Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Wirkkala’nın “Karaya Çıkmaktır Yasaktır” Adlı Yerleştirmesi, Deniz Göçmenlerinin Dünyadaki ‘İstenmeyenler’ Olma Durumuna ve Tehlikeli Yolculuklarına Dikkat Çekiyor.

Maaria Wirkkala’nın, “Karaya Çıkmak Yasaktır” başlıklı yerleştirmesi, Türkiye’de ilk kez Arter’de sanat izleyicilerinin karşısına çıkıyor.

Fin sanatçı, yapıtı aracılığıyla dünyadaki göçmen karşıtı tavıra ve deniz göçmenlerinin çoğunlukla felaketle sona eren tehlikeli yolculuklarına dikkat çekiyor.

Çocukluğu Finlandiya- Helsinki ve ülkenin kuzeyinde bulunan Laponya ile Venedik kenti arasında geçiren Maaria Wirkkala, yapıtını bu coğrafyalarda deneyimlediği çevresel ve kültürel kaynaklardan derleyerek ortaya koyuyor. Bu nedenle su, hava ve ışık gibi sürekli bir değişkenlik durumu içinde devinen öğeler, sanatçının 80’li yıllardan günümüze süregelen sanatsal üretiminin merkezinde kendine yer buluyor.

Yapıt, kırık cam parçalarından oluşturan bir ‘deniz’, bu ‘deniz’in ortasında içi suyla dolu, hafifçe sallanan geleneksel Venedik teknesi olan sandolo, tavandan sarkan bir cam merdiven ve duvara yaslı tek bir kürekten oluşuyor. 2007 yılında 52. Venedik Bienali’nde Finlandiya Pavilyonunda sergilenen yapıt, aynı yıl Arter Koleksiyonu’na dahil edilmişti.

Venedik’teki kanallarda sıkça görülen uyarı levhalarında yer verilen “Karaya çıkmak yasaktır” ifadesini bir çıkış noktası olarak alan Wirkkala, bu uyarıyı, dünyanın birçok yerinde geçerli olan göçmen karşıtı tavırla ilişkilendiriyor ve göçmenlerin çoğu kez trajediyle sonlanan tehlikeli deniz yolculuklarına işaret etmek için kullanıyor. Bu bağlamda sanatçı denizin hırçın, tehlikeli yönünü ve karaya çıkılmasını olanaksız kılan koşulları çağrıştırabilmek için sergi mekanının zeminine kırık cam parçaları yerleştiriyor.

Arter Yakın Plan Kitap” dizisinin beşincisi Wirkkala’nın yapıtını derinlemesine irdeliyor

Arter Yakın Plan dizisi kitapları, Arter Koleksiyonu’nda yer alan tek bir yapıta odaklanıyor. Dizinin “Maaria Wirkkala: Karaya Çıkmak Yasaktır” başlıklı beşinci kitabı, sanatçının yerleştirmesini enine boyuna ele alıyor.

Serginin küratörü Nilüfer Şaşmazer’in kaleme aldığı bir giriş yazısına ve sanatçıyla gerçekleştirilen kapsamlı bir söyleşiye yer veren kitap, Orhan Cem Çetin’in objektifinden görsellerle sunuluyor. Kitabın tasarımı ise; Esen Karol’a ait.

“Karaya Çıkmak Yasaktır” başlıklı yerleştirme, 23 Şubat 2025 tarihine kadar Arter’de görülebilecek.

Kısaca Maaria Wirkkala

Finlandiya’nın Helsinki kentinde bulunan Sanat ve Tasarım Üniversitesi ile Fransa’nın Aix-en-Provence kentindeki École des Beaux-Arts’da eğitim gören M. Wirkkala’nın kırk yıla yayılan sanatsal üretimi, ağırlıklı olarak geleneksel sanat mekânlarının dışında ‘an’lar ve ‘yer’ler ortaya koyan mekâna özgü işlerden oluşmaktadır. Birçok kişisel sergi gerçekleştiren sanatçı, İstanbul Bienali de aralarında olmak üzere çok sayıda uluslararası grup sergisine katılmıştır. Wirkkala, 1995 yılında düzenlenen 4. İstanbul Bienali’nde Yerebatan Sarnıcı için ürettiği ‘Sahipsiz Valiz’ başlıklı yerleştirmesiyle yer aldı. Sanatçının 1997 yılında 5. İstanbul Bienali için ürettiği ‘Zihinsel Bir Bağlantı Buldum’ adlı yapıtı ise İstanbul Boğazı’nda Kız Kulesi’ne yerleştirdiği bir ışık heykeliydi. Wirkkala’nın eserleri ayrıca Venedik Bienali (1995, 2001, 2007), Echigo-Tsumari Trienali (2003’ten itibaren) ve Northern Alps Sanat Festivali’nde (2017, 2021) izleyicilerin karşısına çıktı. Sanatçının ‘O Kadar Da Masum Değil’ adlı yerleştirmesi, Helsinki Bienali’nin 2021’de gerçekleştirilen ilk edisyonunda sergilendi.

Wirkkala, 1991 yılında prestijli İskandinav sanat ödülü Ars Fennica’yı alan ilk sanatçıdır.

(Kaynak: arter.org.tr)

Oyun Dünyasında Büyük İlgi Toplayan “Dave The Diver”ın Oyundaki Farklı Karakterlere Odaklanan Bir Dizi Oyun Halinde Tasarlanması Planlanıyor.

Mintrocket tarafından geliştirilen ‘Dave the Diver’, akşamları bir suşi restoranın işleten, sabahları ise dalış yaparak restoranı için gerekli ürünleri toplayan Dave’in maceralarını konu alıyor.

Oyun dünyasında büyük ilgi gören ‘Dave The Diver’in oyundaki her bir karakteri odağına alacak biçimde bir seri haline getirilmesi planlanıyor.

Oyunda ana karakter olan Dave, keyifli tatilini, kendisine yapılan bir suşi restoranında çalışma teklifi üzerine yarıda bırakır. Ancak restoran için gerekli deniz ürünlerini, yakınlarda bulunan derin deniz dalış noktası olan Mavi Delik’ten kendi başına yakalamak zorunda kalacaktır. Söz konusu bu yerin esrarengiz ve önceden kestirilemez/değişen bir doğaya sahip olması onu endişelendirmektedir. Ancak her şeye olumlu yönlerinden bakan birisi olması onun işin tüm bu yönleriyle birlikte kabul etmesini sağlar. Bunun üzerine arkadaşları, Dave’in bu tutumunu, her işi yapabilecek bir insan olması olarak yorumlamalarına neden olur ve onu bir de restoran işletmeciliğine atarlar. Bunun üzerine kahramanımızı geceleri işletmekle yükümlü olduğu suşi restoranına malzeme sağlamak için gün içinde balık avlamak üzere dalmak zorunda kalacaktır.

Öte yandan oyunda dalmak ve restoranını işletmek gibi ana eylemlerin dışında; oyuncular bu uğraşlardan uzaklaşıp, keyif alabilecekleri pek çok mini oyun bulabiliyor, yeni karakterlerle de tanışabiliyorlar.

.

Oyun senaryosundaki bu iki görev, oynanış açısından büyük farklılıklar gösterse de; birlikte son derece uyumlu olarak çalışıyorlar. Oyuncuların, üstlenmesi gereken birçok başka görevler olduğu kadar, keşfedilmesi gereken derinlikler de bulunuyor. Ayrıca oyun içinde Dave’in hem dalış ekipmanı ve hem de suşi barı için gereken geliştirmelere de yer veriliyor.

‘Dave the Diver’, vurdulu kırdılı bir oyun olmaması nedeniyle keyifli macera oyunlarını sevenlerin oynamak isteyebileceği özellikler taşıyan bir oyun. Üstelik, yüksek sistem gereksinimleri olmamasıyla da, mütevazi özelliklere sahip donanımı olan kullanıcılar için mükemmel bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.

Oyunda çok fazla zaman kaybedilmezse yaklaşık olarak 20 saatte tüm oyun tamamlayabiliyor. Oyunun şu anda Nintendo Switch’te ve Steam’de PC ve macOS için mevcut.

Yeni Seriler, Oyundaki Karakterlere Odaklanacak

Mintrocket tarafından yapılan açıklamada büyük bir ilgi gören Dave The Diver’in oyundaki karakterlere odaklanan yan oyunlarla genişleyeceği belirtiliyor. Oyunun tasarımcısı Jaeho Hwang, her karakterin neler yaptığını ve birbirleriyle nasıl tanıştıklarının öykülendiren bağımsız bölümler hazırlamak istediklerini dile getirdi. Böylece her karakterin kişisel geçmişini ve kökenlerini ele alarak, oyuna sinema dilinde olduğu üzere bir derinlik katılabilecek.

(Kaynak: shiftdelete.net, nytimes.com)

“Su Altı Halkalarının Gizemi”nin İlk Gösterimi Monako Oşinografi Müzesi’nde Gerçekleştirilecek.

“Su Altı Halkalarının Gizemi” belgeseli “Gombessa 6” dalış görev ekibinin Korsika adası burnu açıklarındaki son sualtı keşif gezisini anlatıyor.

Ekip tarafından Akdeniz’de yürütülen çalışmalarda, 100 metreyi aşan bir derinlikte, daha önce benzeri görülmemiş, her birinin çapı 20 metreyi bulan 1000’den fazla çembersel doğal oluşum hakkında veri toplanmıştı.

Andromeda Oceanology, Monako Prensi Albert II Vakfı, Monaco Explorations Platformu ve Monako Oşinografi Müzesi işbirliğiyle gerçekleştirilen belgeselin ilk gösterimi, Oşinografi Müzesinde yapılacak. Yönetmenliği Yann Rineau tarafından gerçekleştirilen, senaryosunu Rineau, Ballesta ve Aurine Crémieu’nun birlikte yazdığı yapım, Gombessa 6 dalış görevi ekibinin Korsika burnu kıyılarındaki son sualtı keşif gezisini anlatıyor. Etkinliğe, görev ekibinin liderliğini üstlenen, ünlü deniz biyoloğu ve kaşif Laurent Ballesta da katılacak.

Ballesta ve Andromeda Oceanology ekibinin liderliğinde gerçekleştirilen “Gombessa 6: Cap Corse” Mayıs 2021’de başlamıştı. Farklı bilim dallarından araştırmacı grubuyla birlikte çalışan Ballesta ve ekibi, bu ilginç oluşumları ortaya çıkaran nedenleri çözmek ve ardlarında gizledikleri biyolojik çeşitliliği anlayabilmek için en son teknolojik niteliklerle donanmış bir denizaltı ve su altı istasyonunda da yararlanarak, çalışmalarını sürdürmüştü. Gombessa 6’nın dört dalgıcı, satürasyon dalışıyla denizin derinliklerini, 18 gün boyunca, INPP (National Institute of Professional Diving) tarafından ekibin kullanımına verilen mavnadaki batiyal istasyonundan incelemişti.

2011 ve 2014 yılları arasında gerçekleştirilen ön araştırmalar dizisinin Korsika adası burnunun kuzeydoğusunda yürütülen bölümünde, “karolijen atol” olarak tanımlanan çembersel yapılar ortaya çıkarılmıştı. Yapılan araştırmalarda, bu yapıların genellikle merkezi bir koralijen çekirdekten oluşan ve bir rodolit tacı ile çevrelenmiş, çoğunlukla kalkerli alglerden oluşan organik bağlayıcılı benzersiz biyoyapılar olduğu saptanmıştı. Bu araştırmalar süresince 110 ila 130 metre derinlik aralığında 1000’den fazla atolün varlığı saptanmıştı.

Daha önce varlığı bilinmeyen bu derin mercan halkaları, gerçek birer doğal anıt olarak nitelendiriliyor. Hatta Ballesta 2021 yılında kendisiyle yapılan bir söyleşide, “Su altındaki en çekici şey güzelliği değil, gizemleridir… Bu garip batık atolleri gördüğümde bir sanrı gördüğümü düşündüm, sanki bir bilim kurgu filmin parçasıydı. Nazca çizgileriyle su altında karşılaştığımı sanmıştım” ifadesini kullanmıştı.

Gombessa 6 seferi Cap Corse’dan Monako’ya iki gün süren bir seyrin ardından 30 Temmuz 2021 Salı günü sona ermişti. Bu seyir sırasında dalgıçlar, bu iki günü vurguna yakalanmamak için batiyal istasyonun içinde geçirmişlerdi.

Aralarında Prens Albert II Vakfı’nın da bulunduğu birçok önemli çevre ve bilim kuruluşu tarafından düzenlenen ilk gösterim, 21 Ekim Pazartesi günü saat 18:00’de Oşinografi Müzesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek.

(Kaynak: news.mc, fpa2.org, monacoexplorations.org)

Osmanlı’nın Son Döneminde Donanmanın İçine Düşürüldüğü Durumu Mizahi Açıdan Ele Alan “Mercaniye Çok Yaşa” Adlı Oyun, Tiyatro Hayali Tarafından Sahneleniyor.

“Mercaniye Çok Yaşa” adlı tiyatro oyunu, Osmanlı’nın İmparatorluğu’nun son döneminde Haliç’te çürümeye bırakılan gemilerin ve donanmanın içine düştüğü durumu “Mercaniye” adlı savaş gemisinin ve denizcilerinin üzerinden mizahi yönden ele alıyor.

Yönetmenliğini Emrah Eren’in üstlendiği, senaryosunu Ahmet S. Özbudak’ın kaleme aldığı oyun, Tiyatro Hayali oyuncuları tarafından sahneleniyor.

Avrupa’dan satın alınan bir yolcu gemisi, yapılan eklemelerle birlikte bir savaş gemisine dönüştürülmüş ve ‘Mercaniye’ adı verilmiştir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Türk donanmasının Haliç’te çürümeye terk edilmiş olmasından ‘Mercaniye’ de kendisine düşen payını alır. Kullanılmayan geminin güvertesinde zamanla bahçeler oluşturulmuş, altında oturmak amacıyla çardaklar çatılmış, ineklerin otladığı, tavukların etrafta gezindiği, yüzer bir çiftliğe ve tarım arazisine dönüşmüştür.

Koca bir yirmi yıl boyunca açık denizlerde kahramanlık öyküleri, destanlar yazmayı sabırla beklemiş olan hem Asaf Kaptan hem de buyruğundaki tayfalar Şerif Ali, Kazel ve Mimhal’le birlikte, bozuk teçhizatlı, çürük gövdeli bu su üstü köyünde neredeyse bir mahkumdan farksızdır. Tüm bu olan bitenlere geminin hayaleti, Mesaret birinci elden tanıktır.

.

Öte yandan tüm Osmanlı denizcileri de durumdan kendilerine düşen payı almıştır. Bu denizciler, donamanın görkemli eski günleriyle karşılaştırıldığında sayıca hem azdırlar hem de denizden uzak kaldıkları için deneyimsizdirler. Artık Kasımpaşa kahvelerinde pinekleyip, ömürlerini çürüten insan yığınına dönüşmüştürler. Bunlar yetmezmiş gibi; büyük bir ekonomik darboğazda yaşayan Osmanlı ülkesinin üzerinde durmadan savaş söylentileri dolaşmaktadır. Bir akşamüstü İstanbullular, çapalarına kadar yosun tutmuş, yüzüp yüzmeyeceği bile belirsiz “Mercaniye’yi “Çok Yaşa” tezahüratlarıyla bilinmez bir sefere uğurlarlar. Belki de bu sefer, geminin denizcilerinin kurdukları kahramanlık düşlerinin gerçeğe dönüşmesine olanak sağlayacaktır.

Oyun, Caddebostan Kültür Merkezi (11.10.2014), Trump Kültür ve Gösteri Merkezi (13.10.2014 – 13.11.2024) ve Baba Sahne’de (14.10.2014), Watergarden Performans Merkezi (20.10.2014 – 17.11.2024), Sahne Dragos (25.10.2024 – 11.11.2024), Kadıköy Eğitim Sahnesi (29.10.2024), Beylikdüzü Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi (14.11.2024) sahnelenecek.

Yapımın Künyesi:

Yönetmen: Emrah Eren

Yazar: Ahmet Sami Özbudak

Oyuncular:

Erdem Akakçe

Sevil Akı

Bülent Çolak

Bihter Dinçel

Fatih Koyunoğlu

Süre: 120 Dk (2 perde)

(Kaynak: tiyatrolar.com.tr)

Akademisyen-Mimar Esra Sert, Salt Galata’da Gerçekleştireceği “İstanbul Kıyılarının Metabolizmasına Bakmak” Başlıklı Konuşmasıyla, Yenikapı ve Maltepe Kıyılarında Yaşanan Dönüşümünü Ele Alacak.

Akademisyen-Mimar Esra Sert, Dünya Mimarlık Günü programı kapsamında Salt Galata’da gerçekleştireceği, “İstanbul Kıyılarının Metabolizmasına Bakmak: Dolgu Alanlarının Kentsel Politik Ekolojisi” başlıklı konuşmasıyla İstanbul kıyılarının dönüşümünü değerlendirecek.

Doğadaki çeşitli dolaşımların kıyılarda dolgu alanı biçimine girerek nasıl mekânsallaştığını irdeleyecek olan Sert, konuşmasında özellikle, 19. yüzyıl sonundan 21. yüzyıla uzanan süreçte Yenikapı ve Maltepe kıyılarının metabolizmasını konuşmasının odağına yerleştirecek.

Kentsel toprağın, kentsel dönüşüm kaynaklı hafriyat atığının, mega projelerin, yıkımların ve farklı tahayyüllerin iç içe geçtiği, eşitlikçi olmayan bir yapı üzerine kurgulanan ilişkiler ağının mekânsal izlerini süren Sert, buradan yola çıkarak, doğal ve toplumsal öğelerin karşılıklı olarak birbirini nasıl biçimlendirdiği üzerindeki saptamalarını aktaracak.

Bitimsiz bir yıkım ve yapım döngüsü içindeki İstanbul’un geleceğinin; sosyoekolojik ilişkileri kırılganlaştırıp dönüştüren kapitalizmin araçları kadar, aslında mimarlık pratiklerine ve tüm bireyleri yakından ilgilendiren kent tahayyüllerine bağlı olduğunu gündeme getirecek.

Etkinlik, 09 Ekim 2024 tarihinde saat: 18.30’da gerçekleştirilecek.

(Kaynak: saltonline.org)

İzlandalı Balıkçılık Firmasının Neden olduğu “Fishrot Skandalı”na Dikkat Çekmek Amacıyla ‘Odee’ Tarafından Hazırlanan İnternet Sitesi, Londra Mahkemesinde Yargılanıyor.

İzlandalı bir balıkçılık şirketi olan Samherji’nin Namibya’daki yolsuzluklarına dikkat çekmek amacıyla, kavramsal sanatçı Oddur Eysteinn Friðriksson (Odee) tarafından hazırlanan web sitesi, Londra Yüksek Mahkemesi tarafından yargılanıyor.

Söz konusu dijital çalışma, Samherji’nin Namibya’da yol açtığı “Fishrot” adıyla bilinen yolsuzluk skandalına dikkat çekmek amacıyla, sanatçı tarafından hazırlanan bir sanat projesinin parçası olarak yayına sokulmuştu.

Skandal adını, Samherji’nin Namibya’daki eski bir çalışanı tarafından sızdırılarak, 2019 yılında Wikileaks’te yayınlanan 30.000’den fazla “Fishrot” adı verilen belgelerden alıyor. Söz konusu belgeler, şirketin çalışanları arasındaki e-posta yazışmalarına ayrıntılarıyla yer veriyor ve şirketin Namibya’nın balıkçılık kotasını almak için ülkedeki üst düzey politikacılara ve yetkililere milyonlarca dolar rüşvet ödediğini ortaya koyuyor. Samherji rüşvet iddialarını şiddetle reddederken, bu suça ortaklık eden on Namibyalı yetkili ise dört yılı aşkın süredir tutuklu bulunuyorlar. 2023 yılında sonunda Namibya Yüksek Mahkemesi’ne taşınan dava, halen sürüyor.

Odee: “Yapıt, İzlandalılar adına Namibya halkından bir özürdür

2023 yılında, Reykjavik Sanat Müzesi’ndeki (İzlanda) açılan sergide yer alan “We’re Sorry” adlı yapıtı ve eş zamanlı olarak yayınlanan internet sitesini hazırlayan Odee, Artnews’a yaptığı açıklamada “Samherji’nin Namibya’da ‘Fishrot Dosyaları’yla gün yüzüne çıkan yasadışı uygulamalar ve geçen üç yılın ardından kimsenin hala adalete teslim edilmemiş olması beni öfkelendiriyor ve üzüyor” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü “İzlanda’dan hiç kimsenin Namibya’yada yaşananlar için özür dilemediğini öğrendim. Dolayısıyla ortaya koyduğum yapıt, İzlandalılar adına Namibya halkından bir özürdür.”

Kendisi de bir İzlandalı olan Odee, sanatsal uygulamalarını ortaya koyarken, diğer pek çok sanatçının da yaptığı üzere, toplumsal normlara yönelik eleştirileri dile getirmek üzere, medyanın ve kamusal alanın kullanıldığı “kültür sıkışması”na başvurduğunu söylüyor. Sanatçının şu anda kültür sıkışması üzerine akademik çalışmalarını gerçekleştirdiği Bergen Üniversitesi’nin bulunduğu Norveç, aynı zamanda Samherji’nin deniz ürünleri pazarında yatırımları bulunan ve ülkenin en büyük bankası DNB ile birlikte bir kara para aklama soruşturmasında adının geçtiği bir ülke.

.

Fishrot skandalına yönelik olarak “Üzgünüz” mesajına yer veren sitenin varlığına ilişkin olarak bilgi sahibi olan Samherji Grup, söz konusu dijital sanat eserinin firmaya yönelik olarak itibar kaybı oluşturabileceğini öne sürerek, Londra Yüksek mahkemesine suç duyurusunda bulunmuştu. Firmanın özellikle İngiltere’de böyle bir hukuki sürece girmesinin temel nedeni, grubun İngiltere’de yatırımlarının olmasından kaynaklanıyor.

Mahkemeye yapılan başvurunun ardından, web sitesinin ve alan adının denetiminin şirkete devredilmesine yönelik olarak ihtiyati tedbir kararı alındı. Londra’da yapılan duruşmada Samherji’nin sitenin kontrolü sürekli olarak üstlenip üstlenemeyeceği verilen kararla sonuca bağlanacak.

Rejkjavik Sanat Müzesi’nde sergilenen duvar yazısı

Odee, Londra’da görülmekte olan mahkemede yaptığı savunmada, İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin de aralarında bulunduğu 20 ülkeden yaklaşık 100 uluslararası medya kuruluşuyla temasa geçerek, hazırlamış olduğu web sitesine, bir basın duyurusuyla dikkat çekmiş olduğunu söyledi.

Sahte basın açıklamasında “Samherji olarak Fishrot skandalına karıştığımız için resmi bir özür yayınlamak istiyoruz” ifadesine yer verilerek, açıklama şöyle sürdürülüyordu: “Kuruluşumuza yöneltilen yolsuzluk, rüşvet ve yeni sömürgecilik gibi iddiaların ne denli ciddi olduğunu kabul ediyoruz. Bu eylemler Namibya hükümetini zayıflattığı gibi ülkeyi sağlık ve eğitim için hayati gelirlerden yoksun bırakmıştır. Yolsuz mali işlemleri gerçekleştirmek için yasadışı ödeme yöntemleri kullandığımızı, Namibya’dan kar elde ettiğimizi ve en düşük düzeyde vergi ödediğimizi kabul ediyoruz. Tüm bunların yanında ülkede, iş kayıplarına neden olduğumuzu ve ülkenin ekonomisinde uzun süren hasara yol açan balık (uskumru) kotalarından yasadışı olarak yararlandığımızı da kabul ediyoruz.”

Samherji yazı karakterinin ve logosunun kullanıldığı sahte özür sayfasının bir taklit olduğunun açıkça anlaşılabileceğini belirten Odee, bu medya kuruluşlarına bir kaç gün sonra gönderdiği, web sitesinin bir sanat yapıtı olduğunu teyit eden basın duyurusunun yapılmış olduğunu ifadesinde belirtti.

Birçok yayın kuruluşu bu sitenin sahte olduğunu belirtirken, adı belirtilmeyen bir yayın kuruluşu, Samherji Grubun, Namibya skandalında parmağı olduğuna yönelik kamuoyuna açıklama yapmak zorunda kaldığını öne süren bir yazı yayınladı. Ancak sitenin sahte olduğu ortaya çıkınca söz konusu yazı birkaç saat sonra apar topar siteden kaldırıldı.

Matei: Dava, sanatçının ifade özgürlüğü ile bir şirketin fikri mülkiyet haklarını dengeleme fırsatı sunuyor.

Samherji’nin avukatlığını, 8 New Square Chambers’dan fikri mülkiyet uzmanı Jonathan Hill üstlenirken, Odee’nin savunmasını, Paris merkezli Avant Garde Avukatlık Bürosu adlı STK’dan Andra Matei gerçekleştirdi. Matei tarafından kurulan ofis, sanatçıların savunulması konusunda uzmanlaşmış bir kuruluş.

Duruşmada Oxford İngilizce Sözlüğü’nden bir sanat tanımını kanıt gösteren Hill, müvekkilinin sahte Samherji web sitesi üzerinde kalıcı denetim isteminin “büyük bir şirketin birilerine zorbalık yapmaya çalıştığı bir durum olmadığını” öne sürdü.

Matei ise Artnews haber kuruluşuna yaptığı açıklamada “Bu dava, kamu yararı söz konusu olduğunda, bir sanatçının ifade özgürlüğü ile bir şirketin fikri mülkiyet haklarını dengelemek için konusunda önemli bir fırsat sunuyor. Her ne kadar süreç, ‘Odee’ için kritik bir durum arzetse de, davanın tüm sanat camiası için geniş kapsamlı sonuçları olacağı çok açıktır. Şirket’in (Samherji’nin) talebinin kabul edilmesi, sanatçıları ve toplumların diğer tüm üyelerini, bazı konuları tartışmaya açmak için yaratıcı yollara başvurarak seslerini yükseltmekten ve kamusal gücü kullanarak, hesap sormaktan ciddi şekilde caydırabilir” ifadesine yer verdi.

Davaya bakan Yargıç Master Teverson, birkaç hafta içinde verilmesi beklenen kararı, henüz açıklamayarak saklı tutuyor. Odee ise, duruşmanın ardından yaptığı açıklamada, sürmekte olan yargı sürecini ve verilecek olan hukuki kararı, sanat projesinin bir parçası olarak değerlendirdiğini belirtti.

Samheji’nin avukatı Hill karar açıklanana kadar yorum yapmayacağını açıklarken; Matei, “sanatın kendisinin yargılanmakta olduğuna” inandığını belirtiyor.

(Kaynak: theartnewspaper.com,artnews.com)

“Dalgaları Aşmak” Sergisi, Küresel Su Krizinin Günümüzdeki Görünümlerini, Altı Macar Fotoğrafçının Objektifinden Aktarıyor.

“Dalgaları Aşmak: Macar Fotoğrafçıların Gözünden Küresel Su Krizi” başlıklı sergi ‘212 Photography Istanbul’ festivali kapsamında Taksim Sanat’ta açıldı.

Sergi, dünyanın farklı coğrafyalarında etkileri gözlemlenen su krizinin ulaştığı ölçeği, objektifleriyle saptamasını yapan altı Macar fotoğrafçının yapıtları aracılığıyla değerlendirme olanağı sunuyor.

Kullanılabilir su kaynaklarının, çeşitli etkenlerin altında giderek azaldığı günümüzde, ortaya çıkan küresel su krizi, toplumları tehlikede bırakan sorunlar arasında öne çıkıyor. Etkileri giderek hissedilen bu yoksunluğun, doğada yol açtığı olumsuz yöndeki dönüşümleri izleyicilere aktarmayı hedefleyen sergi, tarım etkinlikleri için duyulan su yoksunluğunu, kurutulmuş doğal kaynakları, nehir düzenlemelerinin beklenmeyen sonuçlarını görsellerle gözler önüne seriyor.

Görseller, bu dönüşümden doğanın kendisi kadar etkilenen toplumlara dolayısıyla, insanın öyküsüne de yer veriyor. Buradaki etkileşim ise; kendi türünün bozduğu bir doğada varolmaya çalışan insana ilişkin olmasıyla karşıtlığı da barındırıyor. Doğanın verdiklerinin tadını çıkaran ya da bundan zarar gören, doğaya karışan, yaşamda kalmak için doğaya direnen insanı konu alan görünümler, mitolojik tad taşıyan betimlemelerle çarpıcı bir boyut kazanıyor.

Katalin Kopin’in küratörlüğünde gerçekleştirilen sergi Macaristan fotoğraf geleneğini temsilcisi olarak öne çıkan András Zoltai, László Végh, Márton Kállai, Róbert László Bácsi, Zoltán Molnár ve Zsolt Balázs fotoğraf dizilerile bir araya geliyor.

“Dalgaları Aşmak: Macar Fotoğrafçıların Gözünden Küresel Su Krizi” başlıklı sergi, 31 Ekim 2024 tarihine kadar Taksim Sanat’ta görülebilecek.

(Kaynak: kultur.istanbul)

Myra Antik Kenti’nin Liman Bölgesi Andriake’deki Kazı ve Koruma Çalışmalarının Tamamlanmasıyla Roma Dönemi Liman Planlaması Görülebilir Duruma Gelecek.

Geleceğe Miras Projesi kapsamında Myra Antik Kenti’nin limanı Andriake’de yürütülen kazılarda, yerleşkede bulunan yapıların koruma çalışmalarında, tamamlanma aşamasına yaklaşıldı.

Çalışmaların sonuçlanmasıyla Andriake’deki özellikle Roma dönemindeki liman planlaması ve liman yaşamına ilişkin izler görülebilir duruma gelecek.

Likya Uygarlığı’nın en önemli kentlerinden biri Myra’nın limanı Andriake, bir zamanlar antik Akdeniz’in en görkemli limanlarından biriydi. Günümüzde ise kültür turizminin önemli bir noktası olarak öne çıkan Andriake’de, Geleceğe Miras Projesi kapsamında yoğunlaştırılan kazı, koruma ve çevre düzenleme çalışmaları sürüyor.

Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Myra-Andriake Kazıları Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, yaptığı açıklamada; Likya Uygarlıkları Müzesi olarak hizmet veren Granarium (tahıl ambarı) binası, agora, hamamlar, kiliseler, sinagog ve Tiberius Meydanı anıtları, liman yapıları ve tersanelerden oluşan Andriake Liman Merkezi’ndeki çalışmaların büyük oranda tamamlandığını belirtti.

Çevik: Çalışmaların tamamlanmasıyla liman şehirciliği görünür kılınacak

Limandaki gümrük bölgesindeki kazılara odaklandıklarını ifade eden Çevik, Andriake Liman Merkezi’ndeki gümrük bölgesinde henüz kazılmamış bölgeyi tamamlayarak, Granarium’un ve açık hava müzesi olan Andriake’nin gezi alanı üzerinde kazılmamış, restore edilmemiş ve korunmamış bir yapı kalsın istemiyoruz diyerek geriye kalan son alanların bu proje ile tamamlanacağını söyledi.

Çevik, “Böylelikle limanın en önemli, can alıcı kısmında müthiş bir çalışma tamamlanmış olacak ve tam bir liman şehirciliği görünür kılınacak. 7 aydır agoranın önündeki gümrük bölgesinde kazıları sürdürüyoruz. Liman merkezindeki projemiz yaklaşık 4-5 yıl içinde tamamlanacak.” diye konuştu.

Liman merkezindeki Roma dönemi liman yapılaşması dikkat çekiyor

İlerleyen yıllarda limanın ön kısmında bulunan bataklığın ıslah edilerek üzerine, bir ahşap köprü yapılacağını söyleyen Çevik sözlerini şöyle sürdürdü: “O zaman limanın büyüleyici atmosferi tamamlanacak ve orada Roma döneminde 2. yüzyıldaki liman hayatını daha iyi anlatacak düzenlemeyi tamamlayacağız. Biz kazılarımız boyunca alandaki çalışmalarımızda dükkanları kazdık temizledik, onardık ve ayağa kaldırdık. Liman merkezine girdiğinizde Roma dönemindeki liman yapılaşmasına çok iyi tanık oluyorsunuz. O görselliği Likya uygarlıklarını anlatan birçok küçük obje ve nesneyi barındıran müzemizle taçlandırarak orayı bir cazibe alanına zaten dönüştürdük. Müzemiz ve açık hava müzemiz hazır ve işte tüm bunlar yürüttüğümüz projeyle bütünleşecek. Şimdi, 15 yıldır oluşturduğumuz Likya’nın tam da merkezinde ve Kekova’nın koynundaki bu cazibe alanının tam hakkını vermeye çalışıyoruz.”

(Kaynak: aa.com.tr)

Dominik Drygas’ın ‘Akış’ Başlıklı Sergisi, Monako Yat Show’daki Sanlorezo Salonu’nda Açıldı.

Bu yıl 33. kez düzenlenen Monaco Yacht Show’da Sanlorenzo Med yat firmasına ayrılan ‘Sanlorezo Salonu’, Polonyalı sanatçı Dominik Drygas’ın ‘Akış’ (Flow) sergisine ev sahipliği yapıyor.

Bu etkinlik için özel olarak hazırlanan altı tablo, ziyaretçilerin yatçılığa yeni bir bakış açısıyla değerlendirmesine olanak verirken aynı zamanda sanatçının resimlerinden birinin satışında elde edilecek gelir, Prenses Stefani tarafından kurulan ‘Fight Aids Monaco’ derneğine destek amacıyla bağışlanacak.

Monako Prensliği’nin varsıl yatçılık kültürüne vurgu yapan resim sergisi, bir sanat etkinliği olduğu kadar aynı zamanda hayırsever yönüyle de öne çıkıyor. Sergide yer alan resimlerden birinin satışından elde edilecek gelir, Prenses Stefani’nin kurucusu olduğu ve başkanlığını sürdürdüğünü Fight Aids Monaco’ya bağışlanacak. Bu yıl yirminci kuruluş yıldönümünü kutlayan kuruluş, HIV ile yaşamak zorunda kalan insanların toplumda karşılaştığı dışlanma karşı mücadele ediyor.

Sergi açılışında konuşan Sanlorenzo Med CEO’su Ferruccio Rossi etkinlikten duyduğu heyecanı dile getirerek, “Kapılarımızı yetenekli bir sanatçıya ve Fight Aids Monaco gibi yerel bir hayır kurumuna açmakta gurur duyuyoruz” ifadesinde bulundu.

Dominik Drygas yaptığı açıklamada şunları söyledi.“ Herkesin yüzünde gördüğüm gülümseme ve çok sayıda davetlinin çalışmalarıma göstermiş olduğu ilgi, benim için büyük bir anlam ifade ediyor. Yatçılık dünyasına tutkuyla bağlı biri olarak bu sergiyi hazırlarken içine girdiğim düşünme ve üretim sürecinden büyük bir keyif aldım. Fight Aids Monaco’yu destek vermek benim için bir guru verici. Bu gece bu eserin satışı yoluyla derneğe katkıda bulunabildiğim için de kendimi çok şanslı hissediyorum.”

25 Eylül 2024’te gerçekleşen özel açılış etkinliğinde dernek için bağış toplanırken, konuklara yardım kuruluşunun çalışmalarını anlatan bir video sunumu da yapıldı.

“Akış” başlıklı sergi, Sanlorenzo Salonu’nda 27 Eylül 2024 tarihine kadar görülebilecek.

(Kaynak: monacolife.net, monacovoice.com, news.mc)

Yeniçerileri Taşıyan “Kızlan Osmanlı Batığı”nda Gerçekleştirilen Su Altı Kazıları, Türk Denizciliği Açısından Önemli Bulguların Elde Edilmesini Sağlıyor.

Muğla – Datça açıklarındaki “Kızlan Osmanlı Batığı”nda su altı kazı çalışmaları sürdürülüyor. Yeniçerileri taşıyan bir Osmanlı gemisi batığından gerçekleştirilen ilk su altı kazısı olarak öne çıkan çalışmalar, Türk denizcilik tarihi açısından önemli bulguları ortaya koyuyor.

“Kızlan – Osmanlı Batığı” kazı çalışmaları, ‘Mavi Miras Projesi’ kapsamında, Dokuz Eylül Üniversitesi Sualtı Araştırmaları Merkezi (SUDEMER) ve Kızlan Osmanlı Batığı Kazı Başkanı Doç. Dr. Harun Özdaş, tarafından yürütülüyor. Geminin sancak bordasından ahşap parçalar gün yüzüne çıkarılırken, geminin kimliğini, yapım tekniğini ve battığı dönemi aydınlatan önemli önemli bilgilere de ulaşıldı.

Kızlan Batığı, Yeniçeri askerlerini taşıyan Osmanlı gemisi batığının ortaya çıkarıldığı ilk su altı kazısı olarak tarihe geçti. Yeniçerilere ait tam 14 tüfek, yaklaşık 2 bin 500 kurşun misket ve patlamış top gülleleri, geminin 17. yüzyılın ikinci yarısında, bir deniz çatışması sonrasında battığını gösteriyor.

.

Ayrıca Çin üretimi mavi boyalı porselen kase takımları, geminin özel bir görev veya diplomatik bir misyon taşıdığına işaret ediyor. Özel muhafazalar içinde bulunan porselen kaseler, hediye amaçlı olarak gemide taşınmakta olduğunu düşündürüyor.

Bulunan diğer nesneler olan; pipo, şimşir taraklar, bakır kaplar, seramik testiler ve küplerin gemi personeline ve yeniçerilere ait olduğu düşünülüyor. Özellikle kazıda bulunan Tunus – Cerbe bölgesi üretimi seramikler, geminin çıkış noktasının Kuzey Afrika olabileceğini gösteriyor.

.

Osmanlı denizcilik tarihine ışık tutacak yeni bilgilerin ortaya çıkmasını sağlayacak kazı çalışmalarının 2025’te tamamlanması planlanıyor.

(Kaynak: aa.com.tr, dha.com.tr, trthaber.com)