Kleopatra’nın mezarının Taposiris Magna tapınak yerleşkesinde saklandığını düşünen arkeolog Kathleen Martinez ve ekibi, su altı çalışmalarını yakın zamanda keşfedilen antik limanda yoğunlaştırıyor.
Martinez, kraliçenin ölümünden sonra Mısır’ın İskenderiye kentinin batısındaki Taposiris Magna’ya getirildiğini ve 1.300 metre uzunluğundaki, bir yeraltı tünelinden taşınarak, gizli bir yerde defnedildiğini öne sürüyor.
MÖ 280 ile 270 yılları arasında II. Ptolemy Philadelphus tarafından inşa edilen Taposiris Magna ve yakın çevresindeki kasaba, Mareotis Gölü üzerinden taşınarak buraya getirilen ürünlerin işlendiği bir merkez olarak hizmet verdiği gibi; ticaret yollarından kara yolu ile gelen malların İskenderiye’ye aktarıldığı bir durak konumundaydı.
Ancak M.S. 365 yılında, Girit merkezli depreminin neden olduğu bir tsunami dalgaları, Mısır’ın kuzey kıyısında bulunan Taposiris Magna’ya ulaşarak, limanı ve Kleopatra’ya ait olduğu düşünülen mezarı sular altında bırakmıştı. Süregelen yer hareketi ve yükselen deniz seviyesi, ayrıca İskenderiye kenti yakınlarındaki diğer kuzey kıyı şehirleri olan, Thonis-Heracleion ve Canopus’un da sulara gömülmesine neden olmuştu.
Ceza avukatlığından arkeoloji bilimine
Birçok arkeolog, Ptolemaios hanedanının süreğen hükümdarı Kleopatra’nın, İskenderiye’deki kraliyet sarayının yakınlarında öldüğünü ve buraya gömüldüğünü düşünüyor. Ancak Arkeolog Kathleen Martinez alışılagelmiş söylemlerin dışında farklı bir görüş ortaya koyuyor ve elde ettiği verileri kanıtlamak için bir süredir Taposiris Magna’daki sualtı kazılarının yürütücülüğünü gerçekleştiriyor.
Ceza avukatlığından arkeoloji bilimine yönelen Martínez, Kleopatra’ya ilişkin tüm ipuçlarını, bir suç mahallindeymiş gibi bir araya getiriyor. Bu duyarlılıkla yürüttüğü araştırmalarda elde ettiği veriler ve çıkarımlar, Martinez’i çalışmalarını İskenderiye’nin yaklaşık 30 mil batısında, bulunan bir tapınak yerleşkesi olan Taposiris Magna’da yoğunlaştırmaya yöneltmiş.
Roma’nın hedefindeki kraliçe
M.Ö. 69’da doğan ve 18 yaşında tahta çıkan “Kraliçe Kleopatra VII”, Büyük İskender’in Mısır’ı fethinden sonra M.Ö. 305’te iktidara gelen, eski Mısır tarihinin en uzun süre hüküm süren hanedanı olan Ptolemaios’ların son lideri olarak bilinmektedir. Sezar’ın generallerinden ve ardıllarından biri olmaya aday Mark Antony ile yaşadığı 11 yıl süren aşk, yüzyıllar sonra çok sayıda yapıta konu olmuştur.
Kleopatra’nın Antonius ile olan siyasi ve kişisel ilişkisini bir deniz savaşı ve sonuçları noktalamıştı. M.Ö. 31 yılında, Kleopatra’nın komutasındaki deniz kuvvetleri, Roma hükümdarı Octavianus ile Yunanistan’ın batı kıyılarında gerçekleşen Actium Savaşı’nda karşı karşıya gelmişti. Antonius’un siyasi rakibi durumundaki Octavianus’a karşı yapılan ancak yenilgiyle sonuçlanan savaşın ardından Mısır’a kaçan Antonius, İskenderiye’de kendi kılıcıyla intihar etmiş, Roma tarafından yakalanarak, esir edilmekle tehdit edilen Kleopatra ise, 39 yaşında kendi canına kıymıştı.
Her ne kadar Romalı yazar Plutarch, Antonius ve Kleopatra’nın, İskenderiye’de birlikte gömüldüklerini yazmış olsa da; yazar tarafından belirtilen yerde Kleopatra’nın mezarını bulmak için yapılan çalışmalar sonuçsuz kalmıştır.
Kleopatra’nın Octavian’la olan siyasi çatışmasını dikkate alan Martínez, kraliçenin Roma’ya teslim olmak ya da boyun eğmek yerine, izini kaybettirmek için bir plan yaptığını ve cesedini Antonius’un cesediyle birlikte Romalıların aramayı akıllarına bile getirmeyecekleri bir yerde sakladığını iddiasını ileri sürüyor. Bu çerçevede kraliçenin İskenderiye’den bir gün içinde ulaşabileceği tüm olası tapınakları merceğine alan Martinez, sonunda seçenekler arasında yaptığı değerlendirmede, araştırma alanı daraltarak, çalışmaları, Taposiris Magna’da yoğunlaşmaya karar vermiş.
İsis’in beden bürünmüş hali: Kleopatra
Martínez’in ekibi tapınak alanındaki incelemelerinde, tapınağın Tanrıça İsis’e adandığını belirten Yunanca ve Mısır hiyeroglifleriyle yazılmış, bir yazıt ortaya çıkarmıştı. Bu bulgu, birçok kişinin Kleopatra’yı İsis’in yaşayan bir vücut bulmuş hali olarak gördüğü için aslında önemli bir bağlantı noktası oluşturuyor.
Kraliçenin kendisine son istirahatgah olarak, kendini özdeşleştirdiği Tanrıça İsis’e adanan tapınağı seçmesinin dikkate alınması gereken bir seçenek olabileceğini düşünen Martínez, “Kleopatra, bir köle ya da tutsak olarak ölmek istemiyordu” diyerek “O, yaşamının İsis’in kızına yaraşır bir biçimde son bulmasını istiyordu” saptamasında bulunuyor.
Taposiris Magna Limanı Sualtı Kazıları
Tapınak yerleşkesinde daha önce yapılan çalışmalarda mumyalar, çömlekler ve bazıları Kleopatra’nın resmini taşıyan 300’den fazla sikke keşfedilmişti. Mısır Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı tarafından geçen Aralık ayında yapılan resmi açıklamada, çömleklerin Kleopatra’nın hüküm sürdüğü MÖ 51-30 yıllarına ait olduğunu belirtmişti.
Martinez başkanlığındaki, aralarında RMS Titanic’i keşfeden Bob Ballard ve sualtı arkeologlarının bulunduğu ekip, Taposiris Magna açıklarında su altında yürüttükleri çalışmalarda, yaklaşık 12 metre derinlikte büyük bir batık liman keşfetmişlerdi.
Altı metreden daha yüksek, sıralar halinde düzenlenmiş bir dizi yapıdan oluşan limanda; sütunlar, cilalı taş zeminler, çimentolu bloklar, çeşitli çapalar ve Kleopatra dönemine ait amforalar saptanmıştı. Dolayısıyla kanıtlar, buranın Kleopatra döneminde kullanılan Taposiris Magna’ya bağlı bir liman olabileceğini gösteriyor.
Martinez, Kleopatra’nın M.Ö. 30’da ölümünden sonra Taposiris Magna’ya getirildiğini ve ardından 1.300 metre uzunluğundaki, bir yeraltı tünelinden liman yönüne doğru taşındığını, ardından da gizli bir yerde defnedildiğini öne sürüyor. Dolayısıyla limanda elde edilen son bulguların, Martinez’in savını güçlendirdiği düşünülebilir.
Limanın, batık kıyı şeridinin ve diğer su altı yapılarının görüntülerini hazırlayan Bob Ballard’ın hazırladığı, yaklaşık olarak altı mil içinde yer alan önemli alanları gösteren ayrıntılı sanal harita, araştırma çalışmaları için önemli veriler sağlıyor. Martínez ve ekibi, elde edilen bu haritayı izleyerek, sondaj makineleri ve dalgıçlarla yeni kazılara başlamayı planlıyor.
Kleopatra’nın mezarını bulacağına yönelik büyük bir inanç ve kararlılık taşıyan arkeolog Martinez, düşüncelerini “Kimse bana Kleopatra’nın Taposiris Magna’da olmadığını söylemez” biçiminde ifade ederken; mezara çok kısa bir süre içinde ulaşacaklarını inandığını belirtiyor.
(Kaynaklar: heritagedaily.com, nationalgeographic.com)