Denizci Toplum

Yükleniyor...

Denizci Toplum

Denizci Toplum

T ü r k D e n i z c i l i k K ü l t ü r ü H a r e k e t i

Yapıtlarında Deniz Görünümlerine “Yüce” Kavramı Çerçevesinde Yer Veren W. Turner’ın Resimlerine Bütüncül Bir Bakış Sunan “Turner ile Diyaloglar: ‘Yüce’yi Duyumsatmak” Pudong Sanat Müzesi’nde…

Pudong Sanat Müzesi (MAP) ve Tate işbirliğiyle düzenlenen “Turner ile Diyaloglar: ‘Yüce’yi Duyumsatmak” başlıklı sergi, yapıtlarında yer verdiği deniz betimleriyle öne çıkan İngiliz sanatçının dehasına tanıklık etme olanağı sunuyor.

Birçoğu Çin’de ilk kez sergilenen yapıtlardan oluşan serginin bir diğer önemli yanı ise; Tate tarafından bugüne kadar başka bir müzeye ödünç verilen yapıtlarla düzenlenen en büyük yağlıboya resim sergisi olması.

19. yüzyılın en büyük İngiliz ressamlarından biri olan Joseph Mallord William Turner’ın dünyasını keşfetme olanağı sunan sergi, kapsamına çağdaş sanatçıların yapıtlarını da alıyor. Turner’a ait 80’e yakın orijinal yağlıboya ve suluboya olmak üzere 100’den fazla yaptı kapsamına alan sergi, böylece, Turner’ın kariyerinin çeşitli kilit dönemlerindeki sanatsal gelişmelerin ve değişen resim tarzlarını bütüncül bir görünümle ortaya koyuyor. Ayrıca, Tate tarafından bu sergi için özel olarak hazırlanan Turner belgeseli de ziyaretçilerin Turner’ın sanat yolculuğuna katılmalarına ve ona esin veren manzaraları deneyimlemelerine olanak tanınıyor.

Turner “Kabaran Deniz ve Batık” 1840–45

.

Turner, “Yunus balıkları ve Fırtınalı Deniz” 1835–40

Tüm bu sayılanların yanı sıra; Katie Paterson, Richard Long, Olafur Eliasson, Roni Horn, Peter Doig ve Wolfgang Tillmans’ın da bulunduğu ondan fazla tanınmış çağdaş sanatçının eserlerini de Turner’ın başyapıtlarının arasına belirli bir yaklaşım biçimi çerçevesinde konumlandırılıyor. Aralarında Londra’dan Şanghay’a sergi için özel olarak taşınan yapıtlarında bulunduğu tüm bu yapıtlar, 18. yüzyıl ‘yüce’ fikrinin 21. yüzyıl yorumlarını sunuyor. Asya’da Turner’dan etkilenen sanatçılarla etkileşime sokan bu ilk sergi, ilgi çekici bir küratöryel anlatı çatısı altında gerçekleşiyor.

Richard Long, “Arduvaz Çember”, 1979

.

Wolfgang Tillmans, “İçinde Bulunduğumuz Hal”, 2015

Yüce” nedir?

“Yüce”, oran, uyum, denge, sınırlılık gibi özellikleriyle tanınan sanatın ana kavramlarından “Güzel”den farklıdır. Güzel, Antik Yunan uygarlığından itibaren tartışılmış bir armoni üzerine temellenerek Antik Yunan ve Roma sanatının merkezine yerleşmiştir. Romantik Dönem’e gelindiğinde ise bu defa Güzel’in estetiği değil, Yüce’nin estetiği öne çıkmaktadır. Yüce, Romantizmle beraber dini anlamın ötesinde insana özgü bir içkinlik, sonsuzluğa dönük bir duygulanım türü haline gelmiştir. Bizim algımızı aşan bir büyüklük, sonsuzluk hissi, fırtına ve şimşek gibi bir güçle karşılaşmak bu hissi doğurmaktadır. Örneğin; sarp dağlar, geniş çöller, okyanus ve gökyüzü bu hissi duyabileceğimiz deneyim alanlarıdır.

Yüce, Güzel’de olduğu gibi imgelem-hayal gücü ile anlama yetisi arasındaki bir uyumdan değil, tam aksine uyumsuzluktan doğar. Yüce deneyimi genellikle hazla karışık bir ürperme, korku halidir ve buna bir saygı da eşlik eder. Alman Filozof Immanuel Kant, Yargı Gücünün Eleştirisi yapıtında Yüce’nin analitiğini uzun uzun tartışır. Kant’a göre Yüce’yi iki türlü deneyimleriz: Matematiksel Yüce ve Dinamik Yüce. Matematiksel Yüce mutlak olarak büyük olandır. Mutlak büyüklük karşılaştırılamaz bir büyüklüktür. Yücelik, ölçüsüz olan bir bütünde sayılardan çok, doğada küçük olandan daha büyüğe, daha da büyüğe doğru olan bir ilerlemede kendini gösterir. Yücelik, hayal gücünün sınırsızlığın içinde, aklın ideleri karşısında hiçliğe doğru gitmesinde belirir. Yücelik, hayal gücünün estetik büyüklük hesaplamasının akıl yoluyla büyüklük hesaplaması karşısındaki yetersizliğinden doğar. (T., Nesli, “Resim Sanatında Pan’dan Manzaranın Doğuşu”, sf 287, Selçuk Ün. Sos. Bil. Ens. Der., 2022)

Işığın Ressamı

Turner’ın resimleri, etkileyici renk kullanımı, ışık kullanımındaki ustalığı ve neredeyse soyutlamaya yakın görünen olağanüstü bir dinamizm ile karakterize edilen ‘belirsizlik’ ve ‘ puslu görünümleri’ ile öne çıkmaktadır.

İngiliz sanatının en çok etki bırakan sanatçılarından biri olan Turner, yapıtlarının çoğunu İngiliz ulusuna miras bırakmıştır. Bu miras şu anda Tate koleksiyonunun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Tate tarafından sanatçının adına her yıl düzenlenen “Turner Ödülü”, İngiltere’de görsel çağdaş sanatlar alanında verilen en saygın ödül olarak kabul ediliyor. Turner, 2020 yılında, ülke çapında yapılan oylama sonucunda aday gösterilen yüzlerce tarihi figür arasından seçilmiş ayrıca İngiltere Merkez Bankası Yönetim Kurulu’nun aldığı kararla İngiliz banknotlarında yer alan ilk sanatçı olmuştur.

Pudong Sanat Müzesi’ndeki “Turner ile Diyaloglar: Yüceliği Çağrıştırmak” sergisi 10 Mayıs 2025 tarihine kadar görülebilecek.

(Kaynaklar: artsbird.com, museumofartpd.org.cn)

Hong Kong Deniz Müzesi’ndeki “Zaman İçinde Yolculuk” Sergisi, Hong Kong Limanının Zaman İçindeki Dönüşümünü ve Buradaki Denizle Bağlantılı Yaşamı Üç Batılı Fotoğrafçının Gözünden Belgeliyor.

Hong Kong Deniz Müzesi’ndeki “Zaman İçinde Yolculuk“, 1940’lı ve 1970’li yılları kapsayan dönemde; Hedda Morrison, Brian Brake ve Edward Stokes tarafından Hong Kong’da limanında çekilen görsellere yer veriyor.

Fotoğraflar, Hong Kong’un yıllar içinde dönüşen, ekonomik ve toplumsal durumunun bir görünümünü ortaya koyan limanın zaman içindeki yolculuğunu, insan ve deniz yaşamını belgeleyen fotoğrafları kapsıyor.

Küratörlüğünü Edward Stokes’un gerçekleştirdiği ve Hong Kong Denizcilik Müzesi (HKMM) küratör ekibi tarafından sunumu gerçekleştirilen Voyage Through Time sergisi, üç batılı gözün, Hedda Morrison, Brian Brake ve Edward Stokes tarafından 1940’lar ve 1970’ler arasında Hong Kong’da çekilen büyüleyici fotoğrafları kapsıyor. Bu fotoğraflar Hong Kong’un limanını, gemiciliğini, deniz yaşamını ve tekne insanlarını tasvir ediyor.

Küratörlüğünü Edward Stokes’un gerçekleştirdiği ve Hong Kong Denizcilik Müzesi (HKMM) küratör ekibi tarafından sunumu gerçekleştirilen “Voyage Through Time” sergisi, üç batılı gözün, 1940’lı ve 1970’li dönem arasında fotoğraflarını çektiği, Hong Kong limanını, burada süregelen farklı deniz taşımacılığı etkinliklerini ve gemileri, deniz yaşamını ve tekne insanlarının portrelerine yer veriyor.

Biri Almanya’da, biri Yeni Zelanda’da doğmuş ve sonuncusu da Hong Kong’da büyümüş olan üç saygın fotoğrafçı, farklı bireysel geçmişlerden gelmelerine karşın ortak bir Hong Kong tutkusunu paylaşıyorlar.

Sergide, İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan 1970’lerin sonuna kadar Hong Kong’un 30 yıllık bir süreye yayılan gelişimini belgeleyen 40 fotoğraf yer alıyor. Bu on yıllar boyunca Hong Kong, uzun bir savaşın etkilerinden kendisini kurtarmış, çok boyutlu zorlukların üstesinden gelerek aşamalı bir ekonomik ve toplumsal canlanma yaşamış ve etkin bir uluslararası liman kente dönüşmüştür.

Hedda Morrison savaş sonrası Hong Kong’u fotoğraf makinesiyle görüntülemiştir. Bu dönemde, zor bir dönem geçiren ülkede, çoğu insan için yaşam son derece zordu.

Hedda Johnsson – Victoria Limanından Wan Chai’nin görünümü

Hedda Johnsson1907 yılında tamamlanan ‘Taikoo Kuru Havuzu’, büyüklüğüyle dünyanın en büyük gemilerinin girebileceği kapasitedeydi

Brian Brake’in fotoğrafları çoğunlukla liman tesisleri ve şehrin silueti önemli bir gelişme gösterdiği 1960’lardan 1970’lerin ortalarına kadar olan dönemin içinde çekilmiştir. Bu dönem Hong Kongluların yaşamlarında görece bir iyileşmenin etkileri görülmektedir.

Brain Brake – Connaught House (şimdi Jardine House)‘un görünümü

Edward Stokes ise fotoğraflarını 1979 yılında, Hong Kong’un artık eski küllerinde giderek arındığı ve dünyaya modern bir metropol olarak yüzünü gösterdiği bir dönemde çekmiştir.

Edward Stokes – Onarım gören Trol tekneleri

Dijital gösterim “Geçmiş ve Bugün”

Sergi kapsamında izleyicilerin ilgisine sunulan diğer önemli bölüm ise limanın ve çevresindeki deniz yaşamının “geçmiş ve bugün” içindeki dönüşümü karşılaştırma olanağı sunan dijital sergileme olarak kurgulanıyor.

Dijital bir gösterimde siyah-beyaz fotoğraflar, Hedda Morrison tarafından 1946-1947 yıllarında, renkli fotoğraflar ise bu tarihten kısa bir süre önce Rogan Coles tarafından çekilmiştir. Günümüze gelindiğinde ise; Anton Aleshin 2024 yılı boyunca limanın ve gemicilik etkinliklerinin görsellerini drone kullanarak, kayıt altına almıştır.

Serginin ana destekçiliğini ‘The Robert H. N. Ho Aile Vakfı Hk’ üstlenirken, ‘Swire Şirketler Grubu Yardım Vakfı’ diğer destekçiliğini gerçekleştiriyor.

(Kaynak: hkmaritimemuseum.org)

CerModern, 15. Yıl Sergi Programında Saygun Dura’nın İnci Kefali’nin Göçünü Konu Alan “Arada” Başlıklı Sergisine Yer Veriyor.

CerModern, 15. yıl sergi programında Saygun Dura’nın “Arada” başlıklı sergisine yer veriyor.

Küratörlüğünü Prof. Dr. Ergin Çavuşoğlu’nun gerçekleştirdiği sergide Dura, inci kefalinin göç yolculuğunu ve Van Gölü’nün dibinde bulunan mikrobiyalitleri fotoğraflarına taşıyor.

15’inci yılını kutlayan CerModern, yeni yılın ilk sergi programı kapsamında İstanbul Concept işbirliğiyle fotoğraf sanatçısı Saygun Dura’nın “Arada” başlıklı sergisine yer veriyor.

İnci Kefalinin göç döneminin dinamizmini, bu yolculukta karşılaştıkları tehlikeleri ve göl dibindeki mikrobiyalitleri gözler önüne seren sergi, bu önemli doğa olayının karşıt görünümlerini eş zamanlı olarak izleyicinin karşısına çıkarıyor.

Bir dalgıç ve sanatçı olarak Dura’nın fotoğrafları

Serginin küratörü Çavuşoğlu, sergiye ilişkin olarak kalem aldığı metinde, sanatçının yaklaşımına ilişkin şu saptamada bulunuyor: “Saygun Dura’nın sergisi, sadece fotoğraf görüntüsünün teknik yeteneklerini ve mirasını yansıtmak için bir araç değildir; evrensel gerçekleri ve kodları ortaya çıkarma potansiyelini sergiler. Kullanılan palet, tek tonda olmasına rağmen, tüm görüntüler renklidir. Rengi çıkarmak veya azaltmak, nesnenin gölün yüzeyindeki zıt ışık, gölgeler ve yansımalardan oluşan chiaroscuro’ya gömülmesine izin verir. Dura, profesyonel bir fotoğrafçı ve deneyimli bir dalgıç olup bu ikisini düşünce ve felsefesinde birleştirerek sanat dünyasında benzersiz bir konuma sahiptir” diyerek, serginin Dura’nın fotoğrafçılık kariyerinde önemli bir kavşağı yansıtmakta olduğunun altını çiziyor.

Dura’nın fotoğraflarındaki kompozisyon kurgusunda belirleyici olan bakış notasını “Resim düzleminin eyleme yakınlığı, heyecanın daha ileri bir katmanını yaratır ve izleyicinin bu hareketli yaşam ve kader geçişine katılmasını sağlar.” diyerek, tanımlayan Çavuşoğlu bu sürecin ele alınış biçimin ise; “Sanatçı bu süreci, bitişik nehirlerin akışa karşı transit geçişi yerine, çıkış veya evden ayrılma noktasında görüntülemeyi seçmiştir” sözleriyle değerlendirmektedir.

Çavuşoğlu: görseller cennetten çok cehenneme baktığımızı hatırlatıyor.

Sergideki ikinci fotoğraf dizisi ise; İnci Kefali’nin yaşam alanı olan mikrobiyolitleri konu alıyor. Bu defa; inci kefali göçünün temel dürtüsünü oluşturan yaşamda kalma çabasının tüm görünümlerine karşıt biçimde, burada, gölün dibinde ürkütücü dinginlik bulunmaktadır.

Çavuşoğlu buradaki görünümle ilgili şunları yazmaktadır: “(…) fakat onlar boştur ya da terk edilmiştir. Van Gölü, birkaç metreye ulaşan ve dünyadaki en büyük organo-dimanter tortulara (mikrobiyalitler) sahip olduğu için benzersizdir. Sahneler ise tekinsiz ve hayalet gibidir. Görüntüler, gölün dibinde aynı anda çelişen dinginlik, sessizlik ve dramayı yakalar. Atlantis gibi kayıp bir dünyanın kalıntılarına mı, yoksa başka bir dünyanın manzaralarına mı bakıyoruz? Bu yapılar ve nesneler canlı mı cansız mı? Sergi bağlamında, bu fantastik sualtı manzaralarının sakinliği ve durgunluğu, yukarıdaki dram ile tezat oluşturuyor veya bastırılıyor. Bunlar aynı zamanda, mesken ve deniz taşıtı kalıntılarıdır, tıpkı sergideki iki fotoğrafta görünen ve şimdi başka türlere  barınak işlevi gören batık gemi gibi. Görüntüler bize denizdeki tehlikelerin affetmez olduğunu ve belki de cennetten çok cehenneme baktığımızı hatırlatıyor.”

“Arada” 16 Ocak-16 Şubat tarihleri arasında CerModern’de görülebilecek.

(Kaynaklar: saygundura.com, aa.com.tr)

İtalyan Kültür Merkezi Tarafından Düzenlenen Laterza Tarih Dersleri’nde Pusulanın Öyküsü Ele Alınacak.

İstanbul İtalyan Kültür Merkezi ve İtalyan Lisesi işbirliğiyle düzenlenen Tarih Dersleri kapsamında gerçekleştirilecek konuşmalar dizisinde, Alessandro Vanoli tarafından denizcilik tarihini değiştiren pusulanın öyküsü ele alınacak.

Editori Laterza tarafından hazırlanan “Tarih Dersleri” dizisi Buluşlar teması ile yeniden başlıyor. İtalyan Kültür Merkezi ile İtalyan Lisesi işbirliğiyle gerçekleşecek olan etkinlik, altı başlıktan oluşacak.

13 Şubat tarihinde Alessandro Vanoli tarafından pusulanın öyküsü ele alınacak. Konuşmada mıknatıslı bir iğneyle kurulan basit bir düzeneğini denizcilik kaderini sonsuza kadar nasıl değiştirdiği ve kültürel boyutu masaya yatırılacak.

“Tarih Dersleri”nde diğer konuşmalar ise şu başlıklar altında gerçekleşecek: 16 Ocak’ta Silvia Ferrara yazının doğuşunu, 18 Eylül’de Piero Martin, atom bombasının tarihini ve 16 Ekim’de Barbara Caputo, yapay zekayı ve 11 Kasım’da Massimo Montanari, İtalyan kültürünün önemli bir simgesi olan spagettiyi anlatacak.

İtalyan Lisesi Tiyatrosu’nda gerçekleşecek etkinlikte, tüm konuşmalar, İtalyanca ve eşzamanlı çeviriyle Türk dilinde gerçekleştirilecek.

(Kaynak: iicistanbul.esteri.it)

Dört Sanatçının Kuzey Coğrafyalarından Esinlenerek Ürettikleri Yapıtlar, “Kuzeye Doğru” Sergisinde Bir Araya Geliyor.

Bozlu Art Project sergievi’nde açılan “Kuzeye Doğru”, Ali Alışır, Murat Germen, Ali Kazma ve Deniz Gül olmak üzere dört Türk sanatçının kuzey ülkelerine yaptıkları seyahatlerin ardından ürettikleri yapıtlara yer veriyor.

İbrahim Cansızoğlu küratörlüğünde düzenlenen sergi; düşünsel çıkış noktasını, iklim değişikliğiyle ilgili bilimsel farkındalığın gelişmesinde büyük rol oynayan kuzey coğrafyalarına yönelik merak ve gözlem etkinliklerinden esin alıyor.

Ali Alışır’ın evreni, en küçük oluştan, en büyük varoluşa dek anlama ve anlatma isteğini yansıtan “Kozmos” dizisiyle ilgili araştırmalar için gittiği İzlanda’da çektiği görünümler, sanatçının “Melez Ruhlar” serisindeki dinamik figür kompozisyonlarıyla birleşiyor. Alışır tarafından “Kuzeye Doğru” sergisi için üretilen bu yeni yapıt sanatçının yaşadığımız dünyayı fotoğrafın olanaklarıyla keşfetme pratiğinin farklı yüzlerini sunan serileri arasında ortak bir dil arayışına giriyor.

Ali Alışır – ‘İsimsiz’ (2025)

Murat Germen’in ‘Sermeq Kujalleq’ buzulunu gösteren triptik fotoğrafı, bu jeolojik yapının sürekli dönüşüm halindeki etkileyici yüzeyini gözler önüne seriyor. En hızlı hareket eden buzullardan biri olan ‘Sermeq Kujalleq’, 2004 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunuyor.

Murat Germen – Global Warning/Ilulissat (2018)

Ali Kazma, “Safe” adlı videosunda Norveç’te bulunan ‘Svalbard Küresel Tohum Deposu’na odağına alıyor. Yeryüzünde yetişen bir milyonu aşkın bitki türüne ait tohumların muhafaza edildiği bu deponun bu soğuk coğrafyadaki konumlandırılmış olması, dünyadaki diğer gen bankalarındaki tohumların tüm olumsuz senaryoların gerçekleşmesi durumunda kaybolmasına karşı güvence sağlıyor. Sanatçı, videosunda insan kaynaklı distopik bir yıkıma karşı yine insanlar tarafından geliştirilen bir çözümü izleyicilerin hafızalarına kazıyor.

Ali Kazma – Safe (2015)

Deniz Gül’ün “İrtifa” adlı yerleştirmesi, “buz”u olduğu haliyle koruma düşüncesi çevresinde biçimleniyor. Bu amaç için tasarlanmış soğutma sisteminin kaideye benzeyen biçimi, buzu bir teşhir nesnesine durumuna evriltiyor. Gül’ün yapıtı, iklim değişikliğini tersine çevirmeye yönelik çabaları da içeren tüm çağrışımlarıyla beraber izleyicilerin “buz” düşünmelerini istiyor.

Deniz Gül – İrtifa/Highness (2019)

“Kuzey’e Doğru”, 22 Mart 2025 tarihine kadar Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda görülebilecek.

(Kaynak: bozluartproject.com)

Bodrum Deniz Müzesi Resim Yarışmasının Altıncısı “Deniz Taşıtları”nı Konu Alıyor.

Bodrum Deniz Müzesi tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen resim yarışmasının konusunu “Deniz Taşıtları” oluşturuyor.

Yarışmaya son katılım tarihi 11 Nisan 2025.

İlkokul, ortaokul ve lise olarak üç dalı kapsayan yarışma, Bodrum Yarımadasında bulunan okullara yönelik olarak düzenleniyor.

Yarışmada denize kıyısı bulunan toplumların günlük hayatında önemli bir yer oynayan deniz taşıtlarının güzelduyusal (estetik) bir yaklaşımla betimlenmesi amaçlanıyor. Katılımcılar, yapıtlarında, deniz taşıtlarını anlatırken günlük yaşamdaki gözlemlerine ya da düş güçlerine dayanabilecekleri gibi tarihte önemli bir yeri bulunan deniz araçlarına da yer verilebilecekler.

Önemli tarihler:

Başarılı bulunan çalışmalar 25 Nisan 2025 Cuma günü www.bodrumdenizmuzesi.org/duyurular adresinden ve müzenin sosyal medya hesaplarından duyurulacak. Ödül töreni ise; 10 Mayıs 2025 Cumartesi günü saat 13.00’de Herodot Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Seçici Kurul:

Yarışmanın Seçici Kurulu; Bodrum Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Prof. Musa Köksal, Doç. Barış Yılmaz, Salih Akman, Bodrum Belediyesi Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Emel Çakaloğlu, Bodrum Belediyesi Kültür AŞ Genel Müdürü Çiğdem Zeynep Göztepe, Bodrum Deniz Müzesi Müdürü Selen Cambazoğlu’ndan oluşuyor.

Ödüller:

“İlkokul” Dalı Başarı Ödülleri:

Birinci Başarı Ödülü: Bisiklet
İkinci Başarı Ödülü: Yelken Kursu
Üçüncü Başarı Ödülü: 3000 TL Hediye Çeki

“Ortaokul” Dalı Başarı Ödülleri:

Birinci Başarı Ödülü: Kano
İkinci Başarı Ödülü: Yelken Kursu
Üçüncü Başarı Ödülü: 3.000 TL Hediye Çeki

“Lise” Dalı Başarı Ödülleri:

Birinci Başarı Ödülü: Kano
İkinci Başarı Ödülü: Yelken Kursu
Üçüncü Başarı Ödülü: 3.000 TL Hediye Çeki

Destekçiler:

Yarışmanın destekçileri arasında şu kuruluşlar ve adlar yer alıyor: allkaria.com, Aquapro Dive Center, Aşkın Diving, Barbaros Yat, B.B. Bodrumspor Yelken Kulübü, Blue Escape Diving, BOA Yachts, Bodrum’da Yaşayan Eğitim Gönüllüsü, Bodrum Deniz Ticaret Odası, Bodrum Su Sporları Kulübü, Bodrum Ticaret Odası, Deep Blue Diving Center, Dive Academy, Divetalia Diving Center, Elysion Dive Center, Erman Dive Center, Midtown, Turkuaz Dive Center, Venus Dive

Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Herakleia Antik Kenti’ndeki Roma Hamamının Mozaik Döşemelerinde Yunus ve Yılan Balığı Betimlemeleri Bulundu.

Muğla’nın Milas İlçesinde bulunan Herakleia Antik Kenti’nde sürdürülen kazılarda, kentteki Roma hamamının mozaik taban döşemelerinde timsah, yunus ve yılan balığı betimlemeleri ortaya çıkarıldı.

Kentteki kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Latmos ve Herakleia Kazısı Başkanı Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer tarafından yürütülüyor.

Alandaki çok iyi korunmuş durumda bulunan, hatta çatı seviyesine kadar mevcut beden duvarlarıyla günümüze ulaşan yapıda gerçekleştirilen kazıyla iki metreden fazla dolgu toprak dışarı çıkarıldı.

Roma dönemi hamamının “soğukluk” bölümünün zemin mozaiklerde bulunan ve şaşkınlık uyandıran altı adet timsah betimine ilişkin Büyüközer şunları söyledi: “Görenler bu coğrafyada timsahların yaşamış olabileceğini düşünebilir. Bu coğrafya timsahın yaşaması için çok uygun değil ama bu mozaiği yapan usta mutlaka timsahı görmüş ki tüm detaylarıyla bunu resmedebilmiş, mozaiğe aktarabilmiş. O nedenle bu mekanda çalışan ustanın gezici bir usta olabileceğini ve önceki yıllarda bu tür timsahların yaşadığı coğrafyalarda da çalışmış olabileceğini düşünüyoruz.”

Hamamdaki ılıklık olarak kullanılmış olan mekanda da yine sağlam korunmuş bir mozaik tabanının açığa çıkarıldığını kaydeden Büyüközer, “Burada ise köşelere yerleştirilmiş dört yunusun arasında flamingolar ve enteresan flamingoların ağzında da kırmızı renkli taşlardan yapılmış yılan balıkları var. Yılan balığı bu coğrafya için çok önemli bir hayvan. Flamingolar da hala günümüzde bu alanda yaşamaya devam eden kuş türlerinden. Aslında sanatçı burada coğrafyada gördüğü hayvanları resmetmiş.” diye konuştu.

Hamam yapısının köylüler tarafından farklı işlevlerle kullanıldığı biliniyor. Bir dönem bu yapıyı ahır olarak kullanan köylülerin ortaya çıkan bu bulgular karşısında çok şaşırdıklarını ifade ettikleri belirtiliyor.

(Kaynak: aa.com.tr)

R. Smithson’un Büyük Tuz Gölü Kıyısındaki Ünlü Yapıtı “Spiral Jetty” Amerika Ulusal Tarihi Yerler Kaydı’ndaki Yerini Aldı.

Robert Smithson’ın Arazi Sanatı’ın önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilen ‘Spiral Jetty’ (1970) Amerika Ulusal Tarihi Yerler Kaydı’na eklendi.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Utah eyaletinde bulunan Büyük Tuz Gölü – Rozel Point’te konumlu ünlü spiral, sanat literatüründe önemli bir yere sahip. Araziden toplanan 6.650 ton siyah bazalt ve toprak kullanılarak yaklaşık 460 metre uzunluğunda inşa edilen yapıt, kıyı çizgisinden suya doğru uzanan, saat yönünün tersine dönen spiraliyle dikkat çekici bir görünüm sunuyor.

Spiral Jetty, neredeyse yarım asır boyunca bulunduğu çevreyle kurduğu ilişki, göl sularının yükselmesi, yıllarca süren kuraklık ve su kaynağı yönlendirme çalışmaları gibi etkenler nedeniyle sürekli değişikliğe uğramıştır. Spiral 1972 yılında suyun altında kalmış, sonrasında yaşanan uzun bir kuraklık dönemi nedeniyle göl sularının çekilmesiyle, 2000’li yılların başında yeniden ortaya çıkmıştır. Günümüze gelindiğinde ise; Büyük Tuz Gölü’nün şu andaki su seviyesinin çok düşük olması nedeniyle, spiralin toprak üzerine yapılmış yanılgısı vermektedir.

Yapıtın koruyuculuğu günümüzde Dia Sanat Vakfı’nın yönetiminde sürdürülüyor.

Yapıt, 1999 yılında Nancy Holt ve Robert Smithson Vakfı tarafından alınan bir kararla Dia Sanat Vakfı’na (Dia Art Foundation) bağışlanmıştır. O tarihten bu yana bu yapıtın bakımını ve gelecek kuşaklara aktarılması için koruyuculuk görevini üstlenen Dia, başta Holt/Smithson Vakfı, Westminster College’daki Great Salt Lake Enstitüsü ve Utah Güzel Sanatlar Müzesi olmak üzere, pek çok kuruluşla kurduğu ortaklıklar ile bu sorumluluğu sürdürmektedir.

Morgan: Bu yapıt tüm dünyada, insanlar için anlam ifade ediyor.

Dia yöneticisi Jessica Morgan, Spiral Jetty’nin Amerika Ulusal Tarihi Yerler Kaydı*nda yer aldığının duyurulmasına yönelik yaptığı açıklamada, “İkonik bir sanat yapıtı olan Spiral Jetty’e yönelik olarak farkındalık oluşturma çabamıza yönelik olan; uzun yıllar korunmasının sağlayacak bu değerli takdirin kazanılmış olmasından büyük bir mutluluk duyuyoruz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü, “Spiral Jetty var olduğu 54 yıl süresince ya Büyük Tuz Gölü’nün suları altında kaldı ya da çekilen sularla göl kıyısından uzakta kalarak, çevresinde dönüşen doğal manzaraya tanıklık etti. Utah’ta ve sınırlar ötesinde beğenilen bu sanat eseri insanlar için çok anlam ifade ediyor. Spiral Jetty’nin gelecek kuşaklar için korunması çalışmalarımızı sürdürmekten gurur duyuyoruz.”

*Ulusal Tarihi Yerler Kaydı: Ulusal Doğal Alanlar Kurumu tarafından korunmaya değer tarihi yerlere yönelik olarak hazırlanan resmi listesidir. Ulusal Tarihi Yerler Kaydı, Amerika’nın tarihi ve arkeolojik kaynaklarının belirlenmesi, değerlendirilmesi ve korunmasına yönelik kamu ve özel çabaları eşgüdümlemek ve desteklemek için oluşturulan ulusal bir programın parçasıdır.

(Kaynak: holtsmithsonfoundation.org, hypeart.com)

Ayvalık Açıklarında Bulunan 1500 Yıllık Gemi Enkazı, “Ege ve Akdeniz’de Bulunan En büyük Tabak Batığı” Olarak Tanımlanıyor.

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinin 2,5 mil açığında “Türk Batık Envanteri Projesi: Mavi Miras” kapsamında sürdürülen çalışmalarda, M.S. 5. yüzyılın sonuna tarihlenen bir gemi batığı saptandı.

Türk üretimi yüksek teknolojinin yardımıyla konumu belirlenen 1500 yıllık batık, barındırdığı tabak sayısıyla, bilim insanları tarafından “Ege ve Akdeniz’de bulunan en büyük tabak batığı” olarak nitelendiriliyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yürütülen çalışmalar, SUDEMER (Dokuz Eylül Üniversitesi Sualtı Kültür Mirası ve Denizcilik Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi) yöneticisi Doç. Dr. Harun Özdaş başkanlığında ve SUDEMER Yönetici Yardımcısı Doç. Dr. Nilhan Kızıldağ’ın eşgüdümünde gerçekleştiriliyor.

Yaklaşık 15 metre uzunlukta, 9 metre genişlikteki batık geminin, kıyıdan yaklaşık 2,5 mil açıkta ve 43 metre derinlikte bulunuyor olması nedeniyle gerekli verilerin toplanmasında bilim insanları tarafından yüksek teknoloji cihazlar kullanıldı.

Özdaş: “Ege ve Akdeniz’de bulunan en büyük tabak batığını bulduk”

Ege ve Akdeniz kıyılarında gerçekleşen tabak ticaretini gösteren buluntunun, açık denizin koşulları sayesinde çok iyi korunduğu belirtildi. Yaklaşık olarak 10 bin seramik tabağı barındıran batık geminin, Kuzey Afrika ya da Kıbrıs’tan Anadolu kıyılarına doğru seyir yaparken, Ayvalık açıklarında çıkan bir fırtına nedeniyle sulara gömüldüğü öngörülüyor.

Özdaş yaptığı açıklamada “Standart dalışlarla bulunabilecek bir coğrafyanın dışındaki alanda büyük yığınla karşılaştık. Bu yığının özelliği de bizim genelde çalışmalarımızda tespit ettiğimiz amforalardan değil, her biri yaklaşık 15-20 kümeler halinde, iç içe geçmiş tabaklardan oluşması. Bugüne kadar Ege ve Akdeniz’de bilinen en büyük tabak batığını bulduk” ifadesini kullandı.

Varsıl çeşitlilikteki tabakların, bir müze açılmasını sağlayacak sayıda olduğu saptandı

Kıbrıs, Kuzey Afrika, Mısır, Suriye’de üretilen seramiklerin ticaretine ilişkin su altında çok net buluntuya rastlanmadığını dile getiren Özdaş, “30 yıldır Türk denizlerinde yaptığımız çalışmalarda böyle büyük zenginliğe ulaşmak, bizim için büyük mutluluk kaynağı oluşturdu. Geminin ana kargosunu tabaklar oluşturuyormuş. Fotogrametrik çalışmalar bize yüzeyde 10 bin tane tabak olduğunu gösterdi. Bu batıklar bizim için büyük önem arz ediyor. Bu batığın en büyük özelliklerinden bir tanesi bugüne kadar dokunulmamış olması, el değmemiş bir batık korunmuş” diyerek, çeşitlilik ve buluntu adeti açısından çok büyük koleksiyonu barındırmakta olan batıkta ele geçen tabakların müze açılmasına olanak verecek sayıda olduğunu sözlerine ekledi.

(Kaynak: aa.com.tr)

Hakan Yılmaz’ın ‘Sükunet’ Dizisinden “Deniz Çayırları” Adlı Dijital Yapıtlar, MAHAL Sanat’ta

Sanatçı Hakan Yılmaz, MAHAL Sanat’ta açılan sergisinde, Çanakkale ve Salou (İspanya) kentlerinin paylaştığı pek çok ortak noktayı, deniz çayırlarını odağına koyarak ele alıyor.

Öte yandan çevre sorunlarının bireyler üzerinde yarattığı yaşamda kalma korkusunu deniz çayırlarının salınım içindeki sükuneti ile yüzleştirerek, doğayı yeniden düşünmeye çağrıyor.

“Sürdürülebilir Turizm için Ortak Eylem” Projesi (JAST- Joint Action for Sustainable Tourism) Projesi, kapsamında hazırlanan sergi, Çanakkale ve Salou için bir sanat eseri sergisi olarak tasarlanırken, her iki kentin kimliğini yansıtması ve süregelen ortak sorunları öne çıkarması önceleniyor.

Çanakkale Belediyesi, Salou Belediyesi ve Türkiye Avrupa Vakfı ortaklığıyla yürütülen ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen proje, sürdürülebilir turizm uygulamalarını desteklemek ve yaygınlaştırmak amacıyla planlanıyor. Bu çerçevede bir dizi bilgilendirici uygulama ve sanatsal-kültürel etkinlik yoluyla bu kentlerdeki hem uygulayıcı kuruluşların, hem de başta çocuklar ve gençler olmak üzere yerel halkın konuya ilgisini çekmeyi amaçlanıyor.

Çanakkale’nin ve Salou’nun ortak ruhu

Her iki şehri birbirine bağlayan deniz, kültürel bağları gösteren ve iş birliklerinin yer aldığı ortak bir ekosistemi ifade ederken; Hakan Yılmaz’a esin kaynağı olan deniz çayırları ise bu bağın şiirsel anlatımlarından birine dönüşüyor.

“Deniz Çayırları”nda tanıklık edilecek dinginlik, Ekoanksiyetenin bireylerde etkisini artan biçimde görüldüğü günümüzde, izleyicilerin doğa ile olumlu yönden bağlantı kurabilecekleri bir deneyim sunuyor.

Öte yandan Deniz çayırları yalnızca estetik güzellikleriyle değil çevresel rolleriyle de büyük bir anlam taşıyor. Hem ekosisteminin sürdürülebilirliğini destekleyen hem de korunması gereken doğal varlıklardan biri olarak karbon emisyonlarını dengeleme yeteneğiyle, iklim değişikliğiyle mücadelede de önemli rol oynuyor. Aynı zamanda canlı yaşamı için bir temel oluşturarak Akdeniz’in geleceği için de umut vadediyor. Bu yönüyle de Çanakkale ve Salou gibi Akdeniz’e kıyısı olan şehirler ve bu kentlerin sakinleri için çok yönlü anlamlar taşıyorlar.

Mahal Sanat’ta açılan “Deniz Çayırları” başlıklı sergi 28 Aralık 2024 tarihine kadar görülebilecek.

(Kaynak: canakkale.bel.tr)