Gelibolu Feneri, Yapılacak Deniz Müzesinin bir Bölümü Olarak Kullanılmak Amacıyla Gelibolu Belediyesi Tarafından Kiralandı
164 yıllık Gelibolu Feneri, Gelibolu Belediyesi tarafından deniz müzesi yapılması planlanan alanın bir bölümü olarak kullanılmak amacıyla kiralandı.
Çanakkale‘nin Gelibolu ilçesinde bulunan, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü‘nün mülkiyetindeki denizden 34 metre yükseklikteki 164 yıllık deniz feneri, Gelibolu Belediyesi tarafından kiralandı.
1856 yılından bu yana faaliyette olan tarihi deniz fenerinin imzalanan protokolle kiralanması ile ilgili olarak Belediye Başkanı Mustafa Özacar, “Deniz müzesi yapmak istediğimiz bu alanda, hazırlıklarına devam ettiğimiz projeyi tamamlayıp en kısa sürede halkın hizmetine sunacağız. Şimdiden hayırlı olsun.” dedi. Teslim programına Kıyı Emniyeti Çanakkale Müdürü İsmail Durgun ve Gelibolu Kılavuzluk İstasyonu Müdürü Cumhur Güvenç katıldı.
Gelibolu Feneri
9 metre yapısal yüksekliğe, beyaz ışıklı çakarlı fenere (W. Fl. 5.0 sn. 0,5 + 4,5) sahip olan deniz fenerinin ışığı 15 mil uzaktan görülebiliyor.
Osmanlı döneminde “kandil’ ile başlayan denizcilere yol gösterme işlevini, günümüzde teknolojiye uyarlanmış olarak sürdürüyor. Fener, Çanakkale Boğazı‘ndan geçen transit gemi kaptanlarının telsiz konuşmalarında dile getirdiği “Gelibolu Light House’ yani “Gelibolu Feneri’ sözcüğü ile tüm dünya denizcileri tarafından tanınmaktadır.
(Kaynaklar: canakkalehaber.com, kiyiemniyeti.gov.tr)
Fransız Kültür Merkezi’nde açılan “Yaşama Sevinci” Başlıklı Fotoğraf Sergisi Bir Sanatçının Su Küre İle Kurduğu Bağı Anlatıyor
Emre Rende’nin su ile kurduğu tinsel ve kültürel bağı anlatan “Yaşama Sevinci” başlıklı fotoğraf sergisi Fransız Kültür Merkezi’nde
Büyük ustaların tarihi olarak da görülebilecek, tüm sanatların tarihinde dikkat çeken ana ilkelerden biri, sanatçıların faaliyet gösterdikleri sanat dalını kendi yaşamları ile ne denli örtüştürmeyi başarmış olduklarıdır. Bu nedenle, bir sanatçının sanat yaşamı boyunca kurguladığı konseptler bağlamında ürettiği işler arasında, en ilgi ile izlenmesi gerekenlerden biri de yapıtlarında izini sürdüğü, kendi yaşamıdır.
Özellikle denizcilik kültürü ilgilenenler açısından bir sanatçının suküre ile kurduğu duygusal bağı bu sergi üzerinden izlemek ve keşfetmek; öğretici olduğu kadar, Türk denizcilik kültürünün, toplumsal bağlamda kurulması açısından bir örnek oluşturmaktadır.
Rende, sergideki yapıtlar ve kendi yaşamı arasındaki bağlantıyı şu sözcüklerle aktarıyor:
“Ben Akdenizliyim!
Yaşam sevinci benim için deniz, yüzme ve dalış ile eşanlamlıdır. Birçoğumuz gibi, limanlar, plajlar, yüzme havuzları beni çok etkiler ve rahatlatır. Yeni bir şehre gittiğimde her zaman, ilk olarak kıyılarını ve sahilleri keşfetmeye başlıyorum. Okyanusları geçerken uçağın penceresinden ayrılmam. Yolu uzatmama neden olsa bile hep sahil yollarını seçerim…
En kıymetli çocukluk anılarım Antalya’nın plajlarında büyükannem ve büyükbabamla yüzmeyi öğrendiğim zamandır. Şimdi, kırk yaşlarımda bile, suya daldığımda tekrar çocuk oluyorum.
Bu sergi, bu su sevgisine ithafendir. Deniz ve su manzaralarının yanı sıra onları sevinçle yaşattan kişileri keşfedeceksiniz.“
Sergi, 04 Ekim 2020 tarihine kadar Fransız Kültür Merkezi‘nde görülebilecek.
Kısaca Emre Rende
1981 yılında Ankara’da doğan Emre Rende, 16 yaşındayken babasının makinesiyle fotoğraf çekmeye başladı. 1999 yılında Londra’daki Charles de Gaulle Lisesi’nden mezun olan Rende, karanlık odayla da, aynı yıl, Lancaster Üniversitesi’nde siyaset bilimi eğitimine başlarken tanıştı. 22 yaşında Van’da askerlik görevini yerine getirirken kendi bölüğünün fotoğrafçısı oldu. Londra’daki School of Oriental & African Studies’de Orta Doğu politikası üzerine mastırını tamamladıktan sonra Al Jazeera İngilizce haber kanalı için çalışmaya başladı ve burada 2013 yılına kadar farklı görevlerde bulundu. Çocukluğundan beri Afrika’ya büyük ilgi duyan Emre Rende, 2014 yılında bu kıtaya taşınarak Kenya’ya yerleşti ve Reuters, Uluslararası Af Örgütü ve Capa Pictures için fotoğraf çekti. Güney Sudan’daki sivil savaşla ilgili fotoğrafları Le Monde, The Guardian ve Die Zeit gazetelerinde yayınlandı. 2015 yılında Türkiye’ye dönerek farklı disiplinlerde yaratıcı bir stüdyo olan 3RD CULTURE’ı kurdu.
(Kaynak: ifturquie.org)
Avustralyalı Kadın Yelkenci Kay Cottee’nin 80’lerde Dünya Seyahatini Gerçekleştirdiği “Blackmores First Lady” ANMM’da Sergileniyor
Avustralya Ulusal Deniz Müzesi’nde sergilenen Blackmores First Lady adlı tekne Avustralya’lı kadın yelkenci Kay Cottee’nin 80’lı yıllarda dünya seyahatini gerçekleştiren ilk kadın olma düşüyle çıktığı yolculuğun öyküsünü anlatıyor.
Dünyayı yelkenli teknesiyle gezen ilk kadın olma düşü ile Sidney Limanından denize açılan Kay Cottee, 11.2 metrelik yelkenli teknesi Blackmores First Lady ile duraksamaksızın ve dışarıdan her hangi bir destek almadan 189 gün boyunca seyir gerçekleştirdi. 05 Haziran 1988 tarihinde bu büyük geziden döndüğünde; dünyanın her iki yarım küresini ve en güneydeki beş burunu kapsayan turu durmaksızın ve destek almaksızın başarı ile tamamlayan ve bunu en hızlı yapan ilk kadın unvanını elde etti.
Blackmores First Lady‘nin güvertesinde çekilen olağanüstü anların kaydedildiği videolar ve sergideki multimedya programları Kay‘ın dünya gezisini keşfetmeye olanak sağladığı gibi; aynı zamanda sergide yer alan teknenin altı ay boyunca Kay için bir ev görevi gören iç oylumuna adım atmak, bu dünya gezisinin zorluklarını düşlemek; izleyiciler açısından bir deneyim…
Avustralya Ulusal Deniz Müzesi koleksiyonunda bulunan Ressam Jack Earl‘ün 1988 tarihli tablosu: “Horn burnunu çevreleyen sularda kayarak ilerleyen Blackmores First Lady”
Sergi, aynı zamanda 1980’li yıllarda tek başına seyir gerçekleştiren yelkencilerin karşılaştıkları seyir ve navigasyon zorluklarını gösteriyor.
Sergide yer alan bir diğer ilginç nesne ise; Kay‘ın yanında götürdüğü Ted adını verdiği oyuncak ayısı. Ted‘in varlığı ve onunla kurduğu iletişim, bu yolculuk sırasında Kay‘ın tinsel olarak derin bir yalnızlık duygusu yaşamasına engel olmuş.
Blackmores First Lady, 31 Ocak 2021 tarihine kadar Avustralya Ulusal Deniz Müzesi’nde ziyaret edilebilecek.
(Kaynak: sea.museum)
2. Dünya Savaşı’nda Pasifik’teki Donanma Gemilerinde Görev Yapan Fotoğrafçı Victor Jorgensen’in Görselleri Portland Sanat Müzesi’nde
İkinci Dünya Savaşı sırasında Pasifik’te görev yapan donanma gemilerinde belgesel nitelikli fotoğraflar çeken Victor Jorgensen’in yapıtları, “Dalgalardaki Öfkeye Rağmen: Victor Jorgensen Denizde (1943-1945)” başlıklı sergi ile Portland Sanat Müzesi’nde izleyicilerin karşısına çıkıyor.
İkinci Dünya Savaşı sırasında donanmanın fotoğraf şubesinin yöneten teğmen ve tanınmış modernist fotoğrafçı Edward Steichen, The Oregonian gazetesinde editörlük yapan, 1942 yılında donanmaya yazılan Portland‘lı Victor Jorgensen‘i Deniz Havacılığı Fotoğraf Birimi ile birlikte çalışması için bu bölüme seçmişti. Jorgensen, sonrasında; 1943 ve 1945 yılları arasında, Pasifik‘te savaş sırasında görev yapan USS Lexington ve USS Monterey uçak gemilerinde USS Albert W. Grant destroyerinde ve USS Solace hastane gemisinde görev yaparak; burada yaşananları çekmiş olduğu çok sayıda fotoğrafla kayıt altına aldı ve böylece savaşın tarihine önemli notlar düştü.
Fotoğrafçının kızları olan Victoria Jorgensen Carman ve Lee Jorgensen tarafından Portland Müzesi‘ne hediye edilen vintage baskılardan yapılan seçkilerle oluşturulan sergi, 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 75 yıl dönümünü ve Jorgensen‘in belgesel fotoğrafçılık alanına yapmış olduğu katkıları anmak amacıyla düzenleniyor.
Julia Dolan küratörlüğünde düzenlenen sergi, 25 Nisan 2021 tarihine kadar Portland Sanat Müzesi‘nde olacak. Sergide yer alan 95 görsel çevrimiçi olarak müzenin sitesinde görülebilir.
(Kaynak: portlandartmuseum.org)
K.Russell’ın Jutland Deniz Savaşı’ndan Esinlenerek Gerçekleştirdiği “Dokuma Dalgalar: Jutland Dokuma Resimleri” Başlıklı Sergi, İskoç Deniz Müzesi’nde
Dokuma Sanatçısı Katie Russell’ın Jutland Deniz Savaşı’ndan esinlenerek oluşturduğu bir dizi dokuma, “Dokuma Dalgalar: Jutland Duvar Halılar” başlıklı sergiyle İskoç Deniz Müzesi’nde
Jutland Deniz Savaşı, Alman ve İngiliz donanmaları arasında 31 Mayıs – 01 Haziran 1916 tarihleri arasında Danimarka‘nın Jutland Yarımadasının açıklarına gerçekleşmişti. 250 geminin ve 10.000’den fazla denizcinin yer aldığı bu çatışma Birinci Dünya Savaşı‘nın en büyük deniz savaşı olarak tarihe geçmişti.
Ziyaretçiler, Katie‘nin Jutland Deniz Savaşı Müzesi‘nde yaptığı araştırmalardan derlediği bilgiler üzerine kurgulayarak oluşturduğu bu yenilikçi ve çarpıcı bir içeriğe sahip olan sergi, donanma tarihini, bilim ve sanatı bir araya getiriyor.
Ayrıca Deniz savaşının 2016 yılındaki 100. yıl dönümünde gerçekleştirilen sualtı arkeoloji çalışmalarında, gemi batıklarının yer aldığı deniz zemininden, çoklu ışın taraması yöntemi ile elde edilen görüntüler, İskoçya‘da ilk defa sergileniyor.
Sergide çeşitli etkinlikler de yer aldı. Deniz savaşında İngiliz filosunu komuta eden Amiral Jellicoe‘nın büyük torunu Nick Jellicoe ile bir söyleşi gerçekleştirildi. Ardından, Nick Jellicoe deniz savaşı ile ilgili olarak yazmış olduğu Jutland: The Unfinished Battle ve The Last Days of the High Seas Fleet: From Mutiny to Scapa Flow adlı iki kitabı imzaladı.
Sergide, aynı zamanda; ziyaretçilerin farklı türdeki dokuma tekniklerini öğrenebilecekleri ve kendilerinin de dokuma yapabilecekleri etkileşimli dokuma tezgahları da bulunuyor
(Kaynaklar: scottishmaritimemuseum.org, artfund.org, list.co.uk, görseller : artmag.co.uk, twitter.com/kfrweaving)
İMEAK Deniz Ticaret Odası Kocaeli Şubesinde Düzenlenen Toplantıda “Kocaeli Marina ve Kıyı Yapıları Projesi” Değerlendirildi
İMEAK Deniz Ticaret Odası Kocaeli Şubesi, Temmuz ayı Meclis Toplantısı düzenlendi.
Toplantıda Kocaeli Valisi Serdar Yavuz’un talimatı ile gerçekleştirilmesi planlanan “Kocaeli Marina ve Kıyı Yapıları Projesi” üzerine değerlendirmeler yapıldı.
Meclis Başkanı Dr. Kürşat Bal başkanlığında “çevrimiçi” olarak gerçekleştirilen toplantıya İMEAK DTO Bodrum Şube Başkanı Orhan Dinç ile Kocaeli Liman Başkanı Murat Akpınar da katıldı.
“Kocaeli Turizm Kenti Olabilir”
Toplantıda konuşma yapan Bodrum Şube Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Dinç, bölgesel ve sektörel konularla ilgili bilgilendirmede bulundu. Bodrum’un ülkemiz denizciliği ve deniz turizmine katkılarının büyük olduğunu belirten Dinç, “Bodrum, Ege Denizi ile Akdeniz’in birleştiği bir bölge. 3500 yıl önce Osmanlı tersanelerinin olduğu, denizle ilgili bütün sektörlerin birleştiği bir yerdeyiz. Ülkemizin her yeri cennet köşesi, her yeri çok güzel ve çok kıymetli. Muğla, ülke deniz turizminin %25’ini, ülkemize katma değer olarak sağlıyor. Bunlar Antalya’da, Çeşme’de, Ayvalık’ta, Kocaeli’de de olabilir.” dedi
Doğusel, “İlimiz Önemli Turizm Potansiyeline Sahip”
İMEAK DTO Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Doğusel, İMEAK DTO Kocaeli Şubesi olarak, gerçekleştirilmesi planlanan projeler ve son dönem faaliyetler ile ilgili detaylı bilgiler paylaştı. “Kocaeli, ülkemiz sanayisinin en önemli kentlerinden biri olarak sanayi kenti özelliğini ön plana çıkarmakla birlikte, 3 bin yıllık tarihi geçmişi ile zengin bir doğa, kültür, tarih, sağlık, deniz, kış ve yaz aktiviteleriyle önemli turizm potansiyeline sahip. Roma ve Bizans İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli yerleşim yerlerinden olan Kocaeli, Karadeniz ve Marmara Denizi’ne olan kıyıları, İstanbul’a yakınlığı, ormanları ve dağları ile turizm açısından büyük öneme sahip bir kenttir. Öte yandan Kocaeli, pek çok ulusal ve uluslararası sanayi, ticaret ve hizmet kuruluşuna ev sahipliği yaptığı için iş maksatlı ilimize gelenleri de ağırlamaktadır.“
Yabancı Turistler de Kentimize Çekilebilir
“Yerel yönetimlerimiz tarafından Kocaeli’nin bir turizm kenti olması yönünde son yıllarda önemli adımlar atılmıştır. Bir yandan Kandıra ve Karamürsel’deki plajlarımız mavi bayrak alırken, aynı zamanda denizimiz temizlenmiş ve canlı çeşitliliği her yıl daha da artmıştır. Girişimcilerimizin çalışmaları sayesinde kentimiz beş yıldızlı otellerle donatılırken Kocaeli, turizm kenti olma iddiasını daha da kuvvetlendirmiştir. Şunun bilincindeyiz; turizm iddiasının ucu bucağı yok ve her yeni adım, beraberinde yeni adımları elzem kılmaktadır. Temizlenen denizimiz, mavi bayraklarla donatılan sahillerimiz, sadece yerli turistleri değil, yabancı turistleri de kentimize getirecek tur teknelerini misafir edecek bir kıyı yapısına ihtiyaç doğmasına zemin hazırlamıştır.”
Turizm Gemileri Gelebilir
“Dünyanın dört bir yanındaki turistik bölgeleri ziyaret eden ve içinde yüzlerce turisti barındıran gemi turları ülkemizde İstanbul ile bazı Ege ve Akdeniz kentlerimize uğramaktadır. Bu turlar dünyanın önemli turistik kentlerine önemli katma değerler sağlamakta, o kentlerin gelişimi, ekonomisi ve sosyalliği açısından en önemli unsurlardan birisi olarak kabul edilmektedir. Bizler de İMEAK Deniz Ticaret Odası Kocaeli Şubesi olarak Kocaeli’nin bu turlara ev sahipliği yapacak bir il olduğunu düşünüyoruz.“
Kocaeli, Anadolu’ya Açılan Kapıdır
“Diğer yandan Kocaeli, Anadolu’ya açılan bir kapıdır. Bu sebeple turlarla ilimize gelen vatandaşların kolayca Anadolu’nun diğer turistik bölgelerine ulaşması çok kolaydır. Deniz Ticaret Odası Kocaeli Şubesi olarak düşünüyoruz ki, böyle bir kıyı yapısı Kocaeli’nin en prestijli ve en yüksek katma değer üreten projesi olacaktır. Öte yandan kentimiz ve çevre illerimiz birinci derece deprem bölgesidir. Böyle bir yapı, afetle mücadele ve afetten kaçış bölgesi olarak da değerlendirilmeye müsaittir.”
Özel Bir Mimariyle Yapılmalı
“Elbette ki, kıyı yapısının nasıl olacağı da kentimiz için, ülkemiz için önemlidir. Burada öyle bir mimari çalışma olmalıdır ki, tıpkı Saat Kulesi gibi o Kocaeli’yle özdeşleşmelidir. Bu kıyı yapısı dünyada örneği olmayan, özgün bir görüntüde olmalıdır. Ve geçmiş medeniyetlerin imza attığı eserlere nasıl birer armağan olarak bakıyorsak, gelecek nesiller de bu Kocaeli’ye özgü kıyı yapısına aynı şekilde mimari bir armağan gözüyle bakmalıdır.”
Herkesin Elini Taşın Altına Koyması Gerek
“Son olarak şunu da ifade etmeliyim: Böyle bir kıyı yapısı salt olarak teknelerin barınma alanı olarak kullanılacağı bir yer değil, arkasında oluşturulacak yaşam alanı ile bütüncül olarak planlanması önemlidir. Bu da Kocaeli için yeni yaşam alanları anlamına gelmektedir. Bu kentin tüm unsurlarının, devlet kademelerinden belediyelere, üniversitelerimizden Odalarımıza kadar herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir.”
Kocaeli İstatistikleri
Doğusel, ekonomik gelişmelerle ilgili olarak “Doğu Marmara Gümrük Bölge Müdürlüğü verilerine göre, 2020 Ocak-Haziran döneminde Kocaeli ihracatımız -%19.3, ithalatımız ise -%5.9 azalış göstermiştir. Bu dönemde vergi tahsilatı %27 artmıştır. Gelen gemi sayısında Kocaeli ilk sıradadır. 4265 gemi sayısı ile İlk dört limanın dışında kalan 42 limanın toplamından daha fazladır. Yük elleçleme istatistiklerinde de aynı durum söz konusu, 37 milyon ton elleçleme ile ülke genelinde %15 pay alarak birinci konumdadır.” dedi
(Kaynak: kocaeli.denizticaretodasi.org.tr, görsel: kocaeligazetesi.com.tr)
Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Bodrum Deniz Müzesi’ne Üç Geminin Modelini Ve İki Türk Amiralinin Tablosunu Hediye Etti
Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından Bodrum Deniz Müzesi’ne “Turgutreis Zırhlısı”, “TCG Bodrum” korveti ve MİLGEM “Ada” sınıfı bir korvetin modelleri ayrıca “Turgut Reis”in ve “Barbaros Hayrettin Paşa”nın tabloları hediye edildi.
Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın modelcileri tarafından Bodrum Deniz Müzesi için özel olarak üretilen gemilerin modelleri ve tablolar için Bodrum Deniz Müzesi‘nde açılış töreni düzenlendi. Törende, Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Başkan Yardımcısı Emel Çakaloğlu ve Bodrum Deniz Müzesi Müdürü Selen Cambazoğlu yer aldı.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal‘ın açılışla ilgili olarak Bodrum Deniz Müzesi’ne ilettiği mesajın bir bölümü şöyle: “Büyük Türk Denizcisi Turgutreis’in ve kıymetli denizcimiz Sadun Boro’nun manevi hatıralarının yaşatıldığı, ülkemizin nadide turizm beldelerinden olan Bodrum’da denizi ve denizciliği sevdirmek üzere ziyaretçilere kapılarını açan Bodrum Deniz Müzesi’nin çağdaş müzecilik anlayışında icra ettiği müzecilik faaliyetlerini yakından takip etmekteyiz. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın günümüz gençliğine ve gelecek nesillere mavi vatanı tanıtma, sevdirme, denizciliği yaygınlaştırma misyonu çerçevesinde müzenizin koleksiyonuna katkıda bulunmayı Türk Denizciliği açısından kendimize bir borç olarak görmekteyiz.“
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras: “Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız bize bu kentin tarihiyle özdeşleşen eserleri armağan etti. Müze koleksiyonunda bulunan çok değerli eser ve objelerin arasına çok anlamlı bir bağışla yeni katılan bu özel gemi modelleri ve tablolar için buradan bir teşekkürü borç bilirim. Bodrum Deniz Müzesi’nin genişleyen koleksiyonu artık müzeye sığmıyor, Bodrum’a yaraşır daha güzel bir deniz müzesi için çalışmalar yapacağız” dedi.
Bodrum Deniz Müzesi Müdürü Selen Cambazoğlu ise şunları söyledi: “Bodrum Deniz Müzesi genişlemekte olan koleksiyonuyla, Bodrum’un denizcilik tarihi ve kültürüyle ilgili yaptığı çalışmalar, koleksiyonlarla ilgili yürütülen bilimsel çalışmalar ve eğitim programlarıyla, müzecilik alanında güzel çıktılar oluşturmaya devam ediyor. Müze proje sahipleri ve proje ortakları dışında da çeşitli kurum, kuruluş ve şahısların destekleri bizleri mutlu ediyor. Bunların arasında ayrı bir yeri olan T. C. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı hibeleri ise bizi ayrıca sevindirdi. 2019 senesinden beri İstanbul Deniz Müzesi modelcileri tarafından müzemize özel yapılan gemi modelleri ve tablo röprodüksiyonları tamamlandı ve müzemizde yerini aldı. Pandemi sebebiyle geniş katılımlı bir açılış seremonisi yapamasak da, belediye başkanımız Sayın Ahmet Aras ve başkan yardımıcımız Sayın Emel Çakaloğlu’nun katılımlarıyla bu duyuruyu gerçekleştiriyoruz. Turgut Reis ve Barbarossa röprodüksiyon tablolarının, TCG BODRUM, TURGUTREİS zırhlısı ve milli gemimiz MİLGEM modellerinin, kaideleri, vitrinleri ve bilgi panolarıyla müzemize hibe etmelerinden dolayı T.C. Deniz Kuvvetlerine teşekkür ediyoruz“
(Kaynaklar: denizkartali.com, turkdeniz.com)
Banksy’nin Beytüllahim’deki Bir Hastaneye Bağışladığı, Deniz Mülteciliğine Dikkat Çeken “Akdeniz Görünümü 2017” Adlı Triptik, Sotheby’s’te Açık Arttırmaya Çıkıyor
Banksy’nin Beytüllahim’de bulunan bir hastaneye yardım toplamak amacıyla bağışladığı; deniz mülteciliği sorunun ele alan “Akdeniz Görünümü 2017” adlı triptikin, Sotheby’s müzayede evinin Londra’da düzenleyeceği açık arttırmada 800.000-1.200.000 pound arasında alıcı bulması bekleniyor.
İlk bakışta fırtınalı bir deniz manzarasının betimlendiği bir yapıt gibi gözükmesine karşın Banksy‘nin “Akdeniz Görünümü 2017”, politik bir içeriğe sahip. Geçtiğimiz on yıl içinde tüm dünyanın gündeminde yer alan deniz mülteciliği soruna bir yanıt niteliği taşıyan yapı, 19. yüzyıl Romantik dönem resimlerinde olduğu üzere doğanın güzelliğini, dinginliğini ve insanın doğa içindeki yerini vurgulamanın ötesinde; kıyıya vurmuş, çevreye dağılmış can yelekleri ve şamandıralarla bu defa bambaşka öyküleri dile getiriyor.
Sotheby’s müzayede evinin Avrupa çağdaş sanat bölümü başında bulunan Alex Branczik, Banksy’nin, bulduğu üç yağlıboya tabloyu alarak; bunları, 21. yüzyıl kanayan önemli bir yarasına dikkat çeken yapıtlara dönüştürdüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu triptikler, Sothebys’in sergievlerinde tarihin en büyük manzara ressamları olan Bellotto’yla, Van Goyen’le ve Turner’la birlikte yanyana sergileniyor; ancak buna karşın içeriğindeki güçlü politik mesajla, yalnız başına bulunuyor.“
Tanınmış sokak sanatçısı Banksy, “Akdeniz Görünümü 2017” başlıklı bu triptiki, daha önce; İsrail’i Filistin topraklarından ayıran duvarlara bakıyor olması nedeniyle dünyanın en kötü manzarasına sahip olan oteli olduğu özellikle vurgulanan Beytüllahim kentindeki, “Duvar’la Ayrılmış” adlı otel için hazırlamıştı. 2017 yılında açılan, politik bir bildiri niteliğindeki otelde kalmak isteyen konuklar, hostel tipi ranzalı yatakların olduğu odalardan, başkanlık suitine kadar geniş bir yelpazedeki odalar için kendilerine yer ayırtabiliyor. Otel aynı zamanda Banksy‘nin en büyük koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor.
Triptikin satışı ile elde edilen gelir, Beytüllahim‘de bulunan “Bethlehem Arab Society for Rehabilitation (BASR)” hastanesindeki, yeni akut inme birimine ve çocuklar için rehabilitasyon donanımının satın alınmasına harcanacağı belirtiliyor.
“Akdeniz Görünümü 2017”, Sotheby’s‘in 28 Temmuz 2020 tarihinde düzenlenecek “Rembrandt’tan Richter’a başlıklı açık arttırma ile alıcıların karşısına çıkacak.
(Kaynak: theguardian.com)
“Moana’da Etkileşim: Aotearoa’yı Günümüzde Giydirmek” Başlıklı Sergi, Pasifik Okyanusundaki Coğrafi Konum Ve Deniz Göçmenliğiyle Gelişen Ulusal Kimliğin Moda Anlayışını Nasıl Biçimlendirdiğini Ortaya Koyuyor
Yeni Zelanda Moda Müzesi tarafından hazırlanan “Moana’da Etkileşim: Aotearoa’yı Günümüzde Giydirmek” başlıklı sergi, Yeni Zelanda’nın (Maori dilinde Aotearoa) Pasifik Okyanusu’ndaki (Te Moana-nui-a-Kiwa) coğrafi konumu bağlamında gelişen tasarım anlayışının nasıl biçimlendiğini ortaya koyuyor.
Küratörlüğü, Doris de Pont ve Dan Ahwa tarafından gerçekleştirilen sergi ve sergi için hazırlanan yayın, deniz göçmenliği tarihinin ve kültürel etkileşimin nasıl görünür olduğunu giyim-kuşam üzerinden belgeliyor. Yani Zelanda’da, çok sayıda insanın kuşaklara yayılan göç hareketleri ile birlikte, ortak kimlik algısı ve kendini ifade etme biçimi yıllar içinde değişikliğe uğramış durumda, bu nedenle; kim olunduğuna yönelik algı ve nasıl bir anlayışla giyinildiği, geçmişte gerçekleşmiş ve günümüzde de sürmekte olan yolculukları yansıtıyor. Örneğin sergide yer alan Trelise Cooper‘ın tasarladığı giysi, misyonerlik faaliyetlerinin gerçekleştiği günlerini akla getirirken; Tukua Turia ve Karen Walker‘ın hazırladığı cübbe esin kaynağını, Neil Adcock‘un bir yorumu olan dans eden -geleneksel bir takı olan- Hei Tiki tasarımında buluyor.
“Moana’da Etkileşim: Aotearoa’yı Günümüzde Giydirmek” Aotearoa’da yaşayanların Pasifik’teki coğrafi yerinin, ayrıksı Aoetrya kimliğinin gelişimine ve kendi olma duygusuna götüren anlayışı anlama arayışında olan bir sergi olarak izleyicilerin karşısına çıkıyor.
Sergi, 06 Eylül 2020 tarihine kadar Canterbury Müzesi‘nde olacak.
(Kaynak: nzfashionmuseum.org.nz, ccc.govt.nz, metromag.co.nz)
Çevresel Sorunlara Ve Yeni Bir Turizm Anlayışına Yanıt Vermek Amacıyla Tasarlanmış Yüzen Konaklama Birimi: “Anthenea”
Üretimi Fransa’da gerçekleştirilen Anthenea adlı yüzen barınma birimi, bir ekolojik hotel suiti olarak işlev görüyor. Günümüzde insanlığın yüzleşmekte olduğu çevresel sorunlara ve yeni bir tür turizm anlayışına yanıt vermek amacıyla tasarlanmış bu bağımsız birim, gerek duyulan tüm enerjiyi güneşten sağlıyor.
Doğadaki canlıların ya da cansız varlıkların biyolojik yapılarında gözlemlenen yüzey gerilimi ilkesinden esinlenilerek tasarlanan küresel yüzey, tasarımcılarının da altını çizdiği üzere, sahip olduğu bu biçimi ile denizdeki aşırı koşullara en uygun dayanımı sağlıyor.
Gezgin Anthenea, isteğe göre konumlandırıldığı okyanus, ırmakların yada göllerin suları üzerinde yüzerken; misafirlerine su altı dünyasının sunduğu soluk kesen görüntüleri keyifle deneyimleyebilmelerine de olanak sunuyor.
Farklı gereksinimleri karşılayacak biçimde tasarlanan bu yüzen birimler; lüks bir hotel suitine, spa odasına ya da etkinlik oylumuna (mekanına) yer veren farklı modeller içeriyor. Lotus çiçeği gibi, su yüzeyine konumlandırılan küresel birim, sualtı yaşamına hiç bir zarar vermeyen yenilikçi vida çapalama sistemiyle su dibine tutunabiliyor.
Anthenea ayarlanabilir güneşlik tavanı güneş enerjisi panelleri, panoramik küvet ve 2.20 cm çapındaki yatak bölümü ile birlikte üretiliyor. % 100 dönüştürülebilir malzemelerle kullanılan Anthenea, güçlü fırtınalara ve okyanus yükselmesine karşı direnebilmesi için üzerinde çalışılmış bir tasarıma sahip.
Yalnızca güneş enerjisi çalışan yüzen yaşam biriminin, enerji alıcı kubbesi elektrik ve sıcak su gereksinimlerini karşılıyor. Anthenea, tükettiği kadar üreten, temiz su açığa çıkaran sertifikalı siyah ve gri su istasyonlarıyla donatılmış bir yüzen konaklama birimi.
(Kaynaklar: designboom.com, anthenea.fr)