayışa uygun düşsel bir ortam içinde gelişen bir olay örgüsüne sahip.
Filmdeki, hipnotize edici sesler, düşsel görüntüler, izleyiciyi farkında olmadan içine çekiyor. Ancak asıl, filmdeki tüm etkileyiciliği; gür sakalları, delici gözleri, etkileyici aksanıyla Thomas‘ı oynayan Dafoe‘nun ve kendisinde belirmeyen başlayan delice davranışlarla Winslow‘u canlandıran Pattinson‘un olağanüstü oyunculuğu sağlıyor.
2019 yılında Kan (Cannes) film şenliğinde FIPRESCI ödülü kazanan Deniz Feneri, ülkemizde gösterime girmedi ancak yapım 04-13 Ekim 2019 tarihleri arasında düzenlenen Film Ekimi gösterim programı çerçevesinde izleyici ile buluştu.
Yapımın Künyesi:
Yönetmen: Robert Eggers
Oyuncular:
Willem Dafoe – Thomas Wake
Robert Pattinson – Ephraim Winslow
109 dakika
2019
(Kaynaklar: tiff.net, filmekimi.iksv.org/)
Tate Modern Koleksiyonundan Derlenen Vija Clemins’in “Yansımalar” Sergisi Quay Arts’ta
Yaptığı çalışmalarıyla beğeni toplayan Leton-Amerikalı sanatçı Vija Celmins’in sergisi, Wight adası merkezli bir kuruluş olan Quay Arts’ta düzenleniyor.
Celmins, doğal çevreyi ve doğa olaylarını tek renkli çizimleri ve baskılarıyla betimlediği yapıtlarıyla tanınıyor. Sanatçı, gerçekleştirdiği görsel çalışmalarında; bir örümceğin ağından, gece vaktinde gökyüzünün geniş açıklığına ve okyanusların yüzeyine kadar, doğanın görülebilir-algılanabilir olan sonsuz yanını arıyor.
Bu olağanüstü ayrıntılarıyla izleyiciyi içine çeken görseller, aynı zamanda içinde var olduğumuz dev evreni kendi gözlerimizle ile keşfetmeye teşvik ediyor.
Clemins’in çalışmalarını içeren bu sergideki yaptılar, Tate Müzesi bünyesinde bulunan Artist’s room koleksiyonundaki bir seçkiden oluşuyor.
2008 yılında kurulan Artist Rooms, 1.600 adet modern ve çağdaş sanat yapıtını içeriyor; aynı zamanda bu koleksiyon, dünyada en fazla sayıda Clemins yapıtını barındırıyor.
Koleksiyonda yer alan yapıtları yalnızca sanatçısına ithaf edere sergilemek Artist Rooms’un ana ilkesi.
Batı Galerisinde yer alacak olan bu sergiye, aynı zaman 15-19 yaşlarında Wight adasında yaşayan gençler tarafından hazırlanan çizim ve baskılardan oluşan bir sergi de eşlik edecek.
“Vija Clemins: Yansımalar”, 16 Kasım 2019 tarihine kadar Quay Arts’ta.
(Kaynak: tate.org.uk)
Midilli Adasında Keşfedilen Kitabe, Barbaros Hayreddin Paşa’nın “Türk” Soylu Olduğunu Kanıtladı
Midilli Adası’nda keşfedilen 1485 tarihli kitabe, Akdeniz’i bir Türk gölüne haline getiren Barbaros Hayrettin Paşa’nın bir devşirme değil; Türk soylu olduğunu kanıtladı.
Midilli Kalesi’nin beş burcundan bir olan olan kuzey burcu üzerine yerleştirilmiş olan ancak sık ağaçlar nedeniyle görülebilmesinin olanaksız olduğu kitabeyi keşfeden Mısır Fayyoum Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Osmanlı tarihi araştırmacısı Ahmed Emin, iki yıldır Barbaros’un doğduğu Midilli’de araştırmalarını sürdürüyordu.
Emin, kitabenin içeriğini yunan yetkililerin de bilmediğini, hatta bu konuda uluslararası uzman olan Prof. Machiel Kiel bile ilk kez duyduğunu belirtti. Emin, keşfini Türk-Arap Dünyası Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Mehmet Tütüncü’ye gönderdi. Dr. Tütüncü, kitabenin Barbaros Hayreddin Paşa’nın babası Yakub Ağa’ya ait olduğunu ortaya çıkardı.
Osmanlıca kitabede, “Bu muhteşem burcun yapılmasını fetihler babası Büyük Sultan ve Ulu (Muazzam) Hakan, Sultan Mehmed Han oğlu, Sultan Beyazıd emretti. Allah sultanlığını ve de devletini ebedi kılsın. Bunu Adem oğlu Emir Yakup 890 senesinde yapmıştır” yazıyor.
Dr. Tütüncü, “Bu kitabe, Yakub Ağa’nın 1462’de Fatih ile adanın fethine katıldığını ve Fatih’in isteğiyle Osmanlı adına adanın koruyucusu olduğunu kanıtlıyor. Yani kalenin kumandanıdır. Adada Türk kadın olmadığı için Fatih’ten izinle bir Rumla evlenen Yakub Ağa’nın İshak, Oruç, Hızır (Barbaros) ve İlyas isimli dört oğlu burada doğar. İlk defa Emir Yakub’un ismine rastlamak ve bunu Barbaros’un doğduğu Midilli Kalesi’nde bulmak çok önemli bir keşif” dedi.
Barbaros’un dedesinin adının Adem olduğunun ilk kez ortaya çıktığını da ekleyen Tütüncü, “Hristiyan kaynaklar, Barbaros’un Midillili Hristiyan bir devşirme olduğunu yazar. Bu kitabe onun devşirme değil, Türk soyundan olduğunu kanıtlıyor. Babasının adının Adem olması Müslümanlığın kanıtı” diye konuştu.
(Kaynak: milliyet.com.tr, görsel: rct.uk)