Kovid-19 Salgınının Yarattığı Ekonomik Zorluklar, Monako Oşinografi Müzesi’ni “Bağış” Çağrısında Bulunmaya Zorladı.
Monako’nun en önemli ve değerli bilim kuruluşlarından Oşinografi Müzesi, Kovid-19 salgını nedeniyle turizmden elde ettiği gelirlerini kaybetmesi sonucu destek arayışına girdi.
Kamusal alanların koranavirüs salgını nedeniyle kapalı olması çok sayıda tecim kuruluşunu ve turistik ziyaret yerini de etkiledi. Bu sarsıntıdan etkilenenler arasında Monako Oşinografi Enstitüsü bünyesindeki Oşinografi Müzesi ve Paris’teki Okyanusların Evi de bulunuyor. Benzer biçimde, Avrupa’daki salgın nedeniyle ziyaretçi kaybeden ve finansman zorluğu yaşayan özel müzeler de devletten destek isteminde bulunmak zorunda kaldı.
İki aydan daha uzun süredir müzedeki tüm etkinliklerin ertelenmiş olması, bilet satışlarına dayanan yıllık gelirin %70 oranında düşmesine neden oldu. Bu gelişmeler, kaçınılmaz olarak kuruluşu, kamudan destek isteminde bulunma durumunda bıraktı.
Bir kamu kuruluşu olarak, tüm bağışçılar, yaptıkları bağış miktarının %66’sını gelir vergisi indirimi amacıyla kullanabilecek. 50.000 Avro üzerindeki IFI bağışçıları için ise; bu miktar % 75 olacak.
Oşinografi Enstitüsü‘nün Genel Yöneticisi Robert Calcagno, Monako’daki basın organlarında yayınlanan sözlerinde, salgının yarattığı bu ekonomik dar boğaz ve toplumsal boyutu ile ilgili olarak, “İçinden geçmekte olduğumuz bu zor günler, kendi iç dünyamızı her zaman olduğundan daha derinlemesine keşfe çıkmamamızı ve bu dünyanın bir parçası olarak diğer canlı türleriyle, gezegenimizle ve okyanuslarla olan bağımızı yeniden kurmamız yolunda bir zorunluluk yarattı.” diyerek sözlerini şöyle sürüdürüyor, “Bu nedenle her zaman olduğundan daha fazla bu zor günleri aşabilmek, bunlarla yüzleşebilmek ve geleceğe sizlerle; kemikleşmiş bir kararlılıkla ve çoşkulu bir tinle, hazırlanabilmek için sizlerin bağışlarına gereksinimizi var” diyor.
1906 yılındaki kuruluşundan günümüze, Oşinografi Enstitüsü denizlere ve denizlerin korunmasına adanmış bir kuruluş olarak; toplumu eğitmek, okyanusların olağanüstü dünyasına ilgi çekmek ve toplumu günümüzde dünya denizlerinin yüz yüze geldiği sorunlarının çözümünde sefer etme görevini üstleniyor.
Bağışlar, doğrudan enstitüden gelen fonlara dayanan tesislere gidecek ve bu bağışlar Monako Deniz Canlıları Bakım Merkezi‘nde bulunan deniz canlılarının gereksinimlerinin karşılanmasını ve bakımlarını, öğrenim etkinliklerinin sürdürülmesini, akvaryumun bakımını, süregelen okyanus yaşamı ve korunması üzerine yapılan araştırma çalışmalarını ve programlarını ve sergileri içerecek biçimde kullanılacak.
(Kaynak: monacolife.net)
İstanbul’daki Vapur İskeleleri Yenilikçi Bir Yaklaşımla Ele Alınarak; Bir Yaşam Ve Etkinlik Alanı Olarak Yeniden Düzenlenecek
Kadıköy-2 (Yeni) Vapur İskelesi yenileniyor. Ulaşım hizmetinin aksamaması için sokağa çıkma yasağının ilan edildiği karantina günlerinde, iskelenin tamamı, gece ve gündüz aralıksız süren çalışmalarla yeniden düzenleniyor.
Kadıköy-2 Vapur İskelesi’nin asma tavanı indirilerek; tüm atık su-temiz su donatısı, yangın dedektörleri, iç-dış aydınlatma donanımları ve diğer bileşenleri olan; turnikeler, biletmatikler, yolcu bilgilendirme tanıtları, internet alt yapısı, kameralar, ankesörlü telefonlar, banka ATM’leri ve hatta burada bulunan büfeler, yenileniyor.
Öte yandan iskelenin üst katında bulunan İstanbul Kitapçısı’nın da yenileme çalışmaları da sürüyor.
Yeni Bir Yaklaşım: Bir Yaşam ve Etkinlik Alanı Olarak İstanbul Vapur İskeleleri
İskeleler yalnızca vapur saatlerinin beklendiği oylumlar olmaktan çıkarılarak; yenilikçi bir yaklaşımla, bir yaşam ve kültür alanı olarak tasarlanması amaçlanıyor. Bu nedenle iskelelerin iç oylumlarının (mekanlarının) düzenlenmesi için Şehir Hatları A.Ş‘nin bünyesinde içmimar, işlendirildi (istihdam edildi).
Bu yeni yaklaşım biçimi ile ilgili olarak Şehir Hatları A.Ş. Genel Müdürü Sinem Dedetaş: “Hizmet verdiğimiz vapurlarımızı yenilerken, iskelelerimizi de ihmal etmiyoruz. En az vapurlar kadar, iskelelerimiz de önemli. İskeleleri sadece yolcuların geçip gittiği mekânlar olarak görmüyoruz. Yolcularımızın gerek vapurlarına giderken, gerekse vapur saatlerini beklerken soluklandığı, kendini iyi hissettiği temiz, ferah, aydınlık mekânlar olarak düşünüyoruz. Hem yolcularımızın hem de iskelelerde çalışan personelimizin rahat edeceği şekilde yenileniyoruz.”
Başka iskelelerin de elden geçirileceğini belirten Dedetaş, “Önümüzdeki günlerde iskelelerimizi bir yaşam, etkinlik alanı olarak da kullanmak, plan ve hedeflerimiz arasında yer alıyor. Ayrıca iç mimar istihdam ettik. İskelelerimize iç mimar eli de değecek” dedi.
(Kaynak: ibb.istanbul)
Ares Tersanesi’nin, Akdeniz Üniversitesi’ne Bağışladığı Sualtı Arkeolojisi Araştırma Gemisi, Türk Sualtı Arkeolojisine Büyük Katkı Sağlayacak
Ares Tersanesi’nin Akdeniz Üniversitesine bağışlayacağı 38 metre uzunluğundaki araştırma gemisi, dünyanın en büyük 2. sualtı arkeolojisi araştırma gemisi olacak.
Valilik makamında gerçekleşen Gemi Protokolü İmza törenine Vali Münir Karaloğlu, Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Ünal, Akdeniz Sualtı Kültür Mirası Araştırmaları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz ve Ares Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kalafatoğlu ve beraberindeki heyet katıldı.
İmzalanan protokol ile ilgili olarak Antalya Valisi Münir Karaloğlu, şunları söyledi: “Antalya, 650 kilometre sahili olan bir deniz şehri. Türklerin denizcilikle buluştuğu şehir, Anadolu Selçuklu Devleti’nin Antalya’yı fethiyle başlayan, Alanya’yı fethiyle devam eden tersaneciliğin genlerinde olan bir şehir. Şimdi buna sualtı arkeolojisini de ilave etmeye çalışıyoruz. Akdeniz Üniversitemiz artık sualtı arkeolojisinin önemli merkezlerinden birisi haline geliyor. Artık dünyada da sualtı arkeolojisi teknolojiyle beraber çok gelişiyor. Üniversitemizin elinde bir araştırma gemisi, sualtı arkeolojisinde kullanabileceği içerisinde basınç odasının olduğu bir gemi mutlak ihtiyaçtı.”
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önemli bir sualtı arkeolojisi gemisi haline gelecek”
Karaloğlu sözlerini şöyle sürdürdü, “Bu bağış sadece Antalya ve Akdeniz Üniversitesi’nin değil aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sualtı arkeoloji gemisi haline gelecek. Her bakımdan ülkemiz için faydalı olacak. Okyanusu geçme özelliği ile uluslararası başka projelerde de kullanılabilir. Akdeniz’de bizim bilgimiz dışında Osmanlı batıkları yağmalanıyor. Onlara müdahale etme amacıyla da kullanılabilir. Memleketimiz için her bakımdan faydalı bir iş olacak. Üniversitemiz de araç gereç bakımından güçlenmiş olacak.”
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Ünal ise, “Üniversitemiz arkeoloji açısından çok güçlü ama sualtı arkeolojisi açısından tüm ülkemiz içinde geçerli olmak üzere bizim üniversitemiz de çok gelişmiş değil. Bu gemi sayesinde bunun daha da gelişeceğini düşünüyoruz Bunlar da güçlü devlet olmanın gerekleri, bu sanat alanında da araştırma alanında da güçlü olacaksınız ki her alanda güçlü olasınız. Ben emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Ares Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kalafatoğlu, “Gemimiz, yapacağı çalışmalarla arkeolojiye yeni bir boyut kazandıracak, gençlerimize arkeoloji bilimini çekici hale getirecektir. Anadolu’muzda Selçuklulardan başlayarak ve sonrasında devam eden henüz keşfedilmemiş gemi kalıntılarını bulup tarihimize ışık tutacağına inanıyoruz” dedi.
5 bin yıldır denizciliğin var olduğunu belirten Akdeniz Sualtı Kültür Mirası Araştırmaları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz de, “Bizim amacımız denizden çıkan eserleri korumak ve onarım faaliyetlerini bu mükemmel gemiyle gerçekleştirmek” ifadelerini kullandı.
Sualtı Arkeolojisi Araştırma Gemisinin Özellikleri
38 metre uzunluğu ve her türlü okyanus sularını geçebilme özelliğiyle dünyanın ikinci büyük arkeolojik araştırma gemisi olma özelliği taşıyan geminin, Atık su kapasitesi 3800 litre, tatlı su kapasitesi 8000 litre. Ayrıca 60 bin litre yakıt kapasitesiyle yakıt ikmali yapmadan 6 bin deniz mili yol alabiliyor ve 14 deniz mil servis hızına ulaşabiliyor.
Kaynaklar: iha.com.tr, guneyhaberci.com.tr, 7deniz.net)
Deniz, Yönetmen M. Landolt’un “Rara Avis” Adlı Yapımında, 5 Gencin Çıktıkları İçsel Yolculuklarının Sahnesine Dönüşüyor
Mirjam Landolt’un yönetmenliğini gerçekleştirdiği Rara Avis adlı yapım, tinsel sağaltım nedeniyle bir teknede iki ay kalmak zorunda kalan bir grup genç yaştaki insanın içsel yolculuklarına odaklanıyor.
Okyanusun ortasında “Fleur de Passion” adlı bir yelkenli teknede, 5 genç, farklı yaştan ve farklı yaşamlardan gelen yetişkinler ile yolculuk yapmaktadır. Hangi karaya ait olduğu bilinmeyen ufuktaki kıyı çizgilerinin açığında, adeta zamanın donduğu teknenin oylumu; ortak yaşamı paylaşmanın zorluklarıyla yüzleşen mürettebat için, dört bir yanı çevrili kapalı bir alana (huis-clos’a) dönüşmüştür.
Mirjam Landolt‘un kamerası; sessizliğe, bekleyişe, beden dillerine, mürettebatı çevreleyen sulara; ama hepsinden öte, teknede yapmak zorunda oldukları günlük yükümlülüklere odaklanmaktadır. İlerleyen aşamalarda, yaşı çok genç olan bu insanların geçmişleri nedeniyle bu teknede oldukları ortaya çıkmaya başlar.
Karaya ulaşana dek, herkesin kendi iç çıkmazlarıyla, ortak yaşamı paylaşmanın zorluklarıyla, ümitleri ve korkularıyla ayrıca açık denizdeki seyrin gerektirdiği manevralarla ve okyanusun karşılarına çıkardığı tüm zorluklarıyla yüzleşmektedirler.
Dikkat çekici sinematografisi ile Avustralya, Papua Yeni Gine ve Solomon Adaları’nı çevreleyen denizlerde çekilen Rara Avis, büyüme çağının zorluklarını aşmaya çalışan beş gencin ve onlara anlayışla bu yolculukta eşlik eden yetişkinlerin portresini çiziyor.
Yapımın Künyesi:
Yönetmen: Mirjam Landolt
Yapımcılar: Rachel Vulliens, Claude Witz
2020
Süre: 61 dakika
(Kaynak: film-documentaire.fr, lussasdoc.org, visionsdureel.ch, görsel: damian-plandolit.com)
“Luce-Cinecittà Enstitüsü”nün Tarih Arşivi, İtalya’nın Askeri ve Sivil Denizcilik Geçmişine İlişkin Görselleri ve Filmleri de İçeriyor
Çevrimiçi erişime açık olan Luce Arşivi (Archivio Luce), İtalya ve Avrupa’nın en büyük görsel arşivlerinden biri olarak, İtalya’nın 20. yüzyılın belgeliyor.
Arşiv, özellikle İtalya’nın denizci geçmişine ilişkin sivil ve askeri görselleri ve filmlere yönelik içeriği ile dikkat çekici.
Luce-cinecittà Enstitüsü’nin tarihi arşivi 400.000’den fazla fotoğraf ve milyonlarca metre uzunluktaki film şeritlerine kayda alınmış, 80.000’den fazla videodan oluşan arşivi, yüzyıllık ortak bir tarihi belleği barındırıyor. İtalya tarihine ışık tutan Luce Enstitüsü’nün sanat, kültür, ekonomi, tarih, spor, bilim, doğa ve gösteri gibi onlarca kategoriye ayrılmış arşivinde; 20. yüzyılı ve İtalya’daki değişimlere ilişkin özenle biriktirilmiş, derlenmiş tarihi belgeleri ilgililerin dikkatine sunuyor.
Fotoğraf arşivi, 1919’dan 1959’a kadar olan dönem içindeki olaylar, toplumsal dönüşümleri, ülkede gelişen olayları, İtalya’nın yapılı çevresine ve doğa manzaralarına ilişkin görselleri, İtalyan Doğu Afrikasını, savaşları konu alan görselleri, Roma‘daki Dolce Vita yıllarını anlatan Dial-Press Ajansı‘nın görüntülerini ve görselleri içeriyor.
Geniş kapsamlı film arşivi ise Luce‘nin kuruluş yılı olan 1924 yılında itibaren kuruluşun kendisi tarafından hazırlanan dünya haberlerinden ve belgesellerinden; ayrıca zamanla aşamalı olarak elde edilen belge nitelikli kaynaklardan oluşuyor. Arşiv, “repertuar” olarak da adlandırılan montajı yapılmamış binlerce film makarasını da içeriyor.
Bu varsıl bir içeriği barındıran, paha biçilemez tarihi-kültürel değer taşıyan görüntü kaynağı, herkesin ulaşabileceği biçimde sanal ortama aktarılmış durumda.
Arşivde denizciliğe yönelik anahtar sözcükler ile yapılacak aramalarda İtalya’nın denizcilik tarihine yönelik değerli görsellere ve filmlere de ulaşılabiliyor.
“Luce Arşivi”ne buradan erişebilirsiniz.
Onarımdan Geçen ‘Şehit Temel Şimşir’ Yolcu Vapuru, Ordu Kentinin Deniz Kültürüne Katkı Sağlayacak
‘Şehit Temel Şimşir’ yolcu vapuru, Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin Ordu kentini denizle bütünleştirme anlayışı içinde onarılarak, iç oylumu (mekanı) yeniden işlevlendiriliyor.
Vapur, Ordu’luların denizden yararlanma olanaklarını arttırarak, Ordu’nun kentsel kültürüne katkı sağlayacak.
1977 yılında İstinye Tersanesi‘nde inşa edilen, 1200 yolcu kapasiteli 65 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğindeki Şehit Temel Şimşir yolcu vapuru, 2002’de Şehir Hatları İşletmesi’ne bağlı olarak Üsküdar-Eminönü seferini yaparken, yoğun sis nedeniyle Rus bandıralı “Ajax-1” adlı kuru yük gemisi ile çatışmıştı. Kazada Şehit Temel Şimşir vapurunun sağ tarafı ezilmiş, uzun bir onarım süresinin ardından yeniden yolcu taşımacılığına devam etmişti.
Uzun yıllar İstanbul’da şehir hatlarında hizmet verdikten sonra 2006 yılında son seferini yapan ‘Şehit Temel Şimşir’ yolcu vapuru, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2013 yılında Ordu’nun ‘sakin şehir’ belgesi sahibi Perşembe ilçesinin turizmine katkı sağlaması için hibe edilmişti. Ancak; Kışlaönü Balıkçı Barınağı‘na çekilen vapur, sigortası ve personeli olmadığı için çürümeye terk edilmiş, hatta batırılması gündeme gelmişti. 2015 yılında Giresunlu bir işletmeci tarafından 10 yıllığına kiralanarak Giresun’a götürülmüş, ancak, sözleşme sonradan feshedilmişti.
Tüm bu badireleri atlatan ‘Şehit Temel Şimşir’ yolcu vapuru, yakın zamanda, Perşembe Belediye Meclisi tarafından oybirliği ile alınan kararla, 20 yıllığına Ordu Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Belediye, denize kıyısı olmasına rağmen denizden yararlanamayan Ordu’yu denizle bütünleştirmek amacını güdüyor.
Ordu Büyükşehir Belediyesi‘nin bu yöndeki yaklaşımını, Belediye Başkanı Mehmet Hilmi Güler şu sözlerle açıklıyor: “Ordu yeşili, mavisi ile insanların adeta göz zevkine hitap edecek bir şehir. Turizm anlamında da çok fazla çeşitliliğe sahibiz. Fakat bugüne kadar Ordu denizi kullanmaktan çekinmiş ve denizden yararlanamamış durumda. Biz Ordu Büyükşehir Belediyesi olarak Ordu’yu deniziyle barıştıracak projeleri hayata geçiriyoruz. Bu anlamda uygulayacağımız çalışmalarla her anlamda örnek bir şehir olan Ordu, deniziyle örnek olacak”
Ancak bugüne kadar hurda olmaya yüz tutmuş geminin; motorundan tavanına, elektriğinden mekanik aksanına kadar pek çok bölümü yeniden elden geçirilmesi; geminin iç oylumunu (mekanını) da yeni gereksinimlere uygun olacak biçimde düzenlenmesi ve yeniden işlevlendirilmesi gerekiyor.
Başkan Güler, onarım süreci, geminin yeni işlevleri ve geleceğe yönelik kullanım amacı ilgili olarak şunları söylüyor; “Karadeniz’e kıyısı olan Ordu’muzda yazı olsun kışı olsun fazla bir hareketlilik göremiyoruz. Denize hareketlilik kazandırmak ve vatandaşlarımızın da bu hareketliliğe dâhil olmasını istiyoruz. Bu anlamda Perşembe Belediyemizden Şehit Temel Şimşir adlı gemiyi kiraladık. Bu gemide ekiplerimiz hummalı bir çalışma yürütüyor. Adeta hurdaya dönmüş gemide ekiplerimiz bakım onarım yapıyor, iç dekorasyonu dâhil elden geçiriyor. Farklı konseptlerle tasarlanan bu gemide restoranından, düğün salonuna kadar pek çok mekân yer alacak. Yazıyla, kışıyla vatandaşlarımız bu gemiyi rahatlıkla kullanabilecek. Çalışmalar tamamlandığında vatandaşlarımız gemide doyasıya vakit geçirecek”
(Kaynaklar: orduolay.com, virahaber.com, linehaber.com.tr, haberler.com, denizhaber.net, görsel: denizbulten.com)
Hudson Irmağı Vadisi Mirası (HRVH)’nın “Römorkörler: Hudson Irmağı Üzerindeki Beygirgücü” Çevrimiçi Sergisi, Taşımacılığın Gelişimi Üzerine Önemli Tarihi Görsel Belgeler İçeriyor
Hudson Irmağı Vadisi Mirası’nın (HRVH) çevrimiçi olarak izlemeye açtığı, “Römorkörler: Hudson Irmağı Üzerindeki Beygirgücü” adlı sergi, 1880’den 1898 yılına kadar Hudson Irmağı üzerindeki taşımacılığın tarihini izlemeye olanak veren değerli görsel belgeler içeriyor.
Hudson Irmağı yüzyıllar boyunca New York eyaletinin içlerine dek ulaşan doğal bir ulaşım yolu işlevi görmüştür. Avrupalıların, özellikle Flemenk yerleşimcilerin 17. yüzyılın başlarında gelişinin ardından 200 yıldan daha uzun bir süre insan ve eşya taşımacılığı teknelerle yapılmıştır.
19. yüzyılda göçmenlerin akın akın geldiği New York, önemli bir limana ve nüfus yoğunluğunun merkezileştiği bir kente dönüşüyor olması nedeniyle; yiyecek ve yapı işkolunun gereç gereksinimi artmıştı. Hudson Vadisi, gereksinim duyulan ürünlerini çoğunu üretiyor ve bunları yerleşmenin başladığı 1600’lü yıllardan itibaren en az 200 yıl boyunca deniz yolu kullanarak şalupalarla ve uskunalarla taşıyordu. uzun zamandan beri çoğunlukla yolcu taşıyan vapurlar 1807’den sonra yavaş yavaş sahnede yer almaya başladılar. Çoklu mavnaları ve kanal teknelerini çeken buharlı şilepler, nihai olarak, yük trafiğinde tamamen egemen oldu. Pek hızlı olmamalarına karşın, bu uzun şilepler dökme yükleri taşımanın o dönem için en ucuz yoluydu. Norwich gibi eski yolcu vapurları, ilk olarak şilep yerine kullanıldı. Oswego gibi yandan çarklı vapurlar, 1850’lerden başlamak üzere şilep olarak yapılmaya başlandı. Bugün bildiğimiz türden biçime bir sahip olan pervaneli römorkörler ise 1860’lı yıllarda görülmeye başlandı.
Hudson‘daki Kingston‘un limanı olan Rondout, 19. yüzyılın (1800’ler) büyük bir bölümünde önemli bir deniz taşımacılığı noktası ve en yoğun limanı olmuştu. Rondout‘tan deniz yolu ile nakledilen en önemli ürün olan kömür; buraya, doğu Pennsylvania‘dan 1828 yılından 1898’e kadar Delaware ve Hudson Kanalı üzerinden getiriliyordu. Kömür 19.yüzyıl buhar çağının en önemli yakıtıydı bu nedenle Rondout‘un ekonomisi kömür taşımacılığı nedeniyle büyük bir patlama yaşadı. Aynı zamanda yerel ürünler de Rondout‘tan deniz yolu ile gönderiliyordu: Bunlar arasında; kaldırım taşı olarak geniş bir kullanılan yeri bulunan Ulster mavi taşı, New York kentindeki yapılarda kullanılan doğal ve güçlü bir çimento olan Rosendale çimentosu ve yine New York‘u inşa etmek için kullanılan yerel tuğla ocaklarının üretimi olan tuğlalar, bulunuyordu. yiyeceklerin tazeliğini korumak amacıyla Hudson Irmağından sağlanan kesilmiş buz kütleleri New York kentine mavnalarda taşınıyordu. Erie Kanalı üzerinde Hudson‘a gelen Midwest hububatını da içeren gıda ürünleri ve atlar için saman da buradan taşınıyordu.
Rondout‘taki Cornell Vapur Şirketi, başta Rondout olmak üzere Hudson Vadisi‘nden New York‘a büyük ölçekte navlunun taşınması nedeniyle, 1880’lere kadar Hudson‘da en büyük çekme şirketi oldu. Uzun mavna dizilerini çeken romörkörler Hudson üzerinde 1850’lerden 1930’lara kadar günler ve gece boyunca eksik olmuyordu. Cornell Vapur Şirketi, 1880’lerden 1930’lara kadar ırmak üzerindeki taşımacılıkta bir monopol haline gelmişti. Şirketin, her boyuttan sayısı 60 römorköre kadar ulaşan bir filosu bulunuyordu. Bugün navlunun taşınmasında demiryolu ve karayolu seçeneklerini güçlü biçimde öne çıkması nedeniyle Hudson Irmağında artık 1950’lerde olduğundan çok daha az yoğunlukta römorkör ve mavna hareketliliği var. Yukarı da da söz edilen mavitaş, buz ve çimento gibi bir zamanların istem gören ürünleri ise günümüzde artık neredeyse bu sahneden silinmiş durumda. Şimdilerde romörkörler ve mavnalar tarafından taşınan ana kargoyu, petrol, kırılmış taş ve biraz çimento oluşturuyor.
“Römorkörler: Hudson Irmağı Üzerindeki Beygirgücü” adlı çevrimiçi sergiye buradan ulaşabilirsiniz.
Hırvatistan’da Gemi Dikme Tekniği İle Yapılmış Roma Dönemine Ait M.S. 1. Yüzyıla Tarihlenen Bir Tekne Kalıntısı Bulundu
Hırvatistan’ın Poreč şehrindeki limanın altında bulunan 2.000 yıl öncesine ait ahşap tekne, ülkedeki son 30 yılın en büyük arkeolojik bulgusu olarak tanımlanıyor. Tekne, iyi korunduğu için ve çok seyrek görülen birçok öğeyi barındırması nedeniyle büyük bir öneme sahip.
Poreč, bir zamanlar antik bir koloni şehri durumundaydı. Poreč limanının sonunda Cardo Maximus caddesi ile limanın kesiştiği noktada, eski bir iskelede keşfedilen tekne kalıntısının beş metre uzunluğunda ve 1.70 metre genişliğinde olduğu belirlendi. Ancak arkeologlar, teknenin biraz daha uzun olabileceği belirtiliyor. Ayrıca burada yapılan kazılar, Poreč limanın bir zamanlar nasıl göründüğü hakkında da bilgi veriyor.
Kuzey Adriyatik bölgesinin karakteristik bir özelliği olan dikiş tekniğiyle yapılmış tekne kalıntısıyla ilgili olarak Poreč Bölge Müzesi‘nin arkeologu Bartolić Sirotić şunları söyledi: “Bu, MS 1. yüzyıldan kalma, dikilerek yapılmış bir Roma gemisi. Gemi dikme tekniği, Histra dönemi gibi erken dönemlerden beri biliniyor. Bu türde yapılmış en eski teknelerden birisi Umag yakınlarındaki Zambratija bölgesinde bulundu. Poreč’te bulunan bu model, karada bulunan ve sualtı arkeolojisi incelemelerinin bir parçası olmayan üç tekneden biri.“
Belirli bir derinlikteki toprağın altında kalarak, çamurla kaplanmış olması ve bu nedenlerle oksijenin nüfuz etmemesinden dolayı, tekne iyi korunmuş durumda. Sirotić, “Çok iyi korunduğu ve çok nadir görülen birçok unsuru barındırdığı için bu arkeolojik bulgu büyük bir öneme sahip. Bu parçalar arasında başlıca: Geminin kalıbı, iskeleti ve omurgası yer alıyor. Zamanla geminin bir ön canlandırmasını yapmak mümkün olacak.“
Sirotić, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün bu etkenler, teknenin korunmasını ve ahşabın zarar görmemesini sağlamış. Şu anda çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yapılan her dikişi kaydediyoruz. İplerin birbiriyle bağlanıp, deliklerden geçirilerek dikildiği ve nokta adı verilen yerlere ahşap çivilerle sabitlendiği bir dikiş tekniği kullanılmış. Daha sonra, büyük ahşap çivilerle bu kalıba bağlı geminin iskeleti yerleştirilmiş.“
(Kaynak: arkeofili.com – Elifnur Bingöl)
Karaköy İskelesi’nden Uğurlanan “Bandırma Vapuru” Tarihi Yolculuğunu Sanal Ortamda Yeniden Gerçekleştiriyor.
19 Mayıs’ın 101. yıldönümünde, bir ulusun ve ulusal devletin kuruluşunda temelleri olan dünyanın en ikonik deniz yolculuğu; Mustafa Kemal Paşa’nın “Bandırma Vapuru” ile İstanbul’dan Samsun’a gerçekleştirdiği yolculuk, bu defa çevrimiçi ortamda “Yüzyılın Rotası” adını taşıyan etkinlikle yeniden canlandırılıyor.
16 Mayıs’ta İstanbul Galata Rıhtımı’ndan (Karaköy İskelesi) saat: 12:10’de İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da katılımıyla uğurlanan Bandırma Vapuru, yoluna devam ettiği çevrimiçi ortamda, 19 Mayıs Salı günü Samsun’a ulaşacak. Sanal ortamın olanaklarıyla yeniden üretilen tarihi yolculuk ve tüm aşamaları tarihi bilgilerle birlikte “Yüzyılın Rotası” adlı internet sitesinden izlenebilecek.
Diğer Etkinlikler
İBB Kültür Daire Başkanlığı, etkinlik kapsamında; belgesel, tiyatro ve film gösterimlerinden oluşan özel bir içerik hazırladı. Kutlamalarda, Beylikdüzü Gençlik Senfoni Orkestrası’nın ve İBB Orkestralar Müdürlüğü’ünün konserleri yer alıyor. Ayrıca “Dersimiz Atatürk” adlı filmin gösterimi yapılacak.
Programlar, İBB Kültür Daire Başkanlığı’nın ve İBB’nin sosyal medya sayfalarından izlenebilecek. Çevrimiçi gerçekleştirilecek etkinlikler dört gün sürecek.
Kaptan İsmail Hakkı Durusu da Unutulmadı
Bandırma Vapuru ile Karadeniz’de üç gün süren zor yolculukla yolcularını sağ salim Samsun’a ulaştıran, Kaptan İsmail Hakkı Durusu’nun adı Şehir Hatları AŞ’nin vapurlarından birinde hala yaşıyor. Şehir Hatları AŞ, Durusu’nun Feriköy Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret ederek, minnet ve şükranla andı.
Bandırma Vapuru 1925’te Parçalandı
Bandırma Vapuru, 1878’de İskoçya’nın Glasgow kentinde yapıldı. 279 grostonluk yolcu ve yük gemisi olarak tasarlanan gemi 1883’de Yunanistan’a satıldı ve “Kymi” adını aldı. 1891 yılında kaza sonucu battı. Yüzdürüldükten sonra İstanbul’da bir yabancı işletmeciye satıldı. Türk Bayrağına geçen gemiye burada “Panderma” adı verildi. Marmara Denizi kıyılarında sefer yapan gemi, 1910 yılında Osmanlı Denizcilik İşletmesi tarafından satın alındı ve adı “Bandırma” olarak değiştirildi.
19 Mayıs 1919’dan sonra da 1924’e kadar hizmete devam etti. 1925’de Haliç’te hurda olarak parçalandı.
“Yüzyılın Rotası”nı buradan izleyebilirsiniz.
(Kaynak: ibb.istanbul)
19. Uluslararası Kemer Sualtı Günleri, “Çevrimiçi” Olarak Gerçekleştirilecek
19. Uluslararası Kemer Sualtı Günleri, 16 – 19 Mayıs 2020 tarihleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek.
Kemer Yöresi Tanıtım Vakfı – KETAV ve Akdeniz Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen etkinlik, Antalya’nın Kemer ilçesinin sualtı varsıllıklarını tanıtmak amacıyla düzenleniyor.
Kemer Sualtı Günleri kapsamında düzenlenen sekiz daldan oluşan sualtı görüntüleme yarışmalarının her biri ülkemizde yetişmiş değerli bilim insanlarının adlarını taşıyor. Bu yarışma dallarına ek olarak ayrıca Antalya Müzesi eski müdürü Metin Pehlivaner adına “Türk Sualtı Arkeolojisi Katkı Ödülü” veriliyor.
Etkinlikle eş zamanlı olarak düzenlenen “12. Uluslararası Sualtı Araştırmaları Sempozyumu” da yan etkinlik niteliğiyle çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek.
-Jüri Üyeleri:
Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Kemer Kaymakamı Murtaza Dayanç, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, TSSF Başkanı Doç. Dr. Şahin Özen, Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Eravşar, UNESCO’dan Dr. Ulrike Guerin, Rusya Sualtı Aktiviteleri Federasyon Başkanı Dr. Sergey Fazlullin, Almanya Sualtı Federasyonu’ndan Norbert Wotte, moda tasarımcısı Atıl Kutoğlu, Arçelik Genel Müdürü Hakan Bulgurlu, Sırbistan’dan sualtı fotoğrafçısı Ivana Orlovic, YemekSepeti.com kurucusu Nevzat Aydın, akademisyen Doç. Dr. Hasan Cicioğlu, NTV Antalya Temsilcisi Sibel Atasoy, sualtı film yapımcısı Tahsin Ceylan, sualtı fotoğrafçısı Ateş Evirgen, Kemer Yöresi Tanıtım Vakfı – KETAV Başkan Yardımcısı Volkan Yorulmaz, KETAV Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Aytuğ ve Akdeniz Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hakan Öniz yarışmada jüri olarak yer alacak.
-“19. Uluslararası Kemer Sualtı Günleri” – Çevrimiçi Sualtı Fotoğraf ve Kısa Film Yarışmasının Dalları:
Aşağıda ayrıntıları açıklanan dallara, son beş yıl içinde Antalya kıyılarında çekilmiş fotoğraf ve videolarla katılım sağlanabilecektir.
“19. Uluslararası Kemer Sualtı Günleri” uluslararası jüri komitesi değerlendirmeleri, iki aşamalı ve çevrimiçi olarak gerçekleştirilerek; sonuçlarının duyurusu, 19 Mayıs 2020 tarihinde saat 19.00’da yapılacaktır.
1. Nurdoğan Özkaya Sualtı Doğa Fotoğraf Yarışması:
Nurdoğan Özkaya, ülkemizin ilk balıkadamlarından ve sualtı fotoğrafçılarından biridir. 1997 yılında aramızdan ayrılan Özkaya, yaşamını sualtı fotoğrafçılığına ve Marmara denizinin derinliklerinde yaşayan güzelliklere adayan bir mimar ve örnek bir balıkadamdır.
Bu kategori her tip fotoğraf makinesi kullanılarak gerçekleştirilir, her türlü objektif ve filtre kullanımı serbesttir. Yarışmacı son beş yıl içinde Antalya Kıyılarında çekilmiş en fazla beş fotoğrafla katılabilir. Fotoğraflar JPG formatında ve asgari 5 MB boyutunda olacaktır. Videodan aktarma fotoğraf kabul edilmeyecektir. Seçilen her fotoğraf Ad/Soyad/Yıl/Bölge/Derinlik ve sayı yazılarak isimlendirilir. Fotoğraflar aşağıda yazılı e-posta adresine wetransfer yoluyla 10 Mayıs tarihine kadar yollanmalıdır.
2. Nurdoğan Özkaya Sualtı Doğa Fotoğraf Yarışması – Ustalar Kategorisi:
Geçmiş yıllarda UKSG’den derece alan bütün fotoğrafçılar bu kategoriye katılabilirler. Bu kategori her tip fotoğraf makinesi kullanılarak gerçekleştirilir, her türlü objektif ve filtre kullanımı serbesttir. Fotoğraflar JPG formatında ve asgari 5 MB boyutunda olacaktır. Videodan aktarma fotoğraf kabul edilmeyecektir. Yarışmacı son beş yıl içinde Antalya Kıyılarında çekilmiş en fazla beş fotoğrafla katılabilir. Seçilen her fotoğraf Ad/Soyad/Yıl/Bölge/Derinlik ve sayı yazılarak isimlendirilir. Fotoğraflar aşağıda yazılı e-posta adresine wetransfer yoluyla 10 Mayıs tarihine kadar yollanmalıdır.
3. Emre Omur Sualtı Kısa Film Yarışması:
Emre Omur, ülkemizde sualtı fotoğraf ve video görüntüleme konusunda dünyaca tanınmış ilk balıkadamlardan biridir. Dünyanın birçok ülkesinin derinliklerinde dolaşarak çektiği görüntüleri yerli ve yabancı medya kuruluşlarında sualtı severlere yansıtan Omur, araştırmacı ruhu ve kişiliğiyle genç dalıcılara örnek olacak yüksek niteliklere sahiptir.
Bu kategori dijital formatta her türlü video kamera kullanılarak çekilen görüntülerden üretilen en fazla 2-5 dakika arasındaki filmlerden oluşmaktadır. Herhangi bir teknik kısıtlama yoktur, her türlü objektif ve filtre kullanımı serbesttir. Video görüntüsü MP4 veya MOV formatında ve HD olacaktır. Müzik seçiminde telif hakkı sorunu yaşanmayacak seçimler yapılmalıdır. Yarışmacılar en fazla iki filmle katılabilir. Görüntülerin son beş yıl içinde Antalya Kıyılarında çekilmiş olması gerekmektedir. Filmlerde Ad/Soyad/Yıl/Bölge/Derinlikler görüntülerin altında ya da filmin sonunda belirtilmelidir. Aşağıda yazılı e-posta adresine wetransfer yoluyla 10 Mayıs tarihine kadar yollanmalıdır.
4. Jale İnan Sualtı Arkeoloji Fotoğraf Yarışması:
Cumhuriyet döneminin ilk arkeologlarından biri olan Prof. Dr. Jale İnan 1914 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Atatürk tarafından yurt dışına eğitim amacıyla yollanan İnan, Side ve Perge kazılarını yönetmiş, yüzlerce Türk arkeoloğunu yetiştirmiştir. Antalya ve Side Müzeleri’nin kuruluşunda da emeği geçen İnan, 2001 yılı Şubat ayında aramızdan ayrılmıştır. Kitaplarını bağışladığı Antalya Müzesi – Jale İnan Kütüphanesi’nde bugün yüzlerce arkeoloji öğrencisi ve araştırmacı onun izinden gitmektedir.
Bu kategori her tip fotoğraf makinesi kullanılarak gerçekleştirilir, her türlü objektif ve filtre kullanımı serbesttir. Yarışmacı son beş yıl içinde Antalya Kıyılarında çekilmiş en fazla beş fotoğrafla katılabilir. Fotoğraflar JPG formatında ve asgari 5 MB boyutunda olacaktır. Videodan aktarma fotoğraf kabul edilmeyecektir. Görüntüsü alınacak objelerin arkeolojik özellikte olması değerlendirme anındaki ana kriterdir. Görüntüleme sırasında esere dokunmak, yerini değiştirmek gibi davranışlar öncelikli diskalifiye nedenidir. Seçilen her fotoğraf Ad/Soyad/Yıl/Bölge/Derinlik ve sayı yazılarak isimlendirilir. Fotoğraflar aşağıda yazılı e-posta adresine wetransfer yoluyla 10 Mayıs tarihine kadar yollanmalıdır.
5. Jale İnan Sualtı Arkeoloji Fotoğraf Yarışması – Ustalar Kategorisi:
Geçmiş yıllarda UKSG’den derece alan bütün fotoğrafçılar bu kategoriye katılabilirler. Bu kategori her tip fotoğraf makinesi kullanılarak gerçekleştirilir, her türlü objektif ve filtre kullanımı serbesttir. Yarışmacı son beş yıl içinde Antalya Kıyılarında çekilmiş en fazla beş fotoğrafla katılabilir. Görüntüsü alınacak objelerin arkeolojik özellikte olması değerlendirme anındaki ana kriterdir. Fotoğraflar JPG formatında ve asgari 5 MB boyutunda olacaktır. Videodan aktarma fotoğraf kabul edilmeyecektir. Görüntüleme sırasında esere dokunmak, yerini değiştirmek gibi davranışlar öncelikli diskalifiye nedenidir. Seçilen her fotoğraf Ad/Soyad/Yıl/Bölge/Derinlik ve sayı yazılarak isimlendirilir. Fotoğraflar aşağıda yazılı e-posta adresine wetransfer yoluyla 10 Mayıs tarihine kadar yollanmalıdır
6. Ekrem Akurgal Sualtı Arkeoloji Kısa Film Yarışması:
Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, 1911 yılında dünyaya gelmiştir, Arkeoloji alanında dünyanın önde gelen isimlerindendir. Türkiye Arkeolojisinin temel taşlarından biri olan Akurgal, yetiştirdiği öğrencilerle kurduğu ve kurulmasına öncülük ettiği eğitim kurumlarıyla, gün ışığına çıkardığı kentlerle, arkeoloji dünyasında seçkin bir yer kazanmıştır. Yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda bilim kurumunun şeref üyesi olan Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, yazdığı çok sayıda kitap ve yetiştirdiği yerli – yabancı binlerce arkeolog ile arkeoloji dünyasında ülkemizin sahip olduğu önemli bir isimdir. Akurgal, 2002 yılında aramızdan ayrılmıştır.
Bu kategori dijital formatta her türlü video kamera kullanılarak çekilen görüntülerden üretilen en fazla 2-5 dakika arasındaki filmlerden oluşmaktadır. Görüntüsü alınacak objelerin arkeolojik özellikte olması değerlendirme anındaki ana kriterdir. Görüntüleme sırasında esere dokunmak, yerini değiştirmek gibi davranışlar öncelikli diskalifiye nedenidir. Herhangi bir teknik kısıtlama yoktur, her türlü objektif ve filtre kullanımı serbesttir. Video görüntüsü MP4 veya MOV formatında ve HD olacaktır. Müzik seçiminde telif hakkı sorunu yaşanmayacak seçimler yapılmalıdır. Yarışmacılar en fazla iki filmle katılabilir. Görüntülerin son beş yıl içinde Antalya Kıyılarında çekilmiş olması gerekmektedir. Filmlerde Ad/Soyad/Yıl/Bölge ve Derinlikler görüntülerin altında ya da filmin sonunda belirtilmelidir. Aşağıda yazılı e-posta adresine wetransfer yoluyla 10 Mayıs tarihine kadar yollanmalıdır.
7. Haluk Cecan Tropik Canlılar Fotoğraf ve Kısa Film Yarışmaları
Ülkemizin yetiştirdiği en önemli sualtı film yapımcılarından olan Haluk Cecan, alanında dünyanın her tarafında kazanılmış bir çok başarının ve ödülün sahibidir. Türkiye sualtı sektörünün her türlü iç çekişmesine rağmen çok güzel film ve belgeseller gerçekleştiren Cecan, örnek insani kişiliğini her koşulda sergileyebilmiştir. Her fırsatta üniversitelerde alanında verilen eğitimleri desteklemiş, sualtına ilgi duyan herkese bilgi ve tecrübelerini aktarmaktan çekinmemiştir.
Bu kategoride Akdeniz’e inen tropik canlıların son beş yılda çekilmiş olan fotoğraf ve kısa filmleri değerlendirilecektir. Diğer koşullar yukarıdaki kategorilerle aynıdır. Aşağıda yazılı e-posta adresine wetransfer yoluyla 10 Mayıs tarihine kadar yollanmalıdır.
8. EUIFA Gençlik ve Çevre Ödülü
Kemer Sualtı Günleri kapsamında düzenlenen görüntüleme yarışmalarındaki kategoriler kapsamında ortaya çıkan eserlerden Jüri Kurullarının uygun gördüğü bir ya da ikisine Avrupa Sualtı Görüntüleme Festivalleri Birliği Gençlik ve / veya Çevre Ödülü verilecektir.
9. Metin Pehlivaner “Türk Sualtı Arkeolojisi Katkı Ödülü”
Antalya Müzesi eski müze müdürü Metin Pehlivaner, Antalya kıyılarında arkeolojik sualtı çalışmalarını Türk arkeolog ve arkeoloji öğrencileriyle birlikte başlatan kişidir. Onun adına her sene ülkemizde bu alana katkı koyan kişi ya da kuruluşlara ödül verilmektedir. Bu ödüle Arkeolog Akademisyenlerden oluşan farklı bir komite karar vermektedir.
(Kaynak: ketav.org, akdenizmanset.com.tr)